https://islamansiklopedisi.org.tr/samdan
Arapça şem‘ (mum) kelimesinden Farsça -dân ekiyle yapılan şem‘dân > şamdan “mum taşıyıcı aydınlatma aracı” demektir. Kollarının ucundaki tablalara lamba veya kandil konulan birkaç kollu seyyar lambalıklar da halk arasında şamdan yahut çırakma/çırakman (Far. çerağ- pâ “ışık ayağı”) diye anılır. Çeşitli boyda ve biçimlerde bakır, bronz, pirinç, gümüş ve altın gibi malzemelerden yapılan şamdan mânevî aydınlatmayı da temsil ettiği için Mûsevîlik başta olmak üzere hemen her dinde özel bir değer ve sembolik anlam taşır. Ahd-i Atîk’te, nasıl yapılacağı bizzat Rab tarafından Hz. Mûsâ’ya tarif edilen (Çıkış, 25/31-40) Menora adındaki yedi kollu kutsal şamdan halen İsrail Devleti’nin armasında yer almakta ve Kudüs’te Knesset’in önünde devâsâ bir örneği bulunmaktadır. Şamdan kiliselerde sunağın üstüne konulmakta, âyinler sırasında çömezler tarafından elde taşınmakta ve Paskalya âyininde büyük Paskalya mumu tören sırasında özel şamdanına takılmış vaziyette getirilip götürülmektedir. İslâmiyet’te sembolik bir değeri olmamakla birlikte önceleri mihrabın iki yanına konulan bir aydınlatma aracı iken zamanla camilerin vazgeçilmez bir unsuru haline gelmiş ve elektriğin günlük hayata girmesinden sonra da tepesine mum yerine ampul takılarak yine mihrabın yanlarına ve kıble duvarı dibindeki eski yerlerine konulmuştur. Daha çok selâtin camilerinde bulunan büyük şamdanlar, Berat geceleri sabaha kadar kılınan Berat namazı boyunca sürekli ışık vermesi amacıyla yakılan ve Berat mumu denilen, 1-2 m. uzunluğundaki kalın mumların dikilmesi içindir.
İslâm dünyasında günümüze ulaşmış en eski şamdanlar ters havan veya çan şeklini andıran tiptedir. Bu tür şamdanlar, gövde ile onun üstüne -eriyen mumun aşağı damlamasını önlemek için- konulan tepsi şeklindeki bir tablanın ortasına oturtulmuş silindirik bir boynun devamı olan mum dikilecek yuvadan meydana gelir. Bunların üzerine maden sanatının kakma, kazıma, dövme, delme gibi farklı süsleme teknikleri uygulanmıştır. En eski örneklerden biri Keir Collection’da yer alan, Büyük Selçuklu dönemi İran’ına ait, XI veya XII. yüzyıl yapısı, 9 cm. yüksekliğindeki bronzdan mâmul, Nîşâbur menşeli minyatür bir şamdandır (Fehérvári, s. 85, lv. 34b). Boston Museum of Fine Arts’taki Sultan Sencer’in kûfî kitâbeli, 531 (1137) tarihli gümüş bir şamdanı 45 cm. yüksekliktedir ve gövdesiyle boyun kısmı üç dilimli kemer frizleri ve bitki motifleriyle süslenmiştir (Erginsoy, s. 148-149). Aynı müzede bulunan benzer pirinç şamdan 621 (1224) tarihlidir ve nesih kitâbesinden eseri yapan ustanın Zekî’nin kalfası Musullu Ebû Bekir b. Hâc Celdek olduğu anlaşılmaktadır. XIV. yüzyılın başlarına kadar yapımı sürdürülen bu tür şamdanlar arasında maden sanatında bir ekol oluşturan Musul ve çevresi ustalarına ait örneklerin önemli bir yeri vardır. Kahire İslâm Sanatları Müzesi’nde korunan 668 (1269-70) tarihli (Envanter nr. 1657) bronz şamdanın ustası Muhammed b. Hasan da Musulludur (Mayer, s. 68). Bu tür şamdanların çini ve seramik olanlarına da rastlanır. Yine Selçuklu devrine ait, XII. yüzyıl sonu veya XIII. yüzyıl başlarına tarihlenen, bazıları delik işi, bazıları kazıma tekniği süslemeli bir grup şamdanın boğumlu sütun şeklindeki gövdeleri üç hayvan ayağı üzerine oturtulmuştur. Boyları 45-72 cm. arasında değişen bu türlerin tepe kısmında genellikle ortasında mumun saplanacağı bir iğnenin yer aldığı yuvarlak, küçük bir tabla bulunmaktadır. İstanbul Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi’nde XIII. yüzyıl Selçuklu, XIV. yüzyıl Memlük ve Osmanlı şamdanları sergilenmektedir.
Gövdesi çan şeklindeki şamdanların küçük farklarla Osmanlı döneminde devam ettiği görülmektedir. 1582 tarihli Surnâme-i Hümâyun’da (vr. 159a) yer alan şamdancı esnafıyla ilgili tasvirde aynı formda şamdanlar dikkat çeker. Surnâme-i Vehbî’de de mumcu esnafının geçişinde ve sunulan hediyeler arasında aynı tür şamdanlar vardır (Atıl, s. 148, 179). Osmanlı sarayına bağlı imalâthaneler arasında şamdancılar “kârhâne-i şem‘dânî” diye geçmektedir (Uzunçarşılı, s. 401). Osmanlı devrinde başka şekillerde de şamdanlar yapılmıştır. İstanbul Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde bulunan (Envanter nr. 4017), Beylikler veya erken Osmanlı devrine ait olduğu tahmin edilen 22,5 cm. yüksekliğindeki bir şamdan, dört ejderin ortasında yer alan çift bilezikli silindirik bir gövdenin tepesine takılmış altı kenarlı mum çanağından oluşmaktadır. Bu dönemden kalma çan gövdeli bir şamdan örneğinde ise boyun kısmı birbirine dolanmış iki ejder tasvirinden meydana gelmiştir (Tulips, s. 39). Bunun XV. yüzyılın sonlarında Horasan bölgesinde yapılmış bir örneği Kahire İslâm Sanatları Müzesi’ndedir (Envanter nr. 15201). Osmanlılar fetihler sırasında Batı’dan birçok şamdan getirmişler, son dönemlerde Batılılaşma’nın etkisiyle farklı modeller geliştirmişlerdir. Topkapı Sarayı Müzesi’nde mevcut (Hazine, Envanter nr. 7639, 7640), Sultan Abdülmecid’in tuğrasını taşıyan bir çift altın şamdan barok stilde yapılmıştır. 150 cm. yüksekliğindeki şamdanlar, 56 cm. çapında dairevî yayvan bir kaide üstünde yaprak motifli üç ayak üzerinde yükselmekte ve tekrar volüt üç ayakla uzun boyunlu bir vazo biçimi almaktadır. Vazonun ağzı dışa taşan kabartmalı çiçek şeklinde olup onun üstünde yer alan silindirik bölüm hafifçe çukur bir tabla ile son bulmaktadır. Her biri 46 kg. ağırlığındaki şamdanların üzeri Kur’an âyetlerini temsilen 6666 pırlanta ile süslenmiştir. 1273 tarihli kitâbelerinden bunların Ravza-i Mutahhara’ya hediye edilmek üzere yapıldıkları anlaşılmaktadır. Hediyeler yerlerine ulaştırılmış, ancak İngiliz işgalinden önce Medine müdafii Gazi Fahreddin Paşa tarafından trenle İstanbul’a gönderilen kıymetli eşya arasında Topkapı Sarayı Hazine Dairesi’ne intikal etmiştir.
Şamdanlar kullanıldıkları mekâna, yapıldıkları maddeye ve şekillerine göre isimlendirilir. En büyükleri üzerlerine Berat mumlarının yerleştirildiği mihrap şamdanlarıdır. 2 metreye kadar yüksekliği olan orta şamdanları evlerde, konaklarda, tekke ve türbelerde yaygın biçimde bulunur ve yerleri pek değişmez. Masa üzerine konulan birkaç kollu tipler genellikle sofra şamdanı diye anılır; bunların aplik gibi duvara tesbit edilen türlerine de rastlanır. Şamdanların kullanımını kolaylaştıran bazı yardımcı araçlar vardır. Tepedeki çanağa yerleştirilen, mumun içine dikildiği şamdan hokkası eriyen mumun akmasını engeller ve gerektiğinde çıkarılıp temizlenebilir. Ayrıca mumu söndürmeye yarayan özel makas veya saplı külâh da önemlidir.
BİBLİYOGRAFYA
Surnâme-i Hümâyun, TSMK, Hazine, nr. 1344, vr. 159a.
Uzunçarşılı, Kapukulu Ocakları, s. 401.
L. A. Mayer, Islamic Metalworkers and Their Works, Geneva 1959, s. 25, 49, 54, 68, 74.
G. Fehérvári, Islamic Metalwork of the Eighth to Fifteenth Century in The Keir Collection, London 1976, s. 83, 84, 85, 86, 98, 112, 113, 128, 129, 130; lv. 32a, 34a, 34b, 34c, 44, 46a, 46b, 57a.
Ülker Erginsoy, İslâm Maden Sanatının Gelişmesi, İstanbul 1978, s. 148-149, 189-191, 223, 224, 225, 246 vd., 334, 335, 371, 372, 373, 452.
Cengiz Köseoğlu, Hazine, İstanbul 1980, s. 16, 17.
Tulips, Arabesques and Turbans: Decorative Arts from the Ottoman Empire (ed. Y. Petsopoulos), New York 1982, s. 37, 38, 39, 47; lv. 40, 41.
Concordance to the Good News Bible (ed. D. Robinson), Suffolk 1983, s. 641.
Esin Atıl, Levni ve Surname, İstanbul 1999, s. 148, 179.
Nazan Ölçer v.dğr., Türk ve İslam Eserleri Müzesi, İstanbul 2002, s. 149 vd., 170, 190.
A. S. Melikian-Chirvani, “Anatolian Candlesticks: The Eastern Element and the Konya School”, RSO, LIII (1985), s. 225 vd.
İ. Gündağ Kayaoğlu, “Günümüzde de Yaşamını Sürdüren Aydınlatma Araçları Kandiller”, Antik Dekor, sy. 2, İstanbul 1989, s. 84, 85, 86, 87, 88, 89.
SA, IV, 1862, 1863.
Pakalın, III, 307, 308.
Linda Komaroff, “Candlestick”, EIr., IV, 751-755.