BÂKIR HAN - TDV İslâm Ansiklopedisi

BÂKIR HAN

Müellif: RIZA KURTULUŞ
BÂKIR HAN
Müellif: RIZA KURTULUŞ
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2020
Erişim Tarihi: 10.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/bakir-han
RIZA KURTULUŞ, "BÂKIR HAN", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/bakir-han (10.11.2024).
Kopyalama metni

Tebriz’de doğdu. Babası bir duvar ustası olan Hacı Rızâ Bennâ’dır. Bâkır Han bir mollanın yanında klasik öğrenim gördü. Gençliğinde babasının yanında çalıştığı, ustalığa yükseldiği ve birkaç bina yaptığı bilinmektedir. Ancak bu meslekte her zaman iş bulmanın imkânsızlığını görerek devlet memurluğuna girdi ve tahsildarlık yapmaya başladı. Meşrutiyet hareketi öncesi hayatı hakkında başka bilgi yoktur. Mücadele arkadaşı Settâr Han, bez ticaretiyle uğraşan Karadağlı Hacı Hasan’ın oğlu olup 1868 yılında doğdu. Genç yaşta iken ailesi Tebriz’e yerleşti. Eşkıyalıktan aranan ağabeyi Serdar Han, babasının yanına gelen iki Kafkasyalı göçmene sığınacakları yer aramaya çalışırken yakalanıp iki yıl Narinkale Hapishanesi’nde kaldı, çıktıktan sonra eşkıyalıktan tekrar tutuklandı. Ardından jandarma olarak görev yapmaya başladı; Bâkır Han ile birlikte cesaret ve yiğitliğiyle dikkat çekerek o sırada Tebriz valisi olan veliaht şehzade Muzafferüddin Mirza’nın emrindeki kuvvetlere alındı, gösterdikleri üstün hizmetten dolayı her ikisine de “han” unvanı verildi. Bâkır Han devlet hizmetinde iken İngilizler’e ve Ruslar’a boyun eğen yöneticilerin halka karşı zulmüne tanık oldu, bu yüzden saray görevlileriyle yaptığı tartışmalar memuriyet hayatının sonunu getirdi. Settâr Han da bir ara Tahran’da görev yaparak Meşhed yakınlarında Türkmen eşkıyasıyla mücadele eden yardımcı birliğe kumanda etti ve ardından Tebriz’e döndü. 1906 yılında I. Meşrutiyet’in ilânı üzerine Bâkır Han ile Settâr Han Tebriz’de aktif bir şekilde meşrutiyetçilerin saflarına katıldı.

Muhammed Ali Şah’ın Haziran 1908’de meclisi bombalatıp feshetmesinin ardından başlayan “küçük istibdat” döneminde (1908-1909) Bâkır Han, Tahran’dan Tebriz’e kayan meşrutiyet direnişine öncülük eden liderlerden biri oldu. Settâr Han gibi Şeyhî Medresesi lideri Sikatülislâm’ın tarafında yer alıp kendi semti olan Hıyâbân mahallesi direnişçilerinin başına geçti. Settâr Han’la birlikte Tebriz meşrutiyetçilerinin siyasî kuruluşlarından biri olan Encümen-i Hakîkat’e katılıp meşrutiyetin yeniden kurulması için silâhlı direniş başlattı. Muhammed Ali Şah’ın Sadrazam Abdülmecîd Mirza Aynüddevle kumandasında gönderdiği ordu taraflar arasında bir anlaşma sağlanamayınca Tebriz’i kuşattıysa da şehre giremedi. Bâkır Han ile Settâr Han, bu sırada gösterdikleri cesaret ve şahın Tebriz’e erzak sevkini yasaklaması yüzünden sıkıntılı bir dönemde fırsatçılık yapan hububat esnafını ürünlerini normal fiyatla satmaya zorlamaları sayesinde meşhur oldular. Tebriz’deki ilk çatışmalarda şah taraftarlarına karşı ciddi bir üstünlük sağlayıp Rahim Han’ın birliklerini bozguna uğrattılar. Ancak kuşatma sırasında kıtlık had safhaya ulaşınca Ruslar, erzak getirme ve şehirdeki Avrupa vatandaşlarını kurtarma bahanesiyle 29 Nisan 1909’da Tebriz’i işgal ettiler. Buna rağmen mücadelelerini sürdüren Bâkır Han ile Settâr Han’ın direniş hareketleri bütün ülkede duyuldu, diğer şehirlerden birçok meşrutiyet taraftarının kendi saflarına katılmasıyla direnişleri bir sembol haline geldi. Şehirdeki Rus baskısının artmasıyla durumun iyice kötüleştiğini gören Bâkır Han, Settâr Han ve bir grup meşrutiyetçi ile birlikte 25 Mayıs 1909’da Tebriz’deki Osmanlı Konsolosluğu’na sığındı. Rusya ve İngiltere’nin Bâkır Han ile yanındakilerin teslim edilmesini, tutuklanmasını ya da sürülmeleri yönündeki istekleri Osmanlı Devleti tarafından reddedildi. Osmanlı Devleti her iki lidere İstanbul’a gelmesini teklif ettiyse de onlar bunu kabul etmedi. Bâkır Han ile Settâr Han, Muhammed Ali Şah’ın 16 Temmuz 1909’da tahttan indirilişine kadar Osmanlı şehbenderliğinde kaldı.

Geçici hükümet tarafından Tebriz’e yeni vali olarak gönderilen Muhbirüssaltana Hâc Mehdî Kulı Han Hidâyet ve Rus konsolosu, halk katındaki itibarları ve gelecekte şehrin kontrolünü ellerine geçirecekleri endişesiyle Bâkır Han ile Settâr Han’ı silâhlı taraftarlarıyla birlikte şehirden uzaklaştırmak istediler. Bu amaçla iki lider, meşrutiyetin ilânından sonra Tahran’a gitme davetini önceleri geri çevirdilerse de hükümetin yönlendirmesiyle Necef’teki dinî liderlerin kendilerine mektup yazarak Tahran’a gitmelerini istemeleri üzerine atlı birlikleriyle beraber Tebriz’den ayrıldı, önce Kazvin’e, ardından 19 Mart 1910’da muhteşem bir törenle karşılandıkları Tahran’a gitti. Millî Şûra Meclisi’nin ikinci oturumunda milletvekilleri tarafından meşrutiyetin gerçek kahramanları pâyesiyle onurlandırıldılar. Bâkır Han “sâlâr-ı millî”, Settâr Han da “serdâr-ı millî” unvanlarıyla anıldı. İkametlerine birer yer tahsis edildi ve kendilerine maaş bağlandı. İki lider Tahran’da haklarında fazla bilgi sahibi olmadığı iki siyasî grupla karşılaştı. Demokratlara (inkılâbiyyûn) muhalif olan i‘tidâliyyûn grubu onları yanlarına çekmeyi başardı. Bu şekilde diğer siyasî gruplarla araları açıldı, siyasî bakımdan şöhretleri gittikçe azalınca yalnız kaldılar. Rusya’nın hükümeti tehdit etmesi üzerine Tahran’da kamu düzeni için tehlike arzettiği düşünülen 1000 kadar taraftarından silâhlarının alınması gündeme geldi. Hükümetin Ağustos 1910’da mücahidlerin silâhlarını teslim etmeleri yönündeki kararının ardından Bâkır Han ile Settâr Han, çoğunun memnuniyetsizliğine rağmen mücahidlerin hükümet güçlerine katılımı konusunda anlaşma sağladılar. Ancak mücahidlere silâhlarını teslim etmeleri için tanınan kırk sekiz saatlik süre henüz dolmadan Ermeni Yeprem Han liderliğindeki demokratlarla Serdar Es‘ad liderliğindeki Bahtiyârî aşiretine mensup hükümet güçleri Settâr Han’ı ikamet ettiği Bâğ-ı Atâbeg’de kuşattılar, Bâkır Han adamlarıyla birlikte Settâr Han’a yardıma geldiyse de neticede hükümet güçleri onların gruplarını dağıttılar, kuvvetleri büyük kayıplar verdi. Settâr Han yaralandı. Bu olaydan sonra her ikisi de Tahran’da gözetim altında tutuldu. Settâr Han 16 Kasım 1914 tarihinde öldü. Bâkır Han ise 1915’e kadar Tahran’da kalıp Ruslar’a karşı savaşan güçlere katıldı, ardından Irak’a geçti. Bir süre sonra tekrar İran’a dönmek üzereyken Türkiye sınırına yakın Kasrışîrin köyünde Kasım 1916’da Kürt eşkıyası Muhammed Emîn Tâlebânî’nin adamları tarafından öldürüldü.


BİBLİYOGRAFYA

Ferîdûn Âdemiyyet, Fikr-i Demokrâsî-yi İctimâʿî der Nehḍat-i Meşrûṭiyyet-i Îrân, Tahran 1354 hş., s. 130-146.

Hüseyin Baykara, İran İnkılâbı ve Azatlık Hareketleri, İstanbul 1978, s. 105-106, 108.

Abdolghafour Baghdadi, Muhammed Ali Şah Devrinde Osmanlı-İran Siyasî İlişkileri ve İran’daki İç Olaylar (1907-1909) (doktora tezi, 1982), İÜ Ed.Fak., s. 214-222.

Kerîm Tâhirzâde Bihzâd, Ḳıyâm-ı Âzerbâycân der İnḳılâb-ı Meşrûṭiyyet, Tahran 1363 hş., s. 173-174, 179-180, 212, 216-218, 222, 325-327, 398-401, 442-447, 484-487, 490-494, ayrıca bk. İndeks.

Mehdî Bamdâd, Şerḥ-i Ḥâl-i Ricâl-i Îrân, Tahran 1371 hş., I, 179-180.

Ahmed-i Kesrevî, Târîḫ-i Hicde Sâle-i Âzerbâycân Bâzmândat Târîḫ-i Meşrûṭa-i Îrân, Tahran 1371 hş., s. 45-48, 108-113, 137-146, ayrıca bk. İndeks.

J. Afary, The Iranian Constitutional Revolution: 1906-1911: Grassroots Democracy Social Democracy and the Origins of Feminism, New York 1996, s. 106-107, 211-227, 249-253, 291-293, 300-302, ayrıca bk. İndeks.

Samed Serdârî Niyâ, Meşâhîr-i Âzerbâycân, Tebriz 1379 hş., II, 1-30.

Abbas Amanat, “Bāqer Khan Sālār-e Mellī”, , III, 726-728.

Mecdüddin Keyvânî, “Bâḳır Ḫân”, , XI, 223-225.

Cevâd Şeyhülislâm, “Bâḳır Ḫân”, Dânişnâme-i Cihân-ı İslâm, Tahran 1375/1996, I, 634-638.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2020 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 2. basım) EK-1. cildinde, 162-163 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER