https://islamansiklopedisi.org.tr/avarlar
Sovyetler Birliği’nin ittifak cumhuriyetlerinden Rus Sovyet Federe Sosyalist Cumhuriyeti’ne dahil Dağıstan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin dağlık yöresinde (Sulak nehrinin kolları olan Koysu Andi, Koysu Avar ve Kara Koysu havzalarında) ve Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin kuzey kısmında yaşamaktadırlar. Şâfiî mezhebine mensup olan Avarlar’ın 1979’da nüfusları 483.000 idi. Bu Avar zümresi, tarihte önemli bir rol oynamış olan Avar Hakanlığı’nı (558-805) kuranların torunları kabul edilmektedir.
Avarlar, Hunzah platosunun kuzeyindeki Maarulal ve güneydeki aşiretlerin birleşmesinden meydana gelen Bagaulal olmak üzere iki ana grupta toplanmaktadır. Doğuda Kazi-Kumuklar, batıda ise Çeçenler’le komşudurlar. İslâmiyet’in Hunzah’a Emîr Ebû Müslim tarafından yayıldığına dair bir rivayet mevcut ise de gerçekte Ebû Müslim Dağıstan’a gitmemiştir. Buna karşılık Şeyh Ebû Mesleme’nin XI. yüzyılda burada bir süre faaliyette bulunduğu tahmin edilmektedir. Ülkenin tamamen İslâmlaşması, 1558-1606 yılları arasındaki kısa Osmanlı hâkimiyeti dönemine rastlar. Avar Hanlığı da bu devirden sonra teşekkül etmiştir. Avaristan’da izlerine bugün de rastlanan Nakşibendî tarikatı XVIII. yüzyılın ilk yarısından itibaren yayılmaya başlamıştır. Ağustos 1917’de Andi’de (Avaristan) toplanan Dağıstanlı âlimler ve din adamları Nakşibendî şeyhi Hotsolu Necmeddin’i imam seçmişlerdir. Böylece 1859’da üçüncü imam Şeyh Şâmil’in uzun yıllar mücadele ettikten sonra Ruslar’a teslim olmasıyla ortadan kalkan bu makam yeniden canlandırılmıştır. 1913’te bölgede 2060 cami ve 800 medrese mevcutken bugün ancak yirmi yedi cami ile 300 kadar din adamı bulunmaktadır. Buna rağmen Avaristan’da Ahulgoh (1839’da Şeyh Şâmil’in 100 müridinin şehid olduğu yer), Gimri (1832’de Ruslar tarafından öldürülen ilk Nakşibendî imamı Gazi Muhammed’in mezarının bulunduğu mevki) ve Kuzey Azerbaycan’da Kıpçak (Hacı Murad’ın mezarının bulunduğu yer) gibi köyler kutsal sayılmakta ve halk akın akın buraları ziyaret etmektedir.
XVII-XVIII. yüzyıllarda Yukarı Dağıstan’da Avar Hanlığı’nın hâkimiyetini kuran Ümmü Han’ın (ö. 1634) halefleri, Gürcü Krallığı, Şirvan, Şeki ve Derbent hanlıklarını haraca bağlamışlar, kültürel ve siyasî hâkimiyetlerini yerleştirmişler, ancak bütün Avaristan’ı birleştirmeye muvaffak olamamışlardır. Avar Hanlığı ilk olarak 1727’de, daha sonra 1802 ve 1803’te Rus hâkimiyetini kabul etmek zorunda kaldı. Fakat 1821’de Sultan Ahmed Han Rus hâkimiyetine baş kaldırınca Avaristan Ruslar tarafından işgal edildi. Bununla beraber hâkimiyeti tam olarak ellerine almayan Ruslar, Avar hanlarına Rus askerî danışmanları bulundurmaları şartını kabul ettirdiler.
XIX. yüzyılda Nakşibendî tarikatının önemli bir merkezi haline gelen Avar ülkesinde Ruslar’a karşı direniş arttı ve 1830’da “kâfirler”le ve Ruslar’la iş birliği yapan hanlığa karşı güçlü bir mücadele başladı. 1834’te İmam Hamza Beg Avar Hanlığı’nı yıktı ve Ruslar’ı da ülkeden kovdu. 25 Ağustos 1859’da İmam Şâmil’in teslim olmasından sonra Ruslar Avar Hanlığı’nı tekrar kurarak başına Mehtulinli İbrâhim Han’ı getirdiler. Fakat 22 Şubat 1863’te İbrâhim Han tevkif edilerek sürgüne gönderildi ve 2 Nisan 1864’te Avar Hanlığı tamamen ortadan kaldırılarak burası Rus Devleti’nin bir vilâyeti (okrug) haline getirildi.
1917’de Rusya’da ihtilâlin patlak vermesi üzerine Avarlar da direnişe geçtiler ve Hotsolu İmam Necmeddin, Uzun Hacı, Said Şâmil gibi liderler 1925’e kadar burada Bolşevik (Rus) hâkimiyetinin yerleşmesine karşı mücadele ettiler. Ancak bu mücadele sonunda Ruslar, Avar ülkesini Rus Sovyet Federe Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlı Dağıstan Muhtar Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin bir parçası haline getirdiler.
Avar dil kolları hakkında henüz son söz söylenememiştir. Avarca XVI. yüzyıldan itibaren edebî bir hüviyet kazandığından komşu diller içinde “beynelmilel dil” görevini ifa etmiş, 1917 ihtilâline kadar değişik şivelerde konuşan halkın anlaşma dili olmuştur. Bugün de edebî dil olarak, XVI. yüzyıldan beri kabileler arasındaki münasebetleri düzenleyen Bolmats (ordu dili) şivesi esas alınmıştır. XVII. yüzyılın ortalarından itibaren Avarca, bu dildeki farklı sesleri karşılamak gayesiyle birçok işaretler de eklenerek Arap harfleriyle yazılmaya başlanmış ve Hunzah kadısı Dibir (ö. 1827) bu harflere son şekli vererek mükemmelleştirmiştir (buna “Eski Acem” de denir). Avar edebiyatı ise aynı devirlerde Arapça yazan Kudatlı Muhammed b. Mûsâ ve Kelîle ve Dimne’yi Avarca’ya tercüme eden Kadı Dibir’le doğmuştur. XIX. yüzyılda Avar edebiyatı dinî ve didaktik, Şeyh Şâmil devrinde satirik ve lirik eserlerle zenginleşmiştir. Bunlar arasında özellikle Kafkasya-Rusya muharebelerini tasvir eden eserler çoğunluktadır. Bu eserlerde en önemli mevkii Şeyh Şâmil işgal eder. Bu dönemin en meşhur ve mühim temsilcisi ise şair Mahmud Betl-Kahab’dır (ö. 1919). Son devrin en ünlü temsilcisi de Hamzat Tsada’dır (ö. 1951). 1920’de Arap harflerinin esas alındığı alfabe basitleştirilerek otuz sekiz harfe indirilmiştir (buna “Yeni Acem” dendi); 1928’de Latin ve 1938’den itibaren ise Kiril (Rus) alfabesi kullanılmaya başlandı. Avarca, bugün Dağıstan Cumhuriyeti’nde neşriyatı olan altı dilden (Avar, Darga, Lak, Lezgi, Tabasaran ve Kumuk) biridir. Avar dili kendi yazı dilleri olmayan Andi ve Dido halkları tarafından da kullanılmakta ve bu halklar Avarlar’ın kültürü içinde erimektedirler. İslâmiyet’i Avarlar vasıtasıyla kabul etmiş bulunan bu iki küçük topluluktan Andiler Koysu Andi havzasında, Didolar da merkezî Dağıstan’ın Gürcistan sınırlarına yakın en yüksek bölgelerinde yaşamaktadırlar. Bunun dışında Avarca Yukarı Dağıstan’daki bazı halkların da (Darga, Lak) ikinci dili olmuştur; fakat her şeye rağmen Rusça idarî dil olmaya devam etmektedir. Azerbaycan’daki Avarlar ise Avarca’yı unutarak Acar Türkçesi’ni kullanmaktadırlar. Zaten Avarca’nın hâkim olduğu bölgelerde bile Türkçe her zaman kuvvetli bir mevki işgal etmiştir. 1860’ta Kaluga’da sürgün hayatı yaşamakta olan Şeyh Şâmil’i ziyaret eden Ruslar’dan İ. Zahar hâtıratında, Şeyh Şâmil ile Avarlar’dan oluşan yakın adamlarının Âzerî Türkçesi’yle konuştuklarını ve Rus ordusundaki Kazan Türkleri’yle bu dille anlaştıklarını ifade etmektedir.
Dağıstan’ın az geçit veren dağlık bölgesinde (Avaristan) yerleşmiş olan Avarlar, konar göçer koyun besiciliği ve vadilerde de ufak çapta tarımla meşgul olmaktadırlar. Geleneksel el sanatları çok gelişmiş olup dokumacılık, halıcılık, bakır işçiliği, dericilik, altın işçiliği, tahta oymacılığı ve demircilik yapılmaktadır.
BİBLİYOGRAFYA
Şerafeddin Erel, Dağıstan ve Dağıstanlılar, İstanbul 1961.
İtogi Vsesoyuznoy perepisi naseleniya 1970 goda, Moscow 1973, IV.
Naselenie SSSR, Po dannım Vsesoyuznoy perepisi naseleniya 1979 goda, Moscow 1980.
İbrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü, İstanbul 1984, s. 151-156.
S. A. Tokarev, Etnografiya Narodov SSSR, Moscow 1958.
A. Agaev, “Dagestansı: Narod, natsiya ili druyaga obşçost?”, Sovetskiy Dagestan, sy. 2, Moscow 1985, s. 8-14.
BSE, “Avarskaya Yazıka”, “Avarskoe Hanstva”, “Avartsi”, “Dagestanskaya Avtonomnaya Sovetskaya Respublika (Literatura)” md.leri.
Mirza Bala, “Dağıstan”, İA, III, 447-451.
Fikret Işıltan, “Şeyh Şâmil”, İA, XI, 468-474.
H. Carrère d’Encausse – A. Bennigsen, “Avars”, EI2 (İng.), I, 755-756.