https://islamansiklopedisi.org.tr/camiyye
Câmî hayatta iken bir tarikat kurmamış olmakla birlikte etrafında toplanan müridleri ve halifeleri ölümünden sonra onun fikirlerini Türkistan, Horasan ve daha sonra Anadolu’da yaydılar. Câmîler adını alan bu dervişlerin faaliyetleri hakkında fazla bilgi yoktur. Ancak Vâhidî 929’da (1522) yazdığı Menâkıb-ı Hoca-i Cihân ve Netîce-i Cân adlı eserinde çağındaki Câmî dervişleri hakkında önemli bilgiler verir. Vâhidî’nin anlattığına göre Câmîler aşk ehli olup semâ ve mûsikiye düşkün idiler. Güzel sese önem verir, mûsiki aletleri çalar ve dinlerlerdi. Sakallarını keser, bıyık bırakırlardı. Yalın ayak gezer, ayaklarına halhal, bellerine zincir ve kemer, kulaklarına küpe takar, çok defa keçeden aba giyerlerdi. Saçları uzun ve örgülü idi. Câmîler’in bu özel kılık kıyafetleri ve davranışları belli sembolik mânalar taşır. Nitekim anlattıklarına göre vücut gemisini sabit hale getirmek için ayaklarına, İblis’le el birliği etmesin diye ellerine demir halkalar geçirir, ilâhî sırdan başka bir şey işitmesin diye kulaklarına küpe takar, kendilerini Hakk’a ulaştıracak bir “sağlam ip” (habl-i metîn, bk. Âl-i İmrân 3/103) olsun diye saçlarını örerlerdi.
Vâhidî’nin, dinin hükümlerine önem vermeyen ve yollarını şaşıran bir zümre olarak nitelendirdiği Câmîler pîr olarak Şirvanlı Baba Mahmud’u tanır, o vasıta ile Ahmed-i Câmî’ye mensup olduklarını iddia ederlerdi. Dünyaya hiç değer vermediklerini ve zâhid olduklarını iddia ettikleri halde zevk ve keyiflerine düşkün olup ibadetler konusunda çok ihmalkâr davranırlardı. Vâhidî aslında zâhirî ve şer‘î hükümlere son derece bağlı bir mutasavvıf olan Câmî’ye mensup olduklarını iddia eden Câmîler’i şer‘î hükümlere bağlı kalmayan bâtıl bir zümre olarak tanıtır.
BİBLİYOGRAFYA
Vâhidî, Menâkıb-ı Hoca-i Cihân, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 242.
Zebîdî, ʿİḳd, s. 44.