https://islamansiklopedisi.org.tr/as-b-vail
Kureyş kabilesinin Sehm kolunun reisi olup Câhiliye devrinde Mekke’nin ileri gelenlerinden sayılırdı. Ficâr savaşları başta olmak üzere birçok savaşa kabilesinin başında katıldı. Adı el-Âsî diye de söylenirdi. Güçsüz ve kimsesizlere yaptığı zulümlerle tanınmıştır. Malını satmak için Mekke’ye gelen Zübeyd kabilesine mensup birinden satın aldığı malların bedelini ödememiş, bunun üzerine aralarında Hz. Peygamber’in de bulunduğu bazı Mekkeliler, haksızlığa uğrayanların hakkını savunmak gayesiyle Hilfü’l-fudûl cemiyetini kurmuş ve ilk iş olarak Âs b. Vâil’den satıcının hakkını almışlardı. Onun bu tür haksızlıkları İslâmiyet’ten sonra da müslümanlara karşı devam etmiştir. İlk müslümanlardan Habbâb b. Eret kendi eliyle yaptığı kılıçlardan birkaçını Âs’a satmış, fakat parasını alamamıştı. Habbâb alacağını isteyince Âs, borcunu ödemek için Habbâb’ın Peygamber’e dil uzatmasını şart koşmuş, o da, “Senin ölüp tekrar dirildiğini görmedikçe bu işi yapmam” diye cevap verince Âs şöyle demiştir: “O halde kıyamet gününde gel, o gün benim malım da evlâdım da olacak, o zaman öderim.” Kaynaklar Meryem sûresinin 77-80. âyetlerinin bu olay üzerine Âs hakkında nâzil olduğunu kaydeder. Âs b. Vâil, Hz. Peygamber’in oğulları Kasım ile Abdullah vefat edince, “Bırakın şu nesli kesilmişi! Artık ölümünden sonra adını anan bulunmayacak” demiş, bunun üzerine onun hakkında, “Asıl hayırla yâd edilmeyecek olan (ebter) odur” meâlindeki ifadeyi de taşıyan Kevser sûresi nâzil olmuştur. Müfessirler, Hz. Peygamber’e ve getirdiği dine karşı direniş ve tepkilerini ısrarla sürdüren tipleri konu alan bazı âyetlerin Âs b. Vâil hakkında nâzil olduğunu kabul ederler.
Oğullarından Hişâm b. Âs Habeşistan’a hicret eden ilk müslümanlardandır. Diğer oğlu meşhur sahâbî Amr b. Âs ise Mekke’nin fethinden önce müslüman olmuştur. Atları ve develeri tedavi etmedeki maharetiyle de tanınan Âs b. Vâil hicretten birkaç ay önce ölmüştür.
BİBLİYOGRAFYA
Buhârî, “Ḫuṣûmât”, 10.
İbn Hişâm, es-Sîre, I, 265, 295, 349-350, 357, 362; II, 374, 395, 409, 410.
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, I, 127, 133; III, 7, 164.
İbn Habîb, el-Muḥabber, s. 132, 158, 161, 170, 176, 451.
a.mlf., el-Münemmaḳ, s. 45, 125-126, 130, 134, 191, 200, 218, 412, 429, 457, 484-485, 487-488.
İbn Kuteybe, el-Maʿârif (Ukkâşe), s. 285-286, 576.
Belâzürî, Ensâb, I, 124, 134, 138-139, 176-177, 405.
Taberî, Târîḫ (de Goeje), I, 1175-1176, 1191, 1261.
a.mlf., Câmiʿu’l-beyân (Bulak), XIV, 48-49; XVI, 91-92; XXIV, 16-18; XXX, 212-214.