https://islamansiklopedisi.org.tr/han-sarayi
1503 yılında Kırım Hanı I. Mengli Giray tarafından, kendinden önceki hükümdarların yazlık saraylarının bulunduğu ve av alanı olarak kullandıkları ormanlarla kaplı bölgede Çürüksu ırmağının kenarına kurulmuş, o tarihten sonra çevresinde gelişen şehre de bu sarayın bağ ve bahçeler içinde olmasından dolayı Bahçesaray adı verilmiştir. 1578’de ülkeye gelen Lehistan elçisi Martin Bronevsky’ye göre, hıristiyan yapılarının kalıntılarından faydalanılarak inşa edilen ve etrafında sur bulunmayan serbest bir yapı topluluğundan oluşan bu ilk sarayın yalnız bir tek binası kâgirdi. Sarayın bugünkü yapısı büyük ölçüde, General Münnich kumandasındaki Rus ordusunun 17 Haziran 1736 günü şehri tahrip edip çekilmesinden sonra gerçekleştirilen imar faaliyetlerinin ürünüdür. Bu tahribat sırasında sarayın hemen tamamı, bitişiğindeki Han Camii ve arşiv-kütüphane ile birlikte yanarak yok olmuştur. Yangından kurtulan ve Vasily Smirnov tarafından Akmescid’de keşfedilip Petersburg Kütüphanesi’ne götürülen 124 defterin hazine evrakından önemli berat ve fermanları ihtiva ettiği sanılmaktadır. Sarayın II. Selâmet Giray zamanında (1740-1743) İstanbul’dan getirtilen usta ve malzemenin de yardımıyla daha geniş biçimde yeniden inşa edildiği ve bu arada Sultan I. Mahmud’un kütüphane için birçok kitap gönderdiği bilinmektedir. Bu yeniden inşa faaliyeti sırasında üç tarafına koruyucu duvar çekilen ve açık kalan cephe yönünde büyük bir bahçe düzenlenen saray çok belirgin bir Osmanlı karakteri kazanmış, daha sonra yapılan pek çok değişikliğe rağmen bu karakterini korumuştur. Çeşitli avluları, bahçeleri, su mimarisine ait örnekleri ve divanıyla âdeta Topkapı Sarayı’nın küçük bir kopyası olan bu saraya güzelliğinden ötürü Batı dünyasında “Küçük Elhamra” denilmektedir.
1783 yılında Ruslar’ın Kırım’ı ilhak etmesinin ardından müze yapılan ve bir bölümü çarların yazlık olarak kullanmalarına ayrılan Han Sarayı, ilk önce 1783-1787 yılları arasında II. Katerina için büyük bir restorasyon geçirdi ve çeşitli değişikliklere uğradı. Bu sırada binanın ikinci katına kapalı bir galeri ilâve edilirken daha önce bahçede yer aldığı sanılan Gözyaşı Çeşmesi de iç taraftaki Çeşmeli Avlu’ya nakledildi. 1799’da I. Pavel’in emri üzerine çatısı, pencereleri ve kapıları ile II. Selâmet Giray’ın yeniden inşa ettirdiği Han Camii ve mescid tamir gördü. 1818’de I. Aleksandr’ın ziyareti sebebiyle bahçedeki havuza büyük bir fıskıye yapıldı. 1820’de yeni bir restorasyon başlatıldı; ancak mimarın bir süre sonra sarayın dört harem biriminden üçünü ve Fars bahçesindeki bazı köşkleri yıkmasından dolayı görevine son verildi ve faaliyet durduruldu. 1831’de binalardaki vitrayların tamiri için İtalya’dan bir usta getirildi. 1837’deki çar ailesinin ziyaretinden önce yeni bir restorasyon daha geçiren saray, Kırım Savaşı sebebiyle 1854-1856 yıllarında hastahane olarak kullanıldı. Savaşın ardından 1858-1859, 1862-1863, 1866-1867 yıllarında yine çeşitli restorasyon çalışmaları yapıldı, fakat XIX. yüzyılın sonunda sarayın durumu yine de çok kötüydü. Bolşevik İhtilâli’nden sonra kurulan ve ömrü kısa süren Kırım Millî Cumhuriyeti döneminde bir defa daha idare merkezi durumuna gelen saray özellikle II. Dünya Savaşı’nda büyük hasar gördü ve nihayet 1961-1964 yılları arasında Rusya ve Ukrayna’nın iş birliğiyle restore edilerek son şeklini aldı.
Han Sarayı’nın esas kuruluşu kuzeydeki misafirhane ve maiyet binaları, doğudaki cami, türbe, hazîre, kütüphane ve hizmet binaları, orta kısmındaki günlük hayatın geçirildiği binalar (XIX. yüzyılda yıkılarak yerlerine bahçe yapılmıştır) ve batı tarafındaki içinde devlet yönetim salonlarının bulunduğu asıl sarayın çeşitli avluları etrafına yerleştirilmiş harem binaları ile bahçelerden oluşur. Geniş, yuvarlak kemerli ve cephesi iki katlı bir bina görünümünde olan saray kompleksinin ana girişi avlunun kuzey tarafında yer almaktadır; özellikle cephesinde çeşitli duvar süslemeleri göze çarpar. Avlunun batısında bulunan ve Mutfak Avlusu, Elçiler Avlusu, Çeşmeli Avlu, Harem Bahçesi ve doğudaki geniş Hamam Avlusu gibi çeşitli iç avlularla bunların etrafında gelişen birimlerden oluşan asıl saray zaman içinde büyük değişikliklere uğramışsa da ahşap galerilerin, çıkmaların ve geniş saçakların dikkat çektiği XVIII. yüzyıl Türk mimarisi karakterini kaybetmemiştir.
Sarayın bugün mevcut en eski kısmı merkezî binaların girişinde yer alan Demir Kapı’dır. Üzerindeki yuvarlak madalyonun içine yazılmış beş satırlık Arapça kitâbede Mengli Giray’ın adı ve 909 (1503-1504) tarihi okunan kapı, 1500 yılında Çar III. İvan’ın davetiyle Moskova’ya giden ve dönüşünde bir süre Bahçesaray’da kalan İtalyan mimarı Alevizo Novi tarafından yapılmış olup zengin bitkisel süslemeli mermer söveleri, köşe pâyeleri, korint üslûbu sütun başlıkları ve yarım daire alınlığı ile tipik bir Rönesans eseridir. Demir Kapı’dan, sütun ve kemerlerden oluşan bir galerinin yer aldığı Çeşmeli Avlu’ya girilmektedir. Bu avluya adını veren iki ünlü çeşmeden biri, Kaplan Giray tarafından 1733 yılında yaptırılan Rönesans tarzındaki Altın Çeşme, diğeri Kırım Giray’ın 1763’te genç yaşta ölen eşi Dilârâ Bikeç için yaptırdığı ünlü selsebildir. 1786-1787 yıllarında başka bir yerden getirilerek Çeşmeli Avlu’ya konulan ve çiçek biçimindeki mermer lülesinden suyun damla damla akmasından dolayı Gözyaşı Çeşmesi denilen bu su yapısı, Puşkin’in ünlü Bahçesaray Çeşmesi adlı şiirine ilham kaynağı olmuş, Asafiyef de bu şiiri aynı adı taşıyan balesine uyarlamıştır. Sarayın elçi kabul salonu, Altın Oda, Fıskıyeli Oda, Küçük Mescid gibi en önemli mekânlarına Çeşmeli Avlu’dan girilir. Sadece hânedan mensupları tarafından kullanılan merkezî avludaki mescid tek kubbelidir. XVI. yüzyılın başlarına tarihlenen yapının mukarnas dolgulu mihrabı XVII, duvar süslemeleri XVII-XVIII, kubbe süslemeleri ise XIX. yüzyıla aittir.
Demir Kapı’nın doğusunda bir bekleme odası ve ondan sonra da Selâmet Giray’ın 1742’de yaptırdığı mermer bir tören kapısı ile geçilen divan yer almaktadır. Divanın duvarlarında empire ve barok süslemeler göze çarpmakla birlikte aslında XVI. yüzyıl yapısı olduğu ve avlusunda bir fıskıye bulunduğu tesbit edilmiştir. Divanın üstündeki mekân mermer duvarlı, iki sıra pencereli ve ahşap tavanlı elçi kabul salonudur; burada 1961-1964 yıllarındaki restorasyon çalışmaları sırasında XVIII. yüzyıla ait resimler bulunmuştur. Bu salondan, önceleri duvarlarındaki meyve sepeti resimlerinden ve ocağının üstündeki kâğıt hamurundan yapılmış yalancı meyvelerden dolayı Meyveli Oda, sonraları ise bir restorasyonda çeşitli yerlerine tatbik edilen altın kaplamalar sebebiyle Altın Oda denilen özel görüşme odasına geçilir. Altın Oda’nın altında, ortasındaki fıskıyeli havuzdan dolayı Fıskıyeli Oda denilen duvarları ahşap kaplama ve tavanı oymalarla süslü büyük bir oda bulunmaktadır; 1787 Mayıs ayında II. Katerina ile Avusturya Kralı II. Josef burada görüşmüşlerdir. Son restorasyonda girişin üstünde XVIII. yüzyıla ait manzara resimleri ortaya çıkarılmıştır. Fıskıyeli Oda’nın güney tarafında yer alan Havuzlu Bahçe zengin bir bahçe mimarisi sergiler. Ana avludaki mermer fıskıye ve ilginç biçimiyle Kırım yarımadasını tasvir ettiğine inanılan havuz bu zenginliğin birer örneğidir. Havuzlu Bahçe’nin güney duvarında barok üslûpta bir selsebil bulunmakta ve çanaklarından dökülen sular üç ayrı mermer kanaldan önce küçük, sonra büyük iki dörtgen havuza akmaktadır. Bu has bahçenin etrafında bir ahşap galeri, büyük havuzun üstünde de bir kameriye olduğu ve bunların XIX. yüzyıldaki restorasyonlar sırasında kaldırıldığı bilinmektedir.
Arka bahçedeki harem dairesi 1736 Rus tahribatından geriye kalan temellerin üzerine inşa edilmiştir ve eskiden mevcut dört harem binasından biri olup tek katlı ve dört odalıdır. Türk baroku süslemeleri, mermer çeşmesi, geniş saçağı ve büyük galerisiyle dikkat çeken binanın en gösterişli kısmı, girişi yabancı gözlerden koruyan ve bir oymacılık şaheseri olan ahşap kafestir. XVIII. yüzyılın başlarında harem binasının doğusuna, ana avluyu çevreleyen duvarın dış yüzüne yaslanmış vaziyette inşa edilen Şâhin Kulesi saray kompleksinin en ilginç birimidir. Kare bir taş temel üzerinde yükselen kule sekiz köşeli bir yapıya sahiptir ve üst kısmı tamamen ahşap kafeslidir; arka bahçelere ve harem bölümlerine bağlı bir gözetleme kulesi olduğu düşünülmektedir.
Han Camii. Avlunun doğu tarafında yer alan ve kuzey girişi saray duvarlarının dışında olduğu için şehir halkının da kullandığı anlaşılan Han Camii büyüklüğü ile dikkat çekmektedir. XVI. yüzyılın başlarında yapılan cami, giriş kapısındaki kitâbeye göre 1736 yangınından sonra sarayın diğer birimleri gibi Selâmet Giray tarafından tamir ettirilmiştir. Solhat’taki (Eski Kırım) Özbek Han Camii’nin planını devam ettiren yapı üç neflidir. Nefler pâyelere dayalı kemerlerle birbirinden ayrılmıştır. Geçirdiği çeşitli restorasyonlardan sonra asıl görüntüsünden fazla bir şey kalmayan iç mekân son derece sadedir ve ahşap minber de orijinal değildir. Kuzey tarafında kapalı bir son cemaat yeri, onun üstünde bir ahşap galeri bulunmaktadır. Batı ve doğu cephelerinde sütun-kemerler üzerine oturan tek eğimli çatı ile örtülü birer revak yer alır. Kiremit örtülü çatıya sahip binanın yine dış batı cephesinde geniş saçağın koruyabileceği yükseklikte kalem işi süslemeler, madalyon şeklinde istiflenmiş hat örnekleri ve Kırım hanlarının damgası göze çarpar. Batı cephesinin güney köşesindeki dik bir ahşap merdivenle Türk çinileriyle süslenmiş hünkâr mahfiline çıkılmaktadır. Caminin iki ince minaresi vardır.
Caminin güneyinde, XVI. yüzyılda yapıldıkları belli olan sekizgen gövdeli, kubbeli ve sade görünümlü iki türbe yer almakta ve yazılı kaynaklardan, kitâbeleri bulunmayan bu türbelerden birinin I. Devlet Giray’a ait olduğu öğrenilmektedir (Halim Giray, s. 52). Türbelerde ve hazîrede, bazıları hanlara ait olmak üzere Giray hânedanından toplam elli altı kişinin mezarı bulunmaktadır; diğer mezarlar ise önemli devlet büyüklerine aittir. Ayrıca hazîrede 1924’te Eski Yurt ve Kırkazizler mevkilerinden getirilmiş XIV-XV. yüzyıllara ait bazı mezar taşları mevcuttur ve aralarında hayvan ve insan tasvirli olanlarına da rastlanan bu taşlarda Selçuklu etkisi hissedilmektedir.
Halen müze olarak kullanılan sarayda, bütün yarımada sathından toplanmış Kırım Tatarları’na ve Mûsevî Karaim Türkleri’ne ait tarihî ve etnografik eşya sergilenmektedir. Kırım Türkleri’yle ilgili bir araştırma kütüphanesi özelliği gösteren müze kütüphanesi istifadeye açıktır. II. Dünya Savaşı sırasında Almanlar tarafından götürülen buraya ait yirmi sandık eşyanın ise nerede olduğu tesbit edilememiştir.
BİBLİYOGRAFYA
Evliya Çelebi, Seyahatnâme, VII, 565.
P. S. Pallas, Bemerkungen aus einer Reise in die südlichen Statthalterschaften des Russischen Reiches in den Jahren 1793 und 1794, Leipzig 1801, II, 28-33.
F. Dombrovskiy, Oçerki Bahçisaraya, Odessa 1848.
a.mlf. – v.dğr., “Bahçisarayskaya arabskaya i turetskaya natpisi hanskago dvortsa, meçeti, klatbişca”, Zapiski Odessogo Obşestva Istorii i Drevnosteyi, Odessa 1848, s. 489-529.
a.mlf., Dvorets krimskih hanov v Bahçisaraya, Akmescit 1863.
M. Bronevsky, “Opisanie Krima (tartaria descriptivo)”, Zapiski Odessogo Obşestva Istorii i Drevnosteyi, Odessa 1867, VI, 333-367.
a.mlf., Kırım (trc. Kemal Ortaylı), Ankara 1970.
V. D. Smirnov, Krimskoe khanstvo pod verkhovenstvom otomanskoy porti do naçala, XVIII. veka, Odessa 1887.
a.mlf., Krimskoe khanstvo pod verkhovenstvom otomanskoy porti v XVIII stolětii, Odessa 1889.
Halim Giray, Gülbün-i Hânân, İstanbul 1327, s. 16, 46, 52, 63, 97.
F. Wertheimer, Durch Ukraine und Krim, Stuttgart 1918.
Cafer Seidahmet [Kırımer], La Crimée, Lausanne 1921.
P. Nikolskiy, Bagçesaray Medeni Tarihi Ekskursiyaları (trc. Arif Hakim), Akmescit 1924.
H. Bodaninskiy, Arkeologiçeskoye i Etnografiçeskoye İzuçenie Tatar v Krimu, Simferopol 1930.
A. L. Jacobson, Srednevekovıy Krım, Moskva 1964.
Remmal Hoca, Târîh-i Sâhib Giray Hân (haz. Özalp Gökbilgin), Ankara 1973.
Oktay Aslanapa, Kırım ve Kuzey Azerbaycan’da Türk Eserleri, İstanbul 1979, s. 25-27, rs. 20-26, çizim 6.
a.mlf., “Kırım’da Türk Eserleri”, Emel, sy. 135, İstanbul 1983, s. 39-43.
Sedat Hakkı Eldem, Türk Evi: Osmanlı Dönemi, İstanbul 1986, II, 126-127.
Bahçisarayskiy istoriko-kulturniy zapovednik (ed. Yu.M. Mogariçev), Akmescit 1995.
Manstein, “Opisanie Bahçisarayskago dvortsa”, Oteçestvennie zapiski, XIX/31, Moskva 1824, s. 75-84.
v. Münnich, “Opisanie dvortsa hana krimskago i stoliçnagio ego goroda Bahçisaraya, uçinennoe, po prikazu grafa Miniha, kapitanom Manşteynom”, a.e., XIX/51, Moskva 1824, s. 75-100.
Markeviç, “Arseniy İvanoviç Markeviç k istorii hanskago Bahçisarayskago dvortsa”, İzvestiya tavriçeskoy uçyonoy arhivnoy kommissii, XXVII (1893), s. 130-176.
N. Ginsburg, “Omer pri dvorniy şivopisets i, dekorator krimskih hanov Selamet i Krim Gireyev”, Sredi Kollektsionerov, sy. 1-2 (1924), s. 22-27.
N. Ernst, “Bahçisarayskiy hanskiy dvorets i arhitektor vel. kn. İvana III. fryazın Aleviz Noviy”, İzvestiya tavriçeskago obşçestva istorii, arheologii i etnografii, II, Akmescit 1928, s. 39-54.
P. Keuler, “Le khanat de Crimée en mai 1607 vu par un voyageur français”, Cahiers du monde russe et soviétique, XII/3, Paris 1971, s. 316-326.
W. Barthold, “Bahçesaray”, İA, II, 226.
B. Spuler, “Bag̲h̲ce Sarāy”, EI2 (İng.), I, 893.
V. S. Bakulin, “Bakhchisarai”, GSE, III, 14.