https://islamansiklopedisi.org.tr/sentemeriye
Çok defa birbirine karıştırılan iki şehri ayırmak için birine Şentemeriyetülgarp, diğerine Şentemeriyetüşşark denilmiştir. Günümüzde bunlardan birincisi Portekiz, ikincisi İspanya sınırları içerisinde bulunur. Portekiz’in güneyinde Atlas Okyanusu sahilinde yer alan ve İslâm fetihleri öncesinde Ossónoba (Ukşûnube) adını taşıyan birinci Şentemeriye (Santa Maria de Algarve = Santaver) 94 (713) yılında müslümanlar tarafından fethedildi. Endülüs’te ülkenin batısında kaldığı için Şentemeriyetülgarp adı verilen şehir ve çevresi X. yüzyıldan itibaren yeni ismiyle tanındı. Mülûkü’t-tavâif zamanında yönetimi elinde bulunduran hânedanın atası Hârûn’a nisbetle Şentemeriyetühârûn olarak da anıldı. 1233’te şehir hıristiyanların eline geçtikten sonra Hârûn adı önce Faaron’a (Faaram), ardından günümüzdeki Faro’ya dönüştü. Batı Endülüs şehirlerinden Şilb’e (Silves) bağlı olan Şentemeriyetülgarp, X. yüzyıl başlarında Benî Bekir b. Zedlefe adlı yarı bağımsız küçük bir müvelled hânedanı tarafından başşehir haline getirildi ve Şilb’in gölgesinde kalmış olsa da kadı tayin edilen bir merkez olma özelliğini taşıyordu. Süleyman el-Müstaîn zamanında (1009-1010, 1015-1016) soyu kesin biçimde bilinmemekle beraber muhtemelen müvelled kökenli olan Saîd b. Hârûn’a iktâ olarak verildi. Saîd’in oğlu Ebû Abdullah Muhammed el-Mu‘tasım devrinde Şentemeriye istikrarlı bir dönem yaşadı; ancak 444’te (1052) Abbâdîler’in eline geçti. Murâbıtlar ve Muvahhidler zamanında adından nâdiren bahsedilen Şentemeriyetülgarp 1249’da Portekiz Kralı III. Alfonso tarafından istilâ edildi. 1252’de kısa bir süre Kastilya Krallığı’nın himayesi altına girdiyse de 1266’da tekrar Portekizliler’in eline geçti. XI. yüzyılda Azîze Meryem’in makamını görmek için yapılan ziyaretler Şentemeriye’nin hıristiyanlarca tanınmasına vesile oldu. İbn Abdülmün‘im el-Himyerî şehirde bulunan ve yaklaşıldığında suyu kesilen, uzaklaşıldığında akmaya devam eden bir su kaynağının insanların ilgisini çektiğini belirtir. Şehrin içindeki el-Garb bölgesi tasavvufî canlılığıyla meşhurdur. Sahil şehri olması ve bir limana sahip bulunması sebebiyle Şentemeriye ticarî açıdan gelişme kaydetti. Şehirdeki tersane sayesinde Hârûnîler zamanında denizcilik faaliyetleri daha da ilerledi. Balıkçılığa müsait konumu, hıristiyanların ziyaret mahalli olması, ayrıca incir, üzüm ve zeytin üretimiyle diğer Endülüs şehirleriyle olduğu kadar Kuzey Afrika, hatta Mısır’la ticarî ilişkilerde bulunuyordu. Atlas Okyanusu’nun kıyısındaki şehrin deniz tarafında bulunan surları yüksek dalgaların önünde siper vazifesi görüyordu. İslâmî dönemde surlarla çevrilen şehrin iç alanının 9,5 hektar olduğu tahmin edilmektedir. Şentemeriye’nin istilâsından iki yıl sonra dikilen katedral ve sahile açılan kapıyı kontrol eden kale merkez camisi ve müslüman yerleşim merkezinin bulunduğu yerde inşa edildi. Şehrin surları XIII. yüzyılda yenilendi. Günümüzde Algarve (el-Garb) turistik bölgesinin merkezi ve en büyük şehri olan Faro 2009 yılı başlarında 42.000 nüfusa sahipti. Şentemeriye’de bazı şair ve âlimler yetişmiştir. Arap dil ve edebiyatı âlimi A‘lem eş-Şentemerî, şair ve fakih Ebü’l-Fazl İbnü’l-A‘lem ve İbn Sâlih eş-Şentemerî bunların başında gelir.
İkinci Şentemeriye günümüzde İspanya’nın Aragon bölgesinde Guadalajara’nın (Vâdilhicâre) doğusunda Teruel’den 45 km. uzaklıkta, adını Benî Rezîn’den alan Albarracin’in yerinde bulunan Şentemeriyetüşşark’tır (Santa Maria de Oriente). Berberî Hevvâre kabilesine mensup bir sülâle olan Benî Rezîn’in atası Rezîn el-Bernusî’nin Târık b. Ziyâd’la birlikte Endülüs’e gidip Kurtuba’ya (Córdoba) yerleştiği, onun haleflerinin bilinmeyen bir tarihte Şentemeriye’nin içinde yer aldığı Sehle bölgesinin idaresini üstlendikleri kaydedilmektedir. Şentemeriyetüşşark, Endülüs Emevî Devleti’nin kurucusu I. Abdurrahman zamanında (756-788) Miknâse Berberîleri’nden olup Hz. Fâtıma soyundan geldiğini iddia eden Şakyâ b. Abdülvâhid tarafından ele geçirilen merkezler arasındaydı. Endülüs Emevî Devleti’nin buhrana sürüklendiği XI. yüzyılın ilk yıllarında Benî Rezîn’den İbnü’l-Asla‘ diye de anılan Ebû Muhammed Hüzeyl b. Abdülmelik, muhtemelen Şentemeriye merkez olmak üzere Sehle bölgesinde bağımsızlığını ilân ederek o zamana kadar adı duyulmamış olan Şentemeriye’yi imar etti. Diğer taife emirleri arasındaki iç savaşlardan uzak durması sayesinde Şentemeriye’de ve sahip olduğu bölgede istikrarı sağlayıp refah seviyesini yükseltti. Ancak oğlu Hüsâmüddevle (Cebrüddevle) Ebû Mervân Abdülmelik zamanında Kastilya Krallığı’nın artan baskıları ve Murâbıtlar’la Kastilyalılar arasındaki mücadelede arada kalmaları sebebiyle sıkıntılar yaşandı. İbnü’l-Kerdebûs bu dönemde Kral Ferdinand’ın Şentemeriye’yi istilâ ettiğini söylerse de bu bilgi diğer kaynaklarca teyit edilmemektedir. Hüsâmüddevle, 478’de (1085) Tuleytula’yı (Toledo) ele geçiren Kastilya Kralı VI. Alfonso’ya haraç ödemeyi kabul etti, ancak ertesi yıl Murâbıtlar’ın kazandığı Zellâka zaferinden cesaret alarak haraç ödemekten vazgeçti. 1092’de yaptıkları antlaşmayı bozup ülkesine saldıran Kastilyalı şövalye Sîd (Seyyid) Rodrigo Diaz de Vivar’a karşı Murâbıtlar’la ittifak kurdu. Oğlu Yahyâ b. Abdülmelik’in saltanatının ikinci yılında (497/1104) Murâbıtlar’ın Şentemeriye’yi ülkelerine katmasıyla Benî Rezîn devri sona erdi. Şentemeriye’nin daha sonra, Doğu Endülüs’te bağımsızlığını ilân eden müvelled kökenli İbn Merdenîş’in hâkimiyeti altına girdiği anlaşılmaktadır. 1170’te Navarralı Pedro Ruiz de Azagra’nın eline geçen şehir ve bölge 1370’ten itibaren Aragon Krallığı’nın hâkimiyetine girdi. Bölgedeki müslümanların çoğu 1238 yılına kadar İslâm hâkimiyetinde kalan Belensiye’ye (Valencia) sürülmüş olsa da müdeccenler diye bilinen müslümanlar XVI. yüzyılın sonlarına kadar varlığını muhafaza etti. Şentemeriyetüşşark’ın yerinde bulunan Albarracin günümüzde küçük bir yerleşme mahallidir. 2009 yılı başlarında nüfusu 1100 idi. Bu durumuna rağmen surları, gotik üslûbundaki şatosu, gotik ve Rönesans üslûbundaki katedrali ve bu katedralin müze haline getirilmiş olan bölümü turistler tarafından ziyaret edilmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
İbn Hazm, Cemhere, s. 499-500.
İbn Hayyân, el-Muḳtebes fî târîḫi’l-Endelüs V (nşr. P. Chalmeta – F. Corriente), Madrid 1979, s. 278, 309.
İbnü’l-Kerdebûs, Târîḫu’l-Endelüs (nşr. Ahmed Muhtâr el-Abbâdî), Madrid 1971, s. 113.
a.mlf., el-İktifâʾ fî aḫbâri’l-ḫulefâʾ (nşr. Ahmed Muhtâr el-Abbâdî, Mecelletü’l-Maʿhedi’l-Mıṣrî li’d-dirâsâti’l-İslâmiyye içinde), XIII, Madrid 1965-66, s. 75, 87-88, 113.
İbnü’l-Ebbâr, el-Ḥulletü’s-siyerâʾ (nşr. Hüseyin Mûnis), Kahire 1963, II, 108 vd.
İbn İzârî, el-Beyânü’l-muġrib, II, 137, 221.
Himyerî, Ṣıfatü Cezîreti’l-Endelüs (nşr. E. Lévi-Provençal), Kahire 1937, s. 114-115.
Makkarî, Nefḥu’ṭ-ṭîb, I, 167; III, 48; IV, 32.
J. M. Lacarra, “El rey Lobo de Murcia y el señorio de Albarracín”, Estudios dedicados a Menéndez Pidal, Madrid 1952, III, 515-526.
M. Abdullah İnân, Devletü’l-İslâm fi’l-Endelüs, Kahire 1969, s. 166.
a.mlf., Düvelü’ṭ-ṭavâʾif, Kahire 1970, s. 43.
E. Lévi-Provençal, España Musulmana, Madrid 1987, IV, 52, 217, 244, 295.
a.mlf., “Santa Mariatü’l-Garb”, İA, X, 194-195.
J. Vallvé, La División territorial de la España musulmana, Madrid 1986, s. 320.
Hamdî Abdülmün‘im M. Hüseyin, S̱evrâtü’l-Berber fi’l-Endelüs fî ʿaṣri’l-imârâti’l-Ümeviyye, İskenderiye 1993, s. 18-23.
C. F. Seybold, “Albarracin”, İA, I, 294-295.
a.mlf., “Algarve”, a.e., I, 299.
Ch. Picard, “S̲h̲antamariyyat al-G̲h̲arb”, EI2 (İng.), IX, 306-307.
J.-P. Molenat, “S̲h̲antamariyyat al-S̲h̲arḳ”, a.e., IX, 307-308.