BERÎDÎLER - TDV İslâm Ansiklopedisi

BERÎDÎLER

البريديون
BERÎDÎLER
Müellif: ABDÜLKERİM ÖZAYDIN
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1992
Erişim Tarihi: 06.10.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/beridiler
ABDÜLKERİM ÖZAYDIN, "BERÎDÎLER", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/beridiler (06.10.2024).
Kopyalama metni

Çeşitli dönemlerde bazı nüfuzlu şahıs ve aileler devletlerin yönetiminde önemli rol oynamışlardır. Abbâsîler’in tarihinde önemli rol oynayan ailelerden biri de Berîdîler’dir. Bunlar Basra sâhib-i berîdinin çocukları oldukları için Berîdî nisbesiyle meşhur olmuşlardır. Ebû Abdullah Ahmed, Ebû Yûsuf Ya‘kūb ve Ebü’l-Hüseyin Ali b. Muhammed adlı üç kardeşten birincisi ailenin reisi sıfatıyla Halife Muktedir-Billâh’ın veziri Ali b. Îsâ’nın kendilerine verdiği görevleri beğenmeyip ona karşı cephe aldı ve Ali b. Îsâ’nın yerine vezir olan İbn Mukle’ye 20.000 dirhem rüşvet vererek Sûs ve Cündişâpûr hariç Ahvaz vilâyetinin vergilerini toplama görevini üstlendi. Ayrıca kardeşleri Ebü’l-Hüseyin ile Ebû Yûsuf’un da önemli gelirler elde etmelerini sağladı (316/928). Berîdîler bulundukları makamları öylesine sömürdüler ki iki yıl sonra tevkif edildikleri zaman Halife Muktedir-Billâh’ın istediği 400.000 dinar fidyeyi rahatlıkla ödeyerek hapishaneden kurtuldular ve Ahvaz’a tekrar hâkim oldular (933). Ertesi yıl halife Ahvaz’ın idaresini hâcibi Yâkūt’a verince Ebû Abdullah, Ahvaz’ın haraç işlerine ilâveten onun kâtibi olarak da hizmet etti. Kardeşi Ebü’l-Hüseyin de Bağdat’ta Yâkūt’a vekâlet edecekti. Halife Kāhir-Billâh zamanında Ebû Abdullah yine ön plana geçti; rüşvet, zulüm ve çeşitli yolsuzluklarla büyük bir servete sahip oldu. Kardeşleri de önemli görevler alarak halkı ve hazineyi sömürdüler.

Eski dostları İbn Mukle’nin Halife Râzî-Billâh devrinde tekrar vezir tayin edilmesi, Berîdîler’in devlet hazinesini ve halkın mallarını rahatça ele geçirmelerine uygun bir ortam hazırladı. Ebû Abdullah Halife Râzî-Billâh’ın vezirlik teklifini kâtiplerle uğraşmak istemediğini söyleyerek reddetti. Kardeşleri Ebü’l-Hüseyin ile Ebû Yûsuf halifeye, Ziyârî Emîri Merdâvic’e bağlı askerlerin halka zulmederek vergi topladıklarını, bu yüzden 934-935 yıllarına ait vergileri gönderemeyeceklerini söylediler. Bu yalan beyan onlara devlet hazinesinden 400.000 dinar kazandırdı. Ebû Abdullah da hâcib Yâkūt’u Fars’ı ele geçirmeye teşvik ederek Errecân’a gönderince dilediği kadar vergi topladığı gibi ertesi yıl da onu haince öldürttü (936).

Halife Râzî-Billâh, Emîrü’l-ümerâ İbn Râiḳ’in tavsiyesiyle Ebû Abdullah’ı cezalandırmak ve Berîdîler’i Ahvaz’dan uzaklaştırmak için sefere çıktı. Ebû Abdullah’a vergileri vaktinde ödemediğini, halka zulmettiğini, askerleri kendine karşı isyana teşvik ettiğini, eğer vergiyi vaktinde gönderir ve bu kötülüklerden de vazgeçerse görevde kalabileceğini, aksi takdirde kendisini en ağır şekilde cezalandıracağını söyledi. Ebû Abdullah bu şartları kabul edince yıllık 360.000 dinar vergiyi her ay taksitle ödemesi şartıyla Ahvaz’ın idaresi yine ona bırakıldı. Fakat onlar Bağdat’a döndükten sonra Berîdîler bir dinar bile göndermediler. Öte yandan İbn Râiḳ’in ordusunda bulunan Huceriyye adlı bir gruba mensup askerler Ebû Abdullah’a katıldılar. Bu duruma sinirlenen İbn Râiḳ Ebû Abdullah’tan onları derhal yanından uzaklaştırmasını istedi. İbn Râiḳ’in teklifini reddeden Ebû Abdullah’ın askerleri Basra’ya yürüyerek halkın da desteğiyle İbn Râiḳ’in nâibi İbn Yezdâd’ı yendiler. İbn Râiḳ bu gelişmeler üzerine Beckem adlı Türk kumandanını ona karşı sevketti. Beckem, Hammâl adlı kumandanın emrindeki Berîdî ordusunu mağlûp edince Ebû Abdullah ve kardeşleri yanlarına 300.000 dinar alıp Basra’ya kaçtılar, daha sonra Übülle’ye geçerek gelişmeleri oradan takip ettiler.

İbn Râiḳ ile Berîdîler arasındaki savaşlar bir süre daha devam etti ve sonunda Ebû Abdullah Büveyhî Meliki İmâdüddevle’nin yanına Fars’a kaçarak onu Irak’ı ele geçirmeye teşvik etti (325/936-37). O da kısa bir müddet sonra Ebû Abdullah’ın iki oğlu Ebü’l-Hasan Muhammed ile Ebû Ca‘fer Feyyâz’ı rehin alarak kardeşi Muizzüddevle’yi Ebû Abdullah ile beraber Irak’a gönderdi. Ahvaz’da bulundukları sırada Büveyhîler’le anlaşmazlığa düşen Ebû Abdullah, Bâsiyân’a ve oradan da Basra’ya gitti.

Berîdîler’le mücadeleye memur ettiği Beckem’in Vâsıt’a yerleşerek bütün Irak’ı istilâ etmesinden korkan İbn Râiḳ, Ebû Abdullah ile anlaştı. Eğer Beckem yenilirse Ebû Abdullah Vâsıt’a hâkim olacak ve yıllık 600.000 dinar vergi ödeyecekti. Bunu haber alan Beckem Berîdîler’in üzerine yürüyüp onları mağlûp ettiyse de takip etmedi ve Ebû Abdullah’a haber gönderip İbn Râiḳ’e karşı kendisini desteklerse Vâsıt’ı ona bırakacağını bildirdi. Beckem’in veziri Ebû Ca‘fer taraflar arasında anlaşma sağladığı gibi Ebû Abdullah’ın halifeye vezir olması için de çalıştı. Halife Râzî-Billâh’ın kabulü üzerine Ebû Abdullah Ebü’l-Fütûh’un yerine vezir tayin edildi (940). Ancak bu anlaşma uzun sürmedi ve Beckem aynı yıl Vâsıt üzerine yürüyerek emîrülümerâlığa göz dikmiş olan kayınpederi Ebû Abdullah’ı vezirlikten azletti. O da Vâsıt’tan Basra’ya kaçtı.

Beckem’in Emîr Tüzün kumandasında gönderdiği kuvvetler Berîdîler’i yendi, ancak çok geçmeden Beckem’in öldürülmesi üzerine (941) Deylemliler Berîdîler’in safına geçtiler. Halife Müttakī-Lillâh Türk askerlerine 400.000 dinar vererek onlarla birlikte Berîdîler üzerine yürüdü. İki taraf karşılaşınca Türkler’in bir kısmı Ebû Abdullah el-Berîdî’ye katıldılar, bazıları da Musul’a gittiler. Zor durumda kalan halife Bağdat’a geri döndü. Ebû Abdullah, kardeşi Ebü’l-Hüseyin ve oğlu Ebü’l-Kāsım ile Bağdat’a girdi ve törenle karşılandı (10 Haziran 941). Halifenin veziri Ebü’l-Hüseyin’i tevkif ederek Basra’ya gönderdi ve halifeden 500.000 dinar istedi. Halife Müttakī direnince Mu‘tez, Müstaîn ve Mühtedî’nin başına gelenleri hatırlatarak onu tehdit etti ve neticede istediği parayı aldı. Türkler ve Deylemliler Ebû Abdullah’ın halifeden aldığı parayı kendilerine dağıtmadığını görünce Tekinek ve Kür Tegin kumandasında isyan ettiler. Halk da onları destekleyince Ebû Abdullah aynı yıl kardeşi ve oğluyla Vâsıt’a kaçtı. Emîrü’l-ümerâ İbn Râiḳ kısa bir süre sonra Deylemliler’in lideri Kür Tegin’i yakalatıp hapsetti ve Ebû Abdullah’ın vergileri vaktinde ödemediğini söyleyerek Vâsıt üzerine yürüdü (5 Ekim 941). Berîdîler Basra’ya kaçtılar. Ancak daha sonra taraflar arasında anlaşma sağlandı ve Vâsıt’ın ödenmeyen vergileri için Ebû Abdullah’ın 190.000 dinar, ayrıca her yıl için de 600.000 dinar vergi ödemesi kararlaştırıldı.

İbn Râiḳ Bağdat’a döndükten sonra Emîr Tüzün’ün de içinde bulunduğu bir grup kumandan ona karşı isyan ederek Ebû Abdullah’ın yanına Vâsıt’a gittiler. Bu katılmalarla Berîdîler çok güçlendi ve İbn Râiḳ Berîdîler’i idare edebilmek için Ebû Abdullah’a hil‘at gönderip onu vezir tayin etmeye mecbur kaldı. Ancak daha sonra Bağdat’a gelmek istediğini öğrenince kendisini azletti. Bunun üzerine Ebû Abdullah Türkler ve Deylemliler’den oluşan bir orduyu kardeşi Ebü’l-Hüseyin idaresinde Bağdat’a sevketti. Halife ile İbn Râiḳ gerekli savunma tedbirlerini almalarına rağmen yenildiler ve Berîdîler halifelik sarayına girdiler. Halife Müttakī, oğlu Ebû Mansûr ve İbn Râiḳ Musul’a giderek Hamdânîler’e sığındılar. Berîdîler şehri gece gündüz yağmaladılar ve yakaladıkları saray görevlilerini öldürdüler. Ebü’l-Hüseyin Kür Tegin’i hapisten çıkarıp Vâsıt’a gönderdi. Tüzün’ü şehrin doğu yakasına, Emîr Anuş Tegin’i de batı yakasına sâhibü’ş-şurta tayin etti ve neticede Ebû Abdullah el-Berîdî ikinci defa vezirlik makamına getirildi (7 Ocak 942). Yağma ve soygunlar yüzünden halk çok büyük sıkıntılara mâruz kaldı.

İbn Râiḳ’in öldürülmesinden (942) sonra Nâsırüddevle lakabıyla emîrü’l-ümerâ tayin edilen Hamdânî Emîri Ebû Muhammed Hasan, ciddi bir mukavemetle karşılaşmadan Bağdat’ı ele geçirdi ve Berîdîler’i hem başşehirden hem de Vâsıt’tan kovdu. Fakat kendisi de bir müddet sonra isyan eden Türk Emîri Tüzün tarafından Bağdat’tan uzaklaştırıldı (943). Ebû Abdullah aynı yıl Muizzüddevle’nin ve Uman sultanının Basra’yı ele geçirmek için yaptıkları saldırıları püskürttü. Bu savaşlar ve maceraları yüzünden hazinesi boşalınca askerleri kardeşi Ebû Yûsuf’un safına geçtiler. Ebû Abdullah kardeşinden borç para istemek zorunda kaldı. Ancak kardeşinin kendisini tedbirsizlikle suçlamasına ve çok az miktarda para göndermesine içerleyerek onu bir komplo sonucu öldürttü (18 Ekim 943), fakat yaklaşık sekiz ay sonra kendisi de öldüğü için (Haziran 944) kardeşinin ölümünden fazla istifade edemedi. Yerine kardeşi Ebü’l-Hüseyin geçti, fakat kötü muamelesi sebebiyle ayaklanan askerlerden korkup Bahreyn Karmatîleri’ne sığındı. Askerler ailenin başına yeğeni Ebü’l-Kāsım’ı getirdiler. Ebü’l-Hüseyin Karmatîler’in yardımıyla yeğeni üzerine yürüdüyse de başarı sağlayamadı ve sonunda haksız yere kan dökmekten ve halka zulmetmekten yargılanıp Halife Müstekfî-Billâh’ın emriyle idam edildi (945).

Ebû Abdullah’ın adamlarından Yânis ile Deylemli bir kumandan Ebü’l-Kāsım’ı öldürmeyi kararlaştırdılar. Fakat durumu öğrenen Ebü’l-Kāsım Yânis’i öldürterek idareye tek başına hâkim oldu. Çok geçmeden Muizzüddevle Basra’yı istilâ ederek Berîdîler’i buradan sürdü (336/947-48). Bahreyn Karmatîleri’ne sığınmak zorunda kalan Ebü’l-Kāsım ertesi yıl Muizzüddevle’den eman dileyerek Bağdat’a geldi ve kendisine o civardaki bazı köyler iktâ edildi. Bu tarihten itibaren siyasî faaliyetlerden vazgeçen Ebü’l-Kāsım 960’ta öldü.

Tarihteki birçok örnekleri gibi merkezî otoritenin zayıf olduğu dönemlerde iktidarı ele geçiren Berîdîler, Abbâsî Devleti’ni siyasî ve iktisadî buhranlara sürüklemişlerdir. Bunlar halifelerin zaafından da faydalanarak önemli gelir kaynaklarına sahip olmuşlar ve bu sayede gittikçe güçlenerek devlete meydan okur hale gelmişlerdir.


BİBLİYOGRAFYA

Buhtürî, Dîvân (nşr. Hasan Kâmil es-Sayrafî), Kahire 1978, I, 505-506; IV, 2331.

Ebû Bekir es-Sûlî, Aḫbârü’r-Râżî-Billâh ve’l-Müttaḳī-Lillâh (nşr. J. Heyworth-Dunne), Beyrut 1403/1983, s. 57-58, 65, 70, 86, 88-89, 101, 105, 108, 120-121, 132-135, 144-145, 196, 199, 200-206, 225-229, 240, 242, 244-247, ayrıca bk. İndeks.

, IV, 340, 354.

a.mlf., , s. 360.

Arîb b. Sa‘d, Ṣılatü Târîḫi’ṭ-Ṭaberî (, XI içinde), s. 120.

(nşr. H. F. Amedroz), Bağdad 1333, I, 327-329, 339-350, 357-360, 367-385, 409-412; II, 9-25, 30-61, 79, 80, 115.

, II, 178.

Muhammed b. Abdülmelik el-Hemedânî, Tekmiletü Târîḫi’ṭ-Ṭaberî (, XI içinde), s. 267, 269, 271, 276, 281, 285-286, 318-319, 327, 342, 348, 349, 391.

, VIII, 184-186, 219, 238, 248-249, 306-307, 340-344, 360-362, 371-375, 407-411, ayrıca bk. İndeks.

, s. 284-285.

, IV, 432-436.

, III, 262, 271, 273, 275, 280, 295, 297.

, s. 394-396.

, III, 337, 383, 402, 491.

K. V. Zetterstéen, “Beckem”, , II, 432-433.

a.mlf., “İbn Râ’ik”, a.e., V/2, s. 777-778.

a.mlf., “Müttakî”, a.e., VIII, 865.

“Berîdî”, a.e., II, 549-550.

M. Canard, “al-Bad̲j̲kam”, , I, 866-867.

D. Sourdel, “al-Barīdī”, a.e., I, 1046-1047.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1992 yılında İstanbul’da basılan 5. cildinde, 501-502 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER