https://islamansiklopedisi.org.tr/carud-b-mualla
Adnânîler’den Rebîa kabilesinin Abdülkays koluna mensuptur. Asıl adı Bişr b. Amr’dır. Hem adında hem de nesep silsilesinde farklı rivayetler mevcuttur. “Soyan, kurutan; uğursuz adam” anlamına gelen Cârûd lakabını almasıyla ilgili olarak iki rivayet nakledilmektedir. Bunlardan birine göre İslâm öncesi dönemde Bekir b. Vâil kabilesine yaptığı bir baskında onları hezimete uğratarak soyduğu için kendisine Cârûd denilmiştir. Diğer rivayete göre ise bir kıtlık yılında dayıları olan Bekir b. Vâil kabilesine hastalıklı develeriyle gitmiş, hastalık oradaki develere bulaşarak hepsini kırıp geçirdiğinden bu lakapla anılmıştır. Ebü’l-Münzir’den başka Ebû Gıyâs ve Ebû Attâb künyelerine sahip olduğu, Muallâ adının bazı kaynaklarda Alâ diye geçtiği kaydedilmektedir.
Cârûd Abdülkays kabilesinin reisiydi. 10 (631) yılında kabilesinden bir heyetle Medine’ye giderek Hz. Peygamber’le görüştü ve onun iltifat ve ihsanlarına mazhar oldu. O sırada hıristiyan olan Cârûd Hz. Peygamber’in telkinleriyle müslüman oldu ve bir süre Medine’de kalarak İslâm’ı öğrendi. Ya‘kūbî’nin söylediğine göre memleketine dönerken Hz. Peygamber tarafından kabilesine emîr tayin edildi. Onun davetiyle bütün kabile halkı İslâmiyet’i kabul etti.
Hz. Peygamber’in vefatından sonra Arap yarımadasında irtidad olayları başladığı zaman Abdülkays kabilesinden de irtidad edenler olmuştu. Ancak Cârûd iyilikle ve nüfuzunu kullanmak suretiyle bunlara engel oldu. Ayrıca çevredeki mürtedlere karşı Alâ b. Hadramî’nin yanında mücadele etti. Daha sonra Basra’ya yerleşti ve Hz. Ömer devrinde zaman zaman Fars bölgesindeki fetihlere katıldı; bunların bir kısmında kumandanlık görevi de yaptı. Vefat tarihi ve yeri konusunda farklı rivayetler mevcuttur. Bir rivayete göre, Alâ b. Hadramî ile denizden Fars bölgesine yapılan çıkarmada Bahreynliler’e kumanda etmiş ve 17 (638) yılında Tâvûs mevkiinde, bir başka rivayete göre ise 20, 21 veya 23 (641, 642, 644) yıllarında vuku bulan İstahr’ın fethi sırasında ordunun sağ cenah kumandanlığını yürütürken Akabetüttîn mevkiinde şehid düşmüş ve burası daha sonra Akabetülcârûd adını almıştır. Onun Nihâvend Harbi’nde (21/642) Nu‘mân b. Mukarrin’le birlikte şehid düştüğü veya Hz. Osman devrine kadar yaşayıp o dönemde öldüğü de rivayet edilir.
Ebû Hüreyre ile hısımlığı olan Cârûd çevresinde cesaretiyle tanınmıştır. Her biri Abdülkays kabilesinin eşrafından olan oğullarından Münzir Hz. Ali tarafından İstahr’a vali tayin edilmiş, Abdullah Haccâc tarafından idam edilmiş, Hakem de Haccâc tarafından hapsedilmiş ve hapishanede ölmüştür. Cârûd Hz. Peygamber’den iki hadis rivayet etmiştir (Tirmizî, “Aḥkâm”, 35, “Eşribe”, 11; Dârimî, “Büyûʿ”, 61; Müsned, V, 80).
BİBLİYOGRAFYA
Müsned, V, 80.
Dârimî, “Büyûʿ”, 61.
Tirmizî, “Aḥkâm”, 35, “Eşribe”, 11.
İbn Hişâm, es-Sîre, IV, 575-576.
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, V, 559-561; VII, 86-87.
İbn Kuteybe, el-Maʿârif (Ukkâşe), s. 338-339.
Ya‘kūbî, Târîḫ, II, 79.
Taberî, Târîḫ (Ebü’l-Fazl), III, 136, 137, 301, 303, 308; IV, 80, 177; VI, 154.
İbn Düreyd, el-İştiḳāḳ, s. 306, 326, 327.
İbn Abdülber, el-İstîʿâb, I, 247-249.
İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, I, 226, 311-312.
a.mlf., el-Kâmil, II, 368, 370, 538; III, 21, 41.
İbn Hacer, el-İṣâbe, I, 156, 216-217.
el-Ḳāmûsü’l-İslâmî, I, 553-554.