https://islamansiklopedisi.org.tr/ikrime-b-ebu-cehil
Hicretten 47 veya 49 yıl önce (575 veya 573) doğdu. Başlangıçta babası gibi Müslümanlığın en katı muhaliflerinden olduğu için İslâm karşıtı hareketlerin hemen hepsinde faal rol aldı. Hicretin 1. (622) yılında Seniyyetülmerre’nin aşağısındaki Ahyâ suyunun yanında müslümanlara karşı toplanan Kureyşliler’in başında bulundu; ancak bu olayda savaş olmadı. Bedir Gazvesi’ne iştirak etti ve bu savaşta babasını öldürenlerden biri olan Muâz b. Amr b. Cemûh’un elini bir kılıç darbesiyle kopardı. Babasının öldürülmesinden sonra Mahzûmoğulları’nın reisi oldu. Uhud Gazvesi’ne eşi Ümmü Hakîm’le birlikte katıldı ve süvarilerin sol kanadının kumandanlığını yaptı. Arkadaşlarıyla birlikte kurduğu çeteyle Mekke’nin fethinde Hâlid b. Velîd kumandasındaki müslümanları ok yağmuruna tutarak kan dökülmesine sebep oldu. Mekke fethedilince bütün Mekkeliler bağışlandığı halde İkrime ile bazı İslâm düşmanlarının görüldükleri yerde öldürülmeye mahkûm edilmeleri sebebiyle Yemen’e kaçtıysa da fetih günü İslâmiyet’i kabul eden eşinin isteği üzerine bağışlandı ve Mekke’ye dönüp müslüman oldu. Onun dönüşüne sevinen Hz. Peygamber, “Süvari muhacir, hoş geldin!” diyerek kendisini kucakladı (Tirmizî, “İstiʾẕân”, 34). İkrime Medine’ye giderek İslâmî faaliyetlere katıldı. Resûl-i Ekrem 11 (632) yılında onu Benî Hevâzin’in zekâtını toplamakla görevlendirdi. Hz. Ebû Bekir’in halifeliği döneminde irtidad eden Araplar’a karşı açılan savaşlarda bir askerî birliğin başında Müseylime üzerine, ardından Uman, Mehre ve Debâ mürtedleriyle savaşmaya gönderildi. Daha sonra Şam bölgesinin fethinde bulundu.
İkrime, Suriye ve Filistin’in fethi sırasında Bizanslılar’la yapılan Ecnâdeyn Savaşı’nda (13/634) veya aynı yıl Mercisuffer Muharebesi’nde şehid oldu. Onun 14’te (635) Dımaşk’ın fethinde veya 15’te (636) Yermük Savaşı’nda şehid düştüğü, vücudunda yetmişten fazla ok ve kılıç yarası bulunduğu, yahut 18’de (639) Amvâs’ta vebadan öldüğü de zikredilmiştir. İyi bir binici ve kumandan olan İkrime’nin yukarıda anılan, Tirmizî’nin es-Sünen’inde yer alan senedi münkatı‘ bir rivayeti bulunmaktadır.
BİBLİYOGRAFYA
Tirmizî, “İstiʾẕân”, 34.
Vâkıdî, el-Meġāzî, I, 87, 130, 142, 146, 199, 202, 213, 217, 220, 225; ayrıca bk. İndeks.
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, V, 404-405; VII, 444-445.
İbn Kuteybe, el-Maʿârif (Ukkâşe), s. 334, 339.
Taberî, Târîḫ (Ebü’l-Fazl), II, 404, 455; III, 57-59, 314-317, 335-338; ayrıca bk. İndeks.
Ahmed b. Abdullah er-Râzî, Târîḫu medîneti Ṣanʿâʾ (nşr. Hüseyin b. Abdullah el-Amrî), San‘a 1981, s. 147-148.
İbn Abdülber, el-İstîʿâb (Bicâvî), III, 1082-1085.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 127, 148, 149, 152, 181, 183, 200, 239, 247, 248, 410, 412, 414; ayrıca bk. İndeks.
Mizzî, Tehẕîbü’l-Kemâl, XX, 247-249.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, I, 323-324.
İbn Manzûr, Muḫtaṣaru Târîḫi Dımaşḳ, XVII, 131-140.
İbn Hacer, el-İṣâbe (Bicâvî), IV, 538-539.
Şâmî, Sübülü’l-hüdâ, V, 377-379.
Şevkânî, Derrü’s-seḥâbe (nşr. Hüseyin b. Abdullah el-Amrî), Dımaşk 1404/1984, s. 475-476, 691.
Wensinck, el-Muʿcem, VIII, 195.