https://islamansiklopedisi.org.tr/hiyel--mekanik
Arapça hîle (hüner, tedbir, çare, yöntem) kelimesinin çoğulu olan hiyel, ilimler tarihinde genellikle “makine bilgisi” veya “mekanik teknolojisi” anlamında kullanılmıştır. Fârâbî, İḥṣâʾü’l-ʿulûm (İlimlerin Sayımı) adlı eserinde hiyeli riyâzî ilimlerin pratiğe yönelik bir şubesi olarak gösterir. Onun açısından bu ilim dalı, matematik verilerle fiziğin gerçekleri arasındaki uygunluğu gösteren işlemlere veya bu uygunluk esasına göre çalışan aletlere dair pratik bir disiplindir. Dolayısıyla aritmetik, geometri, optik, astronomi, müzik, ağırlıklar ilmi gibi riyâzî ilim dallarının her birine ait işlem, uygulama ve aletler hiyel kapsamına girer. Meselâ cebir işlemleri aritmetiğin, inşaat mühendisliği geometrinin, rasat işlemi ve aletleri astronominin, müzik uygulama ve aletleri müziğin, mercek ve aynalar optiğin, hidrolik kaplarla çeşitli kaldıraçlar ağırlıklar ilminin hiyele ilişkin pratik alanlarında incelenir. Kısaca hiyel ilmi Fârâbî’ye göre, riyâzî ilimlerin her birine ait zihnî ve mekanik “tedbir”leri inceleyen ve sonuçta mühendisin faaliyet alanını belirleyen teknik sanatlardır (İlimlerin Sayımı, s. 88-104). Buna karşılık yine X. yüzyılda hiyelden bahseden ilk kaynaklardan Hârizmî’nin Mefâtîḥu’l-ʿulûm’unda bu disiplin çok daha dar sınırlar içinde tanımlanmaktadır. Hârizmî hiyeli ağırlıkların kaldırılması için gerekli olan kaldıraçların, mancınık gibi savaş aletlerinin, hidrolik makinelerinin, su cenderelerinin ve otomatların yapımına hasretmektedir. Onun bu yaklaşımı, hiyel adı kullanılarak yazılan eserlerin muhtevalarına da uygun düşmektedir. Ayrıca Hârizmî, Fârâbî’nin aksine bu ilmin onun sadece aritmetik, geometri, astronomi ve müzikten ibaret gördüğü riyâzî ilimlerden tamamen müstakil, ayrı bir disiplin olduğunu vurgulamaktadır. Hârizmî’nin eseri o devirdeki hiyel terminolojisi hakkında da ilgi çekici bilgiler verir (Mefâtîḥu’l-ʿulûm, s. 269-274). İbnü’n-Nedîm ise İslâm dünyasında yetişmiş mekanik bilginlerini matematikçiler ve astronomlarla birlikte anmakta ve ilk sıraya bu üç alanda da uzman olan Benî Mûsâ ailesini yerleştirmektedir (el-Fihrist, s. 330-331).
İslâm dünyasında mekanik teknolojisi hakkındaki çalışmalar Helenistik dönemde yazılan eserlerden yararlanmışsa da, kısa sürede onları aşmıştır. Grekçe’den Arapça’ya çevrilen eserlerin en ünlüleri, Bizanslı Philon’un Arapça’sı Kitâbü’l-Ḥiyeli’r-rûḥâniyye ve mecânîḳu’l-mâʾ adıyla bilinen Pneumatica’sı ile (Sezgin, V, 149) İskenderiyeli Heron’un Arapça’sı Kitâbü’l-Ḥiyeli’r-rûḥâniyye olarak bilinen Pneumatica’sı (a.g.e., V, 154) ve Kustâ b. Lûkā’nın Arapça tercümesiyle Kitâbü Refʿi’l-es̱ḳāl (Kitâbü Refʿi’l-eşyâʾi’s̱-s̱aḳīle) diye bilinen Mechanica’sıdır. Ayrıca Archimedes’e nisbet edilen su saatleriyle ilgili Kitâbü Arşimîdes fî ʿameli benkâmât (Hill, Arabic Water-Clocks, s. 1, 15-34) adlı risâle de etkili olmuştur. Yalnız Arapça çevirisi bulunan Philon’un Pneumatica’sı, aerostatik ve hidrostatiğin ilkelerini esas alarak otomatik kaplar ve otomatların mekaniğini konu edinir. Onu takip eden Heron ise yine sadece Arapça’sı mevcut olan Mechanica’sında aynı ilkelere dayanan daha karmaşık makineleri tasvir etmiştir.
İslâm dünyasında makineler hakkında bilinen en eski telif eser Benî Mûsâ künyesiyle tanınan Muhammed, Ahmed ve Hasan adlı üç kardeş tarafından IX. yüzyılda Kitâbü’l-Ḥiyel başlığı altında yazılmıştır. Tercüme faaliyetlerindeki rolleriyle de meşhur olan bu kardeşler matematikçi, astronom ve fizikçi oldukları için mekanik teknolojisinin gerektirdiği teorik temele de sahip bulunuyorlardı. Huneyn b. İshak ve Sâbit b. Kurre gibi bilginlerin bu alandaki çevirilerinden de faydalanıldığı anlaşılan Kitâbü’l-Ḥiyel’de 100 kadar mekanik aracın tasviri yapılmıştır. Bunların seksenden fazlası otomatik kaplardan, geri kalanı ise otomatik fıskıyeler, yakıtı ve fitili otomatik devreye giren lambalar, havası zehirli kuyularda çalışanlar için gaz maskeleri, havayı temizleyen körükler ve su çekmeye yarayan tulumba gibi aletlerden oluşmaktadır. Bu otomatik kaplardan yirmi kadarı Philon ve Heron’dan alınmışsa da diğerleri orijinaldir ve tercüme edilen Grekçe eserlerdekilerden köklü farklılıklar arzetmektedir. Kitapta dikkati çeken en önemli unsur otomatik kontrol mekanizmalarıdır. Hava ve su basıncındaki en küçük değişmeleri bile teknolojiye dönüştüren yaklaşımıyla bu eser faydalandığı Grek metinlerini hayli aşmıştır (Ahmad Y. al-Hasan – D. R. Hill, s. 60-62). Kitabın son olarak Atilla Bir tarafından The Book “Kitāb al-ḥiyal” of Banū Mūsā b. Şākir, Interpreted in Sense of Modern System and Control Engineering (İstanbul 1990) adıyla tercüme ve tahlili yapılmıştır (diğer neşirler için bk. DİA, V, 451).
X. yüzyıl mühendisliği hakkında bilgi veren tek kaynak Hârizmî’nin Mefâtîḥu’l-ʿulûm’udur. XI. yüzyılda ise bu konuda yazılmış en önemli eser, Endülüs’te İbn Halef el-Murâdî tarafından kaleme alınan Kitâbü’l-Esrâr fî netâʾici’l-efkâr adlı risâledir. Bu çalışmada tanıtılan araçların çoğunluğunu su saatleri, ilk beşini de su çarklarıyla çalışan otomatlar teşkil etmektedir. Bu otomatların en dikkat çeken özellikleri, gücün iletilmesi için son derece karmaşık bir dişli çarklar sistemine sahip olmalarıdır (Ahmad Y. al-Hasan – D. R. Hill, s. 62-63; Hill, Arabic Water-Clocks, s. 36-46). Aralıklı çalışmayı sağlayacak şekilde tasarlanan bu dişli sistemine Avrupa’da XIV. yüzyıla kadar rastlanmamaktadır. Fahreddin İbnü’s-Sââtî’nin 600 (1203) yılında tamamladığı ʿİlmü’s-sâʿât ve’l-ʿamel bihâ adlı eseri de ilk defa su saatlerinin mükemmel bir tasvirini vermesi açısından önemlidir. Eser, müellifin babası Muhammed es-Sââtî’nin Nûreddin Mahmûd Zengî için Dımaşk’ta yaptığı saati konu edinmektedir. 4,23 × 2,78 m. ebadındaki bu saati Muhammed es-Sââtî’nin ölümünden sonra kimse onaramayınca oğlu onu tekrar çalıştırmış ve hakkında bu kitabı yazmıştır (a.g.e., s. 69-88).
İbnü’s-Sââtî’nin çalışmasından iki yıl sonra İsmâil b. Rezzâz el-Cezerî tarafından kaleme alınan Kitâb fî Maʿrifeti’l-ḥiyeli’l-hendesiyye (el-Câmiʿ beyne’l-ʿilm ve’l-ʿameli’n-nâfiʿ fî ṣınâʿati’l-ḥiyel) adlı kitap, İslâm klasik çağının mekanik teknolojisi alanında yazılmış en önemli eseridir. Cezerî kitabını bir mukaddime ve altı bölüm halinde düzenlemiş, özellikle mukaddimede hiyel disiplinine temel yaklaşımını ortaya koyup bu ilim dalı hakkında kıymetli tesbitler yaparak ilginç yorumlar getirmiştir. Mukaddimeden müellifin o güne ulaşan hiyel literatürünü titizlikle incelediği, dikkatini mekanik ilmine ait temel ilke ve problemler üzerinde yoğunlaştırdığı ve sonuçta vardığı uzmanlık seviyesini kendi orijinal düşünceleriyle ilerletmeye çalıştığı öğrenilmektedir. Ona göre seleflerinin çoğu bilgilerini uygulamaya dönüştürme fırsatı bulamamıştır. Halbuki uygulama alanına konmayan teknik bilgilerin doğruluğu veya yanlışlığı hakkında bir şey söylemek mümkün değildir. Bundan dolayı Cezerî, gerek kendinden önceki birikimi derleyip sistemleştirme gerekse uygulama imkânlarını araştırma konusunda büyük çaba sarfetmiş ve Hısnıkeyfâ Artuklu Sultanı Nâsırüddin Mahmûd’un teşvik ve himayesiyle alanında tek olduğunu düşündüğü eserini telif etmiştir. Eserin bölümleri ana hatlarıyla şu konulardan oluşmaktadır: “Benkâm” denilen su saatleri, otomatik kaplar, insan ve hayvan şeklindeki makineler, fâsılalı çalışan fıskıyelerle otomatik müzik aletleri, çeşitli tulumbalar, muhtelif hizmetlerde kullanılan makineler ve şifreli kilitler. Kitapta tanıtılan otomatik makinelerde genellikle hidro-mekanik güçten faydalanıldığı ve şamandıralarla palangalar arasındaki karşılıklı etkileşimden hareketle ilgi çekici otomatik kontrol mekanizmaları geliştirildiği görülmektedir. Eserdeki en önemli hususlardan biri de Cezerî’nin makinelerin çalışma prensiplerini anlatırken kendi bulduğu birtakım sembolleri kullanmasıdır. Kitapta tanıtılan makinelerden bazıları günümüzde tariflerine uygun biçimde imal edilmiş ve başarıyla çalıştırılmıştır (kitap hakkında bibliyografik bilgi için bk. CEZERÎ, İsmâil b. Rezzâz).
Alâeddin el-Kirmânî’nin Fâtih Sultan Mehmed’e ithaf ettiği Bedâyiʿu’l-ʿamel fî ṣanâyiʿi’l-ḥiyel (Bodleian Library, nr. 1872) adlı eserden sonra bu konuda yapılmış bir başka önemli çalışma da ünlü Osmanlı astronomu Takıyyüddin er-Râsıd’ın Vezir Şehid Ali Paşa’ya 959 (1552) yılında sunduğu eṭ-Ṭuruḳu’s-seniyye fi’l-âlâti’r-rûḥâniyye’dir (Kandilli Rasathânesi Ktp., nr. 96, müellif hattı). İçinde elli iki şekil ve yedi minyatür bulunan eserde su saatleri, ağırlıkların kaldırılmasıyla ilgili aletler, yüksek yerlere su çıkarmanın yolları vb. konular ele alınmış olup bunların içinde en dikkat çekeni altı silindirli bir monoblok su pompasıdır (Ahmad Y. al-Hasan – D. R. Hill, s. 49-52).
Hiyel disiplininin İslâm dünyasında daha çok makine mühendisliği olarak kabul edilmesi, onun matematik ve mekanikle kurduğu yakın ilişki sebebiyledir. Nitekim Fârâbî bu ilmi matematik ilkelerinin alet ve makinelerle uygulanması şeklinde kavramış, Cezerî de kitabının adından anlaşılacağı üzere “hiyel sanatı”nı hendesî karakterde görmüştür. Aynı şekilde Taşköprizâde de Fârâbî’nin hiyel disiplini içinde mütalaa ettiği bilgi ve uygulama alanlarını riyâzî ilimlerden olan geometri, astronomi ve bir ölçüde aritmetiğin alt şubeleri içinde saymakta ve ilgili literatürü buna uygun biçimde vermektedir. Ona göre bina yapımı, yakıcı aynalar düzeneği, ağırlıkların kaldırılması, su çıkarma teknikleri, savaş gereçleri, su saatleri, hava basıncıyla işleyen araçlar vb. geometrinin; rasat aletleri, saatler, gölge ölçüm araçları vb. astronominin; cebir işlemleri, savaş stratejisine özgü hesaplamalar, müzik aletleri vb. de aritmetik ve müziğin alt dalları arasındadır (Miftâḥu’s-saʿâde, I, 375-399).
Hiyel Fârâbî’nin kastettiği genel anlamıyla değerlendirildiğinde ortaya İslâm ilimler tarihindeki birçok önemli eserin başarısı çıkmaktadır. Bugün ilim âlemince Avrupa mekanik teknolojisinin makine elemanı, makine yapım tekniği, kontrol mekanizmaları ve kendi kendini dengeleyen sistemler konusunda müslümanlara çok şey borçlu olduğu kabul edilmektedir. Ancak hiyel ilmine ait eserler bilindiği kadarıyla Latince’ye çevrilmediği için bu bilgilerin Avrupa’ya yayılışı yazılı malzemelerin intikaliyle açıklanamamaktadır. Herhalde zanaatkârlar arası ilişkiler, Avrupalı seyyahların raporları, hıristiyanların özellikle Endülüs’te parlak bir medeniyet kurmuş olan müslümanların mekanik teknolojisine ait gözlemleri bu intikali sağlamıştır. Kastilya-Léon Kralı X. Alfonso’nun emriyle 1277’de Arapça astronomi risâlelerinden derlenerek İspanyolca’ya çevrilen Libro del saber de astrología gibi eserlerin mevcudiyeti, müslüman mühendislerin ürünlerinin Avrupa’ya hızla yayılışını tek başına açıklamaya yetmemektedir. Bu kitapta beş adet saat tasviri yer almakta ve özellikle bir tanesi müslüman mekanik teknolojisine dair birikimi ana hatlarıyla yansıtması bakımından büyük önem taşımaktadır. Bu birikimin dayanağını teşkil eden ve saatler dışında da birçok makinenin yapılmasını mümkün kılan mekanik ilkeler İslâm dünyasında XI. yüzyıldan beri biliniyor ve uygulanıyordu; Avrupa’da ise ancak XVI. yüzyıldan itibaren tanınmaya başladı ve XVIII. yüzyıla kadar uygulandı (Hill, “Mechanical Technology”, s. 270-273).
BİBLİYOGRAFYA
Fârâbî, İlimlerin Sayımı (trc. Ahmed Ateş), Ankara 1955, s. 88-104.
İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 330-331.
Hârizmî, Mefâtîḥu’l-ʿulûm (nşr. İbrâhim el-Ebyârî), Beyrut 1409/1989, s. 269-274.
Taşköprizâde, Miftâḥu’s-saʿâde, I, 375-399.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1395.
Brockelmann, GAL, I, 241, 494, 651; Suppl., I, 902-903.
Sezgin, GAS, V, 149, 153-154.
G. Anawati, “Science”, CHIs., II/B, s. 756.
Ayhan Songar, Sibernetik, İstanbul 1979, s. 109-111.
Kâzım Çeçen, “El-Cezeri’nin Su Saatinin Rekonstrüksiyonu”, I. Uluslararası Türk-İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi, 14-18 Eylül 1981: Bildiriler, İstanbul 1981, V, 324-325.
D. R. Hill, Arabic Water-Clocks, Aleppo 1981, s. 1, 15-34, 36-46, 69-88.
a.mlf., “Mechanical Technology”, Religion, Learning and Science in the Abbasid Period (ed. M. J. L. Young), Cambridge 1990, s. 260-273.
Ahmad Y. al-Hasan – D. R. Hill, Islamic Technology, Paris 1988, s. 49-52, 60-63.
Atilla Bir, The Book “Kitāb al-ḥiyal” of Banū Mūsā b. Şākir, Interpreted in Sense of Modern System and Control Engineering, İstanbul 1990.
a.mlf., “Eb-ül-İz Al Gazari’nin Otomatları”, Bilim ve Teknik, sy. 110, Ankara 1977, s. 1-3.
E. Wiedemann – F. Hauser, “Über Trinkgefäße und Tafelaufsätze nach al-Ǧazarî und den Benû Mûsà”, Isl., VIII/3-4 (1918), s. 55-93.
Toygar Akman, “Sekiz Yüzyıl Önce Otomatik Makina Yapan Türk Bilgini Eb-ül-İz”, Bilim ve Teknik, sy. 77, Ankara 1974, s. 1-6.
a.mlf., “İlk Türk Sibernetik Bilgini Eb-ül-İz”, a.e., sy. 103 (1976), s. 1-4.
J. Schacht, “Ḥiyal”, EI2 (İng.), III, 511.
Kâzım Çeçen – Atilla Bir, “Benî Mûsâ”, DİA, V, 451.