https://islamansiklopedisi.org.tr/gul-i-sad-berk
“Yüz yapraklı gül” anlamına gelen gül-i sad-berk tamlaması divan edebiyatında yüz beyit, yüz gazel, yüz beyitlik kaside, yüz hadis, yüz mektup gibi yüz sayısı esas alınarak yazılan eserlere verilen addır. Bunlarda sayı her zaman yüze ulaşmamakla beraber müellifler, sayı bakımından eksik olan bu türdeki çalışmalarına da aynı adı vermişlerdir. Gül-i sad-berk tabirine Fars edebiyatında rastlanmamakta, bunun yerine daha çok sad-berk (“katmerli gül”) ve gül-i sad-berg-i âsumân (kinaye yoluyla “âlemi aydınlatan güneş”) tamlamaları görülmektedir (M. Hüseyn-i Tebrîzî, III, 1827; Burhân-ı Kātı‘ Tercümesi, s. 529; Şükûn, II, 1357; Luġatnâme, XIX, 160).
Türk edebiyatında “Gül-i Sad-berk” adıyla yazılmış eserler kronolojik olarak şöyle sıralanabilir: 1. Mesîhî’nin (ö. 918/1512) Gül-i Sad-berg’i. Doğum, ölüm, düğün gibi olaylara; tebrik, tavsiye, şikâyet ve teşekkür gibi konulara dair yüz kadar mektup örneğinden meydana gelmiştir. İçinde “şefkatnâme, talebnâme, irsalnâme, şevknâme, tehniyetnâme, i‘lâmnâme, şikâyetnâme, cevabnâme, şükürnâme, ta‘ziyetnâme, ıyâdetnâme ve da‘vetnâme” başlıkları altında toplam on iki mektup türüne ait örnekler bulunmaktadır. Sanatlı nesirle yazılmış olan bu mektuplarda seci ve aliterasyonlara fazlaca yer verilmiştir. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İ. Çetin Derdiyok tarafından üzerinde bir doktora çalışması yapılan eserin (bk. bibl.) dört nüshası tesbit edilmiştir (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3351/2; Hacı Selim Ağa Ktp., Hüdâî Efendi, nr. 1291; Gazi Husrev-begove biblioteke, nr. 4885; Çorum İl Halk Ktp., nr. 2237/1). 2. Lâmiî’nin (ö. 938/1532) Gül-i Sad-berg’i. Kaynaklarda Lâmiî’nin böyle bir eserinden söz edilmemekle beraber Ramazan Şeşen bu adı taşıyan bir eserin Diyarbakır İl Halk Kütüphanesi’nde (nr. A. 2244) bulunduğunu bildirmektedir (bk. bibl.). 3. Bursalı Rahmî’nin (ö. 975/1568) Gül-i Sad-berg’i. Nizâmî-i Gencevî’nin Maḫzenü’l-esrâr adlı eserine nazîre olarak 1567 yılında yazıldığı tahmin edilen, dinî-tasavvufî konulu, yaklaşık 1550 beyitlik bir mesnevidir. Maḫzenü’l-esrâr gibi aruzun “müfteilün müfteilün fâilün” kalıbıyla yazılan ve yedi bölümden (ravza) meydana gelen eserde her bölümden sonra bir hikâyeye yer verilmiştir. Rahmî, eserinin “Sebeb-i Tahrîr” başlıklı bölümünde bir gece rüyasında kendisini gül bahçesinde gördüğünü, Nizâmî, Abdurrahman-ı Câmî, Emîr Hüsrev-i Dihlevî ve Ali Şîr Nevâî’nin bulunduğu bir meclise alındığını söyler; “Sundular ol demde bana dolu câm / Şevk ile nûş etti dil-i müstedâm” beytiyle de bu şairlerin iltifatlarına mazhar olduğunu ifade eder. Müellif Câmî’nin elini öperek kendisine pîr olmasını ister. Câmî, “Gülşen-i şeyh içre güzer eylesen / Maḫzen-i Esrâr’a nazîr eylesen” deyince Gül-i Sad-berg’i kaleme alır. Eser üzerinde Pervin Aynagöz ve Gülgün Erişen birer çalışma yapmışlardır (bk. bibl.). 4. Hâmidîzâde Celîlî’nin (ö. 977/1569) Gül-i Sad-berg’i. Müellifin Hamse’si içinde yer alan eser Allah’a hamd ve on üç beyitlik bir na‘t ile başlamakta, ardından on bir beyitlik bir bahar tasviri gelmektedir. Daha sonra gülün dikenlerinden bîzar olan bülbülün feryatları dile getirilerek dikensiz bir gül-i sad-bergin düzenlenmesine duyulan ihtiyaç bildirilmekte, böylece esere bu adın verilmesinin sebebi açıklanmaktadır. Bunun arkasından altmış yedi beyitlik mesnevi kısmı ve son üçü Farsça olan doksan dokuz gazel gelmektedir. Eseri en geniş şekilde Hüseyin Ayan tanıtmıştır (bk. bibl., ayrıca bk. CELÎLÎ, Hâmidîzâde). 5. Nev‘î’nin (ö. 1007/1599) Gül-i Sad-berg’i. Şairin divanında da yer alan, III. Murad adına, “fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün” vezniyle yazılmış yüz beyitlik bir kasidedir (Nev‘î, Divan, s. 33-41). Bu kaside bir övgü şiiri olmaktan çok şairin, “Bu kasîdem lücce-i bahr-ı hakāyıktır benim / Ka‘r-ı ma‘nâsında pür lü’lû-yi esrâr u iber” beytinde ifade ettiği gibi dünyanın ders alınması gereken olaylarından söz eden, dinî-tasavvufî ağırlıklı bir şiirdir. Kaynaklarda ayrı bir eser olarak zikredilmeyen kasidenin Nuruosmaniye Kütüphanesi’nde iki nüshası bulunmaktadır (nr. 4402-10/4966, nr. 4412-48/4976). 6. Muhyî-yi Gülşenî’nin (Halvetî) (ö. 1015/1606) Gül-i Sad-berg’i. Aruzun “feilâtün mefâilün feilün” kalıbıyla yazılmış yüz hadis şerhidir. Mesnevi tarzında bir girişle başlayan eser, şairin de belirttiği gibi bir kısmı Buhârî’den alınan hadislerin kıtalar halinde Türkçe anlamlarını ihtiva etmektedir. Kaynaklarda adına rastlanmayan eserin Beyazıt Devlet Kütüphanesinde iki nüshası mevcuttur (nr. 1233/1, 1234). 7. Âlî Mustafa Efendi’nin (ö. 1008/1609) Gül-i Sad-berg’i. Müellifin gazellerinden seçilmiş yüz matla‘dan meydana gelen eserin Millet Kütüphanesi’nde bulunan nüshasında (Ali Emîrî Efendi, Manzum, nr. 1108) kırk sekiz beyit yer almaktadır. Âlî’nin seçme yüz gazelinden meydana getirdiği Sadef-i Sad-güher adlı bir eseri daha vardır (DİA II, 418-419). 8. Feyzî’nin (ö. 1019/1610) Gül-i Sad-berg’i. Eser hakkında yalnız Sicill-i Osmânî’de bilgi verilmekte (IV, 40), adı zikredilmeden Feyzî Abdullah Efendi’nin bu türden bir muamma yazdığı belirtilmektedir. Giriş bölümünden anlaşıldığına göre yüz isim için düzenlenmiş bir muamma risâlesi olan eserin Nuruosmaniye (nr. 4909) ve Süleymaniye (Hacı Mahmud Efendi, nr. 4224/1) kütüphanelerinde iki nüshası bulunmaktadır. 9. Bostânzâde Yahyâ’nın (ö. 1049/1639) Gül-i Sad-berg’i. Bu manzum-mensur eser bir mukaddime ile başlayıp münâcât, na‘t ve dönemin padişahı II. Osman’a yazılmış bir kaside ile devam etmekte, daha sonra Resûl-i Ekrem’in cismanî mi‘racının imkânı ve mahiyeti, Kur’an’ın mûcizeleri gibi konular üzerinde durularak yüz mûcizeye yer verilmektedir. Eserin altı nüshası tesbit edilmiştir (Süleymaniye Ktp., Ayasofya, nr. 3386, 3390, Lala İsmâil, nr. 368; Hacı Selim Ağa Ktp., Selim Ağa, nr. 842; Millet Ktp., Edebiyat, nr. 360/477; Kayseri Râşid Efendi Ktp., nr. 114). 10. Niğdeli Visâlî’nin (ö. 1056/1646) Gül-i Sad-berg’i. III. Mehmed zamanında (1595-1603) yazıldığı tahmin edilen ve tam adı Gül-i Sad-berg-i Pâdişâh-ı Cihân olan eser, aruzun “feilâtün mefâilün feilün” kalıbıyla yazılmış 210 beyitlik bir yüz hadis tercümesidir. İçinde üç kıta, iki beyit ve iki müstezad bulunan mensur mukaddime kısmından sonra yüz hadis ve bu hadislerin birer kıta halindeki tercümeleri yer almaktadır. Eserin bir nüshası Atatürk Üniversitesi Kütüphanesi’ndedir (Agâh Sırrı Levend, nr. 406). 11. Füzûnî’nin (ö. 1068/1657-58) Gül-i Sad-berg’i. Aruzun “feilâtün feilâtün feilün” kalıbıyla yazılmış 167 beyitlik pendnâme türünde bir mesnevidir. Eserde tevhid ve na‘ttan sonra dört halife ve Şeyhülislâm Yahyâ Efendi’nin methine yer verilerek “Hikâyet-i Merd-i Bâğbân” başlığıyla hikâye kısmına geçilmektedir. Kaynaklarda adına rastlanmayan eserin tek nüshası Nuruosmaniye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (nr. 4965/6). 12. Bursalı İsmâil Belîğ’in (ö. 1142/1729) Gül-i Sad-berg’i. 1723 yılında mesnevi tarzında ve aruzun “feilâtün feilâtün feilün” kalıbıyla yazılmıştır. On iki beyitlik bir münâcâtla başlayan eser, otuz yedi beyitlik bir na‘t ve sebeb-i te’lîf kısmı ile devam etmektedir. Daha sonra III. Ahmed ve Sadrazam Damad İbrâhim Paşa’ya ait yirmi beş beyitlik bir methiye yer almakta, ardından 100 hadisin birer beyitle açıklandığı esas bölüm gelmekte ve eser dokuz beyitlik hâtime kısmıyla sona ermektedir. Abdulkerim Abdulkadiroğlu’nun Bursalı İsmail Beliğ adlı kitabında (Ankara 1985) geniş bilgi verdiği eserin iki nüshası bilinmektedir (İÜ Ktp., TY, nr. 2206/2; İskilip İlçe Halk Ktp., nr. 1217/5). 13. Salâhî’nin (ö. 1197/1782-83) Gül-i Sad-berg’i. Adına yalnız Osmanlı Müellifleri’nde rastlanmaktadır (I, 104-107). Burada, asıl adı Abdullah Selâhaddin Uşşâkī olan Salâhî’nin elli yedi eseri arasında Gül-i Sad-berk de sayılmış, fakat hakkında bilgi verilmemiştir. Salâhî ve eserleri üzerinde doktora çalışması yapan Mehmet Akkuş’un (bk. bibl.) tesbitine göre, esmâ-i hüsnâ ve esmâ-i nebî konusunda manzum-mensur ve Arapça-Türkçe olarak 1181 (1767) yılında kaleme alınan eserin tam adı Gül-i Sad-berg-i Evrâd Berâ-yı Tuhfe-i Ubbâd’dır. Bilinen tek nüshası Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Muzaffer Ozak, nr. II/7, vr. 74b-107b). Osmanlı Müellifleri’nde, Taşlıcalı Yahyâ’nın da (ö. 990/1582) Gül-i Sad-berk der Mu‘cizât-ı Sultân-ı Enbiyâ adlı bir eseri olduğu belirtilmektedir (II, 497; ayrıca bk. Karatay, I, 344).
BİBLİYOGRAFYA
M. Hüseyn-i Tebrîzî, Burhân-ı Ḳāṭıʿ (nşr. M. Muîn), Tahran 1342 hş., III, 1827.
Burhân-ı Kātı‘ Tercümesi, s. 529.
Şükûn, Farsça-Türkçe Lûgat, II, 1357.
Sehî, Tezkire (Kut), s. 275-276, 299.
Nev‘î, Divan (haz. Mertol Tulum – M. Ali Tanyeri), İstanbul 1977, s. 33-41.
15. Yüzyıl Şâirlerinden Mesîhî’nin Gül-i Sad-berg’i (haz. İ. Çetin Derdiyok, doktora tezi, 1994), Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Latîfî, Tezkire, s. 119, 163, 164.
Kınalızâde, Tezkire, I, 258, 400-404.
Şeyhî, Vekāyiu’l-fuzalâ, III, 45, 46.
Riyâzî, Riyâzü’ş-şuarâ, Nuruosmaniye Ktp., nr. 3724, vr. 145a.
Sicill-i Osmânî, III, 290; IV, 40, 41, 636.
Osmanlı Müellifleri, I, 104-107, 257; II, 180, 497; III, 94.
Karatay, Türkçe Yazmalar, I, 344.
Levend, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 74, 111.
a.mlf., “Dinî Edebiyatımızın Başlıca Ürünleri”, TDAY Belleten, 1972 (1989), s. 54.
Ali Rıza Karabulut, Kayseri Raşid Efendi Kütüphanesindeki Türkçe Arapça Farsça Yazmalar Kataloğu, Kayseri 1982, s. 77.
Mehmet Akkuş, Abdullah Salāḥaddīn-i Uşşāḳī (Salāḥi)’nin Hayatı ve Eserleri (doktora tezi, 1985), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü İslâm Medeniyetleri ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı, s. 262.
Abdulkerim Abdulkadiroğlu, Bursalı İsmail Beliğ, Ankara 1985, s. 131-139.
Büyük Türk Klâsikleri, III, 407; IV, 73.
Ramazan Şeşen, “Türkiye Kütüphanelerinde Bulunan Bazı Nâdir Türkçe Yazmalar”, TED, sy. 9 (1978), s. 385, 386.
Hüseyin Ayan, “Hâmidî-zâde Celîlî”, TKA, XVII-XXI/1-2 (1983), s. 22-23.
Pervin Aynagöz, “Bursalı Rahmî’nin Gül-i Sadberg’i Üzerine Bir Değerlendirme”, Fırat Üniversitesi Dergisi, III/1, Elazığ 1989, s. 6-26.
Gülgün Erişen, “Bursalı Rahmî ve Gül-i Sad-berg’i”, TDe., X/1 (1992), s. 305-313.
Nihat Öztoprak, “Niğdeli Visali’nin Hayatı ve Eserleri”, Bir: Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, IV, İstanbul 1995, s. 143-152.
Mecdud Mansuroğlu, “Celîlî, Hâmidî-zâde”, İA, III, 66.
Dihhudâ, “Ṣad-berg”, Luġatnâme, XIX, 160.
Ziya Bakırcıoğlu, “Celîlî (Hâmidîzâde)”, TDEA, II, 31.
“Mustafa Âlî (Gelibolulu)”, a.e., VI, 455.
“Rahmî (Nakkaş Bâlîoğlu)”, a.e., VII, 271, 272.
“Salahî, Abdullah Selahaddin Uşşakî”, a.e., VII, 437.
Ömer Faruk Akün, “Âlî Mustafa Efendi”, DİA, II, 418-419.
Hasan Aksoy, “Celîlî, Hâmidîzâde”, a.e., VII, 269-270.