FALLMERAYER, Jacob Philipp - TDV İslâm Ansiklopedisi

FALLMERAYER, Jacob Philipp

Müellif: KEMAL BEYDİLLİ
FALLMERAYER, Jacob Philipp
Müellif: KEMAL BEYDİLLİ
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2020
Erişim Tarihi: 02.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/fallmerayer-jacob-philipp
KEMAL BEYDİLLİ, "FALLMERAYER, Jacob Philipp", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/fallmerayer-jacob-philipp (02.11.2024).
Kopyalama metni

10 Aralık 1790’da Brixen yakınlarında (bugün İtalya’daki Güney Tirol bölgesi) Tschötsch üzüm bağları tepelerinde küçük bir köy olan Baierdorf’ta dünyaya geldi. Bölge Habsburglar’ın mevrus topraklarından olup 1805’te Bavyera Krallığı’na bırakılmış, 1814’te tekrar Avusturya’nın eline geçmiştir. On iki çocuklu fakir bir ailenin yedinci çocuğu olan Fallmerayer’in babası gündelikçiydi. Temel eğitimini manastırdaki papazlardan aldı, çok dilli bir bölgenin dil öğrenme yeteneği üstün bir bireyi olarak az zamanda kendini gösterdi, yörenin bağlı olduğu Brixen Belediyesi Kilise Okulu için hazırlandı, erken yaşlarda Grekçe ve Latince ile tanıştı. 1809’da İmparator Napolyon dönemi Fransız istilâları içinde Tiroller’de de kendini gösteren ayaklanmalar esnasında Bavyera’daki üniversite şehri olan Salzburg’a gitti, burada özel ders vermek suretiyle geçimini sağlamaya ve tahsilini sürdürmeye çalıştı. 1813 yazında askere alındı ve Fransa’ya karşı yapılan Hanau (Frankfurt yakınlarında) savaşında (30-31 Ekim 1813) çarpıştı. 1818’de askerlikten ayrıldı ve Augsburg’daki bir ilkokulda çalışmaya başladı. 1826’da Münih’teki bir lisede genel tarih ve filoloji hocalığına tayin edildi. Burada geçirdiği dört yıl içinde tarih hocası olarak isim yaptı.

1824’te Danimarka Akademisi’nin açtığı, Trabzon İmparatorluğu tarihiyle ilgili yarışmaya katılarak birincilik ödülü aldı. Viyana, Venedik gibi merkezlerde Grek ve Şark kaynaklarından geliştirip hazırladığı bu eseri (Geschichte des Kaiserthums von Trapezunt) 1827’de Münih’te basıldı. Mora yarımadası tarihine dair Geschichte der Halbinsel Morea während des Mittelalters isimli çalışmasıyla tekrar dikkatleri çeken Fallmerayer, bu eserleriyle Bavyera Akademisi muhabir üyeliğini kazanmış olmakla beraber hâlâ lise hocalığı yapıyordu. Üniversite hocalığına geçmek istiyorsa da bu arzusu kabul görmüyordu. Bunun sebeplerinin başında her iki kitabında zamanın modası olan Helen hayranlığını (Philhelenizm) zedeleyici bir tutum içinde olması gelmekteydi. Özellikle Mora’ya dair kitabının kopardığı fırtına bunda etkili oldu (Märtl, s. 16). Bavyera Kralı I. Ludwig, Helen hayranlığının önde gelen simalarındandı, oğlu Otto da 1832’de yeni Yunanistan’ın ilk kralı seçilmişti. Daha Landeshut’ta bir lise talebesiyken, Trabzon İmparatorluğu’nun yıkılışından sonra Rum ahalinin Türk idaresi altında dinî açıdan eski dönemlerden çok daha rahat bir hayat sürdüğü gibi düşünceleri yüzünden eleştirildiği bilinen Fallmerayer’in (a.g.e., s. 20) Trabzon kitabında dünyevî iktidarın kilisenin hâkimiyetine girdiğini söylemesi, gençlik yıllarındaki düşüncelerinin Avrupa’yı kasıp kavuran 1848 ihtilâllerinin liberal ve kilise karşıtı düşünceleri dahilinde artık kanaate dönüşmüş birer ifadeleri gibiydi. Mora kitabında da orta zamanlardan itibaren eski Helen halkının çoktan silinip gittiği ve buraların Slav-Arnavut ahalinin bölgesi haline geldiği, Yunanistan’ın eski Helenler’in doğrudan ardılları ile meskûn bir yer olmadığı, halkların birbirine karıştığı ve Helenler’in ortadan kalktığı gibi görüşleri, Katolik ve eski antikiteye itibar eden başta Bavyera kralı olmak üzere devrin okumuş kesiminin değerlerine ters düşmüştü.

Fallmerayer Ağustos 1831’de ilk Şark seyahatine çıktı. Gözlemleri sonucunda nazariyelerinin doğruluğuna bir defa daha inandı. Üç yıl sonra Münih’e geri döndü. Ertesi yıl nihayet Bavyera Akademisi üyeliğine tayin edildiyse de kralın buna onay vermesi bir yıldan fazla sürdü. Akademiye kabul konuşmasını 112 sayfa halinde Stuttgart’ta bastırdı. Yunanistan’ın Slavlar tarafından işgalinin Atina ve Attika bölgesinde meydana getirdiği değişiklikler ve sonuçları konulu konuşmasıyla o günkü Yunanistan’ın beşerî coğrafyasına dair olan fikirlerine daha da bir açıklık getirdi. Bölgede yaptığı seyahat esnasındaki tesbitleri doğrultusunda halkın dilinin Arnavutça olduğuna ve özellikle yer isimlerinin ileri sürdüğü tezlere güç kattığına işaret etti. Böylece Yunanistan’da yaşayanların eski Helenler’in ardılları olduğu tezini savunanlarla arasındaki tartışmalar yeniden alevlendi. Fallmerayer 1836’da Mora kitabının II. cildini yayımladı ve burada tezini daha kesin ifadelerle anlattı. 1821-1829 arasındaki Yunan ayaklanmasının Helen isyanı değil gerçek bir “iskiptar” ayaklanması (rein schkypitarische Revolution) sayıldığını iddia ederek Arnavut vurgulu Yunanistan teorisine son şeklini vermiş oldu. Görüşlerine karşı çıkanlarca tarihçi olmaktan ziyade siyaset yazarı, zamanın politika esintilerine kapılmış olma gibi tenkitlere uğradıysa da yerleşmiş bilgi ve kanaatlerin sorgulanıp sarsılmasında önemli rol oynadı.

Çeşitli dillere vâkıf olmakla yetinmeyen Fallmerayer, Arnavutça ve Rusça yanında Türkçe ile de ilgilendi ve bu dili iyi derecelerde öğrendi. 1840’ta ikinci Şark gezisine çıktı; Atos ve Atina üzerinde yaptığı bir seyahat neticesinde Ekim 1841’de gittiği İstanbul’da bir yıl kaldı. Yol izlenimlerini genelde pek çok yazılarını yayımlanmak üzere yolladığı, kendi seyahatlerini de büyük ölçüde finanse eden Augsburger Allgemeine Zeitung’a gönderdi. Buradan Atos, Selânik, Tırnova, Atina yoluyla geri döndü ve izlenimlerinden hareketle Fragmente aus dem Orient (T trc. Hüseyin Salihoğlu, Doğu’dan Fragmanlar, Ankara 2002) adlı eserini yayımladı (Stuttgart 1845; München 1963). Burada da temel görüşüne yer verdi. Helen saygınlığını ağır bir şekilde zedelemekle itham edildi. 1847’de çıktığı üçüncü Şark gezisinde Atina, Kudüs ve Trabzon’u gezdi. Avrupa’da hürriyetçi ve milliyetçi ayaklanmaların yaşandığı ve kanlı bir şekilde bastırılmaya çalışıldığı, özellikle Macar ve Leh vatanperverlerin Osmanlı Devleti’ne sığındığı bir zamanda yaz boyunca İstanbul Büyükdere’de kaldı. Bu arada kendisine Sultan Abdülmecid tarafından İftihar nişanı verildi. Fallmerayer bu münasebetle ve Türkler’in siyasî mültecilere karşı gösterdikleri misafirperverlikten de etkilenmiş olarak Sultan Abdülmecid’in şahsında Osmanlı ülkesini “Avrupa hürriyetperverânının son sığınağı, ahlâkî ve insanî bir idarenin demir attığı son liman” diye nitelendirdi (Gesammelte Werke, II, 94-95).

1848 sonlarına doğru gelen haberde Maximilian Üniversitesi’ne tarih profesörlüğüne tayin edildiğini öğrendi. Bu haber üzerine seyahatini kısa kesip Münih’e döndü. Kendisine karşı daha yumuşak davranacağını umduğu yeni Bavyera kralı II. Maximilian tarafından kabul edildi. Güçlülere karşı çıkmayı ve muhalefeti öneren, liberal fikirleri ve bu fikirlerle kaynayan Avrupa’daki ihtilâllere sıcak bakan kişiliğinden ötürü Eylül 1849’da üniversite hocalığını fiilen yürütme imkânı bulamadan emekli edildi ve kanunlar karşısında sıkıntıya düşmüş halde bir müddet yaşamak zorunda kalacağı İsviçre’ye geçti. 1850’de ilân edilen genel af sebebiyle Münih’e döndüğünde akademi üyeliğini sürdürdüyse de üniversiteye geri dönemedi. 26 Nisan 1861’de Münih’te öldü.

Fallmerayer bugün artık yıldızı sönmüş bir yazar olarak kabul edilir, hiçbir Alman edebiyat tarihi kendisine yer vermez, edebiyat ansiklopedilerinde de anılmaz (Lauer, s. 23). Eserleri hakkında yazı yazanlar özellikle onun Yunanistan ve Yunan tezi aleyhinde kalem oynatırlar (Schreiner, s. 33). Bununla beraber Geschichte des Kaiserthums von Trapezunt (München 1827; T trc. A. Cevat Eren, Trabzon İmparatorluğu Tarihi, Ankara 2011), Orta Zamanlarda Mora Yarımadasının Tarihi (Geschichte der Halbinsel Morea während des Mittelalters, Stuttgart, I, 1830; II, 1836), Trabzon İmparatorluğu Tarihine Dair Özgün Fragmanlar (Originalfragmente, Chroniken zur Geschichte des Kaiserthum Trapezunts, München 1843) gibi eserlerinden dolayı kendisi genelde Bizans tarihçiliğinin kurucuları arasında sayılır. Trabzon İmparatorluğu Tarihi konunun ilk ilmî monografisi olarak kabul edilir ve Fallmerayer’in ismiyle âdeta beraber anılır (a.g.e., s. 50-51). Mora tarihi ise Helenler’in ve Helenizm’in çöküşünün polemik yaratan bir eseri olmuştur. Önsözde insanların geçmişleriyle ne derecede aynîleştirilebileceği sorusunu ortaya atması eserine çağdaş bir boyut kazandırmıştır. Fallmerayer, Yunanistan beşerî coğrafyasıyla ilgili gürültü koparan görüşlerinde yalnız kalmadı. Yedi ciltlik bir eserin (History of Greece) yazarı olan George Finlay (ö. 1876) daha yumuşak bir tarzda olsa da Fallmerayer’in görüşlerini benimsedi. Yunanlılar’ın Slav işgali ve iskânı sürecinde ortadan kalktıkları tezi yeni kurulmuş Yunan Devleti’nde soğuk karşılandığı gibi ilim âleminde de fırtınalar kopardı. Ancak Helen tezi tartışmaları aynı zamanda Ortaçağlar Helen etnik ve tarihsel araştırmalarına da revaç verdi (Schreiner, s. 54; Veloudis, XXIX [1970], s. 43 vd.).

Öte yandan Fallmerayer, Viyana Kongresi sonunda (1815) giderek artan bir şekilde Avrupa’da ağırlığını hissettiren Rus hâkimiyetinin iyi bir gözlemcisi sıfatıyla Rus-Ortodoks tehlikesine dikkat çekmekte ve bunu Avrupa için bir tehdit olarak görmekteydi. Bu bakış açısı dahilinde kendisi, her haliyle Bizans etkisi altında organlaştığı ve şekil bulduğu kanaatini taşıdığı Osmanlı Devleti’nin Byzans apres Byzans (Bizans’tan sonra Bizans) anlamında Rus tehlikesi karşısında bir savunma hattı teşkil ettiğine inanmaktaydı (Schmitt, s. 95-96). “Helen soyunun günümüz Avrupa’sında kökü tamamen kazınmıştır, Yunanistan’daki hıristiyan halkın damarlarında bir damla saf ve katıksız Helen kanı akmaz” tarzındaki beyanları Fallmerayer’in Helen düşmanı olarak görülmesine ve günümüzde de özellikle Yunanistan’da bu anlamda anılmasına yol açmıştır (Zelepos, s. 133). Böyle olmakla beraber Slavlar ve Arnavutlar arasında saygın bir isimdir ve eserleri bu dillere çevrilmiştir.


BİBLİYOGRAFYA

Gesammelte Werke von Jakob Philipp von Fallmerayer (ed. G. M. Thomas), Leipzig 1861, II, 94-95.

H. Seidler, Jakob Philipp Fallmerayer’s geistige Entwicklung. Ein Beitrag zur deutschen Geistesgeschichte des 19. Jahrhunderts, München 1947.

Thomas Leeb, Jakob Philipp Fallmerayer: Publizist und Politiker zwischen Revolution und Reaktion (1835-1861), München 1996.

Jakob Philipp Fallmerayer (1790-1861), der Gelehrte und seine Aktualität im 21. Jahrhundert (ed. Cl. Märtl – P. Schreiner), München 2013.

Cl. Märtl, “Jacob Philipp Fallmerayer in der Bayerischen Akademie der Wissenschaften”, a.e., s. 15-22.

R. Lauer, “Fallmerayer als Schriftsteller”, a.e., s. 23-31.

P. Schreiner, “An den Angängen einer Geschichtlichen Darstellung des Byzantinischen Reiches”, a.e., s. 33-92.

O. J. Schmitt, “Ist Fallmerayer der Begründer der historischen Südosteuropaforschung?”, a.e., s. 93-132.

J. Zelepos, “Rezeption durch Reaktion zur Bedeutung Fallmerayers für den Griechischen Nationaldiskurs im 19. Jahrhundert”, a.e., s. 133-141.

G. Veloudis, “Jacob Philipp Fallmerayer und die Entstehung des Neugriechischen Historismus”, , sy. 29 (1970), s. 43-90.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2020 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 2. basım) EK-1. cildinde, 440-442 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER