BUCAŞ ANTLAŞMASI - TDV İslâm Ansiklopedisi

BUCAŞ ANTLAŞMASI

Müellif: MEHMET İNBAŞI
BUCAŞ ANTLAŞMASI
Müellif: MEHMET İNBAŞI
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2020
Erişim Tarihi: 21.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/bucas-antlasmasi
MEHMET İNBAŞI, "BUCAŞ ANTLAŞMASI", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/bucas-antlasmasi (21.11.2024).
Kopyalama metni

IV. Mehmed’in 1672 Lehistan ya da Kamaniçe seferi diye bilinen seferinden sonra Osmanlı Devleti ile Lehistan arasında Ukraynaca Bučač, Lehçe Buczacz, Osmanlı kaynaklarında Bucas ve Bucaş denilen yerde imzalandığı için bu adla anılır. Lehistan’ın idaresindeki Kamaniçe Kalesi’nin 27 Ağustos 1672’de on günlük bir muhasaradan sonra ele geçirilmesi antlaşmanın yapılmasının ilk adımını oluşturur. Osmanlılar bu başarının ardından Lehistan’ı kalıcı bir antlaşmaya zorlamaya başladı. 4 Eylül’de Leh kralına elçi gönderilerek Kamaniçe Kalesi’nin fethiyle birlikte burasının da içinde bulunduğu Podolya ülkesinin Osmanlı Devleti’ne ait olduğu kabul edilirse antlaşmanın yapılabileceği, aksi takdirde sefere devam edileceği bildirildi. Osmanlı güçleri 6 Eylül’de Leh kralının ikametgâhı olan İlbav (Lviv/Lamberg) şehrine yürüdü. Bunun üzerine 19 Eylül’de Leh kralının barış talep ettiğini bildiren bir mektup ordugâha ulaştı. Buna Vezîriâzam ve Serdârıekrem Fâzıl Ahmed Paşa tarafından bir cevap hazırlandı. İlbav Kalesi’nin sıkıştırılması esnasında, Leh kralına gönderilen Karakulak Ahmed Ağa geri gelerek Leh kralının antlaşma için ayrıca bir elçi göndermek istediğini bildirdi. Leh kralı, Kamaniçe ile ona tâbi kalelerin ve Podolya eyaletinin Osmanlılar’a ait bulunduğunu kabul ediyor, ancak İlbav şehrinin Podolya’nın dışında olduğu gerekçesiyle buradaki muhasaranın kaldırılması durumunda 80.000 kuruş ödemeyi vaad ediyordu.

Osmanlı birlikleri 3 Ekim’de Bucaş palankasına ulaştı ve kale muhasara altına alındı. Bucaş’taki Leh kuvvetleri krallarından elçi geleceğini belirtip üç günlük bir ateşkes talep etti. Sonunda Leh kralının gönderdiği üç elçi ile Kaymakam Kara Mustafa Paşa, Reîsülküttâb Mustafa Efendi, çavuşbaşı Süleyman Ağa ve baştercümanın katıldığı heyet görüşmelere başladı. Leh elçileri İlbav şehrinin Podolya vilâyetinden olmadığında ısrarcıydılar. Kamaniçe’ye bağlı kırk sekiz adet palanka ve kalenin Osmanlılar’a ait bulunduğunu kabul ediyorlardı. Ayrıca Sarıkamış Kazakları’na ait yerlere bir daha hücum edilmeyeceğini bildirmekteydiler. Vezîriâzam barış için bu teklifleri kabul etti. İlbav Kalesi muhafızları da şehir ve kale için 100.000 altın vereceklerini, pîşkeş adıyla da peşin olarak 80.000 kuruş ödeyeceklerini bildirmişti. Bunun üzerine elçiler 12 Ekim Çarşamba günü Bucaş’taki Osmanlı ordugâhına geldiler. 14 Ekim’de Leh elçileriyle kaymakam paşa bir araya gelip beş saat kadar müzakerede bulundular. Ertesi gün de Leh elçileri kaymakam paşa ile müzakerelere devam ettiler. Leh elçileri ülkelerinin bir kısmının Doroşenko, bir kısmının da Kamaniçe ile birlikte Osmanlılar’a geçtiğini ileri sürerek padişahtan bu konuda yardım istediler. Görüşmelerin ertesi gün devam etmesine karar verildi.

16 Ekim Pazar günü görüşmeler tamamıyla sonuçlandı ve kaymakam paşa, vezîriâzamla birlikte ordugâhta padişahın huzuruna çıkarak dört madde halindeki kararları arzetti. Dört gün süren müzakereler neticesinde 18 Ekim’de dört madde üzerinden barış yapıldı ve Bucaş Antlaşması’nın imzalanması kararlaştırıldı. Padişahın 23 Ekim’de onayladığı antlaşmanın ilk maddesinde Leh ülkesinden çıkıp Osmanlı ordusuna katılan Lipka Tatarları’nın kendilerine ve mallarına zarar verilmemesi, Osmanlı ülkesine göçmek isteyenlere engel olunmaması belirtilmişti. İkinci maddede Leh kralı tarafından Osmanlı Devleti’ne her yıl 22.000 altın pîşkeş verilmesi, 1083 Kasımı başlangıç, ertesi yılın Kasımı ise yıl bitimi kabul edilip bu süre içerisinde pîşkeşin hazineye teslim edilmesi, Leh topraklarına Tatar ya da Kazak gruplarından herhangi bir saldırı yapılmaması, böyle bir saldırının gerçekleşmesi halinde Leh kralının durumu Kamaniçe beyine bildirmesi, onun da bu işin üstesinden gelememesi halinde İstanbul’a başvurulması kararlaştırılmıştı.

Üçüncü madde Podolya ülkesinin tamamen Osmanlı Devleti’ne teslim edilmesiyle ilgiliydi. Burada henüz Osmanlılar’a teslim edilmeyen kalelerdeki Leh askerleri kendi malları ve silâhlarıyla çıkacak, ancak top ve cephaneyi götüremeyeceklerdi. Podolya ülkesinden başka fethedilen Rus kale ve palankaları içerisindekilerle beraber iade edilecekti. Podolya ülkesinin sınırı hakkında herhangi bir anlaşmazlığın çıkması halinde taraflar hakem belirleyip o bölgenin ileri gelenleriyle birlikte karar verecekti. Podolya ülkesi tahrir edilecek, önceden palanka sahibi olan Leh asilzadeleri, ellerinde bulunan palankaların ve köylerin haraçları ile şer‘î ve örfî vergilerini vermek şartıyla yerlerinde kalabilecek, kale ve köyleri Osmanlı hâkimiyetine girecek, kendilerine bir miktar tahsisat ayırıp çocuklarıyla birlikte tâbiiyetten ayrılmadıkları sürece vergilerden muaf olacak, bunlardan ve halkından devşirme alınmayacaktı. Kale ve şehirde cami ve mescid haline getirilenlerden başka kiliselere dokunulmayacaktı. Kamaniçe ve Podolya ülkesinden Leh vilâyetine gitmek isteyen beylerin aileleri iki aya kadar gidebilecek, ancak reâyâdan kimsenin gitmesine izin verilmeyecekti. Dördüncü maddede Ukrayna ülkesinin Kazaklar’a verilmesi konusu yer alıyordu. Ukrayna hakkında herhangi bir anlaşmazlığın çıkması durumunda Podolya ülkesi gibi ayrılıp Byalu Çerkav adlı kale ve bunun gibi Ukrayna’daki kalelerden Leh askeri çıkarılacak, bunlar silâh ve mallarıyla birlikte iki ay içinde gidebileceklerdi. Kaledeki cephane kalacak, ancak beş adet topu götürmelerine izin verilecekti. Hanenko’ya tâbi Kazaklar’dan Ukrayna’ya gelmek isteyenlere engel olunmayacak, ancak Hanenko’nun gelmesine izin verilmeyecekti. Bu şartlarla yapılan barış antlaşması Türkçe ve Latince olmak üzere iki sûret halinde yazıldı. Türkçe metni Fâzıl Ahmed Paşa mühürleyip Leh elçilerine verdi, Latince nüsha da Leh elçileri tarafından mühürlenip Kara Mustafa Paşa’ya teslim edildi. Leh elçilerinin ayrılmasından sonra kaymakam paşa vezîriâzamla birlikte padişahın huzuruna çıkarak antlaşmayla ilgili arzda bulundu. Leh elçileri, kaymakam paşa vasıtasıyla vezîriâzamın huzuruna gidip yapılan antlaşma ile artık komşuluk ilişkilerinin başladığını bildirdiler. Vezîriâzam da onlara antlaşmaya sadık kaldıkları sürece Osmanlılar’ın da sadık kalacağını söyledi. Leh elçilerine hil‘atler giydirildi. Elçilerin ricası üzerine Podolya ülkesi dışında bulunan Bucaş palankasının Lehistan’a iadesi kararlaştırıldı, yeniçeriler kaleden çıktı ve burası Leh kuvvetlerine teslim edildi. Aynı günün akşamı padişah tarafından bir ferman yayımlanarak Leh kralına aman verildi, bundan böyle Lehliler’e ait mallara herhangi bir hücum yapılması yasaklandı.

19 Ekim’de Fâzıl Ahmed Paşa’nın aracılığıyla önce Kırım Hanı Selim Giray, ardından Leh elçileri padişahın huzuruna kabul edildi. Elçilerle yapılan son görüşmelerde hem Tatarlar’ın hem Doroşenko’nun antlaşmaya sadık kalacağı bildirildi. Antlaşmanın imzalanmasından sonra 23 Ekim’de IV. Mehmed tarafından Leh kralına bir ahidnâme gönderildi. Bu ahidnâme ile antlaşmada belirtilen şartlar ve yapılacak uygulamalar hakkında bilgi verildi. Ahidnâme antlaşma maddelerini daha açık hale getiriyordu. Buna göre Leh kralı ve ona tâbi bey ve kuvvetlerden bu civardaki Osmanlılar’a ait kale, palanka, şehir ve kasabalara hiçbir şekilde hücum edilmeyecekti. Leh kralının ülkesine de padişah ve ona bağlı kuvvetlerle Boğdan, Dobruca, Akkirman, Bender ve Özü’deki Tatarlar saldırmayacaktı. Civardaki geçitler o bölgenin hâkimi tarafından korunacak, bu işte ihmali görülenler azledilecekti. Kırım Hanı İslâm Giray’dan itibaren Kırım’a verdikleri vergileri her yıl düzenli biçimde teslim edeceklerdi. Buna karşılık Kırım hanı, nûreddin ve kalgayların Leh ülkesine hücumuna engel olacaktı. Leh kralına herhangi bir düşman taarruzu olursa Kırım hanı kuvvetleriyle ona yardım edecekti. Osmanlılar tarafından bu yöreye bir sefer düzenlenmesi halinde orduya katılmak için gelen Kırım kuvvetleri Leh topraklarından geçmeyip daha önce izledikleri yoldan intikal edecekti. Bu ahidnâmeden sonra Leh ülkesinde Tatar ya da Boğdan kuvvetleri herhangi bir şekilde akın yaparak ganimet ve esir aldıkları takdirde bunları Osmanlı ülkesinde satmayacaklardı. Osmanlı Devleti’ne karşı başka devletlerden düşmanca tavır takınılırsa Leh kralı asker ya da para olarak onlara bir yardımda bulunmayacaktı. Fethedilen veya tâbi olan kale ve palankalardan Podolya ülkesi dışındakiler Rus palankaları olup Leh kralına verilecek, İlbav şehrinden dolayı Osmanlılar’a 80.000 kuruş pîşkeş ödenecekti. Podolya ülkesinde geri kalan palankalar Leh kralı tarafından Osmanlılar’a teslim edilecekti. Bunların tamamı Kamaniçe Kalesi dışında kırk sekiz adet palanka olarak belirlenmişti.

Bucaş Antlaşması ile Podolya eyaleti Osmanlı hâkimiyeti altına alınınca Doroşenko’nun hâkimiyetine bırakılan Ukrayna’nın bir kısmı Osmanlı Devleti’ne tâbi olarak özerk bir yapıya kavuşuyordu. Antlaşma ile XV. yüzyıldan beri Litvanya’ya yerleşmiş olan Lipka Tatarları’nın Osmanlı ülkesine göç etmelerine izin veriliyordu. Ancak bu antlaşma uzun süreli olmadı. Osmanlılar’ın Kırım yarımadasının anahtarı durumundaki Kamaniçe ve Podolya’ya hâkim olmaları Lehistan tarafından kabul edilemeyecek bir durumdu. Nitekim Leh Meclisi, Bucaş Antlaşması’nın maddelerini ağır bularak reddetmiş ve yeni vergiler koymuştu. Lehistan’ın bu antlaşma ile iade etmesi gereken kale ve palankaların bir kısmını teslim etmemesi ve Osmanlılar’a karşı düşmanca bir politika izlemeye başlaması üzerine Lehistan’a karşı ikinci bir sefer yapılması kararlaştırıldı. Bu sırada Ruslar’ın Özü taraflarında Osmanlı sınırlarına saldırması üzerine buralara asker gönderildi. 1673 yılından itibaren de Osmanlı-Lehistan savaşları yeniden başladı. Karlofça Antlaşması’na kadar devam eden mücadeleler sırasında zaman zaman yapılan antlaşmalarda (1676, 1678) Bucaş Antlaşması esas kabul edildi. Lehliler, savaşla geri alamadıkları Kamaniçe Kalesi’ne 1699’da Karlofça Antlaşması’na eklenen bir madde ile yeniden sahip oldular.


BİBLİYOGRAFYA

Nâbî, Târîh-i Kamaniçe, İstanbul 1281, tür.yer.

Osmanlı İmparatorluğu ile Lehistan (Polonya) Arasındaki Münasebetlerle İlgili Tarihi Belgeler (haz. Nigâr Anafarta), [baskı yeri ve tarihi yok].

Bekir Sıtkı Baykal, “Tarih Boyunca Osmanlı-Polonya İlişkileri”, Ord. Prof. Yusuf Hikmet Bayur’a Armağan, Ankara 1985, s. 247-255.

D. Kolodziejczyk, “Polonya ve Osmanlı Devleti Arasında Tarih Boyunca Siyasi ve Diplomatik İlişkiler”, Savaş ve Barış: 15-19. Yüzyıl Osmanlı-Polonya İlişkileri, İstanbul 1999, s. 21-35.

a.mlf., Ottoman-Polish Diplomatic Relations (15th-18th Century), Leiden 2000, s. 496-514.

a.mlf., “1795’e Kadar Osmanlı-Leh İlişkilerinin Karakteri Üzerine Bazı Tespitler”, Türkler (nşr. Hasan Celal Güzel v.dğr.), Ankara 2002, IX, 679-685.

a.mlf., “Ottoman Podillja: The Eyalet of Kam-janec, 1672-1699”, Harvard Ukrainian Studies, XVI, Massachusetts 1992, s. 87-101.

Mehmet İnbaşı, Ukrayna’da Osmanlılar: Kamaniçe Seferi ve Organizasyonu (1672), İstanbul 2004.

Ahmed Refik (Altınay), “Lehistan’da Türk Hakimiyeti”, , XIV/4 (1340/1924), s. 227-243.

Veled Çelebi, “Kamaniçe Fethi Münasebetiyle”, , IV/19 (1926), s. 68-76.

a.mlf., “Kamaniçe Feryadnamesi”, a.e., IV/20 (1926), s. 111-118.

A. W. Fisher, “Ottoman Kamenets-Podolsk”, , VIII (1984), s. 55-83.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2020 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 2. basım) EK-1. cildinde, 211-213 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER