https://islamansiklopedisi.org.tr/antere
Babası Necid’de oturan Abs kabilesi ileri gelenlerinden Şeddâd (veya Amr), annesi ise Zebîbe adlı Habeşli bir câriyedir. Şeddâd’ın onun dedesi veya amcası olduğu da söylenmektedir. Alt dudağı yarık olduğundan “Anteretü’l-felhâ” diye de anılan bu melez şair, annesi câriye olduğu için, zamanının anlayışına göre köle sayılmakta, bu sebeple de küçük yaştan beri sevdiği amcasının kızı Able ile evlenmesi uygun görülmemekteydi. Antere kölelikten kurtulup sevgilisine kavuşmak için bazı başarılar göstermek zorunda kalmıştı. Nitekim belli bir dönemden sonra güzel şiirler söylemeye ve ata çok iyi binmeye başlayan Antere’ye, Abs kabilesinin bazı Arap kabilelerinin hücumuna uğrayıp yağmalanması ve bu arada sevgilisi Able’nin de kaçırılması, cesaretini ispat etmek için iyi bir vesile oldu. Antere düşmanın üzerine atılıp kahramanca çarpıştı ve gasbedilen her şeyi geri aldı. Bu başarısından dolayı kabilesi onu hürriyetine kavuşturdu. Gösterdiği yiğitliğe rağmen yine de ona sevgilisini vermediklerine veya birçok güçlüğe katlandıktan sonra Able ile evlendiğine dair farklı rivayetler vardır.
Câhiliye devrinde melez olmaları sebebiyle kendilerine “Ağribetü’l-Arab” (Arap kargaları) denilen ve kahramanlıklarıyla ün salan üç siyah köleden biri olan Antere, Abs kabilesinin hem şairi, hem de cesur, atılgan, güzel huylu, hoşsohbet, zulme boyun eğmeyen savaşçısı olarak tanınmıştır. Benî Abs ile Benî Zübyân arasında cereyan eden Dâhis ve Gabrâ Savaşı’nda büyük kahramanlıklar göstermiş, meşhur muallakasını da bu savaştan sonra söylemiştir. Muallakasını, annesinin siyahlığı ile alay eden ve kendisinin şiir söylemeyi bilmediğini iddia eden birine karşı şairliğini ispat etmek maksadıyla inşad ettiği de rivayet edilmektedir. Bu yiğit şair, ilerlemiş yaşına rağmen kendi kabilesi ile Tay kabilesi arasında çıkan bir savaşa katılmış ve savaş sırasında öldürülmüştür (m. 614 [?]).
Baştan sona gazel ve hamâsî beyitlerden meydana gelmiş olan muallakası kâmil bahrindedir. Güzelliği sebebiyle “el-Müzehhebe” diye de şöhret kazanmıştır. Muallakasının ilk yarısında aşk ve sevda hâtıralarını, ikinci yarısında ise cesaretini, kahramanlığını, cömertliğini ve iffetini dile getirmiştir. Seksen altı beyit kadar olan ve birçok kişi tarafından şerhedilen muallakasının diğer muallakalarla birlikte çeşitli zamanlarda şerhli ve şerhsiz neşirleri yapılmıştır. Muallakanın tamamına yakın bir kısmı, Bağdatlı Mehmed Fehmî’nin Târîh-i Edebiyyât-ı Arabiyye adlı eserinde (s. 795-822) Türkçe tercüme ve açıklamalarıyla birlikte yer almaktadır. Şerefettin Yaltkaya tarafından diğer muallakalarla birlikte Türkçe’ye çevrilerek yayımlanmıştır (Yedi Askı, İstanbul 1943). Muallakanın çeşitli Batı dillerine tam veya kısmî tercümeleri de yapılmıştır (bk. Sezgin, GAS, II, 48-49). Ayrıca Habeşî Seyyid Nasr, muallaka üzerinde müstakil bir çalışma yapmıştır (Muʿallaḳatü ʿAntere, dirâse fi’n-nesîci’l-luġavî, Kahire 1985).
Antere’ye isnat edilen ve A‘lem eş-Şentemerî’nin rivayeti, Batalyevsî’nin bazı ilâveleriyle son şeklini alan bir divan günümüze kadar gelmiştir. Ancak buradaki şiirlerin bir kısmının mevsukıyetinden şüphe edilmiştir (bk. Mehmed Fehmi, s. 802; EI2 [Fr.], I, 537). Antere’nin divanı gerek müstakil olarak gerekse şerhleriyle birlikte muhtelif tarihlerde yayımlanmıştır (nşr. İskender Ağa, Beyrut 1864; nşr. Muhammed el-İnânî, Kahire 1315, 1329; Beyrut 1958). Ayrıca Abdülmün‘im Şelebî ile İbrâhim el-Ebyârî de bu divanı neşretmişlerdir (Kahire 1947). Muhammed Saîd Mevlevî ise eserin altı nüshasına dayanarak tenkitli neşrini yapmıştır (Beyrut 1970). Divandan yapılan seçmeler başka dillere de tercüme edilmiştir.
Antere’nin efsanevî kahramanlıkları daha sonra, genel olarak Antere kıssası adı ile anılan bir destanın meydana gelmesine sebep olmuştur. Hayatı hakkında çeşitli monografiler kaleme alınan Antere’nin kahramanlıkları muhtelif tiyatro ve sinema eserlerine de konu olmuştur.
BİBLİYOGRAFYA
İmruülkays v.dğr., Yedi Askı: el-Muʿallaḳātü’s-sebʿa (nşr. ve trc. Şerefeddin Yaltkaya), İstanbul 1943, s. 99-112.
İbn Kuteybe, eş-Şiʿr ve’ş-şuʿarâʾ, I, 171-175.
Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî, Kahire 1927, VIII, 237-246.
Cumahî, Fuḥûlü’ş-şuʿarâʾ, s. 128 vd.
Âmidî, el-Müʾtelif, s. 99, 151-152.
Zevzenî, Şerḥu’l-Muʿallaḳāt, Kahire 1952, s. 162.
Hatîb et-Tebrîzî, Şerḥu’l-ḳaṣâʾidi’l-ʿaşr (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1384/1964, s. 18-21.
Merzübânî, Muʿcemü’ş-şuʿarâʾ (nşr. F. Krenkow), Kahire 1354, s. 246.
Abdülkādir el-Bağdâdî, Ḫizânetü’l-edeb, I, 128-129.
L. Şeyho, Şuʿarâʾü’n-Naṣrâniyye, Beyrut 1890, s. 794-882.
Mustafa el-Galâyînî, Ricâlü’l-Muʿallaḳāti’l-ʿaşr, Beyrut 1331/1913, s. 208-225.
Bağdatlı Mehmed Fehmî, Târîh-i Edebiyyât-ı Arabiyye, İstanbul 1337/1919, s. 795-822.
Serkîs, Muʿcem, I, 1227-1229; II, 1387-88.
Brockelmann, GAL, I, 13, 22; Suppl., I, 45.
a.mlf., “Antere”, İA, I, 463.
Sezgin, GAS, II, 48-49, 113-115.
Şevkī Dayf, Târîḫu’l-edeb, I, 369-374.
Abdülvehhâb es-Sâbûnî, Şuʿarâʾ ve devâvîn, Beyrut 1978, s. 38-40.
Afîf Abdurrahman, Muʿcemü’ş-şuʿarâʾi’l-Câhiliyyîn ve’l-muḫaḍramîn, Riyad 1403/1983, s. 258-259.
Ömer Ferruh, Târîḫu’l-edeb, I, 207-212.
Blachère, Târîḫu’l-edeb, s. 302-303.
a.mlf., “ʿAntara”, EI2 (Fr.), I, 533-537.
K. A. Fariq, “Pre-Islamic Arabic Poetry and Poets”, Studies in Islam, IV/4, New Delhi 1967, s. 211-212.