https://islamansiklopedisi.org.tr/vuheyb-b-halid
107 (725) yılında Basra’da doğdu. Bâhile kabilesinin mevâlîsindendir. Ebû Bekir ve Ebû Gıtbe künyeleri ile anılsa da bu künyeleri niçin aldığı ve ailesi hususunda bilgi bulunmamaktadır.
Erken yaşta Hicaz’a giderek Mekke ve Medine’deki âlimlerden istifade etti. Abdullah b. Tâvûs (ö. 132/750), Abdullah b. Osman b. Huseym el-Mekkî (ö. 132/750), Mûsâ b. Ukbe, Süheyl b. Ebû Sâlih, Sâlih b. Muhammed b. Zâide ve Amr b. Yahyâ el-Medenî gibi isimler başlıca Hicazlı hocalarıdır. Basra’daki en önemli hocaları ise Eyyûb es-Sahtiyânî ve Hâlid el-Hazzâ’dır.
Vüheyb’in öğrencileri arasında Abdurrahman b. Mehdî, Yahyâ b. Saîd el-Kattân, Behz b. Esed, Yahyâ b. Âdem, Abdüssamed b. Abdülvâris (ö. 207/822), Affân b. Müslim, Müslim b. İbrâhim (ö. 222/837), Tebûzekî, İbn Âişe (ö. 228/843), Süleyman b. Harb (ö. 224/839), Abbas b. Velîd (ö. 269/883) gibi muhaddisler öne çıkar.
Hicaz bölgesinin ilmî birikimini Basra’ya taşıyan önemli isimlerden biri olan Vüheyb, Basra’da Eyyûb es-Sahtiyânî’nin halkasında yer almış ve onun rivayetleri konusunda güvenilir kabul edilmiştir. Bazı rivayetler onun daha Mekke’ye gitmeden Eyyûb’den ders aldığını ve bunu bir referans olarak kullandığını göstermektedir. Meselâ bir grup arkadaşıyla birlikte Mekke’de ders almak istedikleri meşhur Tâvûs b. Keysân’ın oğlu Abdullah’la görüşüp kendilerini tanıttıkları zaman Abdullah onların Basralı Kaderiyye mensuplarından olduklarını zannetmiş, ancak Vüheyb ve arkadaşları, “Biz Eyyûb’un öğrencileriyiz” deyince kendisinden onay alabilmişlerdir (Ahmed b. Hanbel, el-ʿİlel, II, 548). Vüheyb’in Eyyûb ile yakın ilişkisini gösteren bir başka rivayette Süfyân es-Sevrî’nin de adı geçer. Sevrî muhtemelen Basra’ya geldiği dönemde Hişâm’ın (büyük ihtimalle Hişâm b. Hassân) rivayetlerini kendisine nakletmesini Vüheyb’den istemiştir. Ancak Vüheyb (Hişâm üzerinden İbn Sîrîn’e ulaşmak isteyen) Sevrî’nin talebini reddetmiş, bunun yerine Eyyûb’un rivayetlerini kendisine aktarabileceğini söylemiştir (Ahmed b. Hanbel, a.g.e., II, 462). Eyyûb’un talebelerine verdiği bazı nasihatlerin Vüheyb tarafından yerine getirilmesi de ikisinin yakınlığına bir başka işarettir. Nitekim o Eyyûb’un tavsiyesi üzerine Süleyman b. Mugīre’den (İbn Sa‘d, VII, 280) ve Abdülmecîd b. Salt es-Sekafî’nin oğlu Abdülvehhâb’dan istifade etmiştir (Ahmed b. Hanbel, Min Kelâmi’l-İmâm, s. 145).
Eyyûb es-Sahtiyânî’nin ders halkasının öne çıkan bazı nitelikleri Vüheyb tarafından devam ettirilmiştir. Meselâ yakın öğrencilerinden Affân b. Müslim’in verdiği bilgiye göre Vüheyb hadisleri hâfızasından yazdırıyordu (İbn Sa‘d, VII, 287). Bu durum İbn Sîrîn ve onun takipçisi olan Eyyûb tarafından sürdürülen “hadisi ezberledikten sonra yazılı metni ortadan kaldırıp hâfızadan nakletme” geleneğini Vüheyb’in de sürdürdüğünü gösterir.
Hadis râvilerinin tenkidiyle (cerh ve ta‘dîl) meşgul olan rical âlimleri Vüheyb b. Hâlid hakkında genellikle olumlu ifadeler kullanmıştır. Talebesi Affân b. Müslim, Yahyâ b. Maîn, İbn Sa‘d, Ahmed b. Hanbel, Ebü’l-Hasan el-İclî ve Ebû Hâtim er-Râzî onu tevsik etmiş, güvenilir bulmuşlardır. İbn Uleyye, Abdülvâris b. Saîd ve Yezîd b. Zürey‘ ile birlikte Basra’nın dört hâfızından birinin Vüheyb olduğunu belirten (İbn Ebû Hâtim, IX, 35) Ebû Hâtim’e göre onun zayıf râvilerden neredeyse hiç rivayeti yoktur.
Vüheyb bir cerh-ta‘dîl bilgini olarak da anılmıştır. Abdurrahman b. Mehdî, İbn Uleyye ve Ebû Hâtim er-Râzî onun bu alandaki bilgisinden söz etmişler, hatta Ebû Hâtim kendisini Şu‘be’den sonra ricali en iyi bilenlerden saymıştır (İbn Ebû Hâtim, IX, 35). Ancak Vüheyb’in bu yönü, muhtemelen ticarî uğraşlarının ilmî faaliyetlerine engel olması ya da erken vefatı sebebiyle rical kaynaklarına yeterince yansımamıştır.
Vüheyb’in Basra hadis halkalarındaki konumunu özellikle kendisiyle akranları arasında yapılan karşılaştırmalardan takip etmek mümkündür. Meselâ Hammâd b. Zeyd, naklettiği hadiste kendisine muhalefet eden kişi Vüheyb olduğunda bunu çok önemsemez, İbn Uleyye’nin muhalefetinden ise çekinirdi (Ahmed b. Hanbel, el-ʿİlel, I, 264). Bu durum Hammâd b. Zeyd’e göre Vüheyb’in İbn Uleyye’den daha alt bir seviyede olduğunu gösterir. İki meşhur öğrencisi Yahyâ b. Saîd el-Kattân ile Abdurrahman b. Mehdî de bu iki âlimin rivayetlerini tercih konusunda anlaşamamışlar; Yahyâ İbn Uleyye’nin, Abdurrahman ise Vüheyb’in rivayetlerini tercih etmiştir (Ahmed b. Hanbel, a.g.e., I, 535). Vüheyb’in Medineliler’den ve başkalarından yaptığı pek çok nakilde Hammâd b. Seleme’ye muhalefet ettiği bilgisi de (İbn Ebû Hâtim, IX, 35) akranlar arası değerlendirmelere örnek verilebilir.
Vüheyb ticaretle de uğraşmıştır. Kendisine izâfe edilen “Kerâbîsî” nisbesi onun pamuklu kumaş ticaretinden geçimini sağladığını göstermektedir. Ancak ticaret yüzünden ilmî faaliyetlerini ihmal ettiği için bazı çağdaşları Vüheyb’i eleştirmişlerdir (Fesevî, II, 78; Hatîb el-Bağdâdî, VII, 210). Muhtemelen aynı gerekçeyle muhaddis akranları arasında çok fazla öne çıkamayan Vüheyb, tesbit edilemeyen bir sebeple bir müddet hapse girmiştir. Hapse atıldıktan hemen sonra gözlerinde meydana gelen bozukluk sebebiyle, öldüğü yıl ihtilâta duçar olmakla da eleştirilmiş, ancak bu eleştiri kabul görmemiştir. Kütüb-i Sitte müelliflerinin tamamı, eserlerinde onun rivayetlerine yer vermişlerdir. Vüheyb, 165’te (781) vefat etmiştir.
BİBLİYOGRAFYA
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, VII, 280, 287.
Yahyâ b. Maîn, et-Târîḫ, III, 564; IV, 247.
Ahmed b. Hanbel, el-ʿİlel (Vasiyyullah), I, 264, 535; II, 462, 548.
a.mlf., Min Kelâmi’l-İmâm Ebî ʿAbdillâh Aḥmed b. Ḥanbel fî ʿileli’l-ḥadîs̱ ve maʿrifeti’r-ricâl (nşr. Subhî Bedrî es-Sâmerrâî), Riyad 1409/1988, s. 145.
Buhârî, et-Târîḫu’l-kebîr, VIII, 177.
Ebü’l-Hasan el-İclî, Maʿrifetü’s̱-s̱iḳāt (nşr. Abdülalîm Abdülazîm el-Bestevî), Kahire, ts. (Matbaatü’l-Medenî), II, 346.
Fesevî, el-Maʿrife ve’t-târîḫ, I, 223; II, 78.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerḥ ve’t-taʿdîl, IX, 34-35.
İbn Hibbân, es̱-S̱iḳāt, VII, 560.
Osman b. Saîd ed-Dârimî, et-Târîḫ (nşr. Ahmed M. Nûr Seyf), Dımaşk, ts. (Dârü’l-Me’mûn li’t-türâs), s. 55, 222.
Hatîb el-Bağdâdî, Târîḫu Medîneti’s-selâm (nşr. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf), Beyrut 1422/2001, VII, 210.
Mizzî, Tehẕîbü’l-Kemâl, XXXI, 164-168.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, VIII, 223-226.
İbn Hacer, Tehẕîbü’t-Tehẕîb, XI, 169-170.