ÂZER - TDV İslâm Ansiklopedisi

ÂZER

آزر
Müellif: GÜNAY TÜMER
ÂZER
Müellif: GÜNAY TÜMER
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1991
Erişim Tarihi: 03.12.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/azer
GÜNAY TÜMER, "ÂZER", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/azer (03.12.2024).
Kopyalama metni

Âzer kelimesinin menşei tartışmalıdır. İbrânîce’de “işini sağlam yapan, güçlü kuvvetli” mânasındaki âzûr kelimesinden Arapçalaştırıldığı ve Nemrud’un veziri olması, görüş ve fikirlerindeki güvenirliği sebebiyle kendisine bu adın verildiği ileri sürülmektedir (Mustafavî, I, 64-65). Nitekim Arapça’da ezr kökünde “güç, kuvvet; güçlendirmek, desteklemek” mânaları bulunmaktadır (, “ezr” md.). Diğer taraftan âzer kelimesinin İbrânîce elizer kelimesinin bozulmuş şekli olduğu (Horovitz, s. 85), Nabatî dilinde “kocamış, ihtiyar” (Sa‘lebî, s. 55), Hz. İbrâhim’in konuştuğu dilde ise “hata eden, dalâlete düşen” anlamına geldiği de (, “ezr” md.) söylenmiştir.

Kur’ân-ı Kerîm’de (el-En‘âm 6/74) Hz. İbrâhim’in babası Âzer diye isimlendirilirken Tevrat’ta (Tekvîn, 11/26) ve diğer İbrânî kaynaklarda ona Terah adı verilmektedir. Arkeolojik kazılarda bulunan bir tablette de “Terah oğlu Abram” ifadesine rastlanmıştır (Woolley, s. 23-24). Bu farklılığı açıklamak için çeşitli yorumlar yapılmıştır. Batılı araştırmacılardan bazılarına göre bu farklılık, Eusebius’un Historia Ecclesiastica’sından kaynaklanmaktadır. Eusebius Hz. İbrâhim’in babasına Tharra’dan bozulmuş olarak Athar demiş, İslâm âlemine de bu şekilde geçmiştir (, II, 91). Diğer bir kısmına göre ise Hz. İbrâhim’in babasıyla hizmetçisinin adları birbirine karıştırılmış, hizmetçisinin adı olan Eliezer Âzer’e dönüştürülmüş ve Hz. İbrâhim’in babasının adı olarak kabul edilmiştir (Horovitz, s. 85, 86; , V/2, s. 878; , I, 810). Kur’an ve hadisler dışındaki İslâmî kaynaklarda Hz. İbrâhim’in babasından hem Âzer hem de Târih (Târah) b. Nahor adlarıyla söz edilmektedir ki bu ikinci isim Ehl-i kitap’tan intikal etmiştir. İslâm âlimleri bu iki ismi telif için çeşitli yorumlar yapmışlardır. 1. Hz. Ya‘kūb’un hem Ya‘kūb hem de İsrâil diye iki adı olduğu gibi Hz. İbrâhim’in babasının da Âzer ve Târah olmak üzere iki adı vardır. 2. Bu ikisinden Târah ad, Âzer lakaptır. Hz. İbrâhim’in babasının adı Târah’tır; Nemrud, veziri olan Târah’ın görüş ve tavsiyelerine güvendiği, kendisine işlerini gördürdüğü için ona Âzer adını lakap olarak vermiştir. 3. Âzer, Târah’ın hizmetinde bulunduğu putun adı olup hizmeti sebebiyle kendisi de bu putun adıyla anılmıştır (Târah’ın bir ay tanrısı olup olmadığı tartışması hakkında bk. Albright, s. 35-40). 4. “Sapıklığa düşen” mânasındaki Âzer, Târah hakkında hakaret maksadıyla kullanılmıştır.

Bu konudaki te’villerden biri de Kur’ân-ı Kerîm’deki (el-En‘âm 6/74) eb (baba) kelimesinin “amca” mânasında kullanıldığı, dolayısıyla Âzer’in Hz. İbrâhim’in babası değil amcası olduğu şeklindedir. Ancak bu yorum doğru değildir. Zira Hz. İbrâhim’in babasını hak dine davetiyle ilgili diğer âyetlerde (Meryem 19/42-45; el-Enbiyâ 21/52; eş-Şuarâ 26/70, 86; es-Sâffât 37/85; ez-Zuhruf 43/26) ve Allah’tan onun affını talep etmesine dair âyetlerde (et-Tevbe 9/114; el-Mümtehine 60/4) eb tekrar edilmiş, ayrıca Kur’an’ın diğer yerlerinde bu kelime “baba” anlamında kullanılmıştır. Şuarâ sûresinin 219. âyetinden hareketle Hz. Peygamber’in ecdadında kâfir bulunmadığını, dolayısıyla kâfir olan Âzer’in de Hz. İbrâhim’in babası olamayacağını ileri süren görüş ise Kur’ân-ı Kerîm’in zâhirine aykırı ve yanlış bir görüştür (Elmalılı, III, 1964).

Hz. İbrâhim’in babasının adı hakkında Âzer veya Târah olmak üzere mevcut olan bilgilerin biri Kur’an’a, diğeri ise sonuç itibariyle Tevrat’a dayanmaktadır. Vahiy ürünü olan Kur’an’ın, Tevrat gibi tahrife uğramamış olması gerçeği karşısında Âzer adının, ya doğrudan veya lakap ve benzeri yollarla İbrâhim peygamberin babasına ait bir isim olduğunu kabul etmek en uygun tercih olarak görünmektedir.

Âzer’in hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Ahd-i Atîk’te daha çok şecere listelerinde yer alan Terah (Tekvîn, 11/24-27; Yeşu, 24/2; I. Tarihler, 1/26) Nahor’un oğludur ve putperesttir (Yeşu, 24/2). Ken‘ân diyarına gitmek üzere Keldânîler’in Ur şehrinden ayrılmış ve Harran’da 205 yaşında (Sâmirîce Tevrat’ta 145) ölmüştür (Tekvîn, 11/31-32; , XV, 1013). Tevrat tefsirlerinde Terah’ın put ustası olduğu, yokluğunda yerine oğlu İbrâhim’i bıraktığı, fakat İbrâhim’in bütün putları kırması üzerine onu Nemrud’a götürdüğü kaydedilir. İbrâhim, babasını Nemrud’un hizmetinden ayrılıp kendisiyle beraber Ken‘ân diyarına gitmeye ikna etmiş, Tanrı tarafından tövbesi kabul edilen Terah cennete girmiştir (, XV, 1014). Bazı yahudi bilginleri onun başrahip olduğunu söylemektedir (A Dictionary of Islam, s. 29).

Kur’ân-ı Kerîm Âzer’den, Hz. İbrâhim’in onu hak dine daveti sebebiyle, yani dolaylı olarak bahsetmektedir. Sonraki İslâm kaynaklarına göre Âzer, Kûfe bölgesindeki Kûsâ köyündendir (, V, 158) ve Nemrud’un himayesinde bir put ustasıdır. Âzer’i Nemrud’un damadı, hatta veziri olarak gösteren kaynaklar da vardır (Mustafavî, I, 65). Onun ileri gelen bir kimse, sanatında ün yapmış bir kişi olduğu muhakkaktır.

Âzer, Nemrud’un doğacak bütün çocukların öldürülmesiyle ilgili emrine uymamış, hamile karısını Kûfe ile Basra arasındaki Ur şehrine götürüp bir mağaraya saklamış ve İbrâhim bu mağarada doğmuştur. Bir rivayete göre Âzer, mağarada büyüyen oğlunu Nemrud’a götürürken İbrâhim yolda gördüğü şeylerin adını babasına sormuş, onları bir yaratanın bulunması gerektiğini ve putlara inanmanın sapıklık olduğunu söylemiştir (Taberî, Târîḫ, I, 237). Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. İbrâhim’in babasını hak dine davetiyle ilgili âyetlerde belirtildiğine göre, Hz. İbrâhim putlara tapmanın mantıksızlığını babasına açıklamış (Meryem 19/42-45; el-Enbiyâ 21/52-57), fakat babası onun söylediklerini kabul etmediği gibi kendi dinini ona telkin etmeye kalkışmış ve üstelik onu tehdit etmiştir (Meryem 19/46). Âzer oğlunu putlarla ilgili bir bayrama götürmek istemiş (Taberî, Târîḫ, I, 238), fakat Hz. İbrâhim hasta olduğunu öne sürerek babasıyla gitmemiş, kimsenin bulunmadığı bir sırada babasının ve kavminin taptığı putları kırmıştır (el-Enbiyâ 21/57-68; es-Sâffât 37/89-96). Babasının hak dini kabul etmeyip putlara tapmakta ısrar etmesi üzerine Hz. İbrâhim onun için Allah’tan mağfiret dilemiş (Meryem 19/47; eş-Şuarâ 26/86; el-Mümtehine 60/4), ancak bu dileği kabul edilmemiştir; zira Kur’ân-ı Kerîm’e göre Hz. İbrâhim’in babası “Allah düşmanı”dır (et-Tevbe 9/114). Hz. Peygamber’den bu konuda nakledilen bir hadisin meâli şöyledir: “Kıyamet günü İbrâhim, yüzü toza toprağa bulanmış olan babası Âzer’le karşılaşacak ve ona, ‘Ben sana, bana isyan etme demedim mi?’ diyecek; babası da ona, ‘Bugün sana isyan etmem’ cevabını verecektir” (Buhârî, “Enbiyâʾ”, 8). Hz. İbrâhim’in babasıyla birlikte Harran’a göç ettiğine dair rivayet (Tekvîn, 11/31), Kur’ân-ı Kerîm’deki bilgilere göre isabetli görünmemektedir. Çünkü baba ile oğul arasında dinî inanç bakımından tam bir ayrılık mevcuttur. Ayrıca Kur’an’da açıkça belirtildiğine göre Âzer İbrâhim’e, putlar hakkındaki itirazlarına devam ettiği takdirde yanından ayrılmasını emretmiş (Meryem 19/46), Hz. İbrâhim de babasının Allah düşmanı olduğunu görünce ondan uzak durmuştur (et-Tevbe 9/114).


BİBLİYOGRAFYA

, “ezr” md.

Buhârî, “Enbiyâʾ”, 8.

, I, 233-238.

a.mlf., , V, 158-159.

, I, 44-45; II, 247.

, s. 55.

Mevhûb b. Ahmed el-Cevâlîkī, el-Muʿarreb, Tahran 1966, s. 28-29, 359-365.

, XIII, 3741.

, VII, 22-23.

, VII, 535.

, III, 1962-1965.

, I, 63-68.

J. Horovitz, Koranische Untersuchungen, Berlin-Leipzig 1926, s. 85-86.

L. Woolley, “Abraham”, Découvertes Récentes sur Les Origines Hebreux, Paris 1949, s. 23-24.

T. Patrick Hughes, A Dictionary of Islam, New Jersey 1965, s. 29.

W. F. Albright, “Was the Patriarch Terah a Canaanite Moon-god?”, Bulletin of the American Schools of Oriental Research, nr. 71, Bağdat-Jerusalem 1938, s. 35-40.

Murray Lichtenstein, “Terah”, , XV, 1013-1014.

A. J. Wensinck, “Âzer”, , II, 91.

a.mlf., “Āzar”, , I, 810.

J. Eisenberg, “İbrâhim”, , V/2, s. 878.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1991 yılında İstanbul’da basılan 4. cildinde, 316-317 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER