https://islamansiklopedisi.org.tr/azazil
Azâzîl yahudi ve hıristiyan kaynaklarında azazel, azael, hazazel şeklinde geçer. Kur’an’da ve Wensinck’in tasnifini yaptığı hadis eserlerinde bu kelimeye rastlanmaz.
İslâm sûfîlerinden Hallâc azâzîli, “hem göklerde hem yerde dâî idi, gökte meleklere dâîlik yapmaktaydı” şeklinde tavsif ederek azâzîlin gökte meleklere iyilikleri, güzellikleri gösterdiğini, yerde ise “insanların dâîsidir” demekle insanlara çirkinlikleri, kötülükleri öğrettiğini açıklamaktadır. Hallâc’a göre, “İblîs’in adı onun adından türemişti; sonradan azâzîl şeklinde değiştirildi.” Hallâc’ın görüşü doğrultusunda Kazimirski ile Massignon’un da şeytan yahut İblîs şeklinde anladıkları azâzîl, ister istemez cin-melek konusuyla yakından ilgili bulunmaktadır. Muteber hadis kitaplarında bulunmayıp tefsirlerde İbn Abbas’a dayandırılan bazı rivayetlere göre, üreyip çoğalmakla meleklerden ayrılan ve cin-şeytan kümesine giren varlıklar, aslında insanlar gibi iyisi, kötüsü bulunan cinnîlerdir. İblîs, aslı cin olan (bk. el-Kehf 18/50), ancak meleklerin arasına girip çıkan, Hz. Âdem’e secde meselesinde meleklerin aksine emre itaat etmeyen (bk. el-Bakara 2/34; el-A‘râf 7/11; el-Kehf 18/50), böylece onların arasına katılmaktan veya Hz. Âdem’le birlikte bir yeryüzü cenneti olan Aden’de bulunmaktan menedilen (bk. el-A‘râf 7/13, 18) bir varlıktır. Onu melek iken sonra itaatsizlik yapmış bir varlık olarak görmek yanlış olur (bk. HÂRÛT ve MÂRÛT). Çünkü melekler itaatsizlik yapmaz, yüce Allah’a isyanda bulunmazlar (bk. et-Tahrîm 66/6). Ancak cinlerden şeytanlaşanlar olduğu gibi cinnî şeytan zümresinde iken imana gelenler de bulunabilir. Câhiliye Arapları’nda da hayır ve şer ile ilgili cinler hakkında inanışlar vardı. Hz. Peygamber, “resûlü’s-sekaleyn” (insan ve cinlerin peygamberi) olması dolayısıyla cinlere Kur’an sûreleri öğretip onları müslüman yapmış bir peygamber olarak bilinir. Bu konuda melekler ve er-rûh (bk. el-Meâric 70/4; en-Nebe’ 78/38; el-Kadr 97/4) münasebeti de göz önünde bulundurulmalıdır.
Hallâc, kendisine has bir görüşle, azâzîl kelimesindeki aynın, “İblîs’in gayesinin ululuğu”na, zânın “himmetinin ziyadeliği”ne, elifin “ülfetinin büyüklüğü”ne, ikinci zânın “zühdünün derinliği”ne, yânın “kendi ululuk ve yüksekliğine sığınması”na, lâmın “ıstırap ve imtihanındaki mücadelesi”ne işaret ettiğini ileri sürer. Azâzîl ile İblîs’i tam bir aynîlik içinde gören Hallâc, azâzîlin Âdem’e neden ve ne gibi bir mantıkla secde etmediğini ve böylece Allah tarafından niçin lânetlendiğini açıklamaktadır. Yine Hallâc, İblîs’e azâzîl denmesinin sebebi olarak onun kendi saltanatı içinde “azledilmiş” olmasını da düşünmekte ve onun diğer vasıflarını sıralamaktadır.
İbrânî dilinde azazel, “Tanrı’nın kuvvetlendirdiği” anlamına gelir. Azazel hakkındaki en eski yahudi kaynaklı rivayet, mevsuk sayılmayan Enoch (Hanuk: Hz. İdrîs) kitabında görülmektedir. İnsan türünden olan kızların güzelliğine kapılarak Hermon dağı üzerinde yere inmiş 200 meleğin reisleri arasında onun adı Azael (Enoch, VI, 7) ve Azazel (Enoch, LXIX, 2-4) olarak geçmektedir. Bu, Tevrat’ın Tekvîn kitabının altıncı babında söz konusu edilen “Allah oğulları” kıssası ile ilgilidir. Bu kıssaya göre insan türünden olan kızlar ile birleşmelerinden peyda olan devlerin yeryüzüne saçtıkları kötülükler yüzünden tûfan suları dünyayı kaplamadan önce Allah bu melekleri cezalandırmış, bu arada Azazel’in de ellerini ve ayaklarını büyük meleklerden Rafael’e bağlatarak Dudael’deki bir çukura attırmıştır (Enoch, X, 4-6). Yahudiler arasında mevcut olup İsrâiliyat edebiyatı vasıtasıyla Câhiliye Arapları arasında da yayılan, karanlık gecelerde yolculara türlü eziyetler eden sayısız çöl cinlerinden birinin bu Azazel olduğuna dair inanış, muhtemelen bu tahrif edilmiş kıssadan gelmektedir.
Tevrat’ta biri Rab, öteki Azazel’e sunulacak iki keçiden bahsedilmektedir (Levililer, 16/8-10). Bu keçilerden ilki bir kurban iken ikincisinin Azazel’e, İsrâiloğulları’nın günahını çöle taşıması, halkı günahlarından temizlemesi için gönderildiği anlaşılmaktadır. Azazel’in burada tabiat üstü ruhanî bir varlık olarak kabul edildiği görülmektedir. Çöl, cinlerin ve ruhanî varlıkların meskeni olarak bilindiğinden (Levililer, 13/21, 17/7), kötülükten onu geldiği yere iade ederek kurtulmak istenmektedir. Dolayısıyla Azazel, Enoch kitabında yeryüzüne indiği, yaptıklarından dolayı lânetli olarak son güne kadar kalmaya mahkûm edildiğinden bahsedilen çöl cini olmalıdır.
BİBLİYOGRAFYA
Ebû Hanîfe, el-Fıḳhü’l-ekber, Haydarâbâd 1321, s. 25.
Câhiz, Kitâbü’l-Ḥayevân, VI, 193 vd.
Hallâc-ı Mansûr, Kitâbü’t-Tavâsîn (trc. Yaşar Nuri Öztürk), İstanbul 1976, s. 109-112, 114-118.
Zekeriyyâ b. Muhammed el-Kazvînî, ʿAcâʾibü’l-maḫlûḳāt (nşr. F. Wüstenfeld), Göttingen 1848, s. 55-63.
Süyûtî, el-Ḥabâʾik fî aḫbâri’l-melâʾik (nşr. Abdullah es-Sadîk), Kahire, ts. (Matbaatü Dâri’t-te’lîf), s. 56 vd.
V. Kazimirski, Kitâbü’l-Luġateyni’l-ʿArabiyye ve’l-Fıranseviyye, Bulak 1875, s. 300.
DB2, s. 81.
G. Davidson, A Dictionary of Angels, London 1967, s. 63-64.
Cevâd Ali, el-Mufaṣṣal, V, 706 vd.
L. Massignon, La Passion d’al-Hosayn Ibn Mansour al-Hallāj, Paris 1975, III, 330.
“Angelology”, JE, I, 583-597.
A. Câmi Baykurt, “Azâzîl”, İA, II, 90.
A. J. Wensinck, “İblîs”, a.e., V/2, s. 690-692.
D. M. Macdonald, “Melâike”, a.e., VII, 661-664.
A. S. Furat, “Şeytan”, a.e., XI, 491-493.
T. H. Gaster, “Azazel”, IDB, I, 325-326.
Sh. Ahi, “Azazel”, EJd., III, 1000-1002.
Eb. Nestle, “Azazel”, ERE, II, 282-283.
G. Vajda, “ʿAzāzīl”, EI2 (İng.), I, 811.