CEZÎME b. ÂMİR (Benî Cezîme b. Âmir) - TDV İslâm Ansiklopedisi

CEZÎME b. ÂMİR (Benî Cezîme b. Âmir)

بنو جذيمة بن عامر
CEZÎME b. ÂMİR (Benî Cezîme b. Âmir)
Müellif: ABDÜLKERİM ÖZAYDIN
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1993
Erişim Tarihi: 21.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/cezime-b-amir-beni-cezime-b-amir
ABDÜLKERİM ÖZAYDIN, "CEZÎME b. ÂMİR (Benî Cezîme b. Âmir)", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/cezime-b-amir-beni-cezime-b-amir (21.11.2024).
Kopyalama metni

Cezîme b. Âmir b. Abdümenât b. Kinâne’nin soyundan gelen bu kabile, Hz. Peygamber zamanında Mekke’nin güneyinde Yelemlem civarında Gumeysâ denilen yerde ikamet ediyordu.

Hz. Peygamber Mekke’nin fethinden sonra çevredeki kabileleri İslâm’a davet maksadıyla seriyyeler göndermeye başladı. Bu arada Hâlid b. Velîd’i de ensar, muhacir, Benî Süleym ve Benî Müdlic’e mensup askerlerden oluşan 350 kişilik bir seriyyenin başında Cezîme kabilesine gönderdi (Şevval 8 / Şubat 630). Hâlid b. Velîd Gumeysâ’ya varınca Cezîme kabilesinin silâhlanmış olduğunu gördü. İslâmiyet’in Arap kabileleri arasında hızla yayıldığını söyleyerek onlardan silâhlarını bırakıp müslüman olmalarını istedi. Bir kısmı silâhlarını bırakmak istediği halde bazıları buna şiddetle karşı çıktılar. Ancak aralarında geçen kısa bir tartışmadan sonra silâhlarını bıraktılar ve “Dinimizi değiştirdik” anlamında “sabe’nâ” (صبأنا) dediler. Fakat Hâlid b. Velîd onların bu sözlerinden müslüman olduklarına kani olmadı. Sert ve disiplinli bir kumandan olan Hâlid b. Velîd, onların vaktiyle İslâm düşmanlarıyla iş birliği yaptıklarını da hatırlayarak kendilerini esir aldı ve askerler arasında dağıttı, ertesi sabah da öldürülmelerini emretti. Bunun üzerine Süleymoğulları ellerindeki otuz kadar esiri öldürdüler. Fakat başta Abdullah b. Ömer ve Ebû Huzeyfe’nin âzatlısı Sâlim olmak üzere ensar ve muhacirler bu emre karşı çıktılar; İslâmiyet’i kabul ettiklerini söyleyerek onları serbest bıraktılar. Hatta bazı sahâbîler Hâlid b. Velîd’i, Câhiliye döneminde Yemen’e yaptığı bir seferden dönerken Cezîme kabilesi tarafından öldürülen amcası Fâkih b. Mugīre’nin intikamını almak için esirleri öldürtmekle itham ettiler.

Bu haber Medine’ye ulaşınca Hz. Peygamber çok üzüldü; Hâlid b. Velîd’i onların müslüman olup olmadıklarını tesbit hususunda acele etmekle suçladı ve, “Allahım, ben Hâlid’in yaptıklarından berîyim!” diyerek onun bu davranışını tasvip etmediğini belirtti. Bununla birlikte Hâlid’in onları, müslüman olduklarını açıkça ifade etmedikleri için müşrik kalmakta direndiklerini sanarak öldürttüğünü ve ictihadında yanıldığını kabul etti. Kabile mensuplarını Câhiliye döneminden kalma bir intikam hissiyle öldürmediğine yemin eden Hâlid’i acele etmesinden dolayı kınamakla beraber cezalandırmadı ve kumandanlık görevinden de azletmedi. Ayrıca Hz. Ali’yi Cezîme kabilesine gönderip öldürülenlerin diyetlerini ödetti ve uğradıkları zararı fazlasıyla tazmin etti.

Hâlid b. Velîd, kabile mensuplarının hiçbir te’vile yer bırakmayacak bir şekilde açıkça “Müslüman olduk” (أسلمنا) demelerini istediği halde onlar Buhârî’deki hadisten de anlaşılacağı üzere (“Meġāzî”, 60, “Aḥkâm”, 35) bunu net olarak ifade edemediler veya bazıları kasten “sabe’nâ” dediler. Hâlid ise bunu yeterli görmedi. Nitekim Hz. Ömer müslüman olduğu zaman Cemîl b. Ma‘mer el-Cumahî’nin Kâbe önünde toplanmış olan halka hitaben, “Ömer din değiştirdi” (ألا إن عمر قد صبأ) diye bağırması üzerine Hz. Ömer itiraz ederek, “Hayır, yalan söylüyor, ben müslüman oldum” (أسلمت) demişti ki (İbn Hişâm, I, 348-349) bu olay kelimenin Araplar arasında aynı mânada kullanılmadığını ve Hz. Ömer’in de bu kelimeyi Hâlid b. Velîd’in anladığı şekilde yorumladığını göstermektedir.

Caetani’nin bu olayı istismar ederek Hâlid’i İslâmiyet’i henüz samimi olarak benimsememekle ve onu savaş için değil İslâm’a davet için gönderen Hz. Peygamber’i de açık tâlimat vermemesinden dolayı suça iştirak etmekle itham etmesi (İslâm Tarihi, V, 387), Weir’in de Hâlid’in bu hareketini “hâinâne bir darbe” olarak nitelemesi (, III, 152) doğru değildir.


BİBLİYOGRAFYA

Buhârî, “Meġāzî”, 60, “Aḥkâm”, 35.

, III, 875-884.

, I, 348-349; IV, 428-436.

, II, 147-148.

, I, 381-382.

, III, 66-69.

, IV, 214.

, IV, 312-316.

Aynî, ʿUmdetü’l-ḳārî, Kahire 1392/1972, XIV, 327-328.

, II, 97-99.

L. Caetani, İslâm Tarihi (trc. Hüseyin Cahid), İstanbul 1924-27, V, 386-395.

, I, 307, 513.

W. Montgomery Watt, Muhammad at Madina, New York 1981, s. 70, 84, 257.

Kehhâle, Muʿcemü ḳabâʾili’l-ʿArab, Beyrut 1402/1982, I, 176.

, VIII, 380-395.

Mustafa Fayda, Allah’ın Kılıcı Halid Bin Velid, İstanbul 1990, s. 184-204.

T. H. Weir, “Cezîme”, , III, 152.

L. Veccia Vaglieri, “D̲j̲ad̲h̲īma b. ʿĀmir”, , II, 365-366.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1993 yılında İstanbul’da basılan 7. cildinde, 508 numaralı sayfada yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER