- 1/3Müellif: T. SABRİ ERDİLBölüme GitBugün topraklarında Çek ve Slovakya cumhuriyetleri bulunan Çekoslovakya’yı kuzeyden Polonya, doğudan Ukrayna, güneyden Macaristan ve Avusturya, batıda...
- 2/3Müellif: DAVUT DURSUNBölüme GitII. TARİH Çekoslovakya I. Dünya Savaşı sonunda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun dağılması sonucunda kurulmuş olmakla birlikte Çek halkı arasında...
- 3/3Müellif: FERİDUN EMECEN, VOJTECH KOPČANBölüme GitIII. OSMANLI-ÇEK MÜNASEBETLERİ Çekoslovakya’yı meydana getiren toprakların tarihi oldukça eskiye iner. Kelt asıllı Boiler ve Germen asıllı Markomanile...
https://islamansiklopedisi.org.tr/cekoslovakya#1
Bugün topraklarında Çek ve Slovakya cumhuriyetleri bulunan Çekoslovakya’yı kuzeyden Polonya, doğudan Ukrayna, güneyden Macaristan ve Avusturya, batıdan da Almanya çeviriyordu. Yüzölçümü 127.903 km2 (Çek Cumhuriyeti 78.864 km2, Slovakya 49.039 km2), başşehri Prag, diğer önemli şehirleri Bratislava, Brno, Ostrava ve Košice olan Çekoslovakya’nın nüfusu 15.664.000 idi (1990). Çek ve Slovak federe cumhuriyetlerinden oluşan federal bir cumhuriyet olan Çekoslovakya, 1 Ocak 1993 tarihinde resmen son buldu ve yerine bağımsız iki yarı cumhuriyet kuruldu. Bunlardan Çek Cumhuriyeti’nin başşehri Prag, Slovakya Cumhuriyeti’ninki ise Bratislava’dır.
I. FİZİKÎ ve BEŞERÎ COĞRAFYA
Avrupa’nın eski bölgeleri olan Bohemya, Moravya, Silezya ve Slovakya topraklarının birleşmesinden doğan Çekoslovakya, doğal görünümü bakımından birbirinden oldukça farklı üç bölgeye ayrılır. Batıdaki Bohemya etrafı dağlarla çevrili bir plato görünümündedir. Ülkenin orta kesiminde bulunan Moravya bölgesi, buraya adını veren Morava ırmağı etrafında gelişmiş alüvyonlu bir ovadır. Çekoslovakya’nın doğusunda yer alan Slovakya’nın büyük bir kesimi ise dağlıktır. Karpat sistemine bağlı olan Tatralar bu bölgenin en önemli dağlarıdır ve ülkenin en yüksek noktası olan 2655 m. yüksekliğindeki Gerlachovka zirvesi bunların üzerinde bulunur.
Çekoslovakya’da genel olarak kara iklimi görülmekle birlikte yer şekillerinin özelliklerine göre farklı iklimlere de rastlanır. Esas itibariyle yazları serin ve yağışlı, kışları uzun ve soğuk olan Çekoslovakya’nın Bohemya ve Moravya çukurlarında iklim sert, yazla kış arasındaki sıcaklık farkı oldukça fazladır. Yağmur miktarı bölgelere göre değişir (Prag’da yılda 800 mm.). Yağmurlu günlerin sayısı kışın daha fazla olsa da yağmurlar en çok ilkbahar sonunda ve yazın yağar. Prag’da temmuz ayı sıcaklık ortalaması 19 derece iken ocak ayı ortalama sıcaklığı -0,5 derecedir. Doğuya doğru gidildikçe kışın şiddeti artar. Üçte birinden fazlası ormanlarla kaplı olan Çekoslovakya topraklarının bol yağış alan dağlık yerlerinde çeşitli ağaç türleri ve yabani hayvanlar bulunmaktadır.
Çekoslovakya akarsular açısından zengin bir ülkedir. Bohemya havzasından geçen Elbe, Vlatava ve Ohre ırmakları kuzeye yönelirler; Moravya ve Slovakya’nın akarsuları olan Morava, Vah, Hron ve Ipel ise güneyde Tuna nehrine karışırlar. Böylece ülkedeki ırmakların bir kısmı sularını Karadeniz’e, bir kısmı ise Baltık denizine boşaltır.
Çekoslovakya nüfus bakımından Avrupa’nın kalabalık ülkelerinden biri olup kilometrekareye ortalama 123 kişi düşmekte ve bu yoğunluk Moravya bölgesinde 150’ye kadar yükselmektedir. Şehirleşme oranının çok yüksek olmadığı ülkede nüfusun % 40’ı köylerde yaşamakta ve nüfus artış hızı gayet düşük düzeyde seyretmektedir. Endüstri bakımından gelişmiş bir bölge olan Bohemya’da şehirleşme Slovakya’ya oranla daha yüksektir. Millî başşehir Prag (1989’da 1.211.000), Slovakya’nın merkezi Bratislava (436.000), Moravya’nın merkezi Brno (390.000) ve Ostrava (331.000) ile Košice (232.000) ülkenin tarihî bakımdan olduğu kadar endüstri tesisleri açısından da en önemli şehirleridir.
Çekoslovakya nüfusu etnik açıdan çeşitlilik gösterir. Hâkim unsur Bohemya ve Moravya’da yaşayan ve toplam nüfusun % 62,9’unu teşkil eden Çekler’dir. Ülkenin ikinci büyük etnik topluluğu ise Slovakya’da yerleşmiş olan Slovaklar’dır (% 31,8). Her iki topluluk da Slav kökenli olmakla beraber zaman içinde iki ayrı millet şeklinde gelişmişlerdir ve aralarında ortak özelliklerin yanı sıra farklı nitelikler de mevcuttur. Bu grupların dışında ülkede Macar (% 3,8), Polonyalı (% 0,5), Alman (% 0,3), Ukraynalı (% 0,3) ve kalabalık bir Çingene topluluğu da bulunmaktadır. II. Dünya Savaşı’ndan önce nüfus içinde önemli bir orana sahip olan Almanlar (% 22,4) savaştan sonra sürüldüklerinden sayıları çok azalmıştır.
Ülkedeki başlıca diller Bohemya ve Moravya’da konuşulan Çekçe ile Slovakya’da konuşulan Slovakça olup bunlar Hint-Avrupa dil ailesinin Slav kolunun Batı Slav bölümüne giren iki yakın akraba dildir. Çekoslovakya’nın güneydoğusunda konuşulan Slovakça’ya göre Almanca ve diğer Batı dillerinin Çekçe üzerindeki etkisi büyüktür. Bu dillerin dışında bazı küçük etnik gruplar Almanca, Lehçe, Macarca ve Çingenece konuşmakta iseler de ülkenin resmî dilleri Çekçe ve Slovakça’dır.
Çekoslovak halkının % 77’si Katolik, % 8’i millî Çek kilisesi mensubu, % 7’si Protestan ve geriye kalanı da herhangi bir dini resmen benimsememiş olanlardan teşekkül etmektedir. Aslında ülkede resmî din istatistikleri tutulmadığından nüfusun dinî yapısıyla ilgili bilgiler kesin değildir. Çekoslovakya’da yaşayan müslümanların sayısı son derece azdır. Tahminen 2000 kadar olan bu topluluğu bazı müslüman ülkelerden yüksek öğrenim için gelen öğrencilerle İslâm ülkelerinin elçiliklerinde görevli memurlar ve ticaretle uğraşan kişiler oluşturmaktadır. Ülkede İslâmiyet’le ilgili ilmî araştırmalar ise belli bir seviyeye ulaşmış durumdadır.
Çekoslovakya’nın ekonomisi Doğu Avrupa ülkeleri arasında en çok gelişmiş olanıdır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra ülkede kurulan komünist yönetim sanayi kuruluşlarını devletleştirmiş olduğundan 1990 yılına kadar her türlü sanayi kuruluşunun ve emlâkin % 90’ı devletin mülkiyetinde bulunuyordu. Şubat 1991’de Millî Meclis devletin mülkiyetinde bulunan sanayi kuruluşlarının yerli ve yabancı özel müteşebbislere satılması kararını almıştır. Ülke ekonomisi beş yıllık planlarla yönlendirilmektedir. Çekoslovakya’da özellikle ağır sanayi ileri gitmiş ve bunda zengin kömür yataklarının büyük etkisi olmuştur. Otomotiv, elektrik, elektronik, demir-çelik, kimya, ayakkabı, mobilya, kristal, porselen ve kurşunkalem gibi sanayi dalları en fazla gelişenlerdir. Petrol rezervleri son derece sınırlı olan ülkede elektrik üretimi termik, hidroelektrik ve nükleer santrallerden sağlanır. Maden bakımından zengin olmayan ülke topraklarından az miktarda demir, bakır, kurşun, cıva, altın ve gümüş çıkarılır. Sanayiin gelişmiş olmasına karşılık tarım sektörü geri durumdadır. Toplam iş gücünün ancak % 13,7’si tarım alanında istihdam edilmektedir ve ekilebilir toprakların ülke yüzölçümüne göre oranı da % 40 kadardır.
Ülkede hem demiryolu hem de karayolu şebekeleri gelişmiş durumdadır; taşımacılıkta Tuna ve Elbe nehirlerinden de istifade edilir. Çekoslovakya eğitim alanında oldukça ileri seviyededir. Okuma yazma oranı % 90’ın üzerinde olan ülkede dokuz yıllık temel eğitim mecburidir. Temel eğitimden sonra üç dört yıl süreli lise ve meslek liselerinin önemi büyüktür. Ülkedeki beş üniversitenin en eskileri 1348’de Alman İmparatoru IV. Karl tarafından kurulmuş olan Karlova Üniversitesi ile 1707’de öğretime başlamış olan Çekoslovak Teknik Üniversitesi’dir. Çekoslovak Bilim Akademisi’ne bağlı bulunan çeşitli enstitüler ülkenin başlıca araştırma kurumlarıdır.
Kültürel alanda Çekoslovakya’da canlı bir zenginlik göze çarpar. Etnik çeşitlilik kültür yapısını zenginleştirirken diğer toplumlar da buna katkıda bulunurlar. Edebiyatın yanı sıra müzik, sinema, güzel sanatlar ve el sanatlarında önemli başarılar sağlanmıştır. Ülkede eski eserlerin de muhafaza edildiği Devlet Kütüphanesi, Millî Müze Kütüphanesi, Slovak Millî Kütüphanesi, Bratislava-Slovakya Teknik Kütüphanesi ve Bratislava Üniversite Kütüphanesi gibi kütüphanelerle Millî Müze, Millî Galeri ve Dekoratif Sanatlar Müzesi gibi müzeler bulunmaktadır.
BİBLİYOGRAFYA
Selâmi Gözenç, Avrupa Ülkeler Coğrafyası II: Kuzey, Batı ve Orta Avrupa Ülkeleri, İstanbul 1983, s. 205-216.
H. N. Howard – H. Backlin, “Czechoslovakia”, EAm., VIII, 383d-383i.
Emm. de Martonne, Géographie universelle, Paris 1931, IV, 533-620.
“Czechs”, The Illustrated Encyclopedia of Mankind, London 1978, IV, 438-441.
“Çekoslovakya”, ABr., VI, 361-367.
“Tchécoslovaquie”, EUn., XV, 781-790.
“Çekoslovakya”, Büyük Larousse, İstanbul 1986, V, 2621-2629.
“Tchécoslovaquie”, Le Grand Robert des noms propres, Paris 1987, V, 3064-3066.
https://islamansiklopedisi.org.tr/cekoslovakya#2-tarih
II. TARİH
Çekoslovakya I. Dünya Savaşı sonunda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun dağılması sonucunda kurulmuş olmakla birlikte Çek halkı arasında milliyetçi düşünceler ve Çekler’le Slovaklar’ı bir araya toplayacak bir devlet oluşturma fikri XX. yüzyılın ilk yıllarında ortaya çıkmıştır. Ülkenin batısında yaşayan Bohemyalılar bir süre bağımsız bir unsur olarak görünmüşlerse de Bohemya tacının Habsburg hânedanında bulunması ve bir kısım savaşlar sebebiyle ciddi bir varlık gösterememişlerdir.
Avusturya-Macaristan parlamentosunda üye olarak görev yapan Tomaş Garrigue Masaryk (ö. 1937) ve Eduard Beneş (ö. 1948) gibi vatan severler bağımsızlık mücadelesinde önemli rol oynadılar. Masaryk ve arkadaşları savaş yıllarında Paris’te Çekoslovak Millî Konseyi’ni kurarak (1916) mücadeleyi yurt dışında sürdürdüler. Nihayet Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun savaşta gücünü kaybetmesi ve ülke içerisinde bir dizi grev, gösteri ve ayaklanmanın meydana gelmesiyle çalışmaları kolaylaşan Millî Konsey 28 Ekim 1918 tarihinde Çekoslovakya’nın bağımsızlığını ilân etti. 1911’deki durum dikkate alınarak geçici millet meclisi oluşturuldu ve arkasından 14 Kasım 1918’de başkanlığına Masaryk’in getirildiği bir hükümet kuruldu. Çekoslovakya Cumhuriyeti adını alan bu yeni devlet, savaştan sonra Avusturya ile müttefik ülkeler arasında imzalanan Saint Germain-en-Laye Antlaşması’yla (10 Eylül 1919) milletlerarası hukuktaki yerini aldı. Komşularıyla olan sınır meseleleri ayrı ayrı imzalanan bir dizi antlaşmayla çözümlenirken Teschen (Cieszyn) bölgesinde uygulanan plebisitle buranın bir bölümü Polonya’ya bırakıldı.
29 Şubat 1920’de kurucu meclisin kabul ettiği anayasa demokratik parlamenter rejimi öngörüyordu. Etnik çoğulculuk ve idarî kadro eksikliği önemli bir problem olmakla birlikte iki savaş arasında demokrasi başarıyla uygulandı. Azınlıklardan Südet Almanları Çekoslovakya’ya pek destek olmadılar ve Almanya’da Hitler’in iktidara gelmesiyle birlikte milliyetçi eğilimlerini giderek arttırdılar. Almanlar’ın gözünün Berlin’e, Polonyalılar’ın Varşova’ya ve Macarlar’ın Budapeşte’ye dönük olması ülkede millî birliğin sağlanmasını zorlaştıran temel unsur oldu. 1927 ve 1934 yıllarında yeniden devlet başkanlığına seçilen Masaryk görevde kaldığı 1935 yılına kadar etnik ve ekonomik meselelerin üstesinden gelmeyi başardı ve ülkesini sanayileştirerek ekonomik alanda önemli bir gelişme sağladı.
II. Dünya Savaşı öncesinde Çekoslovakya barış antlaşmalarıyla parçalanmaktan kurtulamadı. Öteden beri Almanya’nın nüfuz alanında olan Südetler bölgesi, 29 Eylül 1938’de toplanan Münih Konferansı’nda alınan karara göre dört merhalede Almanya’ya terkedildi. Ardından 2 Ekim 1938’de Polonya Teschen bölgesini işgal ederken Macaristan da Slovakya’nın sınırı boyunca bir bölgeyi elde etti. Bu olaylardan sonra ülkedeki azınlıklar muhtariyet için harekete geçtiler ve 19 Kasım 1938’de Prag yönetimi federal bir sistemi kabul etmek zorunda kaldı. Bu yapı içinde Slovakya ile Rutenya özerkliklerini kazandılar. 9 Mart 1939’da Slovakya’nın Hitler’den gördüğü destekle bağımsızlığını ilân etmesi ve Çekoslovak yönetiminin buna karşı çıkmasıyla beliren buhran Hitler’e müdahale fırsatı verdi ve 15 Mart 1939’da Alman birlikleri Prag’ı işgal ettiler; ardından da Macarlar Rutenya’ya girerek burayı ülkelerine kattılar.
Savaş yıllarında Almanya’nın işgalinde kalan Çekoslovakya savaştan sonra müttefiklerce kurtarıldı. E. Beneş devlet başkanı seçilirken Komünist Partisi lideri Klement Gottwald başkanlığında bir koalisyon hükümeti kuruldu. 1948’e kadar işlerin iyi gittiği Çekoslovakya’da Marshall planının önce kabul edilip ardından Sovyetler Birliği’nin baskısıyla vazgeçilmesi üzerine baş gösteren buhran, Gottwald’ın tutumunu protesto için istifa eden komünist olmayan on iki bakanın yerine komünistlere yakın olanların tayin edilmesiyle iyice büyüdü ve gelişmeler sonunda ülke tamamen Sovyetler Birliği’ne yaklaştı. Dışişleri bakanı Tomaş Masaryk’in oğlu Jan Masaryk’in intiharı (10 Mart 1948) ve Beneş’in istifa etmesi komünistlerin ülke yönetimine hâkim olmalarına yol açtı ve böylece 1948’de Çekoslovakya’da çoğulcu demokrasi son bulmuş oldu. 1948-1960 arası halk demokrasisi dönemidir. Bu yıllarda Batı’ya iyice kapanan ülkede Sovyetler Birliği’yle ilişkiler geliştirildi ve Sovyet anayasası örnek alınarak yeni bir anayasa yapıldı. Dine ve din adamlarına karşı kampanya açan yönetim manastırları ve kiliseleri kapatarak mallarına el koydu ve din işlerini devletin denetimi altına aldı (1949). Milliyetçilerle liberaller tasfiye edilerek en ağır şekilde cezalandırıldılar; topraklar ve ekonomik işletmeler devletleştirildi. Uygulanan ekonomi politikasını protesto için 1953 yılında Plzen’de işçiler ayaklandılarsa da yönetim bu ayaklanmayı Sovyetler’in desteğiyle sert bir şekilde bastırdı. 1960’ta iyice durgunlaşan ekonomi sebebiyle huzursuzluk giderek arttı ve özellikle öğrencilerle aydınlar arasında yönetime karşı hareketler yaygınlaşmaya başladı. Temmuz 1960’ta yapılan yeni bir anayasa ile devletin adı Çekoslovak Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak değiştirildi ve Slovak hükümeti dağıtılarak bütün iktidar Prag’da toplandı. 5 Ocak 1968’de Çekoslovak Komünist Partisi birinci sekreterliğine getirilen Alexander Dubček’in (ö. 1992) daha yumuşak bir sosyalizm uygulamak istemesi ve bazı alanlarda reform yapmanın gerekli olduğunu savunması Sovyetler’in silâhlı müdahalesiyle sonuçlandı (21 Ağustos 1968). Varşova Paktı’na bağlı Sovyetler Birliği, Polonya, Doğu Almanya, Bulgaristan ve Macaristan kuvvetleri tarafından işgal edilen Çekoslovakya’nın yöneticileri Moskova’ya götürülerek hazırlanan bir antlaşma kendilerine zorla imzalattırıldı. Bu antlaşmayla ocak ayında başlayan “Prag baharı” acı şekilde sona ermiş oldu. Hemen arkasından Dubček ve arkadaşları reformlardan vazgeçmek zorunda kalmış olmalarına rağmen yönetimden tasfiye edildiler ve iktidar tutucuların eline geçti. 1 Ocak 1969’da Çekoslovakya’nın siyasî yapısı federal hale getirildi. Buna göre ülke Çek ve Slovak cumhuriyetlerine bölündü; beş yıl süreyle görev yapacak olan cumhurbaşkanını seçme yetkisi, 200 üyeli bir halk meclisiyle federe cumhuriyetlerin yirmişer üye ile temsil edildikleri bir millî meclisten oluşan federal meclise verildi. Mayıs 1970’te Sovyetler’le yirmi yıllık bir iş birliği antlaşmasının imzalanmasından sonra tasfiye kampanyası daha da hızlandırıldı. Parti birinci sekreterliğine ve devlet başkanlığına getirilen Gustav Husak 1989’a kadar bu görevde kaldı.
1989 yılında diğer Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Çekoslovakya’da da köklü bir siyasî dönüşüm meydana geldi ve 17 Kasım - 31 Aralık arasında gelişen değişiklikler sonunda komünist rejim devrilerek yerine çoğulcu demokrasi getirildi. Bu büyük siyasî değişimin meydana gelmesinde, 1988’de had safhaya ulaşan ekonomik sıkıntılar, tüketim mallarının yokluğu ve kalkınma hızındaki gerileme ile özellikle reform yanlısı gösterilerde bulunan gençler ve aydınlar önemli rol oynadılar. Aynı yıl, 1968 Sovyet işgalinin yirminci yıl dönümü tam bir siyasî protestoya dönüştü. Şubat 1989’da ise ünlü oyun yazarı Vaclav Havel’in tutuklanması geniş yankılara yol açtı ve Havel ancak protestolar karşısında mayıs ayında serbest bırakıldı. Ayrıca Prag başpiskoposu da baskılara karşı çıktı. Yurttaşlar Forumu adıyla oluşan karşıt görüşlüler koalisyonu ortaya çıkan muhalefeti ve talepleri yönlendirdi ve sonuçta yoğun gösteriler karşısında direnemeyen yönetim istifa etmek zorunda kaldı. Yirmi yıl önceki reformcu lider Dubček, muhalefetin desteğiyle 28 Aralık 1989’da oy birliğiyle meclis başkanlığına seçilirken Havel de cumhurbaşkanlığına getirildi; hemen arkasından ise Komünist Parti’nin öncü rolüne son verilerek çok partili hayata geçildi ve çoğunluğunu komünist olmayan bakanların oluşturduğu bir hükümet kuruldu. 1991’den itibaren ülkede ekonomik ve siyasî alanda önemli meseleler ortaya çıktı. Devletin mülkiyetindeki ekonomik kuruluşların özelleştirilmesinin sebep olduğu ekonomik karışıklıkların yanında Slovaklar’ın federasyondan ayrılma yönündeki faaliyetleri 1992’deki seçimlerden sonra hızlandı. Çek ve Slovak liderler arasında yapılan görüşmelerde federasyonu dağıtma kararı alındı ve konuyla ilgili bir plan yürürlüğe kondu. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı V. Havel görevinden istifa etti. Çekoslovakya’nın bölünmesi, 1 Ocak 1993 tarihinde tamamlandı ve bu tarihte başşehri Prag olan Çek Cumhuriyeti ile başşehri Bratislava olan Slovakya Cumhuriyeti’nin kurulduğu ilân edildi. Her iki devlet de Birleşmiş Milletler Teşkilâtı’na üye olarak kabul edildiler.
BİBLİYOGRAFYA
Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi: 1914-1980, Ankara 1983, s. 563-569.
Oral Sander, Siyasi Tarih: Birinci Dünya Savaşının Sonundan 1980’e Kadar, Ankara 1989, s. 194-196.
Doğu Avrupa Dosyası (haz. Ragıp Zarakolu), İstanbul 1990, s. 343-378.
“Aleksander Dubçek”, Çağdaş Liderler Ansiklopedisi, İstanbul 1986, II, 565-590.
“Tomaş Masaryk”, a.e., V, 1395-1416.
https://islamansiklopedisi.org.tr/cekoslovakya#3
III. OSMANLI-ÇEK MÜNASEBETLERİ
Çekoslovakya’yı meydana getiren toprakların tarihi oldukça eskiye iner. Kelt asıllı Boiler ve Germen asıllı Markomaniler’den sonra ülke V-VII. yüzyıllarda Slav akınlarına uğradı. VI. yüzyılda Orta Avrupa’ya gelen Avarlar 568’den sonra bugünkü Slovakya’nın güneyine yerleştiler. Slavlar’ın bir kolu olduğu belirtilen Çekler ise IX. yüzyıldan itibaren bu bölgelere hâkim oldular. Burada kurulan Bohemya Prensliği Hıristiyanlığın da tesiriyle dış dünyaya açıldı ve aynı zamanda karışıklıklarla dolu bir döneme girdi. Daha sonra doğuda Moravya, kuzeyde ise Silezya ve Galiçya’ya doğru genişlemeye başladı. Ancak X. yüzyılda tekrar karışıklıklar içine düştü. Bu bölgeler hakkında İslâm kaynaklarına akseden ilk kayıtlar da bu dönemlere rastlar. IX. yüzyıl sonlarından itibaren İslâm coğrafyacılarının eserlerinde yer alan anonim kayıtlarda, bugünkü Çekoslovakya topraklarında kurulmuş ilk devlet olan Büyük Moravya Devleti (830-907) ve idarecisinin adı zikredilir. Muhtemelen bir Slav köleden istifade eden Mes‘ûdî ise Orta Avrupa hakkında oldukça doğru ve ayrıntılı bilgiler vererek Slav kabilelerinden ve onların idarecilerinden bahsederken Çek kabilelerinden biri olan Dulaba (Dudlebs) hâkiminin ismini Vencslav (Bohemya Prensi Wenceslaus, 926-935) şeklinde kaydeder. İslâm coğrafyacılarından Ebû Ubeyd el-Bekrî de X. yüzyılın ikinci yarısında bu bölgeleri gezen İbrâhim b. Ya‘kūb adlı bir seyyahtan naklen, Bohemya Prensliği’nin sınırlarının genişlemesinde önemli rol oynayan I. Boleslav’ı (935-967) Prag (Frag), Bohemya (Buyama) ve Krakova hâkimi olarak gösterir ve buralarda yaşayan insanların gelenekleri, yaşayışları, ekonomik ve sosyal durumları ile ticaret hayatı hakkında bilgiler verir. Ayrıca burada Prag hakkında yer alan açıklamalar Çek tarihine dair en eski ve değerli bilgileri teşkil eder. X. yüzyıldan sonra Orta Avrupa’ya dair Arap coğrafyacılarının verdikleri bilgiler karışık ve hatalıdır. Nisbeten İdrîsî bu bölgeler hakkında daha doğru mâlûmat verirse de Bohemya’yı iki ayrı yerde gösterir. İdrîsî ayrıca Slovakya’daki bazı şehir ve kasabaların isimlerini nakleder, bunlar hakkında kısa bilgiler verir.
X. yüzyıldan itibaren irili ufaklı Peçenek gruplarının Kumanlar’ın baskısı ile Macar Krallığı’na sığınmaları sonucu Slovakya’da Peçenek iskân kolonileri oluşmaya başladı. Bunun ardından XI. yüzyılın sonlarından itibaren bu defa Kumanlar büyük gruplar halinde Macar topraklarına geldiler ve bunların bir kısmı Slovakya’nın güney bölgelerinde dağınık bir halde yerleştirildiler. Öte yandan XI. yüzyılda Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu’nun nüfuzu altına giren Bohemya Prensliği’nin zamanla imparatorluk içindeki önemi artmaya başlamıştı. Hatta bazı imparatorlar aynı zamanda Bohemya kralı olarak da taç giymişlerdi. 1212’de imparatorluğa karşı yükümlülükleri azaltılan Bohemya Krallığı giderek topraklarını genişlettiyse de daha sonra iç karışıklıklar ve dış baskılar yüzünden küçüldü. IV. Karl adıyla Kutsal Roma-Cermen imparatoru olan Karel (Vaclav) Bohemya krallığını da üstlendi (1346) ve bu dönemde Prag önemli bir kültür merkezi haline geldi. 1415’te dinî reformcu ve Prag Üniversitesi profesörlerinden Hus’un yakılarak öldürülmesi Çekler’in millî hislerini kuvvetlendirdi ve birçok ayaklanma baş gösterdi. Orta Avrupa’ya doğru ilerleyen Osmanlılar’ın Macarlar’la karşı karşıya gelmesi ve Çekler’in de Macar orduları safında yer aldığı Mohaç Savaşı’nda (1526) onları yenmesi, Çek-Osmanlı münasebetlerinin bir bakıma başlangıcını teşkil etti. Ancak bundan önce Çekler Osmanlılar’a karşı girişilen askerî harekâtlara da katılmışlardı. Nitekim bazı Çek ve Slovak asilzadeleri 1396’da Niğbolu’da Haçlı kuvvetleri yanında Osmanlılar’a karşı savaşa katılmışlar, bunların bazıları da esir düşmüştü. Balkanlar’da ise Çek ücretli askerleri ilk defa Semendire Savaşı’nda (1437) Sırp kuvvetlerinin yanında yer almış, hatta bu savaşta esir düşen bazı Türk askerlerini memleketlerine götürmüşlerdi. Çek askerleri 1443’ten itibaren Macarlar’ın safında hemen her mücadeleye katıldılar. Pek çok Slovak asilzadesinin esir düştüğü Varna Savaşı’na (1444) katıldıkları gibi II. Kosova Savaşı’nda da (1448) Macar orduları safında mücadele ettiler. Âşıkpaşazâde ve Neşrî gibi ilk Osmanlı kaynaklarında II. Kosova Savaşı’nda esir düşen Çek banının II. Murad ile karşılıklı konuşmalarına ve idamına yer verilmiş, ayrıca Âşıkpaşazâde, Çek banının da aralarında bulunduğu Macar müttefiklerinden “Üngürüs vilâyetlerinin ulu padişahları” şeklinde söz etmiştir.
Mohaç Savaşı’nda Macar ve Bohemya kralı unvanını taşıyan II. Lajos’un savaş meydanında ölümü üzerine Avusturya arşidükü Ferdinand, veraset hakkını iddia ederek Macaristan’ın bir kısmını ve Bohemya Krallığı’nı ele geçirdi. Gerek bu hadiseler gerekse daha önceki mücadeleler dolayısıyla Osmanlı kaynaklarında Çek adı “Çeh” veya “Çih” şeklinde Bohemya için kullanılmaya başlandı. Hatta Ferdinand “Alaman ve Çih kralı”, bazan da sadece “Çih kralı” unvanıyla belirtildi (Celâlzâde, vr. 341a, 412a). Çekler, Osmanlılar’ın 1529 Viyana Kuşatması sırasında Ernest von Brandenstein idaresinde şehri savunan kuvvetler arasında yer aldıkları gibi 1537’de Bosna sınırlarında Osijek/Vertizo mevkiinde ağır bir yenilgiye uğratılan General Katzianer kumandasındaki kuvvetlerin de bir kısmını teşkil ettiler. 1541’de Budin’i zaptederek eyalet haline getiren Osmanlılar’ın bundan sonraki hedefleri Ferdinand’ın elinde kalan eski Macar toprakları oldu. Kuzeye doğru ilerlemeye başlayan Osmanlılar, bugünkü Slovakya topraklarının güney kısımlarında hâkimiyet kurdular. Estergon (1543) ve Novigrad (1544) kalelerinin alınmasından sonra ilk defa Güney Slovakya’da Tuna nehrinin sol kıyılarına yerleşmeye başladılar. Burada bugün Štúrovo adlı kasabanın bulunduğu yerde bir küçük kale (palanka) yaparak Ciğerdelen Parkanı adını verdiler. Bu stratejik mevki daha sonra genişleyecek olan Osmanlı fetihleri için bir başlangıç noktasını oluşturdu.
1552-1554’te Kuzey Macaristan’da ele geçirilen kalelerin ardından Doğu Slovakya’da Seçen (Szécsény), Shay, Gyarmat ve Filek (Filakovo) zaptedildi. Alınan yerler sancak haline getirildi ve Güney Slovakya’da Estergon sancağında 400, Novigrad sancağında 187, Filek’te 270 kadar varoş, köy ve mezraa bu idarî birimin içinde yer aldı. Bunlar arasında Rima Sonbot, daha sonra ele geçirilen Rojna (Rožňava), Yoşva (Jelšava), Luçenice (Lućenec), Tisofça (Tisovec), Çetnek (Štitnik), Sebelib (Sebéchleby) ve Şarlo da (Tekovske Šarluhy) bulunuyordu. Rima Sonbot yakınındaki Sobotka veya Sobotuşka Kalesi’nde de kuvvetli bir Osmanlı askerî garnizonu yerleşmişti. Ayrıca İstolni Belgrad Beyi Kara Ali Bey, 1575’te Kekko (Modry Kamenê), Divin (Divín) ve Somoşka kalelerini zaptetti. Bu sınır bölgesi sürekli mücadelelere sahne oldu, Osmanlı akıncıları ve Kırım Tatarları zaman zaman Moravya içlerine kadar uzanan akınlar yaptılar.
1593’te başlayan Osmanlı-Avusturya savaşlarında da bu bölge stratejik önemini korudu. Savaşın başlarında bu toprakların büyük kısmı (Filek ve Seçen 1593; Novigrad 1594; Estergon 1595-1605) Osmanlılar’ın elinden çıktı. Selânikî, 1596 senesi başlarında Avusturya ordularının Prag ve Pojon’da (Bratislava) toplandığına dair haberler alındığını zikreder (s. 556, 580). Ancak Eğri seferinin ardından, elden çıkan bir kısım yerler yeniden Osmanlı hâkimiyetine girdi. 1599’da Güney Çekoslovakya’da Uyvar (Nové Zámky, Neuhäusel, Ersekujvar) önlerine kadar ilerleyen Osmanlılar burayı ancak altmış yıl sonra ele geçirebildiler. 1663-1664’te Habsburglar’a karşı harekete geçen Vezîriâzam Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa Uyvar’ı aldıktan sonra Nitra, Levice ve yöredeki birçok küçük kaleyi zaptetti. 10 Ağustos 1664’teki Vasvar Antlaşması ile de Uyvar’ın Osmanlı hâkimiyetinde olduğu tasdik edildi. Osmanlılar burada Uyvar eyaletini kurdular ve yeni eyaletin tahririni yaptılar. Bu sayım sonucu bölgede 768 kadar köy tesbit edildi. Eyalet ise yedi nahiyeye bölünmüş olup bu nahiyeler Narhid, Komaran, Barş, Hont, Nitra, Zabokrek (Jabokrek) ve Selle idi. Ayrıca fethedilen bu bölgenin bir kısmı Ahmed Paşa’ya mülk olarak verilmiş, o da bunu vakıf haline getirmişti. Bu vakfı Komyat ve Şuran kasabaları ile bunlara bağlı köyler oluşturuyordu.
Slovakya’daki Osmanlı idaresi 1685’e kadar sürdü. 1660-1666 yıllarında burada bulunan Evliya Çelebi, Uyvar ve civar kalelerin fethine şahit olduğu gibi bu bölgedeki Uyvar (Seyahatnâme, VI, 304-346, 379-387), Pojon (a.g.e., VII, 337-339), Komaran (a.g.e., VI, 346-353; VII, 207-209), Filek (a.g.e., VII, 185-187), Galgofça (Hlohovec, a.g.e., VII, 342-343), Şuran (Šurany, a.g.e., VI, 353-355; VII, 344) ve Nitra (a.g.e., VI, 355-364) gibi şehirler hakkında da bilgiler verir ve Ciğerdelen Kalesi’nin, Estergon’un fethinden sonra Kanûnî tarafından Uyvar taraflarındaki 700 köyün itaati için stratejik bir üs olarak kurulduğunu yazar (a.g.e., VI, 278-281).
Slovakya’da yaklaşık 140 yıl süren Osmanlı hâkimiyeti bölge halkı tarafından Habsburglar’a nisbetle daima tercih edilmiş, Osmanlı adalet ve idare sisteminin uygulanmasıyla ilgili belgeler bu durumu çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. Osmanlı dönemine ait belgeler koleksiyonu bugün Çekoslovakya’nın bazı şehirlerinde mevcut olup bunların bir kısmı da neşredilmiştir. Belgelerin en fazla bulunduğu yer, önemli bir ticarî merkez olup 1554-1593 ve 1596-1686 yıllarında Osmanlı idaresi altında kalmış Rimavska Sobota’dır ve burada ikinci döneme ait 255 vesika yer alır. Ayrıca Roznava, Jelsava, Banska Bystrica gibi şehirlerin arşivlerinde de bazı belgeler saklıdır.
IV. İSLÂMİYAT ve ŞARKİYAT ÇALIŞMALARI
Çek ve Slovak kültür hayatında İslâmiyet ve şarkiyatla ilgili çalışmaların önemli bir yeri vardır. Çek Krallığı’nda bu saha ile ilgili çalışmalar Ortaçağ’lara kadar iner. İslâmiyet hakkında bilgi veren eserlerden birisi, XIV. yüzyıl başlarında Çek din adamı ve doktoru Zdislav Agregator tarafından kaleme alınmıştır. Bunun ardından 1498’de Batı Bohemya’da Plzeň’de Çekçe başlık taşıyan ve Hz. Muhammed’in hayatını konu alan bir başka eser (Ziwot Machometa) daha yayımlandı. Yine Protestan asilzadelerden olup bir süre İstanbul’da yaşayan Vaclav Budovec’in Anti al-Koran (1614) adlı eseri de İslâmiyet’in temel görüşleriyle ilgili bilgileri ve Hz. Muhammed’in hayatını ihtiva etmektedir. Bu faaliyetlerin yanı sıra bazı Çek seyyahlar Doğu’ya yaptıkları seyahatlerle ilgili intibalarını kaleme almışlardır. İlk Bohemyalı seyyah, aynı zamanda bir tüccar olan Martin Kabatnik olup 1491-1492’de İstanbul, Şam, Kudüs ve Kahire’ye gitmiş ve bu şehirler hakkında değerli bilgiler vermiştir. Diğer seyyahlar arasında, 1493’te Kudüs’e giden Çek asilzadesi Jan Hasistejnsky ile 1563’te Filistin’e seyahat eden matematikçi Oldrich Prefat zikredilebilir. Öte yandan 1608’de Kudüs ve Mısır’a giden Krystof Harant’ın izlenimleri Çek halkı arasında büyük ilgi uyandırmıştır.
XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren Doğu dünyasına karşı duyulan ilgi giderek artmaya başladı ve bu sahada daha gerçekçi bir yaklaşımla eserler kaleme alındı. Bu yüzyılın sonlarında ve XIX. yüzyılın başlarında Slovak şarkiyatçılarının birçoğu Türk diliyle ilgili çalışmalar yaptılar. Adam F. Kollár (ö. 1783) Türk diliyle ilgili bir eser yazdığı gibi (Francisci à Mesgnien Meninski Institutiones Linguae Turcicae, Cum Rudimentis Parallelis Linguarum Arabicae et Persicae..., Viennae 1756) Hoca Sâdeddin Efendi’nin Tâcü’t-tevârîh’inin Latince tercümesiyle Osmanlıca metnini de hazırladı (Annales Turcici Taschet-Tewarich sive Corona annalium dicta ab inito gentis Ottomanicae usque ad Muradem primum pertigens, Vindobonae 1755). Slovak coğrafyacı Jan M. Korabinsky ise (ö. 1811) Almanca, Macarca ve Çekçe karşılıklı küçük bir Türkçe sözlük neşretti (Versuch eines kleinen Türkischen Wörterbuchs mit deutsch-ungrisch und böhmischen Bedeutungen und einer kurzgefassten türkischen sprachlehre, Pressburg 1788). Ayrıca Jan Hybl, Žiwot Mahomeda (Praha 1814) adıyla Hz. Muhammed’in hayatı ile ilgili küçük bir kitap yayımladığı gibi W. Irwing’in Machomet adlı eseri de F. Rieger tarafından Çekçe’ye tercüme edildi (Žiwot Mohameduv, Praha 1845). Şarkiyatla ilgili gerçek anlamda yapılan ilk çalışmalar da yine XIX. yüzyılda başladı. Bu dönemde Çek şarkiyatçısı Jeromir Košut (ö. 1880) şarkiyat sahasındaki ilmî çalışmaların öncüsü oldu. Košut, Câhiliye devri şiirleri, İslâmî kıssalar, Hâfız-ı Şîrâzî’nin hayatı ve şiirler üzerinde incelemeler yaptı. Çek doğu araştırmalarının en önemli şahsiyeti Rudolf Dvořák’tır (ö. 1920). Prag Üniversitesi’nin Alman ve Çek olmak üzere ikiye ayrılmasından sonra Çek Üniversitesi’nde Şark Dilleri Kürsüsü’nün başına getirilen Dvořák, bu sahada yaptığı önemli çalışmalar yanında birçok öğrenci de yetiştirdi. Onun akranı Jaroslav Sedlacek (ö. 1925) Çek dilinde ilk Arapça grameri kaleme aldı (Kluvnice arabskèho Jazyka, Praha 1898). Rudolf Ruzička ise (ö. 1957) Sâmî diller üzerinde yaptığı çalışmalar yanında İslâm öncesi Arap şiiriyle de meşgul oldu ve bu konuda üç ciltlik bir eser neşretti (Duraid ben aṣ-Ṣimma: Obraz středního Ḥidžâzu na úsvitě islamu, Praha 1925-1930); “gayn” sesinin menşeine dair makaleler yazdı. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Charles Üniversitesi adını alan Çek Üniversitesi’nde şarkiyat çalışmaları sürdürüldü. Ayrıca Türk ve Fars filolojisi çalışmalarına da önem verildi. Bu üniversiteye şarkiyatçı olarak davet edilen Alois Musil (ö. 1944), I. Dünya Savaşı öncesinde ve savaş sırasında Hicaz, Irak, Suriye ve Anadolu’ya yaptığı seyahatleri altı cilt halinde Amerika’da İngilizce olarak neşretti (Oriental Exploration and Studies, I-VI, New York 1926-1928); tayin edildiği üniversitelerde Arapça ve çağdaş Doğu tarihi dersleri verdi.
Aynı üniversiteye mensup Jan Rypka ve Felix Tauer İstanbul’daki kütüphanelerde yaptıkları çalışmalarla dikkati çektiler. Rypka Türk şiiri yanında Fars şiiri ile de ilgilenerek bu sahada önemli bir isim yaptı ve başlangıcından XX. yüzyıl başlarına kadar Fars şiiri ve edebî eserlerinin tarihini yazdı. Eser 1956’da Çekçe, daha sonra da Almanca olarak (Iranische Literaturgeschichte, Leipzig 1959) yayımlandı. Tauer ise Osmanlı tarihiyle ilgili bazı metinleri neşretti, ayrıca Nizâmeddîn-i Şâmî’nin Ẓafernâme’sini iki cilt halinde hazırladı (Histoire des Conquêtes de Tamerlan intitulee Zafarnâme par Nizamuddin Sâmî, I, Praha 1937, II, Praha 1957). Yeni Türk edebiyatı uzmanı olan Josef Blaškovics (ö. 1990), ayrıca Macaristan’da Türk hâkimiyeti dönemine dair birçok vesikayı neşretti ve bu dönem hakkında çeşitli makaleler yazdı. Charles Üniversitesi Arapça profesörü Petraček ise (ö. 1987) Çek dilinde ikinci bir Arapça gramer neşretti (Učebnice spisovné arabštiny, Praha 1957), Arap edebiyatı ile uğraştı. Ayrıca Slovakya’daki Bratislava Üniversitesi tarafından Bosnalı Safvet-beg Bašagić’den satın alınan Arapça, Farsça ve Türkçe yazmaların katalogunu da Petraček, Blaškovics ve Vesely ortaklaşa yayımladılar. Prag Üniversitesi’nde de bir kısmını Ahmed Vefik Paşa’nın kitaplarının teşkil ettiği yazma eserler bulunmaktadır. Prag Alman Üniversitesi’nde Max Grünert Arapça, Farsça ve Türkçe dersler verirken Isador Pollak da diğer Sâmî dilleri okutuyordu. Grünert, dört ciltlik Arapça seçme metinleri ve İbn Kuteybe’nin Edebü’l-kâtib’ini (Leiden 1900) bastırdı. Karl Jahn ise Prag’da bulunduğu sırada Reşîdüddin’in Câmiʿu’t-tevârîḫ’inin Quatremère neşrinin devamı olan bölümünü neşretti (Tārīh-i Mubārek-i Gāzānı des Raşīd al-Din Fadl Allāh Abi’l-Hair. Geschichte der ilháne Abāġā bis Gaihātu, 1265-1295, Prag 1941).
Çek Üniversitesi’nde 1920 yılı başlarında Rüzička tarafından Arapça incelemelere dair birçok eseri içine alan zengin bir kütüphane ve Semitoloji semineri kuruldu. Ardından A. Musil, bir başka yardımcı Şark dilleri ve tarihi seminerini tesis etti. Bu daha sonra İslâm ülkeleri ve tarihi semineri haline geldi. Rypka da bir Türkoloji ve İranoloji semineri kurdu. Alman Üniversitesi’nde I. Dünya Savaşı’ndan sonra bir İslâm tetkikleri semineri yer alıyordu. Ancak 1939’da kapatılan Çek Üniversitesi’nin açılıp 1945’te Alman Üniversitesi’nin kapatılmasından sonra bu seminer Çek Üniversitesi’ne intikal etti. 1948’de yeniden teşkilâtlanış sırasında seminerler kaldırıldı ve yerlerine biri Yakındoğu ve Hint, diğeri Uzakdoğu olmak üzere iki bölüm kuruldu, 1960’ta ise bunlar Şarkiyat Enstitüsü olarak birleştirildi.
Bugün Çekoslovakya’da şarkiyat çalışmaları özellikle Prag ve Bratislava’da sürdürülmektedir. Prag’da Arap tarihi, dili, edebiyatı ve kültürü konularında Ivan Hrbek, Jarmila Štepkova, Rudolf Vesely, Jaroslav Oliverius, Svetozar Pantuček, Josef Muzikar çeşitli araştırmalar yapmışlardır. Özellikle Şarkiyat Enstitüsü’nün Afrika bölümü başkanlığında bulunan I. Hrbek Ortaçağ Arap-Slav münasebetleri üzerinde durmuş, XII. yüzyılda Macar ve Rus topraklarını dolaşan Seyyah Ebû Hâmid el-Gırnâtî ile ilgili çalışmalar yapmış, Kur’an’ı tercüme etmiş (Koran, Praha 1972); İbn Haldûn, İbn Battûta, İbn Tufeyl gibi Arap tarihçi, coğrafyacı ve filozofların eserlerini çevirmiş, ayrıca K. Petraček ile birlikte Hz. Muhammed hakkında bir kitap yayımlamıştır (1957). Prag Üniversitesi Ortadoğu Bölümü başkanlığı yapan R. Vesely de Memlük-Osmanlı dönemi Mısır tarihi, vakıflar ve sosyoekonomik rolü konularında neşriyatta bulunmuştur. Bratislava’da ise bu sahadaki çalışmaların temeli Comenius Üniversitesi Arapça profesörü J. Bakoš tarafından atılmış olup onun eski talebeleri L. Drozdik ve J. Pauliny klasik ve modern Arap edebiyatı ve kültürüyle ilgili araştırmalar yapmışlardır. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan R. A. Nykl Kur’ân-ı Kerîm’i Çekçe’ye tercüme etmiş, bu çevirinin 1934 ve 1938’de iki ayrı baskısı yapılmıştır (Koran, Prague 1934, 1938). Nykl’in tercümesi, Kur’an’ı Çekçe’ye ilk defa tam olarak çeviren I. Verely’den (Koran, Praha 1913-1925) sonra ikinci çalışmayı teşkil etmiştir.
Fars dili, edebiyatı ve modern İran konularında çalışanlar arasında ise Prag’da Vera Stivinova-Kubičkova, Jiri Bečka, Jiri Cejpek (ö. 1980) zikredilebilir. Modern şarkiyatçılar arasında özellikle Türkoloji ve Osmanlı tarihi alanı özel bir ilgi görmüştür. Prag’daki Şarkiyat Enstitüsü’nde İran ve Türkoloji sahasında öncü çalışmalarda bulunan J. Rypka ve onun ardından Osmanlı tarihiyle ilgilenen J. Blaškovics’den başka Z. Veselà-Prenosilova Avrupa’daki Osmanlı eyaletlerinin idarî teşkilâtları, sosyal ve ekonomik tarihleri, Osmanlı şehirleri; N. Zimová Osmanlı Kuzey Afrikası, modern Türkiye; L. Hrebiček Türk dili ve gramer kaideleri konularında yaptıkları araştırmalarla tanınmışlardır. H. Turkova ise (ö. 1982) Evliya Çelebi ve eseri hakkında makaleler yayımlamış, Dalmaçya ve Bosna ile ilgili kısımlar üzerinde çalışmıştır (Die Reisen und Streifzüge Evliyā Çelebīs in Dalmatien und Bosnien in den Jahren 1659/61, Prague 1965). Öte yandan Brno’daki Masarky Üniversitesi’nde J. Kabrda Balkanlar ve Osmanlı tarihi ile ilgili çalışmalar yapmış ve dersler vermiştir. Slovakya’da ise 1960’ta Bratislava Şarkiyat Enstitüsü’nün kuruluşuna kadar Arap, İran ve Türk dili, tarihi ve edebiyatı ile ilgili çalışmalara fazla ilgi gösterilmemiştir. J. Bakoš’un başkanlığında (1960-1965) enstitünün kuruluşundan sonra her yıl düzenli olarak çıkan bir dergi (Asian and African Studies) yayımlanmaya başlanmıştır. Bratislava’da Türkoloji sahasında V. Kopčan, XVI-XVII. yüzyıllarda Slovakya’da Osmanlı hâkimiyeti meseleleri, Evliya Çelebi’nin Slovakya ile ilgili verdiği bilgiler üzerinde, Xénia Celnarová ise modern Türk edebiyatı ile ilgili araştırmalar yapmakta ve neşriyatta bulunmaktadırlar.
İslâmiyat ve şarkiyat çalışmalarında öncü bir rol oynayan Prag’daki Şarkiyat Enstitüsü 1929’dan beri Archiv Orientální adı altında süreli yayın çıkarmaktadır. Çekoslovak İslâm Cemaati tarafından 1937-1944 yılları arasında Hlas (sada) adında bir mecmua yayımlanmışsa da bugün böyle bir kuruluş ve yayın mevcut değildir. Bu ülkede 1985 yılına kadar İslâmiyet üzerine yapılan neşriyatın seksen civarında olduğu tesbit edilmiştir. Şarkiyat araştırmaları yapan müesseseler arasında, Çekoslovakya Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü (Ceskoslovenská Akademie Ved Orientalny Ustav), Çekoslovak Doğu İncelemeleri (Československá Orientalistická Spoločnost) ve Slovakya Doğu İncelemeleri (Slovenská Orientalistická Spoločnost) merkezleri, Karl ve Bratislava üniversiteleri Sâmî diller bölümleri gibi kurumlar sayılabilir.
BİBLİYOGRAFYA
BA, TD, nr. 115, 653.
Mes‘ûdî, et-Tenbîh, s. 67.
Şerîf el-İdrîsî, Géographie d’Édrisi (trc. Pierre-Amédée Jaubert), Paris 1840, II, 375-376, 381.
Âşıkpaşazâde, Târih, s. 134, 136.
Neşrî, Cihannümâ (Unat), I, 261, 293; II, 659, 673-675.
Celâlzâde, Tabakātü’l-memâlik, vr. 142a-341a, 412a, 482b, 517b.
Selânikî, Târih (İpşirli), I, 70, 133, 370; II, 556, 580, 705, 838.
Peçuylu İbrâhim, Târih, I, 108-109, 130, 135, 140, 159, 225-226; II, 139-141, 146, 173, 226-227, 308-309.
Kâtib Çelebi, Fezleke, I, 19-22, 39-41, 261-262.
Evliya Çelebi, Seyahatnâme, VI, 46-53, 278-281, 304-364, 379-387; VII, 185-187, 207-209, 337-345.
Silâhdar, Târih, I, 257-310, 323.
Râşid, Târih, I, 41-54.
Mustafa Zühdî, Târîh-i Uyvâr, İÜ Ktp., TY, nr. 2488.
Mehmed Necati, Târîh-i Sefer-i Uyvâr, TSMK, Revan Köşkü, nr. 1308.
Danişmend, Kronoloji, II, 115-130, 136-137.
Dušan Zbavitel, Die Orientalistik in der Tschechoslowakei, Prag 1959.
Asian and African Studies in Czechoslovakia (ed. M. Oplt), Moskow 1967.
V. Kopčan, Turecké nebezpečenstvo a Slovensko, Bratislava 1986.
a.mlf., “Academician Jan Rypka and research into Osmanli documents in Slovakia”, AO, 54/3 (1986), s. 212-218.
a.mlf., “Die Osmanische Provinz Nové Zámky (Eyālet-i Uyvār)”, AAS, XXI (1985), s. 147-164.
a.mlf., “The Last Stage of the Ottoman Rule in Slovakia”, Studia Historica Slovaca, XV (1986), s. 209-240.
J. Blaškovics, Érsekújvár és vidéke a török hódoltság korában, Budapest 1989.
a.mlf., “Some Notes on the History of the Turkish Occupation of Slovakia”, Acta Universitatis Carolinae-Philologica, I, Praha 1960, s. 41-57.
a.mlf., “Sadrıazam Köprülüzâde (Fazıl) Ahmed Paşa’nın Ersekujvar Bölgesindeki Vakıfları 1664-1665”, TED, IX (1978), s. 293-342.
a.mlf., “Osmanlılar Hakimiyeti Devresinde Slovakya’daki Vergi Sistemi Hakkında”, TD, sy. 32 (1979), s. 187-210.
a.mlf., “The Period of Ottoman-Turkish reign at Nové Zámky (1663-1685)”, AO, LIV/2 (1986), s. 105-130.
J. Rypka, “L’Orientalisme en Tchécoslovaquie (1949)”, a.e., XIX/1-2 (1951), s. 15-26.
K. Petráček, “Les études arabes et Islamiques et la Sémitologie en Tchécoslovaquie”, a.e., XIX/1-2 (1951), s. 98-107.
J. Marek, “Islamic Studies in Czechoslovakia”, JPHS, X/4 (1962), s. 303-311.
F. Tauer, “Prag Üniversitesinde Son Yüzyılda Arapça, Farsça ve Türkçe Tetkikleri”, ŞM, sy. 6 (1966), s. 61-70.
Jiri Bečka, “Turkish Literature in Czechoslovakia”, AO, 52 (1984), s. 167-189.
a.mlf., “Islamic Studies in Bohemia and Slovakia”, JIMMA, VI/2 (1985), s. 354-355.
Z. Veselá – L. Hrebiček – J. Bečka, “Turkologie in der ČSSR”, MT, 9/1983 (1984), s. 94-116.
J. Blaškovič – V. Kopčan, “Turkische Briefe und Urkunden zur Geschichte des Eyālet Nové Zámky”, AAS, XXII-XXV/1-4 (1986-90).
I. Hrbek – J. Blaškovič, “Čeh”, EI2 Suppl. (İng.), I, 170-171.