https://islamansiklopedisi.org.tr/cekmece
İsmini masa, dolap, konsol gibi mobilyaların içerisine yerleştirilip dışarıya doğru çekilebilen aynı addaki gözlerden alır. Küçük sandıklara bu ismin verilmesinin sebebi genellikle içlerinde çekmecelerinin bulunmasıdır. Türk ahşap işçiliğinde büyük önem taşıyan çekmece, eskiden oldukça yaygın biçimde kullanılmıştır. Çekmeceler genellikle abanoz, gül ağacı ve meşeden yapılmış, üzerleri kakma tekniğiyle yerleştirilen gümüş, fildişi ve bağa parçaları ile süslenmiştir; iç kısmına ise kadife veya atlas kaplanmış, kullanılışına göre de küçük bölümlere ayrılmıştır. Çekmecelerin yapımında çeşitli teknikler uygulanmış, özellikle erken örneklerde masif ahşap parçaları diş geçmesiyle birbirine birleştirilmiştir; sağlam ve güç açılır olanları makbuldür.
Osmanlılar’da XVI-XVII. yüzyıllarda çekmece yapımının bir sanat dalı olarak kabul edildiği görülmektedir. Saray için özellikle İstanbul ve Edirne’de çeşitli sert ağaçlardan son derece ince bir işçilik isteyen çekmeceler yapılmıştır. Ahşap işçiliğinin oyma ve sedef, bağa, fildişi kakma tekniklerine geniş yer verilmiş, ayrıca bazı örneklerde zümrüt, akik, yakut gibi değerli taşlar kullanılmıştır.
XVIII. yüzyıldan itibaren önce mimariye hâkim olan Avrupa’nın barok, rokoko ve empire (ampir) üslûpları çekmecelerde de etkisini göstermeye başlamış, özellikle bu yüzyıldan sonra süslemeler dikkati çekecek kadar artmıştır. Fildişi, sedef ve bağa kakmaların kenarlarına gümüş çerçeveler yerleştirilmiştir. Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan (Envanter nr. 2/2820, 2/2827) çekmeceler buna gösterilecek en güzel örneklerdir. Ayrıca bezemelerde edirnekârî ve lake tekniklerinden de faydalanılmıştır. Bazı çekmecelerde gizli gözler bulunmakta, bazıları ise kapağı açıldığında müzik sesi vermektedir. Pek çok örneğin bir köşesinde yapan sanatçının küçük bir imzasına da rastlanır. Geç dönem çekmecelerinin üzerlerinde padişah tuğralarına, ta‘lik yazılı methiyelere, beyitlere oldukça sık rastlanır. XIX. yüzyılda bezemelerin hemen tamamı Avrupa mobilyalarında görülen empire (ampir) üslûba yönelmiş, beyaz sedef de yerini pembe ve yeşil sedefe (arûsek) bırakmıştır.
Çekmeceler Kur’an çekmeceleri, sakal-ı şerif çekmeceleri, mücevher çekmeceleri, para çekmeceleri, surre çekmeceleri, tuvalet çekmeceleri, çamaşır çekmeceleri, yazı çekmeceleri ve mektup çekmeceleri gibi isimler alarak değişik özelliklerde ve değişik amaçlarda yapılmışlardır.
Kur’an çekmeceleri Kur’an veya cüzlerin korunması için yapılmıştır. Genellikle bunlar sert ağaçtan 1 m. yüksekliğinde eserlerdir. Üzerlerine sedef, bağa, fildişi kakmalar yerleştirilmiş, bazı örnekler ise mücevherlerle süslenmiştir. Bu bezemelerin yanı sıra fildişi veya sedefle çeşitli âyetlerin, şiirlerin bir kuşak halinde yazıldığı görülmektedir. Türk ve İslâm Eserleri Müzesi’nde bulunan (Ahşap Eserler, Envanter nr. 5) Kur’an çekmecesi XVI. yüzyılın ilk yarısında yapılmış ilginç bir örnektir. Kısa ayaklı, dört köşe ve yuvarlak kapaklı olan bu çekmecenin yan yüzleri fildişi kakma ile yapılmış cilt kapaklarında görülen salbekli şemse, köşebent ve çin bulutları ile bezenmiştir. Ayrıca diğer yüzlere içleri gümüş, fildişi ve abanozlu altıgenler yerleştirilmiştir. Kapak kasnağında besmele ile başlayan, Âyetü’l-kürsî ile devam eden ve bir dua ile biten bir yazı frizi bulunmaktadır.
Sakal-ı şerif çekmeceleri Hz. Peygamber’in sakal tellerini muhafaza etmek için yapılmıştır. Küçük ölçüdeki bu çekmeceler en değerli ağaçlardan olup bilhassa bezemeleriyle dikkati çekerler.
Değerli takıların saklandığı mücevher çekmeceleri de küçük ölçüdedir. Aynı zamanda kasa vazifesi gören bu çekmecelerin özel ve gizli bölmeleri bulunur. Bazılarında mücevherlerin kıratlarını ölçmek için küçük terazilere ve özel ağırlıklara da yer ayrılmıştır. Topkapı Sarayı Müzesi’nde kayıtlı (Envanter nr. 2/3634) çekmece mücevher çekmecelerinin tipik bir örneğidir. Yavuz Sultan Selim’e ait olan bu çekmece 1512-1520 yıllarına tarihlendirilmektedir. Abanoz kaplama olan çekmecenin yan yüzleri, mozaik kakma tekniğinde yapılmış fildişinin bolca kullanıldığı altıgenler ve ortası mühr-i Süleyman’lı baklava motifleriyle bezenmiştir. Kapağın içerisinde yine fildişinden sülüs yazılı bir kitâbe ile çekmecenin Sultan Selim Şah b. Bayezid Han’ın hazinesi için yapıldığı belirtilmiştir.
Para çekmeceleri sert ağaçtan yapılmıştır ve çoğunlukla bezemesizdirler. Evlerde veya dükkânlarda kullanılan bu çekmecelerin içlerinde çeşitli paralar için özel bölmeler ayrılmıştır; bazılarında altın ayarını ölçmek için mihenk taşı yeri de bulunur.
İstanbul’dan her yıl yola çıkan surre alayında padişahın saç ve sakal tıraşından toplanan kılların Medine’ye götürülüp Mescid-i Nebevî’nin bir kenarına gömülmesi âdet olmuştu. Bunun için de surre çekmecesi ismi verilen küçük ölçüde çekmeceler yapılmıştır.
Kadınların kullandığı çamaşır veya tuvalet çekmeceleri orta boyda yapılmışlardır. Bunların üzerinde genellikle madenî süslemeler veya boyalı bezemeler uygulanmış, içlerinde de bazı özel bölmelere yer verilmiştir.
Yazı çekmeceleri eskiden yazı masasının yerini tuttuğundan oldukça detaylıdır. Değişik ve yüksek boylarda olup içleri mürekkep hokkası, rıhdan, kalemtıraş, kamış kalem, kâğıt makası, mühür ve kâğıtları koymak için özel bölmelere ayrılmıştır. Bunlar sedef, bağa kakmalı veya yalnızca boya ile bezenmiştir.
Mektup çekmeceleri Osmanlı döneminde daha çok yazı çekmeceleriyle bir arada düşünülmüştür. Ancak XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren rokoko üslûbunun etkisiyle mobilya olarak mektup çekmecelerinin yapıldığı da görülmüştür. Çok defa pelesenk ağacından yapılan bu çekmecelerde genellikle bul işi bağa ve arûsek bezemeler bulunur (bk. BAĞA).
BİBLİYOGRAFYA
N. Tapan – S. Aykoç, Anadolu Medeniyetleri, İstanbul 1983, III, 154-156.
Can Kerametli, “Osmanlı Devri Ağaç İşleri, Tahta Oyma, Sedef, Bağ ve Fildişi Kakmalar”, TEt.D, sy. 4 (1962), s. 13.
Erdem Yücel, “Osmanlı Ağaç İşçiliği”, Kültür ve Sanat, sy. 5, İstanbul 1977, s. 58-71.
SA, I, 383.
Mehmet Önder, Antika ve Eski Eserler Ansiklopedisi, İstanbul 1987, s. 31.