https://islamansiklopedisi.org.tr/amid--gorev
Sözlükte direkle destek vermek, karar vermek ve kastetmek gibi mânalara gelen عمد kelimesinden türeyen عميد âşık, bir kavmin efendisi ve reisi demektir. Günümüzde ise dekan ve tuğgeneral anlamında kullanılmaktadır.
Bu memuriyet ilk defa Sâmânî devlet teşkilâtında görülmektedir. Sâmânîler’in devlet daireleri içinde Dîvânü’r-resâil yahut Dîvân-ı İnşâ ile aynı vazifeyi gören Amîdü’l-mülk divanının başkanına hâce amîd denilmekteydi. Terimin aynı mânada kullanılışına Gazneliler devrinde de rastlanmaktadır. Gazneli Sultan Mahmud (998-1030) ve Sultan Mesud (1030-1041) dönemlerinde Dîvân-ı Risâlet’in reisi hâce amîd unvanını taşıyor, Selçuklular devrinde de muhtemelen Tuğra Divanı’nın reisine bu unvan veriliyordu. Sultan Muhammed Tapar zamanında (1105-1118) bu divanın başında bulunan kişiden Emîr Amîd olarak bahsedilmektedir (Bündârî, s. 109-112). Abbâsî Halifesi Kāim-Biemrillâh devrinde (1031-1075) on altı yıl kâtiplik yapmış olan Ebû Tâlib b. Eyyûb ile Zimâm Divanı’na tayin edilen Ebü’l-Kāsım b. Fahrüddevle b. Cehîr’e amîdü’r-rüesâ lakap ve unvanı verilmişti. Bu tabir Büveyhîler’de daha çok askerî bir mahiyet arzetmekteydi ve ordu kumandanlarına amîdülcüyûş denilirdi. Bununla beraber 1002 yılında hükümdarın vekili sıfatıyla Bağdat valiliğine tayin edilen Ebû Ali b. Üstâd Hürmüz’ün de amîdülcüyûş unvanıyla anıldığı görülmektedir.
Gazneliler’de Rey ve Cibâl gibi büyük vilâyetlerin idarî ve malî teşkilâtının başında geniş yetkilere sahip amîd unvanlı bir memur bulunmaktaydı. Bu sivil memurun yanında eyalet ordusunun kumandanı olarak genellikle bir Türk emîr yer alırdı. Selçuklular’ın Horasan’a yerleştikleri sırada bu eyaletin Gazneli amîdi Ebû Sehl Ahmed b. Hasan adında bir kişi idi. Sultan Mesud devrinde devlet kurmak için harekete geçen Selçuklular’la mücadele eden Gazneli orduları için amîd ve ordu kumandanlarının iş birliği yapma mecburiyeti vardı. Selçuklular’a karşı sefer yapan orduların ücretleri Horasan amîdi tarafından ödendiği gibi Sultan Mesud, Amîd Sûrî’ye Gazneli askerlerini teçhiz etmesini de emretmişti. Gazneli Devleti’nde amîdlik müessesesinin daha sonraki devirlerde de devam ettiği görülmektedir. Sultan III. Mesud zamanında (1099-1115) devlet ileri gelenlerinden Merdan Şah ile Vezir Ali hâce amîd unvanıyla anılıyordu.
Büyük Selçuklu Devleti’nde Tuğrul Bey zamanından beri mevcut olan amîdin çeşitli görevleri vardı. Eyaletlerin başında bir çeşit vali olarak görev yapan amîd sivil idarenin en büyük memuru idi. Bazı önemli eyaletlerin amîdleri divan başkanları ile aynı seviyedeydi. Hatta Nizâmülmülk, ileri gelen devlet adamlarından bahsederken sırasıyla vezir, büyük divan üyeleri, ordu kumandanları ve amîdi sayar ki bu husus onların devlet kademesindeki yerini göstermesi bakımından önemlidir. Kaynaklarda doğrudan Selçuklu Devleti’ne bağlı olan Irak, Horasan, Hârizm, Bağdat, Hemedan, Belh, Urfa, Diyarbekir, Merv ve Meyyâfârikīn amîdlerinden bahsedilmektedir. Amîd, bulunduğu eyalet veya şehirde siyasî, idarî, askerî ve malî konular başta olmak üzere hemen her meseleyle ilgilenirdi. Gerektiğinde ordu teşkil ve teçhizi, birliklerin bir şehre yerleştirilmesi, bir şehrin korunması ve seferin bizzat yönetimiyle ilgili bütün askerî konular, hil‘atlerin yapımı, hac yollarında emniyetin sağlanması, terekenin dağıtılması ve zaman zaman Dîvân-ı Mezâlim’e başkanlık etmek amîdin görevleri arasına giriyordu. Nitekim bir ordunun başında Arslan el-Besâsîrî’ye karşı savaşan Amîdü’l-Irâk Ebû Nasr Ahmed b. Ali esir düşmüş ve öldürülmüştü (1058). Sultan Tuğrul Bey onun yerine Ebü’l-Feth Muzaffer b. Hüseyin’i tayin etti. Ancak Muzaffer b. Hüseyin hazineye taahhüt ettiği parayı tam olarak ödeyemediği için daha sonra yerine Ebû Ahmed b. Abdülvâhid adında bir başkası görevlendirildi (1061). Tuğrul Bey’in ölümü (1063) ve Alparslan’ın tahta geçmesinden sonra, Alparslan’ın hükümdarlığına ait formalitelerin tamamlanması için amîd unvanı taşıyan Ebü’l-Hasan adlı bir devlet adamı elçilik göreviyle Bağdat’a gelmişti (9 Cemâziyelevvel 456 / 29 Nisan 1064). Onun ardından Irak amîdliğine Reîsü’l-Irâkeyn Ebû Ahmed en-Nihâvendî tayin edildi. Daha sonra Ebü’l-Abbas ile Ebû Saîd Kāinî Bağdat amîdi olarak görev yaptılar. Sultan Melikşah ve halefleri zamanında şahnelik müessesesinin önem kazanmasıyla amîdler daha çok malî meselelerle uğraşmaya başladılar.
Cengiz Han’ın, Semerkant’ı zaptettikten sonra bu şehre ait 20.000 dinarlık verginin tahsili için Hârizmşah Muhammed’in (1200-1220) ileri gelen devlet adamlarından Emîr Amîd-i Büzürg unvanlı birini görevlendirmesinden, Hârizmşahlar’da da bu unvanın kullanıldığı anlaşılıyor. Yine Hârizmşahlar Devleti’nin ileri gelenlerinden Otrar’da vezir nâibliği yapmış olan Bedreddin adlı kişi de amîd unvanını taşıyordu.
Amîdülmülk, amîdüddin ve amîdüddevle gibi lakaplar önceleri devletin büyük memurlarına verilirken daha sonra ikinci derecede görevliler için de kullanılmaya başladı. Bu yüzden lakapların suistimal edilmesine karşı çıkan Nizâmülmülk vezir, tuğraî, müstevfî, ârız ve amîd-i Hârizm’den başka hiç kimsenin bu lakapları almaması gerektiğini söyler. Bazı kişiler ise görevlerinden ayrıldıktan sonra da amîd lakabıyla anılmaya devam etmişlerdir.
BİBLİYOGRAFYA
Nizâmülmülk, Siyâsetnâme (Köymen), s. 192, 203, 204.
Muhammed b. Hüseyin el-Beyhakī, Târîḫ (nşr. Kāsım Ganî – Ali Ekber Feyyâz), Tahran 1324 hş., s. 390, 595.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, bk. İndeks.
Bündârî, Zübdetü’n-Nusra (Burslan), s. 9, 33, 109-112.
Cüveynî, Târîḫ-i Cihângüşâ, I, 196.
Ahbârü’d-devleti’s-Selcûkıyye (Lugal), s. 4.
Hasan-ı Enverî, Iṣṭılâḥât-ı Dîvânî: Devre-yi Ġaznevî ve Selcûḳī, Tahran 2535 şş., s. 256-257.
İbrahim Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, Ankara 1956, s. 268, 277.
C. E. Bosworth, The Ghaznavids: Their Empire in Afghanistan and Eastern Iran: 994-1040, Edinburgh 1963, s. 84-85, 124.
a.mlf., The Later Ghaznavids: Splendour and Decay: The Dynasty in Afghanistan and Northern India, 1040-1186, Edinburgh 1977, s. 73-74.
Mafizullah Kabir, The Buwayhid Dynasty of Baghdad, Calcutta 1964, s. 84-88, 93, 122-123, 126, 129, 138, 140, 155, 208, 212.
Uzunçarşılı, Medhal, s. 42.
Barthold, Türkistan, s. 292-293.
Mehmet Altay Köymen, Alp Arslan ve Zamanı, Ankara 1983, II, 175-199.
M. Fuad Köprülü, “Amîd”, İA, I, 399-400.
Cl. Cahen, “ʿAmīd”, EI2 (İng.), I, 434.