https://islamansiklopedisi.org.tr/cirmen
Eski adı Tshronomen’dir. Meriç kıyısında müstahkem bir kaleye sahip olan Çirmen, aynı zamanda 1371’de Sırplar’a karşı kazanılan ve Osmanlılar’a Makedonya’nın kapılarını açan zafere de ismini vermiştir. Kasaba I. Murad zamanında Edirne’nin fethi sırasında Osmanlı topraklarına katılmış ve XV. yüzyıl ortalarından itibaren Edirne’nin de bağlı bulunduğu bir sancak merkezi olarak teşkilâtlandırılmıştır. Burası Vize ve Kırkkilise ile (Kırklareli) beraber Rumeli beylerbeyiliğini meydana getiren ilk sancaklardan biridir. Meriç vadisine hâkim ve Edirne’yi koruyacak bir mevkide bulunması, küçük bir yerleşim merkezi durumundaki Çirmen’in sancak merkezi olmasında önemli rol oynamıştır. Paşa livâsı da denen sancağa Çirmen’den başka Hasköy, Çırpan, Akçakazanlık, Yeni Zağra ve bugünkü Türkiye’nin Ergene bölgesiyle Eynepazarı ve Tekirdağ bağlı bulunmaktaydı. Çirmen, 1632’den sonra Osmanlı idarî teşkilâtında Özü eyaletinin bir sancağı olarak görülmektedir. Evliya Çelebi de Çirmen’i Rumeli eyaletinde bir sancak merkezi olarak belirtirken buradaki askerlerin bazan Özü eyaleti muhafazası ile görevlendirildiğinden söz eder (Seyahatnâme, III, 423). XVIII. yüzyılda Çirmen’i Özü eyaletine bağlı livâlardan biri olarak zikreden İnciciyan ise buranın sekiz kadılığa (Çirmen, Akçakazanlık, Cisr-i Mustafa Paşa, Yeni Zağra, Uzuncaabad, Hasköy, Eynecik, Rodosçuk) ayrıldığını belirtir.
Çirmen’de Karamanoğlu Pîr Ahmed’in kardeşi Karaman Bey ile Îsâ Bey, Dulkadıroğulları’ndan Şehsuvar ile Alâüddevle beyler ve Canik Beyi Alpaslan oğlu Hüseyin Bey gibi pek çok meşhur kimse sancak beyliği yaptı (Gökbilgin, s. 13). Bu sebeple de yöreye Karaman, Dulkadır ve Canik bölgelerinden oldukça önemli sayıda nüfus getirilerek iskân edildi; bunlar geldikleri yerlerle bağlı bulundukları aşiretlerin isimlerini taşıyan köyler kurdular.
Çirmen Fâtih Sultan Mehmed döneminde mîr-i alem hassı, II. Bayezid devrinde ise sancak beyi hassı olarak görünmektedir. Ayrıca Çirmen’in ilk sancak beyi olan Saruca Paşa ve onun oğlu Umur Bey’in Çirmen, Zağra, Kızanlık ve Hasköy’de vakıfları bulunmaktadır. XVI. yüzyıldan itibaren bazı köyleri Edirne’deki Beyazıt Külliyesi vakıflarına dahil edilmiş, XVII. yüzyıldan itibaren mâzul Kırım hanlarına arpalık olarak verilmiştir.
Çirmen kasabasında 1460-1470 yılları arasında iki müslüman ve bir hıristiyan mahallesi vardı. 1515 tarihli tahrire göre ise kasabada Câmi-i Şerif, İmâret-i Umur Bey ve Ali Bey adlı üç müslüman mahallesiyle Gebrân-ı Yamak adlı bir hıristiyan mahallesi yer almaktaydı. Mahallelerde toplam olarak 184 müslüman, kırk hıristiyan hâne mevcuttu. Bu tahrire göre Çirmen’e bağlı elli sekiz köyün sadece dördünde gayri müslim nüfus vardı. Köylerde toplam 1406 hâne, 315 mücerred müslüman, 87 hâne gayri müslim yaşamaktaydı. Çirmen kazasının bütün kasaba ve köylerindeki toplam nüfus ise 1590 hâne, 315 mücerred müslüman ile 127 hâne gayri müslim olarak tesbit edilmektedir. 1515 tarihli bu tahrire göre kazanın toplam nüfusu, askerî statüde olanlar hariç, tahminen 8900 olup bunun % 92,87’si müslüman, % 7,13’ü gayri müslimdi.
Çirmen’in Kanûnî Sultan Süleyman devrinde yapılan ve tahminen 1530 tarihini taşıyan tahririnde (BA, TD, nr. 370) Gebrân mahallesinin yer almadığı ve gayri müslim nüfusun bulunmadığı dikkati çekmektedir. III. Murad döneminde yapılan tahrirde ise hıristiyan grupların şehre yeniden gelip yerleştikleri görülmektedir. Bu tahrirde gerek nüfus gerekse köy sayısı bakımından öncekilere göre önemli farklılıklar göze çarpmaktadır. Ayrıca bu dönemde Çirmen kasabasının önemini hayli yitirdiği, buna karşılık Edirne-Belgrad yolu üzerinde bulunan, aynı zamanda bir menzil ve derbend vazifesi gören Cisr-i Mustafa Paşa’nın yerleşim merkezi halinde geliştiği anlaşılmaktadır. Nitekim Çirmen kasabasının nüfusu bu tarihte yetmiş dokuz hâne, otuz mücerrede inmiş, hıristiyan nüfus ise cüzi bir artışla kırk yedi hâne, on bir mücerrede çıkmıştır. Kır kesimindeki nüfus ise önemli bir artışla 2237 hâne, 622 mücerrede yükselmiştir. Buna bağlı olarak köy sayısında da büyük bir artış olmuştur. Kazanın nüfusu, askerî olanlar hariç 22.300 müslüman (% 86,76), 3400 gayri müslim (% 13,24) şeklinde tahmin edilmektedir. Yine 1530 tarihli Tahrir Defteri’nde Çirmen kazasında on bir sipahi, yirmi imam, bir cami, iki mescid, biri II. Bayezid devrinde sancak beyi olan Hüsrev Bey’e ait olmak üzere iki zâviye, bir hamam, on üç dükkân, yirmi değirmen, iki mezraa, yedi bahçenin bulunduğu belirtilmektedir. Bu sırada evkaf ve emlâk geliri 64.210, bütün hâsılı ise 224.474 akçe idi. Evliya Çelebi, XVII. yüzyılın ortalarında şehirde sekiz mahalle ve kiremit örtülü 800 ev bulunduğunu yazar. Ayrıca Meriç nehrinin karşı tarafında bir bayır üzerinde harap kalesinin yer aldığını, kasabanın düz ve geniş, bağlık bahçelik bir alanda kurulmuş olduğunu da belirtir.
1530 tarihli Tahrir Defteri’nde yer alan Çirmen sancağı kanunnâmesinden, kazada önemli sayılabilecek bir ticaret hayatının olduğu anlaşılmaktadır. Kasaba pazarında satılan at ve sığır gibi hayvanlar için alıcıdan ve satıcıdan 2’şer akçe tahsil ediliyordu. Ayrıca şehir pazarlarında tahıl, çeşitli meyveler vb. gıda maddeleri satılmaktaydı. Bundan başka ağaç ürünleriyle tuz, aba ve sığır gönü alım satımı da yapılıyordu. Üretilen mallardan toplam olarak 18.018 akçe öşür alınıyordu. Ayrıca resm-i kışlak 1900, resm-i duhân 761, resm-i ağıl 325, resm-i çayır ile sazlık 823, resm-i âsiyâb 1695, âdet-i ağnâm 1250 akçe idi. Reâyâdan bunların dışında 16.082 çift resmi, 4908 bennâk resmi, 8475 akçe de ispence tahsil ediliyordu. Alınan bu vergilere göre Çirmen sancağındaki ziraî alanların tahminen 63.380 dönümü (% 70,03) müslümanların elinde, 27.120 dönümü de (% 29,97) gayri müslimlerin elinde bulunuyordu.
Çirmen XVI. yüzyılın sonlarından itibaren önemini kaybetmeye başladı. XIX. yüzyılın sonunda Cisr-i Mustafa Paşa kazasına bağlı bir nahiye haline gelen Çirmen’in 1831 nüfus sayımında 1910 müslüman, 1262 gayri müslim erkek nüfusu olduğu tesbit edilmiştir. 1870’te Edirne sancağına bağlı bir kaza olarak gösterilen ve 101 köyü ile altı mahallesi bulunan Çirmen’in (Salnâme-i Vilâyet-i Edirne, s. 136) bu tarihteki nüfusu Cisr-i Mustafa Paşa ile beraber yazılmıştır. Buna göre her iki yerleşim biriminde 3386 gayri müslim (11.308 kişi), 2764 de müslüman hâne (7937 kişi) kaydedilmiştir. 1890’da ise nahiye olarak geçen Çirmen’in on dokuz köyü mevcuttu. Çirmen bugün Yunanistan-Bulgaristan sınırı üzerinde küçük bir köydür.
BİBLİYOGRAFYA
BA, TD, nr. 50 (sene 921/1515); nr. 370 (sene 936/1530); nr. 651 (III. Murad dönemi).
Hoca Sâdeddin, Tâcü’t-tevârîh, I, 74, 83, 84.
Ayn Ali, Kavânîn-i Âl-i Osmân, s. 12, 41.
Evliya Çelebi, Seyahatnâme, III, 423.
Salnâme-i Vilâyet-i Edirne, Edirne 1287, s. 136, 142-143.
Osman Nuri Peremeci, Edirne Tarihi, İstanbul 1939, s. 142, 143.
Enver Ziya Karal, Osmanlı İmparatorluğunda İlk Nüfus Sayımı: 1831, Ankara 1943, s. 38.
Danişmend, Kronoloji, I, 53.
Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livâsı, s. 12, 13, 17, 18-19 vd.
H.-J. Kornrumpf, Die Territorialverwaltung im östlichen Teil der europäischen Türkei vom Erlass der Vilayetsordnung (1864) bis zum Berliner Kongress (1878) nach amtlichen osmanischen Veröffentlichungen, Freiburg 1976, s. 251-254.
İ. Metin Kunt, Sancaktan Eyâlete: 1550-1650, İstanbul 1978, s. 186.
P. L. İnciciyan – H. D. Andreasyan, “Osmanlı Rumelisi’nin Tarih ve Coğrafyası”, GDAAD, sy. 4-5 (1976), s. 133-134.
V. J. Parry, “Čirmen”, EI2 (İng.), II, 49.