https://islamansiklopedisi.org.tr/capanoglu-camii
Şehrin merkezî bir yerinde, Cumhuriyet Meydanı yakınında İstanbulluoğlu mahallesinde bulunan yapı, halk arasında Büyük Cami veya Ulucami diye anılmaktadır. Kesme taştan inşa edilmiş olan cami iki ayrı yapı evresi göstermektedir. “İçeri cami” denilen ve binanın güney parçasını teşkil eden bölüm, harimin orta kapısının üzerindeki iç kitâbeye göre Bozok sancağı valisi Çapanoğlu Mustafa Bey tarafından 1193 (1779) yılında yaptırılmıştır. Bu bölüme kuzeyden eklenmiş olan ve “dışarı cami” diye anılan mekân ise günümüzdeki giriş revakına açılan kapı üzerindeki kitâbeden anlaşıldığı üzere Mustafa Bey’in kardeşi Süleyman Bey tarafından 1208’de (1793-94) inşa ettirilmiştir. Caminin elde bulunan vakfiyelerinden ilki, bânisi Mustafa Bey’in 1 Muharrem 1195 (28 Aralık 1780), diğeri kardeşi Süleyman Bey’in 23 Safer 1208 (30 Eylül 1793) ve oğlu Abdülfettah Bey’inki ise 19 Receb 1212 (7 Ocak 1798) tarihlerini taşımaktadır.
Binanın esasını oluşturan güney bölümü dikdörtgen planlıdır. Harimin büyük bir kısmının üzeri, iki kalın fil ayağı ve üç duvar üzerine istinat eden 15,15 m. çapında bir kubbe ile örtülmüştür. Geçiş elemanı olarak dört köşeye birer tromp yerleştirilmiştir. Harimin kuzey kısmında, bu kubbe altı mekânına hazırlık teşkil eden enlemesine dikdörtgen bir bölüm bulunmaktadır. İki kemerle üç bölüme ayrılmış olan bu mekânın üst katı mahfil olarak düzenlenmiş, üzeri ise iki yanda birer küçük kubbe, ortada aynalı tonozla örtülmüştür. Önceleri içeri caminin son cemaat yeri iken ilâve mekânla bitişince fonksiyonu değişen dikdörtgen bölümün üzerinde de bu örtü sistemi aynen tekrarlanmıştır.
Dört çifte sütun ile bağlantılı olan sivri kemerler, dışarı cami denilen üç bölümlü diğer mekâna açılır. Bu bölümlerden yanda yer alan iki tanesi birer kubbe, ortada bulunanı ise bir aynalı tonozla örtülmüştür. Bu mekân da dışarıya üç kapı ile açılmaktadır. Caminin kuzey cephesinin önünde, iki basamakla inilen uzunlamasına bir seki yer almaktadır. Cümle kapısının önündeki, tekne tonozlarla bir kubbeciğin örttüğü, sekiz sütun tarafından taşınan ve son cemaat yeri görevi yapan revak daha geç bir tarihte eklenmiştir.
Aslında içeri camiye ait olan ve bu sebeple batı cephesinin ortasında kalmış bulunan minaresi tek şerefelidir. Doğu cephesinde buna simetrik durumda yerleştirilmiş kare planlı, kubbeli mekân ise Çapanoğulları ailesine ait türbe olup girişi caminin içinden sağlanmaktadır.
İç süslemesi ve mimari aksamı ile Batı sanatı etkisini taşıyan bu yapı, Türk barokunun Anadolu’daki en önemli örneklerinden birini teşkil ederse de aynı üslûptaki İstanbul yapılarına göre daha sadedir. Kubbe kasnağındaki ağırlık kuleleri ve “S” şeklindeki payandalarda bu etki fazlaca hissedilmezse de yapının içinde kuvvetli bir şekilde kendini belli etmektedir. Taçkapının çevresinde renkli mermerle işlenmiş akantus (kenger) yaprakları, istiridye nişleri, oval kabaralar, sert hatlı “C” ve “S” kıvrımları ile gölge-ışık etkisi kuvvetli olan zengin bir düzenleme mevcuttur. Çifte sütunların sarımtırak renkteki mermerden yapılma başlıkları, iyon tarzında kıvrımları olan (sepet şeklindeki kompozit) başlıkları hatırlatmaktadır. Harim duvarları ve fil ayakları, damarlı mermer görünüşünü verecek şekilde boyanmıştır. Bej, kirli beyaz ve yeşil mermerden işlenmiş olan mihrabı iki yandan çifte sütunlarla sınırlanmış, taç kapıdaki zengin süsleme burada da tekrarlanmıştır. Aynı gösteriş ve zengin kompozisyon, renkli mermerden çok dekoratif bir şekilde işlenmiş olan minberde de görülmektedir.
Cami bu taş süslemelere ilâveten kalem işleriyle peyzaj ve natürmortlardan oluşan tasvirlerle bezenmiştir. Yapılan son onarımlar bu kalem işlerine zarar vermişse de özellikle mahfilin kubbe ve tonozu içinde çiçek, kıvrık dallar ve yapraklardan meydana gelen barok tarzında süsleme orijinal kalabilmiştir. Ayrıca mahfil tonozunda barok süslemeli çerçeveler içine alınmış panolarda cami tasvirleri ve çeşitli meyvelerden oluşan resimler vardır.
Harimin ilk pencere sırasının üst seviyesinde, lâcivert zemin üzerine beyaz renkte girift bir nesihle yazılmış Fetih sûresi, üç duvar boyunca bir şerit halinde uzanmaktadır. Toplam elli dört pencere ile aydınlanan yapının her iki bölümü de oldukça ferahtır.
Geniş bir avlunun içinde yer alan caminin şadırvanı kuzeybatı köşesinde, kalan eski parçaların da kullanılmasıyla ilk yapısını hatırlatacak şekilde yeniden inşa edilmiştir. Abdest muslukları caminin kuzey duvarına bitişik olup üzeri sütunlu bir sundurma ile örtülüdür. Hazîre, içeri camiyi hemen hemen dışarıdan üç yönden kuşatır. Yüksek bir duvarla çevrilmiş olan avlunun doğudan ve batıdan kapıları bulunmaktadır. Bugün caminin tamamı bakımlı ve ibadete açık durumdadır.
BİBLİYOGRAFYA
Texier, Küçük Asya, II, 45.
Rüçhan Arık, Bazı Örnekleriyle Anadolu’da “Barok” Denen Camiler (doçentlik tezi, 1972), AÜ DTCF, s. 63-65.
a.mlf., Batılılaşma Dönemi Türk Mimarisi Örneklerinden Anadolu’da Üç Ahşap Cami, Ankara 1973, s. 65.
a.mlf. v.dğr., Türk Mimarisinin Gelişimi ve Mimar Sinan, İstanbul 1975, s. 301-304.
a.mlf., Batılılaşma Dönemi Anadolu Tasvir Sanatı, Ankara 1976, s. 27-29.
a.mlf., “Yozgat Çapanoğlu Camii”, Önasya, sy. 74, Ankara 1971, s. 8-9, 21.
Günsel Renda, Batılılaşma Döneminde Türk Resim Sanatı (1700-1850), Ankara 1976, s. 134, rs. 101.
Oktay Aslanapa, Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1986, s. 410-411.
Mehmet Duru, “Yozgat Çapanoğlu Camii ve Vakfiyeleri”, VD, sy. 13 (1981), s. 71-89.
Hakkı Acun, “Yozgat ve Yöresi Türk Devri Yapıları”, a.e., s. 642-646, rs. 18-25.
ABr., XXII, 437.