https://islamansiklopedisi.org.tr/bessar-b-burd
Her ne kadar şiirlerinde Sâsânî hânedanı gibi köklü bir aileden geldiğini, Bizans İmparatoru Kayser’in dayısı olduğunu ileri sürüyorsa da İran’a bağlı Tohâristan’dan olan dedesi Yercûh, Mühelleb b. Ebû Sufre tarafından esir alınmış, babası Bürd de önce Mühelleb’in karısı Hîre el-Kuşeyriyye’nin, daha sonra Basra’da Benî Ukayl kabilesinden Ümmü’z-Zibâ adında bir kadının kölesi olmuştur. Beşşâr, babası henüz köle iken iki gözü kör olarak dünyaya geldi ve sâhibesi tarafından âzat edildi. Çocukken kulağında küpe bulunduğu için kendisine “küpeli” anlamına gelen Ebû Riâs (أبو رعاث) veya Mura‘‘as (المرعّث) lakabı verilmiştir. Çocukluğunu Benî Ukayl kabilesi içinde geçirip sağlam bir dil öğrenen Beşşâr, on yaşlarında şiir söylemeye başladı. Gençliğinde Basra mescidlerindeki ilim meclislerine ve Mirbed’deki edebî muhitlere devam etti. Vâsıl b. Atâ ve arkadaşları ile yaptığı görüşmeler sayesinde bunlardan öğrendiği fıkıh ve kelâm kendisinin ilmî ve fikrî alandaki gelişmesine yardımcı oldu. Ahtal, Cerîr b. Atıyye ve Ferezdak gibi hicviyeleriyle ünlü şairlerin döneminde yaşadığı için onların şiirlerinden etkilendi. Körlüğünün ve bir köle ailesinden gelmiş olmanın ezikliğini telâfi etmek ve hakir görülmenin meydana getirdiği intikam duygularını tatmin etmek için kendi kabilesini dahi hicvederdi. Bu yüzden Basralılar onun hicvine konu olmaktan daima çekinmişlerdir. Ukbe b. Selm ve Hâlid b. Bermek dışında Ukayl kabilesinden methettiği herkesi hicvedecek kadar karakter zaafı göstermiş, bu iki kişi de verdikleri câizelerle kendilerini onun hicvinden kurtarabilmişlerdir.
Epiküryen bir ahlâkı benimseyen ve bunu şiirlerinde terennüm eden Beşşâr, inanç açısından çeşitli mezhepler arasında bocalayıp durmuş, şiirlerinde Zerdüşt dinine temayülünden ötürü zındıklıkla suçlanmıştır. İlk zamanlar Mu‘tezile ileri gelenleriyle düşüp kalkan ve onlardan ilim tahsiline çalışan Beşşâr, Hz. Peygamber’den sonra herkesin dalâlete düştüğünü iddia ederek halkı tekfire kalkışmış ve ateşin topraktan üstün olduğu gerekçesiyle Âdem’e secde etmeyen şeytanı savunmuştur. Bunun üzerine Vâsıl b. Atâ onun zındık olduğunu ve öldürülmesi gerektiğini söylemiş, bu yüzden iki defa Basra’dan sürülmüş, ancak hasımlarının ölümünden sonra Basra’ya dönebilmiştir.
Beşşâr mevâlîden olduğu için Emevîler devrinde kendisine önem verilmemiş, ancak Abbâsîler’den Mehdî-Billâh ve veziri Hâlid b. Bermek zamanında itibar görebilmiştir. Halife Mehdî Beşşâr’ın müstehcen şiirler yazmasına engel olmuşsa da hiciv yazmasını önleyememiştir. Bu yüzden o sunduğu kasidesine ödül vermeyen vezir Ya‘kūb b. Dâvûd’u, hatta aynı sebeple Halife Mehdî’yi bile hicvetti ve bu hicviyesini nahiv âlimlerinden Yûnus b. Habîb’in meclisinde okudu. Bunu öğrenen Ya‘kūb b. Dâvûd, evvelce Beşşâr’ın zındık olduğuna ve öldürülmesi gerektiğine inandıramadığı Mehdî’yi bu konuda ikna etti. Hadiseyi bizzat tahkik etmek için Basra’ya hareket eden halife Batîha’da vakitsiz bir ezan sesi duydu. Bunu sarhoş olduğu için Beşşâr’ın yaptığını öğrenince kendisine had cezası verilmesini emretti. Doksan yaşındaki şair on üçüncü (bir rivayete göre yetmişinci) sopada öldü. Onu halifenin bağışlayabileceğini düşünerek vezir Ya‘kūb b. Dâvûd’un öldürttüğü de rivayet edilmektedir. Beşşâr’ın ölümü halkı sevindirmiş, cenazesinde sadece zenci câriyesi bulunmuştur.
Beşşâr büyük bir sanatkâr olarak “muhdesûn” diye bilinen yeni bir akımın kurucusu kabul edilmektedir. Nitekim Selm el-Hâsir (ö. 186/802) ile Müslim b. Velîd (ö. 208/823) üzerindeki tesiri açıkça görülür. Câhiliye şiirinde İmruülkays, İslâmî şiirde Kutâmî, kasidenin “matla‘” bölümünü en başarılı bir şekilde söyleyen şairler olarak kabul edildiği gibi Beşşâr da bu konuda muhdesûn şairlerinin en başarılısı olarak ün yapmıştır. Böylece devrinde bir akım başlatan Beşşâr, şiir sanatında Müslim b. Velîd ile Ebû Temmâm’a örnek olmuş, konuşur gibi rahat şiir söyleyen bir üslûp ile de nesirde tekâmülün zirvesine çıkan Bedîüzzaman el-Hemedânî ile Harîrî’nin yetişmelerinde etkili olmuştur. Asmaî, akıcı üslûbu sebebiyle Beşşâr’ı Nâbiga ez-Zübyânî ile Meymûn b. Kays el-A‘şâ’ya benzetir. Beşşâr şiiri günlük ihtiyaç haline getirmeyi başarmış; her mevzua yer verdiği şiirleri, o günün insanları için bir şevk veya teselli kaynağı olmuştur. Özellikle tasvirlerinde çok başarılı olan şair halkla iç içe olduğu için onları yakından tanımış ve hayatlarını gözü görenlerden daha iyi bir şekilde tasvir etmiştir.
Beşşâr’ın, Emevî devrinin büyük hiciv şairlerinden biri olan Cerîr b. Atıyye’yi sırf şöhret kazanmak maksadıyla hicvettiği rivayet edilirse de bu rivayetin, o dönemin şairlerinden olup Beşşâr’ı hicveden Cerîr b. Münzir es-Sedûsî ile Cerîr b. Atıyye’nin karıştırılmasından ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. O herkesi hicvettiği halde hicvedilmekten korkardı. Hatta kendisini hicvetmemesi için Ebü’ş-Şamakmak’a yılda 200 dirhem verdiği rivayet edilir. Birinci sınıf bir sanatkâr olmasına ve şiirlerini Arapça söylemesine rağmen daima İranlılar’ı metheder, Arap ırkını küçümserdi. Tamamlayamadığı şiirlerini hiçbir anlam taşımayan kelime ve yabancı isimlerle doldurduğu için büyük dil âlimlerinden Ahfeş el-Ekber ve Sîbeveyhi tarafından eleştirilmiş, buna karşılık Beşşâr da onları hicvetmiştir. Daha sonra bu iki âlim onun hicvinden kurtulmak için kendisini şiirleriyle istişhâd edilen son şair kabul etmişlerdir.
Beşşâr’ın şair olarak Mervân b. Ebû Hafsa’dan aşağı olduğu iddiası doğru değildir. Bizzat Mervân’ın, şiirlerini Beşşâr’a tashih ettirmesi de bunu göstermektedir. Diğer taraftan Mervân tarz ve üslûp olarak eskiye bağlı kaldığı halde Beşşâr şiirdeki klasik konuları aşıp devrinin yadırgadığı yenilikler vücuda getirmiştir. Kasideleri şekilce kusursuz olup recezleri hemen hemen kaside kadar uzundur. Halka ve münevverlere farklı dillerle hitap etmiştir. Kendisi gibi âmâ olan Ebü’l-Alâ el-Maarrî’ye hiçbir yönden benzemez; zira Maarrî belli bir felsefenin sahibidir, Beşşâr ise bazı karışık fikirlere saplanmış şüpheci bir şairdir. Kimsenin kendisini anlamadığı iddiasıyla İslâmiyet’i küçümsemeye kalkışmıştır. Serbest ve lâubali oluşu sebebiyle müstehcen şiirler terennüm ederek diğer şairlere oranla halkın cinsî duygularını fazlasıyla tahrik etmiştir.
Câhiliye devrinde ve İslâmî dönemde en çok şiir söyleyen üç şairden biri olan -diğer ikisi Seyyid el-Himyerî (ö. 173/789) ile Ebü’l-Atâhiye’dir (ö. 211/826)- ve 1200 kaside söylediğini bizzat ifade eden Beşşâr’ın İslâm’a karşı tavrı, sefahati, zındıklıkla itham edilmesi ve herkesi hicvetmesi sebebiyle şiirlerinin ancak bir kısmı günümüze kadar gelebilmiştir. Bunların bir bölümü tabakat kitaplarıyla antolojilerde bir araya getirilmiş, çok az bir kısmı da divan halinde toplanabilmiştir. Bazı şiirleriyle divanı neşredilmiştir: 1. el-Muḫtâr min şiʿri Beşşâr. Hâlidiyyân diye meşhur olan ve bu isimle ortak kitap yazan Ebû Bekir Muhammed b. Hâşim (ö. 380/990) ile Ebû Osman Saîd b. Hâşim (ö. 371/981) adlı iki kardeşin yaptıkları bir derleme olup Ebû Tâhir İsmâil b. Ahmed et-Tücîbî’nin şerhiyle birlikte Muhammed Bedreddin el-Alevî tarafından yayımlanmıştır (Kahire 1934). 2. Dîvânü Beşşâr b. Bürd. Muhammed Tâhir b. Âşûr (ö. 1973) tarafından bulunarak şerhedilen divanı Muhammed Rifat Fethullah ile Muhammed Şevki Emîn gözden geçirerek yeni açıklamalar ilâvesiyle üç cilt halinde yayımlamışlardır (Kahire 1369-1376/1950-1957). Asıl divanın yarısı olduğu tahmin edilen ve ancak “ra” kafiyesine kadar olan kısmı ihtiva eden bu üç ciltte 6628 beyitten oluşan 255 kaside mevcuttur. Bunlara bazı ilâve ve açıklamalar getiren IV. cilt Muhammed Tâhir b. Âşûr ile Muhammed Şevki Emîn tarafından hazırlanarak neşredilmiştir (Kahire 1966).
BİBLİYOGRAFYA
İbn Kuteybe, eş-Şiʿr ve’ş-şuʿarâʾ, s. 643-646.
Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî, III, 135-250.
İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, s. 181, 401.
Hatîb, Târîḫu Baġdâd, VII, 112-118.
İbn Hallikân, Vefeyât, I, 271-274.
İbn Kesîr, el-Bidâye, X, 149-150.
İbnü’l-İmâd, Şeẕerât, I, 264-265.
Abdülkādir el-Bağdâdî, Ḫizânetü’l-edeb, III, 230-232.
Abdürrahîm el-Abbâsî, Meʿâhidü’t-tenṣîṣ (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1367/1947, I, 289-304.
Sezgin, GAS, II, 455-457.
Şevkī Dayf, Târîḫu’l-edeb, III, 201-202.
Corc Gureyyib, Beşşâr b. Bürd, Beyrut, ts.
Tâhâ el-Hâcirî, Beşşâr b. Bürd, Kahire, ts. (Dârü’l-maârif).
Abdülvehhâb es-Sâbûnî, Şuʿarâʾ ve devâvîn, Beyrut 1978, s. 124-130.
Butrus el-Bustânî, Üdebâʾü’l-ʿArab, Beyrut 1979, II, 36-59.
Ömer Ferruh, Târîḫu’l-edeb, II, 92-96.
Hüseyin Atvân, Şuʿarâʾü’d-devleteyn: el-Ümeviyye ve’l-ʿAbbâsiyye, Beyrut 1981, s. 254-262.
C. Zeydân, Âdâb, I, 363-366.
Abdülfettâh Sâlih Nâfi‘, eṣ-Ṣûre fî şiʿri Beşşâr b. Bürd, Amman 1983.
Ziriklî, el-Aʿlâm (Fethullah), II, 52.
Hannâ el-Fâhûrî, el-Mûcez fi’l-edebi’l-ʿArabî ve târîḫih, Beyrut 1985, II, 285-296.
a.mlf., Târîḫu’l-edebi’l-ʿArabî, Beyrut, ts. (el-Matbaatü’l-Bûlisiyye), s. 369-386.
Mustafa eş-Şek‘a, eş-Şiʿr ve’ş-şuʿarâʾ fi’l-ʿaṣri’l-ʿAbbâsî, Beyrut 1986, s. 99-168.
[Abdülkādir] el-Mağribî, “Beşşâr b. Bürd”, MMİADm., IX/12 (1929), s. 705-722.
Muhsin Gıyad, “Ṣûretü Beşşâr b. Bürd fî Kitâbi’l-Eġānî”, MMİIr., XX (1970), s. 192-218.
Hamîd Muhlif el-Heytî, “Beşşâr b. Bürd Müceddiden”, Mecelletü Âdâbi’l-Müstanṣıriyye, II, Musul 1977, s. 61-72.
André Roman, “Un Poème «Ouvert» de Baššār b. Burd”, BEO, XXV (1978), s. 185-196.
Faruk Ömer Fevzi, “Beşşâr b. Bürd ve siyâsetü ʿaṣrih”, el-Mevrid, XVI/1, Bağdad 1987, s. 75-86.
J. Hell, “Beşşâr b. Bürd”, DMİ, III, 648-650.
TA, VI, 249.
Kasım Kufralı, “Beşşâr b. Bürd”, İA, II, 574-576.
R. Blachère, “Bas̲h̲s̲h̲ār b. Burd”, EI2 (İng.), I, 1080-1082.