https://islamansiklopedisi.org.tr/adnan
Ensâb âlimleri Araplar’ı Adnânîler ve Kahtânîler olmak üzere iki kola ayırırlar. “Arab-ı mütearribe” veya “Arab-ı müsta‘ribe” denilen Adnânîler’in ceddi Adnân b. Üded’dir. Bütün İslâm kaynakları Adnân’ın Hz. İbrâhim’in oğlu İsmâil’in soyundan geldiği konusunda birleşmekte, ancak hayatı hakkında fazla bilgi vermemektedirler. Onun Hz. İbrâhim’e ve ondan da Hz. Âdem’e kadar uzanan nesebine dair çok farklı rivayetler vardır. Adnân’ın Hz. İsmâil’e kadar uzanan cedlerinin kırk, yirmi veya on beş kişi olduğu ileri sürülmüştür. Atalarının adları ve bunların okunuşları hakkındaki ihtilâflar, bu konudaki bilgilerin yahudi âlimlerinden alınmış ve Arapça’ya çevrilirken değişikliklere uğramış olmasından kaynaklanmaktadır. Bu ihtilâf Hz. Peygamber zamanında da söz konusu olduğu için Resûlullah kendi nesebinin Adnân’a kadar zikredilmesine izin vermiş, ondan sonrasını ise yasaklamıştır. Hz. Peygamber’in yirmi birinci göbekten dedesi olan Adnân’ın babası Üded (أدد), annesi Belhâ bint Ya‘rub’dur (بلهاء بنت يعرب). Bâbil kralı meşhur Buhtunnasr zamanında Mekke’de yaşadığı rivayet edilen Adnân’ın doğum ve ölüm tarihleri bilinmemektedir. Milâttan önce 604-561 yılları arasında yaşamış olan Buhtunnasr, Filistin’de yahudileri yenilgiye uğratıp dağıttıktan sonra Arabistan’ı işgal ve tahrip etmiş, sonra da Mekke’ye saldırmıştı. Adnân kendisine karşı koyduysa da mağlûp olmuş ve Buhtunnasr’ın Bâbil’e dönmesinden sonra ölmüştür. Adnân’ın Nebt ve Amr adında iki kardeşi vardı. Kaynaklarda, üzerinde ihtilâf edilmeyen Mead adlı oğlundan başka Dîs, Dahhâk, Übey, Ud, Ay‘ ve Udeyn (veya Aden) adlarında altı çocuğundan daha bahsedilmektedir.
Adnânîler’in Adnân’dan Hz. Muhammed’e kadar gelen ve bizzat Peygamber tarafından kabul edilmiş olan soy kütüğü ise şöyledir: Adnân - Mead - Nizâr - Mudar - İlyâs - Müdrike - Huzeyme - Kinâne - Nadr - Mâlik - Fihr (Kureyş) - Galib - Lüey - Kâ‘b - Mürre - Kilâb - Kusay - Abdümenâf - Hâşim - Şeybe (Abdülmuttalib) - Abdullah - Muhammed.
Mekke Adnânîler’in ana yurdu kabul edilmektedir. Bu soydan gelen ve Mekke’de yerleşik bir hayat yaşayan Kureyş kabilesi dışındaki diğer Adnânî kabileleri Arabistan’ın Necid, Tihâme ve Hicaz bölgelerinde göçebe veya yarı göçebe olarak yaşıyorlardı. Bazı Adnânî kabilelerinin güneyde Yemen’e, kuzeyde Suriye, Irak ve el-Cezîre’ye yerleşmiş olmaları, kendilerine Hicaz veya Kuzey Arapları denilmesine engel teşkil etmez. Adnân’ın soyundan gelen Araplar’a daha önceleri “Meaddîler” veya “Nizârîler” de deniliyordu. Nitekim Câhiliye devri şiirlerinde, Lebîd’in bir şiiri hariç tutulursa, Adnân adının hemen hemen hiç geçmediği görülür. İslâmiyet’in doğuşuna yakın tarihlerden itibaren ise bunlar “Adnânîler” diye anılmaya başlanmış, bu gelenek İslâmî devirde de devam etmiştir.
BİBLİYOGRAFYA
İbn Hişâm, es-Sîre², I, 2-3.
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, I, 55-59.
İbnü’l-Kelbî, Cemhere (Abdüssettâr), I, 65-73.
Zübeyrî, Nesebü Ḳureyş, s. 3-7.
Müberred, Nesebü ʿAdnân, s. 1.
İbn Kuteybe, el-Maʿârif (Ukkâşe), s. 63-64, 117.
Belâzürî, Ensâb, I, 12 vd.
Taberî, Târîḫ (de Goeje), I, 672-674, 1111-1123.
İbn Düreyd, el-İştiḳāḳ, s. 4-5, 31-32, 43.
Süheylî, er-Ravżü’l-ünüf, I, 65-72.
Kalkaşendî, Nihâyetü’l-ereb, Kahire 1959, s. 23-24, 352-354.
Cevâd Ali, el-Mufaṣṣal, I, 294, 354, 375-385; IV, 467-468.
W. Caskel, “ʿAdnān”, EI2 (İng.), I, 210.