AM‘AK-ı BUHÂRÎ - TDV İslâm Ansiklopedisi

AM‘AK-ı BUHÂRÎ

عمعق بخاري
Müellif: TAHSİN YAZICI
AM‘AK-ı BUHÂRÎ
Müellif: TAHSİN YAZICI
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1989
Erişim Tarihi: 23.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/amak-i-buhari
TAHSİN YAZICI, "AM‘AK-ı BUHÂRÎ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/amak-i-buhari (23.11.2024).
Kopyalama metni

Buhara’da doğdu. Doğum tarihi bilinmemektedir. Ancak 1068-1080 yıllarında hüküm süren Karahanlılar’dan Şemsülmülk Nasr b. İbrâhim’i övdüğüne ve 100 yaşlarında öldüğü rivayet edildiğine göre 1045-1055 yılları arasında doğduğu kabul edilebilir. Arapça, Farsça ve Türkçe’den gelmediği anlaşılan Am‘ak lakabının Arapça “saksağan” anlamına gelen akak kelimesinin bozuk bir şekli olduğunu ileri sürenler bulunduğu gibi bu kelimenin Soğdça asıllı olabileceğini söyleyenler de vardır. Am‘ak doğduğu yerde çok iyi bir tahsil gördü. Özellikle felsefe, matematik, astronomi ve edebî ilimleri öğrenip şöhret kazandıktan sonra Semerkant’a gitti (1068). Burada İlek Hanlar’dan (Karahanlılar) Hızır Han’ın (1080-1081) sarayına intisap ederek büyük itibar gördü ve emîrü’ş-şuarâ unvanını aldı. Aynı sarayda bulunan ve seyyidü’ş-şuarâ unvanını taşıyan şair Reşîdî ile hiç geçinemedikleri rivayet edilir. Nitekim Reşîdî, hükümdara şiirlerinin “tuzsuz” (tatsız) olduğunu söyleyen Am‘ak’ı, “Benim şiirlerim bal ve şeker gibidir, hiçbirine tuz gerekmez; ama seninkiler şalgam ve bakla gibidir, tuzsuz yenmezler” diyerek susturmuştu. Büyük Selçuklu Sultanı Sencer’in de ilgi ve teveccühünü kazanan Am‘ak’ı Sultan Sencer, 1129’da ölen kızı Mah-Melek Hatun adına bir mersiye yazması için Mâverâünnehir’den çağırmış, o da bu davete uyarak istenilen mersiyeyi yazmıştır. Am‘ak sonraları toplumdan uzaklaşıp yalnız yaşamaya başlamış ve hâmisi ile münasebetlerini Hamîdî veya Hamîd adlı oğlu aracılığı ile sağlamış olmalıdır. Bu arada Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ı metheden bir kaside yazdığına göre muhtemelen adı geçen hükümdarla tanışmış ve iltifatına mazhar olmuştur. Nerede öldüğü belli değildir.

Am‘ak’ın şiirlerinden günümüze ancak bazı parçalar gelebilmiştir. Nitekim 7000 beyit olduğu tahmin edilen divanından az sayıda kaside kalmıştır. Ayrıca tezkirelerde ve bazı şiir mecmualarında kendisine birkaç da rubâî atfedilir. Tebriz’de basılan (1307 hş./1928) divanı, başkalarının şiirleri de ona mal edildiği için pek güvenilir değildir. Saîd-i Nefîsî topladığı 806 beyti Dîvân-ı ʿAmʿaḳ-ı Buḫârî adıyla yayımlamıştır (Tahran 1339 hş./1960). Bazılarına göre bunlardan sadece 614’ü ona aittir. Bu neşir ayrıca kasidelerde övülen kişiler ve diğer konularla ilgili açıklamaları da ihtiva eder. Am‘ak’ın aruzun iki ayrı bahriyle okunabilen bir Yûsuf u Züleyḫâ mesnevisi nazmettiği söyleniyorsa da bu eserinden günümüze hiçbir şey kalmamıştır. Mevcut kasidelerinde övülen kişiler arasında Şemsülmülk Nasr b. Tamgaç Han, İbrâhim b. Nasr, Hızır Han b. İbrâhim, Ahmed Han b. Hızır Han, Mahmud Han b. Şemsülmülk Nasr, Rükneddin Ebü’l-Muzaffer Tamgaç Han Mes‘ûd b. Hasan, Kadir Han Cebrâil b. Ömer b. Ahmed, Arslan Han Muhammed b. Süleyman, Ebü’l-Meâlî Hasan Tekin Kılıç Tamgaç b. Ali b. Dâvûd ve Sultan Sencer’in kız kardeşinin oğlu Rükneddin Mahmûd b. Muhammed b. Süleyman gibi hükümdar ve devlet adamlarının adları geçmektedir. Karahanlı hükümdarları nezdinde büyük bir itibarı olduğundan öteki saray şairlerinin ona saygı göstermeleri ve hizmet etmeleri mecburiyeti vardı.

Am‘ak, edebî sanatlardan özellikle teşbih sanatındaki maharetiyle tanınmıştır. Nitekim Enverî onu “üstâd-ı sühan” olarak anar. Edebî sanatlara dair bazı eserlerde onun teşbihle ilgili beyitleri örnek (şahit) olarak kaydedilmiştir. Şiirinin diğer bir özelliği de kasidelerinde asıl konuya girmeden önce uzun ve özentili bir giriş yapmasıdır.


BİBLİYOGRAFYA

Am‘ak-ı Buhârî, Dîvân (nşr. Saîd-i Nefîsî), Tahran 1339 hş.

Nizâmî-i Arûzî, Çehâr Maḳāle (nşr. Muhammed Muîn), Tahran 1333 hş., s. 44, 73, 74.

Reşîdüddin Vatvât, Ḥadâʾiḳu’s-siḥr fî deḳāʾiḳı’ş-şiʿr (nşr. Abbas İkbâl-i Âştiyânî), Tahran 1362 hş., s. 44-45.

, s. 378-384.

Şems-i Kays, el-Muʿcem fî meʿâyîri eşʿâri’l-ʿAcem (nşr. Muhammed Kazvînî – Müderris-i Razavî), Tahran 1338 hş., s. 351, 381.

Câmî, Bahâristân, Duşanbe 1972, s. 107.

, s. 64-67.

Emîn-i Ahmed-i Râzî, Heft İḳlîm (nşr. Cevâd Fâzıl), Tahran 1340 hş., III, 409-420.

Rızâ Kulı Han Hidâyet, Mecmaʿu’l-fuṣaḥâʾ (nşr. Müzâhir Musaffâ), Tahran 1336 hş., I, 345-350.

, II, 48 vd.

, III, 2551, nr. 24876-24879.

, II, 298, 303, 335, 336.

, s. 199 vd.

, II, 535-547.

, II, 869.

a.mlf., Supplement, s. 105.

J. T. P. de Bruijn, “ʿAmʿaḳ”, , s. 64-65.

J. Matīnī, “ʿAmʿaq”, , I, 924.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1989 yılında İstanbul’da basılan 2. cildinde, 555 numaralı sayfada yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER