ŞIRNAK - TDV İslâm Ansiklopedisi

ŞIRNAK

Müellif: METİN TUNCEL
ŞIRNAK
Müellif: METİN TUNCEL
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2010
Erişim Tarihi: 21.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/sirnak
METİN TUNCEL, "ŞIRNAK", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/sirnak (21.11.2024).
Kopyalama metni

Bir kesimi Güneydoğu Anadolu, diğer kesimi Doğu Anadolu bölgesinde bulunan aynı adlı ilin merkezi olan Şırnak şehri, Güneydoğu Torosları adı verilen dağ silsilesinden Namaz dağının (1990 m.) güneybatıya bakan yamaçları eteğinde eğimli bir arazi üzerinde kurulmuştur (şehrin orta kesiminde deniz seviyesine göre yükseklik: 1375 m.). Bu mevki Siirt’i Hakkâri’ye bağlayan yolla Mardin’i Hakkâri’ye bağlayan yolun kesişme noktasında yer almaktadır. Söz konusu kesişme noktası aynı zamanda el-Cezîre düzlüklerini Doğu Anadolu yaylalarına ve buradan Azerbaycan’a ulaştıran yollar üzerinde bulunur. Önemli bir yol kavşağı olmasına rağmen tarihî kayıtlarda burada herhangi bir yerleşme olduğuna dair bilgilere rastlanmamakta, Şırnak ismi XIX. yüzyılın sonlarına doğru bir köy adı olarak geçmektedir (Cuinet, II, 612). O tarihlerdeki Bitlis vilâyetinin Siirt sancağına bağlı Eruh kazasının bir köyü olan bu küçük yerleşme, adını uzun süre yerleşik düzene geçmediği anlaşılan Şırnak aşiretinden almıştır (, İrade-Dahiliye, nr. 1326, 1313-R-16; , İrade-Hususi, nr. 41, 1313-Ra-057). Bu aşiretin adı bir risâlede Şîrhâr diye geçmektedir (Emîr Bedirhan, s. 7). Çeşitli belgelerde Şırnak isminin bir aşiret adından geldiği kaydedildiğine göre bazı yayınlarda yer alan, bu adın şehr-i Nûh’tan gelip mahallî söyleyişte Şar-Nah ve daha sonra Şırnak biçimine dönüştüğü yolundaki söylentiler doğru değildir. XIX. yüzyılın sonlarına kadar Şırnak köyünün adına rastlanmaması aşiretin yerleşik düzene geçişinin, II. Abdülhamid döneminde Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da merkezî otoriteyi tesis etmek ve aşiretlerden askerî güç olarak faydalanmak gibi gerekçelerle (Kodaman, s. 29) teşkil edilen Hamidiye alaylarının teşkiliyle aynı zamana rastladığını düşündürür. Bununla beraber bulunduğu yörenin tarihi Eskiçağ’lara kadar iner ve Şırnak’ın 1990 yılına kadar bağlı olduğu Siirt’in tarihiyle paralellik gösterir. Yöre, Eskiçağ’larda Asur ve Bâbil gibi Mezopotamya’da kurulan devletlere komşu olmuş, ardından Kimmer ve İskitler’in akınlarına mâruz kalmış, Med ve Persler’in hâkimiyetine girmiştir. Milâttan önce 330 yılına kadar devam eden Pers hâkimiyetinden sonra Büyük İskender’in ve onun mirasçılarından olan Selevkoslar’ın eline geçen yörede Ortaçağ başlarında yeniden İran etkisi hâkim olmuş ve yöre Sâsânîler’le Bizans arasında birkaç defa el değiştirmiştir.

Siirt ve yöresi Halife Ömer döneminde 18 (639) yılında Doğu Anadolu’nun güneyi ile güneydoğuyu kısa sürede ele geçiren İyâz b. Ganm tarafından İslâm topraklarına katıldı. Bu yöre, İslâm hâkimiyeti döneminde yaklaşık günümüzdeki Güneydoğu Anadolu bölgesine tekabül eden el-Cezîre vilâyetinin ayrıldığı üç âmillikten Diyarbekir âmilliğinin sınırları içinde bulunuyordu. 433’te (1042) buraya yönelik Türkmen akınları başladı. 472’de (1079-80) Mervânîler’in elinde olan bu topraklar Sultan Melikşah tarafından 478’de (1085) Büyük Selçuklu Devleti’nin sınırları içine alındı. Ardından sırasıyla Suriye Selçukluları, İnaloğulları, Hısnıkeyfâ Artukluları ve Eyyûbîler yöreye hâkim oldu. 1240 yılında Anadolu Selçukluları’na geçen yöre İlhanlılar’ın ve onların halefi durumundaki Celâyirliler’in hâkimiyetinde kaldıktan sonra Timur istilâsına uğradı. 866’ya (1462) doğru Akkoyunlular’ın, XVI. yüzyılın başlarında Safevîler’in eline geçti. Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran seferinin ardından (920/1514) çevredeki başka yerlerle birlikte Osmanlı topraklarına katıldı.

Osmanlı idarî teşkilâtında bu topraklar Diyarbekir eyaletine bağlı Siirt sancağının sınırları içinde yer alıyordu. Tanzimat’tan sonra eyalet sisteminden vilâyet sistemine geçilince Şırnak’ın bulunduğu topraklar yine Diyarbekir vilâyetinin Siirt sancağı içinde kaldı. 1884’te Siirt sancağı Bitlis vilâyetine bağlanınca Şırnak da Bitlis vilâyetinin Siirt sancağının Eruh kazası içinde yer aldı. Cuinet’e göre aynı kaza içindeki Dergül’e göre (günümüzde Şırnak merkez ilçede Kumçatı köyü, 1990 yılında 2223 nüfus) çok daha önemsiz bir durumda olan Şırnak köyü Cumhuriyet dönemine gelmeden Eruh’tan ayrılarak Siirt iline bağlı bir kaza merkezi olmuştu (1925-1926 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnâmesi, s. 641). Cumhuriyet’in ilk nüfus sayımında köy boyutlarındaki bu kaza merkezinin nüfusu 3000’i bulmuyordu (2962). 1930 yılında belediye teşkilâtına kavuşan Şırnak’ın nüfusu 1935’te 3594’e ulaştı, 1940’ta 5000’i geçti (5033). O tarihlerde üç mahalleden meydana gelen (Cumhuriyet, Gazipaşa ve İsmetpaşa mahalleleri) Şırnak’ın nüfusu daha sonra 5000’in altına düştü ve birkaç sayım döneminde bu sayının altında kaldı (1940’ta 3730, 1950’de 3204, 1955’te 3278, 1960’ta 4058, 1965’te 4936). Bu sıralarda merkezî mahalle durumunda olan Cumhuriyet mahallesindeki iş hanı çevresinde küçük bir alana yayılıyordu. 1970 yılından sonra nüfusu yeniden artmaya başlayan Şırnak (1970’te 7025) 1975’te 10.000 nüfusu aştı (10.587 nüfus). 1980’de 10.997, 1985’te 12.141 nüfusa erişti. 1990 yılında çıkarılan 3647 sayılı kanunla il merkezi haline gelen Şırnak şehrinin aynı yıl yapılan nüfus sayımına göre nüfusu 25.000’i aştı (25.059), 2000 yılında 50.000’i geçti (52.743) ve 2007 sayımında 54.302 nüfusa ulaştı. Bu nüfus eğim şartlarının el verdiği ölçüde genişleyen ve günümüzde sayısı onu aşan mahallelerde yaşamaktadır. Şehrin en canlı iş merkezi Atatürk caddesi, Siirt caddesi ve Cizre caddesinin arasında kalan üçgen biçimli alanda faaliyetini sürdürmektedir. Şehir, kuzeybatıya doğru yüksek kesimlerinde bulunan Şehrinur mahallesinde 1500 m. rakımına yaklaşmakta (1480 m.), 2000 yılından sonra yapılan yeni inşaatlar ise 1200 metrenin de (1180) altına düşmektedir.

Şırnak şehri çevresinin ürünlerinden olan kıl, tiftik, yün, peynir ve tereyağı ticaretinin yapıldığı, küçük ölçekte bir tarımsal ve hayvansal ticaret merkezi durumundadır. Ayrıca yakınındaki yataklardan çıkarılan termik enerji kaynağı ve yakıt olarak kullanılan asfaltitlerden elde edilen gelir şehrin ekonomisine canlılık getirir. Şehirde önemli sanayi kuruluşu yoktur. Yalnız eskiden beri çevreye özgü bir keçi olan renkli tiftik keçilerinin tüylerini de kullanarak dokunan Şırnak şalı ve bundan yapılan, mahallî ağızda “şal-şapik” denilen erkek giysileri üretimi bir gelenek halinde devam etmektedir. Şırnak yeni bir yerleşme yeri olduğundan burada tarihî eser de bulunmamaktadır. Şehrin camilerine verilen isimler (Ulucami, Geylânî Camii gibi) bu bakımdan yanıltıcı olmaktadır.

Şırnak şehrinin merkez olduğu Şırnak ili güneyden Suriye ve Irak ile, öteki yönlerden Mardin, Siirt, Van ve Hakkâri illeri ile kuşatılmıştır. Merkez ilçeden başka Beytüşşebap, Cizre, Güçlükonak, İdil, Silopi ve Uludere adlı altı ilçeye ayrılmıştır. 7152 km2 genişliğindeki Şırnak ilinin sınırları içinde 2007 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre 416.001 kişi yaşıyordu. Nüfus yoğunluğu ise 58 idi. Diyanet İşleri Başkanlığı’na ait 2007 yılı istatistiklerine göre Şırnak’ta il ve ilçe merkezlerinde 206, bucak ve köylerde 208 olmak üzere toplam 414 cami mevcuttur. İl merkezindeki cami sayısı 24’tür.


BİBLİYOGRAFYA

1925-1926 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnâmesi, İstanbul 1926, s. 641.

Emîr Bedirhan, Hâsilâtî (nşr. Lutfî), [baskı yeri ve tarihi yok] (Matbaa-i İçtihat), s. 7.

, II, 612.

Ali Sevim, “Diyarbekir Bölgesinin Büyük Selçuklu İmparatorluğuna Katılması”, Atatürk Konferansları V: 1971-1972, Ankara 1975, s. 299-307.

Bayram Kodaman, Sultan II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası, Ankara 1987, s. 29.

Abdülkerim Özaydın, Sultan Muhammed Tapar Devri Selçuklu Tarihi (498-511/1105-1118), Ankara 1990, s. 60, 68.

Bekir Sami Seçkin, Başlangıçtan Günümüze Siirt Tarihi, İstanbul 2005, s. 155-156.

Metin Tuncel, “Geçmişten Günümüze Siirt Şehri”, Uluslararası Siirt Sempozyumu, İzmir 2007, s. 27, 28, 29.

“Şırnak”, Türkiye’de Beldeler, sy. 57, İstanbul 1985, s. 108-112.

M. Streck, “Buhtan”, , II, 773-774.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2010 yılında İstanbul’da basılan 39. cildinde, 109-111 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER