https://islamansiklopedisi.org.tr/sehl-b-huneyf
Ebû Sâbit, Ebû Saîd, Ebû Ümâme, Ebû Abdullah ve daha başka künyelerle de anılır. Annesi Râfi‘ b. Umeys’in kızı Hind’dir. Sehl Medineli ilk müslümanlar arasında yer alır. Es‘ad b. Zürâre’nin kızı Habîbe ile evliliğinden oğlu Ebû Ümâme Es‘ad dünyaya gelmiş, diğer eşlerinden de çocukları olmuştur.
Sehl’in, hicretin ilk yıllarında gece gizlice kavminin putlarını kırdığı ve yakması için Kubâ’ya götürüp dul bir kadına verdiği rivayet edilmektedir. Hz. Peygamber bazı emirlerini tebliğ etmek üzere Sehl’i Mekke’ye elçi olarak göndermişti (Müsned, III, 487). Resûlullah’ın Hz. Ali ile Sehl arasında kardeşlik bağı kurduğu kaydedilmekteyse de Resûl-i Ekrem’in Hz. Ali’yi kendinden başka biriyle kardeş yapmadığını ileri sürerek bunun doğru olmadığını söyleyenler de vardır. Bedir Gazvesi başta olmak üzere bütün savaşlara katılan Sehl, Uhud Gazvesi’nde İslâm ordusu bozguna uğradığında Resûlullah’ın yanından ayrılmayarak onu korumaya çalışanlar arasında yer aldı. İyi bir ok atıcısı olduğu için Hz. Peygamber, “Sehl’e ok yetiştirin, çünkü o ‘Sehl’dir, kolay ve isabetli ok atar” diyerek (İbn Sa‘d, III, 471; İbn Abdülber, II, 92) onu takdir etti. Resûlullah, Benî Nadîr Gazvesi’nde elde edilen ve yalnız muhacirlere ayrılan ganimetlerden çok fakir olmaları dolayısıyla ensardan Ebû Dücâne ile Sehl’e de pay verdi. Sehl, Hudeybiye Antlaşması sırasında içlerinde kendisinin de bulunduğu bazı sahâbîlerin bu antlaşmaya gönülleri yatmamasına, üstelik antlaşma yapılacak kimselerin müşrik olmasına rağmen Hz. Peygamber’in barış emrine rıza gösterdiklerini söyleyerek müslümanlar arasında çıkacak bir ihtilâfı engellemeye çalıştı (Müslim, “Cihâd”, 94-95).
Kays b. Sa‘d ile birlikte Kādisiye’de bulundukları bir sırada önlerinden geçirilen bir cenaze için ayağa kalkmışlar, oradakilerin bunun bir yahudi olduğunu söylemesi üzerine Sehl, Resûlullah’ın da bir yahudinin cenazesi için ayağa kalktığını ve bunu yadırgayanlara, “O da bir insan değil mi?” cevabını verdiğini hatırlatarak (Buhârî, “Cenâʾiz”, 50; Müslim, “Cenâʾiz”, 81; Nesâî, “Cenâʾiz”, 46) hem sünnete bağlılığını göstermiş hem de insana verdiği değeri ortaya koymuştur. Hz. Ali, Şam seferine çıkarken Sehl ile istişare etti; Basra’ya giderken yerine onu bırakarak Medine’ye vali tayin etti. Sehl’in Cemel Vak‘ası’ndan sonra Basra’ya vali olarak gönderildiği zikredilmekteyse de bu tayinin kardeşi Osman’la ilgili olduğu belirtilmektedir. Ayrıca Sıffîn Savaşı’nın ardından Fars’a vali tayin edildi, ancak Farslar’ın kabul etmemesi üzerine bu görevi gerçekleşmedi. Sehl, Hz. Ali’ye ilk biat edenlerden biri olup Sıffîn Savaşı’na katıldı, fakat savaşmak için çok istekli görünenlere nasihatte bulunarak bu kararlarının doğru olup olmadığını yeniden gözden geçirmelerini söyledi.
Sehl, Hz. Ali ile çıktığı Şam seferinden döndükten sonra 38 (658-59) yılında Kûfe’de vefat etti. Kendisini kırmızı bir Yemen kumaşıyla kefenleyen Hz. Ali cenaze namazını beş veya altı yahut daha fazla tekbirle kıldırdı, sebebini soranlara da Bedir ashabından olan birinin bu ayrıcalığı hak ettiğini söyledi. Onun cenaze namazının iki veya beş defa kılındığı, her defasında dörtten fazla tekbir alındığı da nakledilmektedir. Hz. Ali’nin “şurtatü’l-hamîs” denilen güvenlik güçlerine mensup olduğu ifade edilen Sehl, Hz. Peygamber’den başka Zeyd b. Sâbit’ten hadis rivayet etmiş, kendisinden iki oğlu Ebû Ümâme Es‘ad ve Abdullah ile Abdurrahman b. Ebû Leylâ gibi pek çok kimse hadis öğrenmiştir. Rivayetleri Kütüb-i Sitte’de ve diğer hadis kaynaklarında yer almaktadır.
BİBLİYOGRAFYA
Müsned, III, 487.
İbn Hişâm, es-Sîre2, II, 494; III, 100, 192.
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, II, 58; III, 23, 31, 471-473; V, 83, 250, 252; VI, 15, 109; VIII, 439.
Ebû Ca‘fer et-Tûsî, er-Ricâl (nşr. M. Sâdık Âl-i Bahrülulûm), Necef 1381/1961, s. 20, 43.
İbn Abdülber, el-İstîʿâb, II, 92.
İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, II, 364-365.
İbn Hacer, Tehẕîbü’t-Tehẕîb, IV, 251.
a.mlf., el-İṣâbe, II, 87.
Ali Han eş-Şîrâzî, ed-Derecâtü’r-refîʿa fî ṭabaḳāti’ş-Şîʿa (nşr. M. Sâdık Bahrülulûm), Beyrut 1403/1983, s. 388-391.
Bahrülulûm-i Tabâtabâî, Ricâlü’s-seyyid Baḥri’l-ʿulûm: el-Fevâʾidü’r-ricâliyye (nşr. M. Sâdık Bahrülulûm – Hüseyin Bahrülulûm), Tahran 1363 hş., III, 31-36.
Abdullah b. Muhammed Hasan el-Mâmekānî, Tenḳīḥu’l-maḳāl fî ʿilmi’r- ricâl, Necef 1350, I, 195-200; II, 74.
Aʿyânü’ş-Şîʿa, VII, 320-322.
Wensinck, el-Muʿcem, VIII, 114.
Hüseyin Sermed Muhammedî, “Sehl b. Ḥuneyf”, DMT, IX, 443-444.