https://islamansiklopedisi.org.tr/belucistan
347.190 kilometrekarelik bir alana sahip olan Belûcistan, ülkenin batısında yaklaşık 24°-32° kuzey enlemleri ve 60°-70° doğu boylamları arasında yer alır. Batıda İran, kuzey ve kuzeybatıda Afganistan, kuzeydoğuda Kuzeybatı Sınır Eyaleti, doğuda Pencap ve Sind eyaletleri, güneyde ise Umman denizinin 1062 km. uzunluğundaki sahil şeridiyle çevrilidir. Belûcistan ülkenin en büyük eyaleti olmasına rağmen nüfus bakımından (1981 sayımına göre 4.332.376) kilometrekareye düşen on iki kişi ile en az yoğunluğa sahip olan bölgedir. Ekonomik şartların zor ve gelir seviyesinin düşük olması yüzünden halkın sadece % 25’i şehirlerde oturur. Geriye kalan büyük bir kısım ise eyalet sathına ve aralarında ulaşımı zor, uzun mesafeler bulunan köylerle kasabalara dağılmış durumdadır. Bir kısmı da hâlâ göçebe hayatına devam etmektedir.
Belûcistan’da yüzey şekilleri bakımından yüksek dağlarla geniş, kıraç ve ıssız bölgeler yanında bereketli yeşil vadilere de rastlamak mümkündür. Eyaletin büyük bir kısmı deniz seviyesinden 600-2000 metreye kadar değişen yükseklikte kıraç bir platodur. Bu yükseklikler ortadaki Berâhûy ve Râskûh sıradağlarında ve özellikle Süleyman dağında 3000 metreye çıkar. Belûcistan 1892’de ve en şiddetlisi 1935 yılında olmak üzere birkaç kere büyük deprem felâketine mâruz kalmıştır. İklim olarak üç farklı bölgeye ayrılır. Sahil bölgelerinde ılıman, iç kesimlerdeki çöl ve bozkırlarda sıcak, dağlık bölgelerde ise soğuk iklim hâkimdir ve Sibi’de 50 °C’ye ulaşan ısının Han Mehtarzi’de 10 °C’ye kadar düştüğü görülür. Yağış düzensiz ve seyrek olup yıllık miktarı 76,2 mm. ile 345,6 mm. arasında değişir. Kuvvetli yağışlar sonrası dışında nehirlerin hiçbirinde önemli miktarda su bulunmaz.
Belûcistan zengin bir kültür mirasına ve mücadelelerle dolu bir tarihe sahiptir. Behistun ve Persepolis’teki çivi yazılı eski Persçe kitâbelerde bölgenin ilk ismi Maka, Herodot’ta ise Mekia (Mykia) olarak geçer. Bu kaynaklara göre bölgenin ilk sakinleri Hint-Ârî kökenli oldukları sanılan Makalar’dır. Klasik kaynaklarda Gedrosia adıyla anılan Belûcistan daha sonra sırasıyla Persler’in, İskender İmparatorlu’ğunun, Seleukos Krallığı’nın, Baktriana Krallığı’nın ve Sâsânî İmparatorluğu’nun bir parçası oldu. VII. yüzyılda Belûcistan dolayındaki Kirman Halife Ömer zamanında, Mekrân ise Muâviye zamanında müslümanların eline geçti. Bölge bundan sonra sırasıyla Gazneliler, Gūrîler, İlhanlılar, Safevîler ve Afganlılar’ın hâkimiyetini yaşadı. Çoğunluğu Hint-Ârî ırklara mensup olan çeşitli Belûcî-Peştu kabileleri İslâmî fetihten hemen sonra Müslümanlığı kabul etmişlerse de XI. yüzyıla kadar bu yöreye tam olarak yerleşmemişlerdir. XIII. yüzyılda Sind ve Pencap bölgelerinde yerleşen Belûcîler’den Rindler ve Lâşârîler XV. yüzyılda Orta Belûcistan’a doğru yayıldılar. XVI. yüzyılda Mîr Çâkur Han Rind bölgenin tamamını Belûcî hâkimiyetine aldı. XVI-XVIII. yüzyıllar arasında Belûcîler biri Sind’de diğeri Kelât’ta olmak üzere iki bağımsız devlet kurmayı başardılar. Bunlardan Kelât Hanı Nâsır Han Belûc (1750-1795), Afgan şahları Dürrânîler’e bağlı olduğunu ilân ederek bütün Belûcistan topraklarını birleştirdi. 1843’te İngiliz idaresine giren Belûcistan Pakistan’ın doğuş tarihi olan 1947’ye kadar o statüde kaldı.
Pakistan’ın bağımsızlığı ilân edildiğinde Belûcistan ekonomik ve diğer yönlerden bütün Hint yarımadasının en geri kalmış bölgesi idi. Belûcîler, Belûcî, Berâhûy, Peştu ve Urdu dillerini konuşan Peştu, Hezâre, Pencabî ve Sindî topluluklarla birlikte yaklaşık 400 kabile, aşiret ve gruba ayrılmışlardı. Asırlardır bölgeyi ellerinde tutan kabile reisleri (serdar) sosyoekonomik reformları başlatmaktan ziyade yine kendi otoritelerini korumakla meşgul oldular. Ancak 1947 yılından sonra bölgede önemli değişiklikler meydana geldi. 1952’de Belûcistan Devletler Birliği kuruldu; daha sonra 1969’da bölge Pakistan’ın tam bir eyaleti haline getirildi. Bugün Kuetta Sibi, Kelât, Mukran, Huzdâr, Pişîn ve Nâsırâbâd idarî birimlerinden oluşan Belûcistan ülkenin önemli bir eyaletidir. Maden kaynakları zengin ve sanayi nisbeten gelişmiş olmakla birlikte bölgede en önemli iş kolu tarımdır. 347.190 kilometrekarelik arazinin sadece 13.887 kilometrekarelik kesimi işlenebilir olmasına rağmen nüfusun % 65’ten fazlası bu sektörde çalışmaktadır. Tarıma elverişli toprakların sulanması yer yer kuyular ve kapalı su kanalları ile yapılmakta, daha çok da yağmurlara bağlı kalmaktadır. Buna rağmen hektar başına elde edilen tahıl ülke genelinde en yüksek düzeydedir ve bölgede yetiştirilen patates, soğan, kavun, karpuz gibi tarla ürünleriyle çeşitli meyveler de çok kalitelidir. Belûcistan kırsal bir bölge olduğu için halkın % 80’i koyun ve çiftlik hayvanı besiciliğiyle meşgul olur. Ancak sanayi de hızla gelişmektedir. Gaddani gemi söküm tesisleri genişlik açısından dünyada üçüncü gelmektedir. Maden bakımından zengin olan Belûcistan’daki rezervler arasında doğal gaz, demir, bakır ve kömür başta gelmektedir.
Okuma yazma oranı devamlı şekilde artarak çok düşük bir düzeyden % 10,3 gibi bir rakama yükselmiştir. Bölgede ulaşım yetersizdir. Eyaletin merkezi olan Kuetta havayolu ve demiryoluyla ülkenin diğer önemli şehirlerine bağlıdır. 1970’te Belûcistan Üniversitesi’nin kurulduğu şehirde Belûcî Akademisi, Berâhûy Edebiyat Divanı ve Peştu Akademisi de bulunmaktadır. Bölgede telefon şebekesi ıslah edilmiş ve televizyon radyo istasyonları kurulmuştur. İlgi çeken yerler arasında Ziyârât, Hanna gölü, tarihî Bolan ve Hocak geçitleri dünyaca ünlüdür. Folkloru zengin olan bölgede halk türküleri ve oyunları çok çeşitlidir; ayrıca el sanatları gelişmiş olup birçok kültürel faaliyetin yürütüldüğü merkezler bulunmaktadır.
İran Belûcistanı. Bu coğrafî bölge 173.461 kilometrekarelik bir alana sahiptir (nüfusu 880.000). Bu alan bugün Sîstân ü Belûcistân (181.578 km2, nüfusu 1.205.980 [1986]) idarî biriminin (Ustân) büyük kısmını kapsar. İran’ın güneydoğusunda yer alan bölge kuzeyde Sîstan ve Lut çölüyle, doğuda Pakistan Belûcistanı’yla, batıda Kirman’la ve güneyde Umman deniziyle çevrilidir; yağışı az olan topraklarını sulayan Bâhûkelât, Bampûr, Bampoşt, Mâşkîd gibi nehirler bu denize dökülür. Daha çok volkanik dağların bulunduğu bölgenin sert yüzey şekillerine sahip olması ulaşımda zorluklar ortaya çıkarır. Başlıca şehirleri Serâvân, Bampûr, İranşehr ve Mekrân’dır. Gevâter, Çâhbahâr ve Tîs gibi işlek limanlara sahip olmasına rağmen bölge İran’ın en geri kalmış kesimidir. Nüfus yoğunluğu düşük olup halkın çoğunluğunu, göçebe olarak yaşayan ve yerleşik hayata karşı uzun süre direnmiş olan Belûciler ile Beruhuylar teşkil eder. Burada yaptırılan Bampûr ve İranşehr barajları ile termoelektrik santralleri, bölgede yerleşik hayatı sağlamaya yönelik başlıca ekonomik yatırımlardır.
İran Belûcistanı Kaçarlar zamanında Kelât Hanlığı’nın hâkimiyetinden çıktı ve 1872 yılında bu devletle aralarında sınır tesbiti yapıldı. Fakat arkasından iki Belûcistan arasında sınır anlaşmazlıkları başladı ve uzun süre devam eden sürtüşmeler ancak Ocak 1955’te İran’la Pakistan arasında imzalanan bir antlaşmayla çözüme bağlanabildi.
BİBLİYOGRAFYA
A. W. Hughes, The Country of Balochistan, London 1877.
Mes‘ûd Keyhân, Coġrâfyâ-yı Mufaṣṣal-ı Îrân, Tahran 1311 hş., II, 258-262.
Mir Kul Khan, Tarikh-i Balochistan, Quetta 1956.
M. Sardar Khan Baluch, History of Baluch Race and Baluchistan, Karachi 1958.
a.mlf., Literary History of Baluchis, Quetta 1977.
R. N. Pehrson, The Social Organization of the Marri Baluch, Chicago 1966.
W. B. Cornish, Asia, London 1972, s. 127-128.
E. Fodor – W. Curtis, Islamic Asia, The Hague 1974, s. 654, 655-656.
Mir Khuda Bakhsh Bijrani Marri Baloch, Search Lights on Baloches and Balochistan, Karachi 1974.
S. L. Pastner, “Blauch”, Muslim Peoples, I, 91-97.
1981 Census Report of Pakistan, İslamabad 1984.
The Gazetteer of Baluchistan, District Series, Quetta 1986.
M. Takī Han Hakîm, Genc-i Dâniş (nşr. M. Ali Savtî – Cemşîd-i Keyânfer), Tahran 1366 hş., s. 267-278.
Pakistan 1988: An Official Handbook, Islamabad 1988.
Longworth Dames, “Belûcistan”, İA, II, 493-512.
R. N. Frye, “Balūčistān”, EI2 (İng.), I, 1005-1006.
Selîm Han, “Belûçistân”, UDMİ, IV, 867-874.
“Belûçistân”, DMF, I, 443-444.
“Baluchistan”, EIr., III, 598-647.