https://islamansiklopedisi.org.tr/karakus-bahaeddin
Esedüddin Şîrkûh el-Mansûr’un memlükü olup onun tarafından âzat edilmişti. İbnü’l-Esîr, Esedüddin’in ölümünden sonra yeğeni Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin hizmetine giren Bahâeddin Karakuş’un Türk asıllı olduğunu söyler (el-Kâmil, XI, 467). İbnü’l-Esîr (a.g.e., XI, 389), İbn Vâsıl (Müferricü’l-kürûb, I, 236) ve İbn Kesîr (el-Bidâye, XII, 293) gibi bazı müelliflere göre ise Karakuş, Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin yeğeni Takıyyüddin Ömer’in memlüküdür. Bu bilgilerden hareketle Karakuş’un, Esedüddin’in ölümünden sonra hem Selâhaddin’in hem Takıyyüddin’in hizmetinde bulunduğu söylenebilir. Trablusgarp ve Mağrib bölgelerinin fethi esnasında onun Takıyyüddin’in kölesi olarak gösterilmesi, özellikle bu fetih hareketleri sırasında Takıyyüddin’in yanında olduğunu ortaya koymaktadır.
Esedüddin’in ölümü üzerine Karakuş ile Kadı Ziyâeddin Îsâ el-Hakkârî, Selâhaddin’in başkumandan olmasında ve Fâtımî Halifesi Âdıd-Lidînillâh tarafından vezirlik makamına getirilmesinde önemli rol oynadılar. Selâhaddîn-i Eyyûbî vezir olduğunda Mısır’da 50.000 dolayında yerli ve Sudanlı askerle çok sayıda Ermeni’den oluşan bir okçu birliği vardı. Bunlar ne Selâhaddin’i ne de oradaki Suriyeli askerleri destekliyorlardı. Suriye ordusunu Mısır’dan çıkarma çabası içinde olanların başını çeken Harib Mü’temenü’l-Hilâfe Cevher’in Haçlılar’la iş birliği yaptığı anlaşıldığından idam edilmesi üzerine Sudanlı ve Ermeni askerler ayaklandılar. Selâhaddin, Suriyeli askerlerin isyanını bastırmasının ardından Bahâeddin Karakuş’u üstâdüddâr tayin etti. Bu tarihten itibaren Fâtımî sarayında bütün işler Karakuş tarafından yürütülmeye başlandı. Karakuş bu dönemde Selâhaddîn-i Eyyûbî’ye Mısır’da bir müddet vekâlet etti. Selâhaddîn-i Eyyûbî 572’de (1176-77) yaptırdığı arazi ölçümü ve iktâların taksimi işinde onu görevlendirdi.
Karakuş, Selâhaddin’in yeğeni Takıyyüddin’in emri altında 568-582 (1172-1186) yılları arasında Kuzey Afrika’da başında bulunduğu bir Türk birliğiyle çeşitli fetih hareketlerine katıldı. Trablusgarp’ın da içinde yer aldığı çeşitli beldeleri fethetti. Bu arada birçok Arap kabilesi ona katıldı. Karakuş, kısa fâsılalarla da olsa Selâhaddîn-i Eyyûbî’ye bağlı olarak bu bölgeleri yönetmiş olmalıdır. Takıyyüddin’in meşhur kumandanlarından biri olan Boz aba da bu sırada onun emrine verildi.
Kahire’nin çevresine bir kale inşa edilmesini ve Fustat’ı içine alacak şekilde surların genişletilmesini isteyen Selâhaddîn-i Eyyûbî 569’da (1173-74) inşaatın yürütülmesiyle Karakuş’u görevlendirdi. İbn Kesîr’in kaydettiğine göre Karakuş suru, İslâm ordularının Mısır fethi sırasında elde ettikleri ganimetleri bölüştükleri yere kadar uzatmıştır (el-Bidâye, XIII, 31). Selâhaddîn-i Eyyûbî, aynı yıl Mukattam tepesi üzerinde Cebel Kalesi’ni inşa etme görevini de Karakuş’a verdi. 583 (1187) yılında Akkâ şehrini Haçlılar’dan geri alınca da onu buraya vali tayin etti. Ancak şehir iki yıla yakın bir kuşatmadan sonra 587’de (1191) yeniden Haçlılar’ın eline geçince Karakuş esir düştü. Selâhaddîn-i Eyyûbî ile Haçlılar arasında yapılan görüşmeler sonunda Karakuş fidyesi verilerek kurtarıldı ve Mısır’a gönderildi.
Karakuş, Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin ölümünden sonra Mısır’da yerine geçen el-Melikü’l-Azîz’in hizmetine girdi, sultan Kahire’den ayrıldığı sıralarda ona nâiblik etti. el-Melikü’l-Azîz, ölümünden önce oğlu el-Melikü’l-Mansûr Muhammed’i veliaht ve Karakuş’u da ona nâib tayin etti. el-Melikü’l-Mansûr da onu atabegliğe getirdi. Fakat Karakuş yaşı epey ilerlediği için bu görevde çok kısa bir süre kalabildi. 1 Receb 597’de (7 Nisan 1201) Kahire’de vefat etti, Mukattam’da kendisinin yaptırdığı kuyunun ve havuzun yakınındaki türbesine defnedildi.
İbn Hallikân’ın İbn Memmâtî’ye nisbet ettiği el-Fâşûş fî aḥkâmi Ḳarâḳūş adlı eserde, Karakuş’un devletin çeşitli kademelerinde görev üstlendiği sırada birçok yanlış karar verdiği belirtilmektedir. Ancak kaynaklarda yer alan bilgilerden bu iddianın doğru olmadığı, Selâhaddin’in ülke meselelerinde ona güvendiği anlaşılmaktadır. Bu ithamların İbn Memmâtî’nin şahsî kininden kaynaklandığı ileri sürülmüştür (İA, VI, 309). Karakuş’un emirlerini uygulamadaki kararlılığı, sertliği ve başına buyruk davranması da (Ebû Şâme, Kitâbü’r-Ravżateyn, II, 244) ona bazı isnatlarda bulunulmasına yol açmış olabilir. Karakuş’un devlet işlerindeki üstün yeteneği yanında bayındırlık alanında da ortaya koyduğu eserler hemen bütün müelliflerce takdir edilmiştir. Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin, 588 (1192) yılında Fustat’tan toplanan 52.000 dinar zekâtın Karakuş’un emrinde saklanmasını istediği kaydedilmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
Yâkūt, Muʿcemü’l-büldân, IV, 266.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, XI, 346-368, 389, 467, 521.
a.mlf., et-Târîḫu’l-bâhir fi’d-devleti’l-Atâbekiyye bi’l-Mevṣıl (nşr. Abdülkādir Ahmed Tuleymât), Kahire 1382/1963, s. 156.
Ebû Şâme, Kitâbü’r-Ravżateyn, I, 194-195, 268; II, 244.
a.mlf., eẕ-Ẕeyl ʿale’r-Ravżateyn, s. 19.
İbn Hallikân, Vefeyât, IV, 91-92.
İbn Vâsıl, Müferricü’l-kürûb, I, 236.
İbn Kesîr, el-Bidâye, Beyrut 1407/1986, XII, 213, 293, 297, 307, 310, 327, 337; XIII, 31.
İbnü’l-İmâd, Şeẕerât, IV, 231-232.
Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, II, 329.
Ramazan Şeşen, Salâhaddîn Eyyûbî ve Devlet, İstanbul 1987, s. 58-59.
a.mlf., “Eyyûbîler”, Doğuştan Günümüze Büyük İslâm Tarihi, İstanbul 1989, VI, 308.
Sobernheim, “Karakuş”, İA, VI, 308-309.
a.mlf., “Ḳarāḳūs̲h̲”, EI2 (İng.), IV, 613-614.