https://islamansiklopedisi.org.tr/cuma-vaizligi
Özellikle büyük camilerle selâtin camilerinde yapılan bu görev için “cuma va‘ziyyesi, kürsü şeyhliği, selâtin şeyhliği”, göreve getirilenler için de “cuma vâizi, katar şeyhi, selâtin şeyhi” gibi ifadeler kullanılmıştır. Bu görevin ilk defa kimin tarafından ve ne zaman oluştuğu bilinmemekte, ancak ilk uygulamanın Fâtih Sultan Mehmed zamanında Eyüp Sultan Camii’nde başladığı tahmin edilmektedir. Cuma vâizlerinin tayin ve terfilerinde belli bir silsile mevcuttur ve bu silsilenin selâtin camilerinin inşasıyla yeniden belirlendiği açıktır. En son Sultan Ahmed Camii’nin yapımıyla birlikte XVIII. yüzyıla kadar uzanan nisbeten yerleşmiş bir sistem ortaya çıktı. XVII. yüzyılda yedi selâtin camiinden oluşan ve katar şeyhliği denilen bu silsilenin en alt kademesinde Eyüp Sultan Camii bulunmaktaydı. Bu camide göreve başlayan cuma vâizi sırasıyla Sultan Selim, Fâtih Sultan Mehmed, Sultan Beyazıt, Süleymaniye ve Sultan Ahmed camilerinde vazife yaptıktan sonra silsilenin en üst mertebesinde bulunan Ayasofya-i Kebîr Camii’ne (kürsü şeyhliği) tayin edilirdi. Görevlerden birinin boşalması durumunda Eyüp Sultan Camii’ne dışarıdan bir vâiz getirilir ve diğerleri sırasıyla nakil ve terfi ettirilirdi. 1139’da (1726) Galata ile Üsküdar’daki Yeni Vâlide camileri, Eminönü’ndeki Yenicami ve Şehzade Camii’ne de birer vâizin tayin edilmesiyle bu sayı on bire ulaştı. Daha sonra on yediye ve nihayet otuz üçe çıktı, Osmanlı Devleti’nin sonuna kadar bu şekilde devam etti. Cuma vâizliği uygulamasının vilâyet ve sancak merkezlerine doğru bir genişleme gösterdiği, Bulgaristan, Yunanistan, Irak ve Suriye gibi bölgelerde de kürsü şeyhliklerinin ihdas edildiği görülmektedir. Ancak tertip ve terfi uygulaması yalnızca İstanbul’daki otuz üç selâtin camiiyle sınırlı tutuldu, bunun dışındaki kürsü şeyhlikleri bu silsileye dahil edilmedi.
Cuma vâizlerinin terfi süreci müftülük veya kadılık yoluyla şeyhülislâmlığa arzedilen dilekçe ile başlardı. İlim, istikamet ve güzel ahlâk sahibi, hitabeti tesirli olması istenen vâiz adayı padişahın onayı ile göreve başlardı. 1726 yılından itibaren cuma vâizliği silsilesine dahil olanlara selâtin şeyhliği unvanı verilerek rütbeleri bir kademe daha yükseltildi. Cuma vâizleri görevlerine ölünceye veya kendi istekleriyle ayrılıncaya kadar devam ederdi. Bunlar ilk dönemlerde genellikle tekke şeyhleri arasından tayin edilirdi. Bunun yanında tekke mensubiyeti bulunmayan ulemâ içinden de bu göreve getirilenler olurdu. Meselâ XVII. yüzyılın önemli Halvetî şeyhleri Abdülmecid Sivâsî (Sultan Ahmed Camii’nin açılışında ilk cuma vaazını vermiş, bu görevi hayatının sonuna kadar sürdürmüştür), Abdülahad Nûri ve tarikat ehline muhalefetleriyle tanınan Kadızâdeliler hareketinin önde gelen simaları Kadızâde Mehmed Efendi ile Üstüvânî Mehmed Efendi cuma vâizi olarak görev yaptı.
Cuma namazlarında hutbeler Arapça okunduğundan cuma vâizleri namazdan sonra hem hutbenin açıklamasını yapar hem de diğer hususlarda halkı irşad ederdi. Fındıklılı İsmet Efendi, cuma vâizi Şeyh Hasan Efendi’den bahsederken selefi ve çağdaşı vâizler gibi onun da halka nasihat ederek kalplerini dine ve hilâfete, kendi iş ve sanatlarına bağlı kılmaya çalıştığını yazar. Cuma vâizlerinin bu görevleri yanında müderrislik, dersiâmlık, müftülük, imamlık, Ṣaḥîḥ-i Buḫârî, Ṣaḥîḥ-i Müslim ve Şifâ-i Şerîf okuyuculuğu yaptıkları da görülmektedir. Cuma vâizlerine vakıf gelirlerinden maaş ödenirdi. Vakıfların imkânları ve vâizlerin gördükleri hizmetlerin çeşitliliğine göre maaş miktarı değişebilirdi. İlk zamanlarda ortalama altmışar kuruş alırlarken 1255 (1839) Muharrem ayından itibaren Evkaf ve Maliye Nezâreti’nin maaşları ödemeye başlamasıyla maaşlardaki farklılıklar ortadan kaldırıldı. Böylece maaşlar belli bir standarda bağlandı ve derecelerine göre maaş ödenmeye başlandı. Cuma vâizliklerinin en itibarlısı olan Ayasofya kürsü vâizliğinin yanında Sultan Ahmed, Fâtih ve Beyazıt gibi selâtin camilerinin vâizleri de protokolde en ön sıralarda yer alabiliyordu. Vâizlerin sarayda sultana ve ailelerine vaaz verdikleri, sultanların cenazelerini yıkadıkları, cülûs ve mevlidlerde, sünnet şenliklerinde, sultan düğünlerinde ve açılış törenlerinde dua ettikleri de bilinmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
İsmet, Tekmiletü’ş-Şekāik, s. 393.
Uzunçarşılı, İlmiye Teşkilâtı, s. 186.
Mehmed Emin, “Kürsü Şeyhleri: Selâtin Şeyhliği”, SR, XVII/427-428 (1338), s. 88-89.
İrfan Başkurt, “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Kürsü Şeyhliği”, İslâm Araştırmaları Dergisi, sy. 27, İstanbul 2012, s. 117-145.
Semiramis Çavuşoğlu, “Kadızâdeliler”, DİA, XXIV, 100-102.