https://islamansiklopedisi.org.tr/kami
1059 (1649) yılında Edirne’de doğdu. Asıl adı Mehmed olup Edirne Gülşenî Tekkesi şeyhlerinden İbrâhim Gülşenî’nin oğludur. “Edirneli Efendi” veya “Edirneli Çelebi” olarak da anılır. Medrese tahsiline Edirne’de başlayıp İstanbul’da devam eden Kâmî, daha çocukluğundan itibaren köklü bir tasavvuf ve edebiyat kültürüyle yetişti. Özellikle Edirne Gülşenî Tekkesi şeyhi La‘lî Efendi’den aldığı tasavvufî terbiye onun genç yaşta olgunlaşmasını sağladı. Murâdiye Mevlevîhânesi şeyhi ve sebk-i Hindî’nin Türk şiirindeki ünlü temsilcisi Neşâtî’den edebiyat ve Farsça okudu. 1085’te (1674) İstanbul’a gitti ve bir yıl sonra Ankaravî Mehmed Emin Efendi’den mülâzım oldu. İlmiye mesleğinde hızla yükselerek 1101-1116 (1690-1704) yıllarında çeşitli medreselerde müderrislik yaptı ve 1116’da Medine pâyesiyle Bağdat kadısı oldu. Burada iki yıl kaldıktan sonra azledildiyse de ertesi yıl fetva eminliğine getirildi. Üç yıl süren bu görevin ardından bir müddet mâzul kalan Kâmî, Bursa pâyesiyle Galata kadılığına tayin edildi, fakat ertesi yıl yeniden azledildi. Zamanın sadrazamı Damad Ali Paşa’ya iki kaside ve bir mesnevi sununca evkaf müfettişliğine getirildi (1128/1716). Aynı yıl Vize kazası kendisine arpalık olarak verildi. Kısa süren bu ikbal döneminin ardından 1130 (1718) yılında Mısır kadılığına tayin edilen Kâmî bir yıl sonra azledildi. 1136’da (1724) Mekke kadılığı sırası kendisine geldiğinde ihtiyarlığı sebebiyle affını istedi. Kâmî, Rumelihisarı’ndaki Ma‘noğlu Yalısı’nda ikamet ederken 1 Zilkade 1136’da (22 Temmuz 1724) vefat etti. Mezarı Üsküdar’da Karacaahmet Türbesi karşısındadır. Ölümüne, “Nezr ede bir Fâtiha cûyân olan târîhini / Menzil-i Kâmî Efendi gülşen-i Firdevs ola” beyti tarih olarak düşürülmüştür. Kâmî’nin gelinlik çağında ölen Ayşe adlı bir kızı ve müderrislik yapan Mustafa adlı bir kardeşiyle bu kardeşinin Lebîb ve Nazîr mahlasıyla şiir yazan Ahmed ve İbrâhim isimli iki çocuğu olduğu bilinmektedir.
Hem ilim ve irfanı hem de şairliği ve nâsirliğiyle dikkat çeken Kâmî özellikle gazel, kaside, tarih ve lugazda meşhur olmuştur. Çelebizâde Âsım, onun iffet ve nezahet ile tanındığını ve fıkıh ilmindeki başarısıyla şöhrete ulaştığını söyledikten başka devrinin en büyük şairi olduğunu belirtir (Târih, s. 175). Kâmî, ilâhî aşkı terennüm eden ve tasavvufî unsurlara bolca yer verilen âşıkane gazeller yazmakla beraber Nâbî’den etkilenerek hikemî gazeller de kaleme almıştır. Nedîm’in edebiyat dünyasında yerini almasıyla birlikte bütün çağdaşları gibi o da bu yeni söyleyişin etkisine kapılarak gerek nazîrelerle gerekse orijinal gazellerle şuhane tarzı denemiş, bu tarzda da başarılı örnekler vermiştir. Zaman zaman gündelik hayata dair hâtıralara da yer veren Kâmî’nin dili oldukça sade olup şiirlerinde halk söyleyişlerine sıkça rastlanır.
Kâmî’nin yaşadığı dönemde çok beğenilmiş ve usta bir şair olarak değerlendirilmiş olması, onun sağlam bir söyleyişe sahip olduğunu ve divan şiirinin inceliklerini iyi bildiğini gösterirse de (Gölpınarlı, s. 9) Neşâtî, Nâbî, Nedîm, Sâbit ve Nâmî gibi çağdaşı şairlere yazdığı nazîrelerinde kuru taklitten kurtulamamış, manzumelerinde de kendine has bir üslûp ve yeni bir tarz oluşturamamıştır.
Eserleri. 1. Divan. Çoğu tasavvufî ağırlıklı kaside, musammat, mesnevi, kıta, tarih, gazel, muamma, lugaz, matla‘ ve müfred olmak üzere toplam 592 manzumeden meydana gelen ve yirmi bir nüshası tesbit edilen (meselâ bk. İÜ Ktp., TY, nr. 2892; Edirne Selimiye Ktp., Ahmed Bâdî Efendi, nr. 2136/1; TSMK, Hazine, nr. 925; Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, Manzum, nr. 373/1, 374/2; Süleymaniye Ktp., Hafîd Efendi, nr. 357/1) divan üzerinde doktora tezi olarak iki ayrı çalışma yapılmıştır (bk. bibl.).
2. Behcetü’l-feyhâ. Kâmî’nin Bağdat kadılığı esnasında kaleme aldığı bu mesnevi altı başlık altında 225 beyitten oluşur. Bağdat Valisi Hasan Paşa’nın bölgedeki aşiretlerin isyanını bastırmasını ve Bağdat’la ilgili imar çalışmalarını anlatan eser divanın bazı nüshalarında mevcuttur. İstanbul Üniversitesi (TY, nr. 2839) ve Topkapı Sarayı Müzesi (Hazine, nr. 925) kütüphanelerindeki nüshalarda eserin adı yanlışlıkla Tuhfetü’z-zevrâ olarak kaydedilmiş, bazı kaynaklarda ise Behcetü’n-nuamâ veya Behcetü’l-muammâ olarak verilmiştir. Mesnevi Ali Yıldırım tarafından yayımlanmıştır (bk. bibl.).
3. Tuhfetü’z-zevrâ. Yine Bağdat kadılığı sırasında yazdığı bir diğer mesnevi olan eserde Kâmî Bağdat’ta medfun olan velîleri anlatır. Yirmi altı başlık altında 581 beyitten oluşan mesnevi divanın bazı nüshalarında mevcuttur (Edirne Selimiye Ktp., Ahmed Bâdî Efendi, nr. 2136/2; Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, Manzum, nr. 373/1). Bu eseri de Ali Yıldırım neşretmiştir (bk. bibl.).
4. Fîrûz-nâme. Şah, şahın âzat ederek evlenmesine izin verdiği kölesi Fîrûz ve Fîrûz’un evlendiği Gülruh’un çevresinde gelişen 159 beyitlik bir aşk hikâyesidir. Mesnevinin nüshaları, divanın Edirne Selimiye (Ahmed Bâdî Efendi, nr. 2136/1) ve İstanbul Üniversitesi (TY, nr. 2839, 2888) kütüphanelerinde kayıtlı nüshalarında mevcut olup müstakil olarak da Topkapı Sarayı Müzesi (Revan Köşkü, nr. 2015/4), Kayseri Râşid Efendi (nr. 1273/6), Millet (Selimiye Pertev Paşa, nr. 419), Süleymaniye (Esad Efendi, nr. 3416) ve Viyana (nr. 721) kütüphanelerinde kayıtlı Külliyyât-ı Nâbî Efendi’nin 136-139. varakları arasında ve Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’deki (nr. 3738) yazmanın 253-256. varakları arasında yer alır.
5. Fetâvâ-yı Ḳāʿidiyye. Aslı Muhammed b. Ali el-Hucendî el-Kā‘idî’ye ait olup (bk. Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1228) Şeyhülislâm Ebûsaidzâde Feyzullah Efendi’nin Farsça’dan Arapça’ya çevirmeye başladığı, onun ölümü üzerine Kâmî tarafından tamamlanan bir eserdir (Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 916).
6. Mehâmmü’l-fuḳahâʾ fî Ṭabaḳāti’l-Ḥanefiyye (Süleymaniye Ktp., Âşir Efendi, nr. 422/2; Millî Ktp., nr. A 1042/3; Kayseri Râşid Efendi Ktp., nr. 972).
7. Nefîse-i Uhreviyye. İbadetlerle ilgili Ṣalât-i Mesʿûdî adlı Farsça eserin tercümesi olup bir nüshası Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (İsmail Saib Sencer, nr. 3481).
8. Riyâzü’l-kāsımîn. Fıkıhla ilgili bir risâledir. Leiden’de bir nüshası mevcut olan eserin (Zu. S., nr. 348) Tunus’ta da iki nüshasının bulunduğunu Brockelmann kaydeder (GAL Suppl., II, 649).
9. Şerh-i Hicv-i Şifâî (Şerh-i Kasîde-i Şifâî). İran Hükümdarı Şah Abbas’ın hekimbaşısı Şifâî’nin Mümin Han için kaside tarzında yazdığı hicviyenin şerhidir (TTK Ktp., nr. Y/651; Süleymaniye Ktp., Hüsrev Paşa, nr. 603, Esad Efendi, nr. 2825; Marburg Staatsbibliotek, nr. 3017).
Kâmî’nin bunlardan başka Safâyî Mustafa Efendi’nin tezkiresi için yazdığı manzum-mensur takriziyle Âsafnâme, Huz Mâ Safâ ve Metâlib-i Sâire adlı eserleri olduğu kaydedilmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
Beyânî, Tezkire, Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, nr. 757, vr. 82b-83a.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1228.
Safâyî, Tezkire (haz. Pervin Aynagöz, yüksek lisans tezi, 1989), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, II, 475-479.
Belîğ, Nuhbetü’l-âsâr, s. 445-453.
Sâlim, Tezkire, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3872, vr. 134b-135a.
Çelebizâde Âsım, Târih, İstanbul 1282, s. 174-176.
Râmiz, Âdâb-ı Zurefâ, Millet Ktp., Ali Emîrî Efendi, nr. 762, vr. 216a.
Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin, Mecelletü’n-niṣâb, Süleymaniye Ktp., Hâlet Efendi, nr. 628, vr. 364a.
Fatîn, Tezkire, s. 351-352.
Sicill-i Osmânî, IV, 73.
Osmanlı Müellifleri, II, 391-392.
Brockelmann, GAL, II, 578, Suppl., II, 649.
Osman Nuri Peremeci, Edirne Tarihi, İstanbul 1939, s. 269.
Mehmet Nâil Tuman, Tuhfe-i Nâilî (haz. Cemâl Kurnaz – Mustafa Tatcı), Ankara 2001, s. 845-846.
Abdülbaki Gölpınarlı, Divan Şiiri: XVIII. Yüzyıl, İstanbul 1955, s. 8-9.
Karatay, Türkçe Yazmalar, I, 475 (İndeks).
TYDK, III, 637.
Nihad Sâmi Banarlı, Resimli Türk Edebiyâtı Târihi, İstanbul 1971, I, 750.
Babinger (Üçok), s. 281-282.
Fihrisü’l-maḫṭûṭâti’t-Türkiyyeti’l-ʿOs̱mâniyye: 1870-1980, Kahire 1990, III, 213.
Büyük Türk Klâsikleri, İstanbul 1987, VI, 220-222.
Rıdvan Canım, Başlangıçtan Günümüze Edirne Şâirleri, Ankara 1995, s. 361-365.
Ali Yıldırım, Edirneli Mehmed Çelebi: Hayatı, Sanatı, Eserleri ve Divanının Tenkitli Metni (doktora tezi, 1995), Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
a.mlf., “Kâmî’nin Behçetü’l-feyhâ Mesnevîsi”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, VII, Elazığ 1995, s. 280-301.
a.mlf., “Kâmî’nin Tuhfetü’z-zevrâ Adlı Mesnevîsi”, Fırat Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sy. 5, Elazığ 2000, s. 82-110.
Gülgün Yazıcı, Edirneli Kâmî ve Divanı’nın Tenkitli Metni (doktora tezi, 1998), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Ali Canip [Yöntem], “Edirneli Efendi”, HM, sy. 11 (1927), s. 204-205 (aynı yazı: Prof. Ali Cânip Yöntem’in Eski Türk Edebiyatı Üzerine Makaleleri [haz. Ahmet Sevgi – Mustafa Özcan], İstanbul 1996, s. 181-188).
Müjgân Cunbur – İskender Pala, “Kâmi Mehmed Efendi”, TDEA, V, 130.