https://islamansiklopedisi.org.tr/bolevi-isa-efendi
1047 (1637) yılında Bolu’nun Gerede kazasına bağlı Sarıkadılar köyünde doğdu. Îsâ el-Bolevî, Îsâ el-Geredî (el-Geredevî) olarak tanınır. Ziriklî’nin onu Îsâ el-Kürdî şeklinde kaydetmesi Geredî (گردى) kelimesinin Kürdî (کردى) şeklinde okunmasından ileri gelmiş olmalıdır. Şiirlerinde “Mahvî” mahlasını kullandığından Îsâ Mahvî Efendi diye de bilinir. Îsâ Efendi ilim ve edebiyatla uğraşan bir aileye mensup olup babası Anadolu kadılarından Sukûkî Ali Efendi, dedesi zamanının büyük âlimlerinden Hasan Efendi’dir. Oğlu Muhammed Sâlih Efendi “Sahvî” mahlasıyla şiirler yazmış, kız kardeşinin oğlu Ganîzâde Nâdirî mi‘râciyyesiyle tanınmıştır.
İlk eğitimini dedesi Hasan Efendi’den aldıktan sonra İstanbul’a gitti. İstanbul’da Bülbülcüzâde diye tanınan, Fâtih ve Ayasofya camilerinin kürsü şeyhi Halvetî şeyhlerinden Karamanlı Abdülkerim Fethî Efendi’den tasavvufla ilgili dersler alırken sarf, nahiv, belâgat ve mantık gibi derslere de devam etti. Halvetiyye’nin Şemsiyye koluna mensup olan hocasına intisap etti ve ondan inâbe alarak ders halkasına katılan tasavvuf tâliplerine ve öğrencilere ders vermeye başladı. Yine hocasından aldığı icâzetle camilerde irşad faaliyetinde bulundu. 1076 (1665-66) yılı başında Orta Cami vâizi olarak ilk resmî görevine başladı. 1095’te (1684) tayin edildiği Fatih semtindeki Tercüman Yûnus Camii ve Zâviyesi’nde on beş yıl kadar süren vâizlik ve irşad görevinden sonra aynı göreve Sultan Selim Camii’nde (1105/1693-94) ve kısa bir müddet Fâtih ve Beyazıt camilerinde devam etti (Tezkiretü’ş-Şu‘arâ, s. 617). Nihayet 1122 (1711) yılının sonunda Süleymaniye Camii kürsü şeyhliğine tayin edildi ve ömrünün sonuna kadar bu görevde kaldı. Îsâ Efendi, bu görevi yürütürken ilerlemiş yaşına rağmen hac vazifesini de yerine getirdi. İstanbul’a dönüş yolunda Şam’da 22 Ramazan 1127 (21 Eylül 1715) tarihinde vefat etti ve Muhyiddin İbnü’l-Arabî Türbesi’ne defnedildi. Bursalı Mehmed Tâhir onun mukaddes bir yolculuk esnasındaki ölümünü, “Îsâ öldü fakat sevgisi ölmedi” sözünün sırrına mazhar olması şeklinde ifade eder.
Eserleri. 1. Müfîdü’l-iʿrâb fi’n-naḥv. Îsâ Efendi, öğretim faaliyetleri sırasında verdiği derslerde öğrencilerin ihtiyaç duyduğu hususları belirlemiş, Arap dilinin gramerini basitleştirip ezberlenmesini kolaylaştırmak amacıyla bu eserini kaleme almış, eser Abdullah Kızılcık tarafından yüksek lisans tezi olarak tahkik edilmiştir (1997, MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü).
2. Devâ-i Emrâz (Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 1023, 1036; Ayasofya, nr. 3615). Altmış iki bölüm ve 382 konudan oluşan bu Türkçe eserde hastalıklar, belirtileri ve tedavileriyle ilgili geniş bilgi yer almaktadır.
3. Nizâmü’l-edviye. Eserde ilâç olarak kullanılabilecek çeşitli bitkilerin isimleri Arapça, Türkçe, Farsça, Süryânîce ve Rumca karşılıklarıyla birlikte alfabetik sıraya göre verilmiştir (Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 1036).
4. Feżâʾilü’ş-şühûr ve’l-eyyâm (Kayseri Râşid Efendi Ktp., nr. 662).
5. Vaḥdet-i Vücûd (İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Osman Ergin, nr. 313).
6. Dîvân-ı Mahvî. Bolevî’nin bazı tasavvufî şiirlerini içerir (Yapı Kredi Sermet Çifter Araştırma Ktp., nr. 15972; Ankara Millî Ktp., nr. A004635-04). Bolevî’nin şiirlerinin bir kısmını Müstakimzâde Süleyman Efendi “Şerh-i Ebyât-ı Îsâ Efendi” adıyla şerhetmiştir (İÜ Ktp., nr. 9686).
Îsâ Efendi, Pîr Mehmed Üskübî’nin Fetâvâ-yı Üskûbî adlı 206 varaklık Türkçe fıkıh kitabını istinsah etmiştir (Süleymaniye Ktp., Fâtih, nr. 2355).
BİBLİYOGRAFYA
Sâlim, Tezkire, İstanbul 1315, II, 612; a.e.: Tezkiretü’ş-Şu‘arâ (nşr. Adnan İnce), Ankara 2005, s. 617-618.
Sicill-i Osmânî, I, 127.
Osmanlı Müellifleri, I, 127.
Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, VIII, 29.
Nihad Sâmi Banarlı, Resimli Türk Edebiyâtı Târihi, İstanbul 1971, I, 613.
Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), V, 106.
Mehmet Yavuz, Arap Gramerine Dair Eser Yazan Osmanlı-Türk Âlimleri (XVI-XX. Asırlar), İstanbul 2008, s. 222-223.
Abdullah Kızılcık, “Bolevî İsa Efendi”, ŞM, sy. 8 (1998), s. 315-318.