https://islamansiklopedisi.org.tr/trablussam-eyaleti
Osmanlı hâkimiyetine girdikten sonra Yavuz Sultan Selim Trablusşam’ı bir sancak haline getirip idaresini İskender Paşa oğlu Mustafa Bey’e verdi ve Şam beylerbeyiliğine bağladı. XVI. yüzyılda Şam beylerbeyinin Dürzîler ve bedevîlerin ayaklanmalarını bastıramaması ve asayişi sağlayamaması üzerine Trablusşam ve etrafındaki bölge 987’de (1579) müstakil beylerbeyilik yapıldı. Ancak bu idarî düzenlemeye rağmen karışıklıklar yer yer sürdü. Diğer eyaletlerde olduğu gibi Trablusşam’da da mahallî güçler sivrilmeye başlayınca Osmanlılar istikrarın temini için bunları kontrol altında tutmaya çalıştılar. Bunlardan Âl Assâf, Arap menşeli bir aile idi ve Trablus bölgelerine hâkimdi. Ailenin Osmanlı Devleti ile ilişkilerinde her zaman problem yaşanıyordu, çünkü bunlar çok defa malî yükümlülüklerini vaktinde yerine getirmiyorlardı.
Âl Sîfe (Seyifoğulları) ailesi Maraş Türkmenleri’ndendi ve bu aileden Yûsuf b. Sîfe (Seyfoğlu Yûsuf Paşa) öne çıkmıştı. Yûsuf Paşa bölgede uzun süre valilik yaptı, bir ara bağımsız hareket ettiyse de daha sonra Osmanlılar ile anlaştı ve ölümüne kadar (1625) idaresini sürdürdü. Onun ardından ailenin bölgedeki nüfuzu azalmadı. İki oğlu Ali ve Assâf, kabileleri hükümleri altına aldılar, Osmanlı Devleti’ne karşı isyana kalkıştılar ve kendilerinden istenen vergileri ödemeyi reddettiler. Trablusşam valiliğine getirilen Şâhin Paşa, Seyfoğulları’nın cezalandırılmasıyla görevlendirildi. Şâhin Paşa, Trablus’a ulaştığında önce gönüllerini alarak itaat etmelerini sağlamak istediyse de Seyfoğulları bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Şâhin Paşa, Assâf’ı katletti, Trablus içinde ve dışındaki Seyfoğulları’nı destekleyenleri tasfiye etmeyi başardı (1048/1638).
Trablus’ta bunlardan başka Âl Serhân (Serhanoğulları) ailesi de nüfuz kazanmıştı. Trablusşam yakınlarındaki yüksek dağlık bölgelerde yaşayan aşiretlerden oluşan bu grup Şiî temayüllü idi ve Sayda ile Beyrut’ta hüküm süren Ma‘noğulları ile iyi ilişkileri vardı. XVII. yüzyılın sonlarında Serhanoğulları’nın gücü çok arttı. Serhanoğlu Hüseyin bölgenin büyük bir kısmına hâkim olmaya başladı, devlet gelirlerini ele geçirdi. Osmanlı Devleti bu bölgeleri onlara iltizam yoluyla vermişti. Fakat Serhanoğulları topladıkları vergileri devlet hazinesine göndermediler; Trablus’taki diğer bölge hâkimleri üzerinde de otorite kurdular. Hâkimiyet alanlarını Cübeyl, Betrûn, Kora, Zâviye, Akār, Hısnülekrâd, Hermel ve Zanniye’ye yaydılar. Trablusşam’a vali tayin edilen Sürmeli Ali Paşa (1103/1692) Serhanoğulları’na karşı harekete geçerek onları bertaraf etti ve Trablus eyaletine bağlı bütün bölgelerde yeniden kontrolü sağladı.
Tarih boyunca Osmanlı Devleti’nin Trablusşam eyaletinin tamamında valiler aracılığıyla sağladığı emniyet bu yoldan geçen hac kafilelerinin güvenliği için büyük önem arzediyordu. Dolayısıyla Trablusşam valileri zaman zaman hac emirliği görevini de üstlendiler. Eyalet XIX. yüzyılın ilk yarısında Mehmed Ali Paşa’nın nüfuzu altına girdi. 16 Haziran 1832’de Şam, İbrâhim Paşa tarafından işgal edilince Trablusşam Valisi Halebî Mehmed Paşa’ya Mehmed Ali Paşa’nın ordusuna karşı savaşma tâlimatı verildi. Ancak Humus yakınlarında yapılan savaşta (8 Temmuz 1832) Mehmed Paşa büyük yenilgiye uğradı. Daha sonra burada yeniden Osmanlı kontrolü sağlandı. 1918’de Fransız işgaliyle bu bölgeler Osmanlılar’ın elinden çıktı.
Osmanlı idaresi altına girdikten sonra Trablusşam sancağı 1537’de yirmi sekiz nahiyeden (Kora, Enfe, Cübeyl, Betrûn, Fütûh Benî Rihâl, Müneytıra, Zanniye, Arkā, Menâsıf, Sâfitâ, Bişrî, Akār, Zâviye, Hısnülekrâd, Mîâd, Tartûs [Antartus], Havâbî, Kadmûs, Uleyka, Müneyka, Kehf, Kuley‘a, Merkab, Blatnis, Sahyûn, Berziye, Lazkiye, Vâdîkandîl) oluşmaktaydı. 1579’da eyalet oluşturulduğunda buraya dört livâ bağlanmıştı (Trablusşam, Cibille/Cebele, Humus, Hama); ardından bunlara Halep eyaletinden ayrılan Silmiye/Selemiye livâsı eklendiyse de XVII. yüzyılın ikinci yarısında tekrar Halep’e nakledildi. Trablusşam XVIII. yüzyıla kadar idarî durumunu korudu. XVIII. yüzyılda Cebele livâsı Halep eyaletine bağlandı. Selemiye livâsı da mahallî olarak Deyrürahbe ile birleştirildi. 1840’ta Sayda ve Beyrut’un ilâvesiyle oluşturulan Akkâ eyaletine dahil edilen Trablusşam 1864 Vilâyet Nizamnâmesi’ne göre Suriye vilâyetine tâbi bir sancaktı. 1869’da mutasarrıflık oldu. XIX. yüzyılın sonlarında burası Beyrut’a bağlı bir sancak konumuna getirildi. Trablusşam sancağı XVI. yüzyılda iki kasaba, 437 köy, 785 mezraadan meydana geliyordu. Ayrıca burada on üç göçebe grubu kaydedilmişti. Bunlar arasında Türkmen oymakları da vardı (Bayındır, Salur/Selluriye, Avşar). Salur ve Çoğun oymakları Trablusşam dağlarında yaylamakta, kışın Tedmür’e inmekteydi. Bu Türkmen kabilelerinin ekserisi Hısnülekrâd nahiyesinde toplanmıştı; Çoğunlular ise Lazkiye nahiyesindeydi.
BİBLİYOGRAFYA
BA, KK, nr. 266, s. 66-67; nr. 523, s. 44; nr. 3820.
BA, Bâb-ı Âsafî Ruus Kalemi, Defter, nr. 1551, s. 24-26; nr. 1572, s. 14, 15.
BA, TD, nr. 372, s. 608, 626-633.
BA, MD, nr. 3, s. 213, hk. 593-594; nr. 38, s. 146, hk. 293; nr. 44, s. 152, hk. 302.
Koca Sinan Paşa’nın Telhisleri (haz. Halil Sahillioğlu), İstanbul 2004, s. 167 (nr. 127); s. 233 (nr. 191); s. 238 (nr. 199).
Selânikî, Târih (İpşirli), I, 235.
Naîmâ, Târih, II, 5; III, 334-336.
Râşid, Târih, II, 194-195, 523.
Anonim Osmanlı Tarihi: 1099-1116/1688-1704 (haz. Abdülkadir Özcan), Ankara 2000, s. 105-107.
Fazila Akbal, “1831 Tarihinde Osmanlı İmparatorluğu’ndaki İdari Taksimat ve Nüfus”, TTK Belleten, XV/60 (1951), s. 624.