https://islamansiklopedisi.org.tr/divan--nahiye
Sözlükte birçok anlamı olan dîvân kelimesi, taşra teşkilâtında idarî ve malî açıdan kolaylık sağlamak amacıyla bazı köylerin bir arada düşünüldüğü nahiyeye benzeyen bir idarî üniteyi ifade eder. Özellikle Anadolu’da Selçuklu döneminde ve ardından ortaya çıkan beyliklerle Osmanlılar’da genellikle Batı Karadeniz bölgesinde görülür. Divanı bu anlamda açıklayan Evliya Çelebi, “Lisân-ı Istılâh-ı Etrâk-i Tosya ve Bolu ve Dörddîvân” başlığı altında, “Etrâkin divan tâbir ettikleri Ertuğrul, Âl-i Selçûkiyândan Sultân Alâeddîn asrında boy beyi iken kefere elinden bu dağları fethettikçe reâyâ ve berâyâya istimâlet vermek için divan edip kös çaldığı yerlere hâlâ divan lafzıyla tâbir edip yedi divan yedi nâhiye olmuştur” ifadesiyle divanın mahiyeti hakkında hayli belirleyici bir tanım yapmıştır.
Muhtelif çalışmalarda divanla ilgili yapılan tanımlar şöylece sıralanabilir: “Osmanlı Devleti’nde birkaç köyden müteşekkil küçük bir idarî birlik”; “Osmanlı yönetim terminolojisinde en küçük birimi temsil eden nahiyelerin yerel adı”; “Anadolu beylikleri ve Osmanlılar’ın ilk dönemlerinde köylerden meydana gelen idarî birim”; “bir kısım köylerin bir arada ve mâruf bir merkez etrafında idarî ve kazâî birlik oluşturması”; “küçük iskân yerlerinden teşekkül eden bir malî vergi bütünlüğü”; “bir araya gelmiş köylerin idarî ve kazâî birlik oluşturması”; “Batı Karadeniz bölgesinin bir veya birkaç evlik küçük gruplar halinde ormanlara dağılmış ve her elli-altmış tanesi bir karye itibariyle evvelce bir divana, bugün bir muhtarlığa bağlı köy hâneleri”; “Kuzey Anadolu’da Samsun, Bolu, İstanbul üçgeni içinde kalan sahada bulunabilen ve kendisine has bir idarî sistemin meydana geldiği köy-altı iskân şekli”; “Osmanlı döneminde bazı yörelerde (Samsun-Bolu-İstanbul üçgeni) dağınık halde bulunan köy yerleşmeleriyle irtibat kurmak ve vergi toplamada kolaylık sağlamak maksadıyla bir ünite içerisinde yer alan köy yerleşmeleri değişik sayılarda (üçerli, beşerli, onarlı) gruplanmasıyla oluşan idarî birim.” Bu tanımlamalar genelde doğrudur, ancak ayrıntıda divanın farklı özelliklerini ortaya koymaktan uzaktır.
Osmanlı taşra teşkilâtını da yansıtan XVI. yüzyıla ait tahrir defterlerinde yapılan araştırmalar neticesinde divanların Osmanlı klasik döneminde var olduğu ve özellikle Batı Karadeniz’de Bolu sancağında (235 divan) yoğunlaştığı dikkati çeker. Bolu sancağından sonra divanlar Çorumlu sancağı (yedi divan), Kengırı/Çankırı sancağı (beş divan), Rum vilâyeti (Sivas-Tokat) (beş divan), Kastamonu sancağı (üç divan), Bayburt sancağı (bir divan) şeklinde sıralanmaktadır (Harita 1). Burada divan olarak kaydedilen bölgelerdeki köylerin adları da zikredilmiştir. Bu tahrir kayıtlarından divanların, kaza veya idarî bölünüşte timar teşkilâtına has bir askerî/idarî bölge olan nahiye ile köy arasında fonksiyonel amaçlarla oluşturulmuş bir birim olduğu anlaşılmaktadır. Meselâ Bolu sancağında Acıöz divanı altında Alınca köyü, Viranşehir kazası İkikilise divanında ise Ekinci ve Köseler köyleri yer almaktadır.
Yerleşmelerin kuruluş yeri seçiminde doğal sebepler başta olmak üzere tarihî, kültürel, ekonomik vb. faktörlerin etkili olduğu bilinmektedir. Söz konusu faktörler, idarî bir bütünlük arzeden siyasal kurumlarda/devletlerde hâkim olunan coğrafyaya özel idarî teşkilâtlanmayı zorunlu kılmıştır. Batı Karadeniz bölgesinde de egemenlik kuran devletler, gerek idarî gerekse malî işlerini kolayca yapabilmek amacıyla köylerden diğerlerine göre merkezî ve büyük olan birini divan merkezi kabul etmiş, diğerlerini de bu merkeze bağlayarak toplulaştırma yoluna gitmişlerdir. Bir divan bünyesinde üç, beş, sekiz köy bulunabildiği gibi bu sayı yirmiden fazla da olabilmektedir. Meselâ Kasım Bey İmareti’nin giderlerinin karşılandığı kalemler belirtilirken bunlar arasında iki divan ve bunlara bağlı toplam otuz köy kaydedilmiştir (Çetin, s. 52).
Anadolu coğrafyasında 1530 yılına ait veriler ışığında (Harita 1) divanların Batı Karadeniz bölümünde daha yoğun bulunmasının sebebi muhtemelen topografyanın engebeli olması, bu topografyadaki küçük düzlüklerde belirli sayıda hânenin bir arada yer alması, köylerin de bu şekilde oluşmasıdır. Yerleşme merkezlerindeki meskenler topluysa da yerleşme çekirdekleri birbirinden nisbeten uzaktır. Bu durum idarî açıdan toplu hale getirmeyi zorunlu kılmış olmalıdır. XV ve XVI. yüzyıllara ait tahrir defterlerine göre özellikle Batı Karadeniz’de Bolu ve Zonguldak çevresinde yoğunlaşan divanlar Beylikler döneminde (Çobanoğulları, Candaroğulları) ortaya çıkmıştır. Ancak Osmanlılar’da birçok yerde divanlar zeâmet ve bölük de denilen timar teşkilâtıyla ilgili bir birim gibi kabul edilmiş, zamanla bunlar nahiye altında toplanmıştır. Divan tabiri azalmakla birlikte bir kısım kesimlerde varlığını bazan yer, mahal adına dönüşerek sürdürmüştür. 1864 Vilâyet Nizamnâmesi’nde Osmanlı idarî yapısında düzenlemeler yapılırken divan tanımının yerini nahiye almıştır.
BİBLİYOGRAFYA
BA, TD, nr. 387, 483.
VGMA, Vakıf Defteri, nr. 593, sıra 195, s. 247-249.
Necdet Tunçdilek, Türkiye İskân Coğrafyası, İstanbul 1967, s. 132-133.
Cengiz Orhonlu, “Divan: A Historical Term in the Settlement Geography of Turkey”, Disputationes ad: Montium Vocabula: 10. International Congress of Onomastic Sciences (ed. H. H. Hornung), Wien 1969, s. 89-93.
Bahaeddin Yediyıldız, Ordu Kazası Sosyal Tarihi: 1455-1613, Ankara 1985, s. 44-46.
Tuncer Baykara, Anadolu’nun Tarihî Coğrafyasına Giriş I: Anadolu’nun İdarî Taksimatı, Ankara 1988, s. 34.
Osman Gümüşçü – İlker Yiğit, “Batı Karadeniz Bölümünde Divanlar”, Kuzey Anadolu’da Beylikler Dönemi Sempozyumu: Bildiriler (ed. Halil Çetin), Çankırı 2012, s. 388-406.
Halil Çetin, Candaroğlu Yurdunda Bey İmaretleri, Çankırı 2013, s. 52.
M. Tayyib Gökbilgin, “15 ve 16. Asırlarda Eyâlet-i Rûm”, VD, sy. 6 (1965), s. 53.
Kenan Ziya Taş, “Bir İskân Şekli ve Birimi Olarak Divan”, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, sy. 4, Isparta 1999, s. 191-201.
Cevdet Yılmaz, “Türkiye’de Tarihçiler ve Coğrafyacılar Tarafından Farklı Anlamlarda Kullanılan Bir Terim: Divan”, History Studies: Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, II/1, Samsun 2010, s. 273-309.