https://islamansiklopedisi.org.tr/karaca-bey-camii
Kapısı üzerinde yer alan 861 (1457) tarihli üç satırlık sülüs yazılı Arapça kitâbeye göre Fâtih Sultan Mehmed’in kumandanlarından Dayı Karaca b. Abdullah tarafından inşa ettirilmiştir. Rumeli beylerbeyi olan Dayı Karaca Bey (Paşa) Kosova muharebesine ve İstanbul kuşatmasına katılmıştır. 27 Cemâziyelevvel 940’ta (14 Aralık 1533) hazırlanan vakfiyesine göre Bursa’da pek çok vakfı bulunmaktadır. Caminin son cemaat yerinin sağ (batı) kısmındaki mezarının ayak taşında, Karaca Bey’in 860 yılının Şâban ayının ortalarında (Temmuz 1456 ortaları) Belgrad kuşatmasında şehid düştüğü kaydedilmektedir. Bu durumda caminin kitâbesinin Karaca Bey’in vefatından sonra konulduğu anlaşılmaktadır. Ayverdi, 859 (1455) tarihli Vakıf Defteri’ndeki kayıtlara göre yapının 861 (1457) yılından daha önceye ait olması gerektiğini söyler (Osmanlı Mi‘mârîsi III-IV, s. 776). İnşasından on yedi yıl sonra (877/1472-73) Karaca Bey’in hanımının kardeşi Ahmed Bey tarafından tamir ettirilen cami 1853 depremi ve Yunan işgali sırasında büyük tahribat görmüştür. Güney ve batı duvarları, son cemaat yeri ve minaresinin üst kısmı ile üst örtüsünün bir kısmı yıkılmış, 1971-1972’de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır. Bugün cami ve yanındaki türbe sağlam durumdadır, aşhane ve imaret kısımları ise günümüze ulaşmamıştır.
Karaca Bey Camii yanlarında tabhâne odaları olan zâviye-camilerin klasik örneklerinden biridir. Tamamen yeniden yapılan son cemaat yeri beş adet sivri kemeri taşıyan altı pâyeye sahiptir. Revakın üzerini beş kubbe örter. Taçkapısı kaliteli taş işçiliği, çok renkli malzemesi ve dekoratif özelliğiyle dikkat çekmektedir. Kapısı hafif sivri kemerli, derin ve yüksek bir niş içinde yer almış, kemer ve kemer ayakları çift renkli taşların alternatif yerleştirilmesiyle bir âhenk oluşturulmuştur. Kemer taşlarının üzerinde uzun saplı palmet dizisi sıralanır. Kapının iki renkli taştan yapılan basık kemerinin üstünde yer alan aynada, kitâbeye çerçeve oluşturan düğümlü geçmeler sekiz kollu büyük bir yıldızla yuvarlak bir kurs meydana getirir. Cümle kapısından kubbeli giriş mekânına geçilir. Bu bölümün üzeri 10 m. çapında pandantifli bir kubbeyle örtülüdür. Yedi sıra stalaktitin üzerinde baklavalı kuşak dolanmakta, sekizgen kasnağın üstünde üç adet pencere yer almaktadır. Bu mekân ayrıca, kubbesindeki sekiz köşeli aydınlık fenerinin her yüzüne açılmış olan birer küçük pencere ile de aydınlanmaktadır. Beş kenarlı mihrap nişi kubbe duvarının içine gömülmüştür. Kubbeli iki mekânı geniş bir sivri kemer ayırır.
Kıble tarafındaki mihrap önü mekânı 8,90 m. çapında, altı sıra mukarnas pandantifli kubbeyle örtülüdür. Onikigen kasnağın her yüzünde yuvarlak kemerli, alçı şebekeli birer pencere bulunur. Kare planlı ve üzerleri 7,30 m. çapında, onikigen kasnaklı birer kubbenin örttüğü yan mekânlar orta mekâna kapalıdır. Bunların önünde yer alan enine dikdörtgen planlı, üzerleri beşik tonozla örtülü koridorlar ana mekânla olan bağlantıyı sağlar. Yan mekânların duvarlarında birer ocak ve dörder niş vardır. Yapının beden duvarlarının üzerinde iki sıradan oluşan yirmi dört pencere bulunmakta olup bunlardan alt sıradaki on iki pencere dikdörtgen söveli, sivri kemerli alınlıklara sahipken üst sıradakiler sivri kemerli ve alçı şebekelidir. Caminin kesme taştan, silindirik gövdeli, tek şerefeli minaresi güneybatı cephesine bitişiktir. Minare kapısı yapının içinde batıdaki mekânın koridorunun sonundadır.
Karaca Bey Camii’nin iç ve dış dekorasyonu son derece sade ve ölçülüdür. Yoğunluk büyük ölçüde taçkapıda toplanmıştır. Kemerlerin iç yüzüyle pandantiflerin altında izleri görülen mavi, fîrûze, sarı ve kırmızı renklerin kullanıldığı kalem işleri yapının iç süslemesi hakkında bir fikir verir. Duvarlarda kesme taş ve tuğladan özenli bir işçilik görülür. Çatı hizasında kubbe eteklerini çift sıra testere dişi kuşağı sarar. Caminin güneybatı duvarının yakınındaki türbe Karaca Bey’in hanımı Bülbül Hatun ve onun kardeşi Ahmed Bey’e aittir. Türbenin kapısı üzerindeki üç satırlık sülüs yazılı kitâbeye göre yapı her ikisinin de vefatından önce 877 (1472-73) yılında tamamlanmıştır. Kare planlı türbenin üzeri pandantifli bir kubbeyle örtülüdür. Kapısı doğu cephesinde yer alır, diğer cephelerinde sağır sivri kemerlerin içinde yine sivri kemerli alınlıkları olan birer pencere bulunur. Düzgün kesme taşla üç sıra tuğladan almaşık örgülü duvarlarının üstünde iki sıra kirpi saçak dolanır.
BİBLİYOGRAFYA
F. W. Hasluck, Cyzicus, Oxford 1910, s. 86-87.
A. D. Mordtmann, Anatolien, Skizzen und Reisebriefe aus Kleinasien: 1850-1859 (ed. Fr. Babinger), Hannover 1925, s. 556.
İbrahim Hakkı Konyalı, Ankara Abidelerinden: Karacabey Mamuresi, Vakfiyesi, Tarihi ve Diğer Eserleri (nşr. İzzet Karacabey), İstanbul 1943, s. 170-176.
Ayverdi, Osmanlı Mi‘mârîsi III-IV, s. 770-776, şekil 1104-1117.
Ahmet Işık Doğan, Osmanlı Mimarisinde Tarikat Yapıları, Tekkeler, Zaviyeler ve Benzer Nitelikli Fütüvvet Yapıları, İstanbul 1977, s. 198.
S. Yıldız Ötüken v.dğr., Türkiye’de Vakıf Abideleri ve Eski Eserler, Ankara 1986, IV, 371-376, rs. 201-209.
Oktay Aslanapa, Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 2004, s. 93-94.
Fr. Taeschner, “Anatolische Forschungen”, ZDMG, LXXXII (1928), s. 179.
a.mlf., “Beitraege zur frühosmanischen epigraphik”, Isl., XX (1932), s. 178.
Semavi Eyice, “Bursa ve Çevresinde Türk Sanatı”, TTOK Belleteni, sy. 239 (1941), s. 4.
a.mlf., “İlk Osmanlı Devrinin Dinî-İçtimaî Bir Müessesesi: Zâviyeler ve Zâviyeli Câmiler”, İFM, XXIII/1-2 (1963), s. 41, plan 33.