https://islamansiklopedisi.org.tr/cuma--kasaba
1. Cuma. Bugün Haravgi adını taşımakta olup Yunanistan’da Makedonya bölgesinde, Kozani şehrinin 20 km. kuzeyinde eski bir pazar yeridir. Vasil Kınçov’a göre burası Kayalar (Kailar) kazasına bağlıydı ve tamamı Türkler’den oluşan 850 kişilik bir nüfusa sahipti. Muhtemelen XVI. yüzyılda yaşayan ve Makedonya’da Bektaşîliği yaymaya çalışan ilk babalardan olan Pîrî Baba’nın tekkesi burada bulunmaktadır. Hasluck, 1920’de hâlâ on kadar dervişin bu tekkede yaşadığını belirtmektedir. Kitâbeye göre Pîrî Baba Türbesi 1143’te (1730-31) yeniden yapılmıştır. Hasluck’un tesbit edebildiği en eski mezar taşı 1113 (1701-1702) tarihli idi. 1923 Lozan Antlaşması’na göre Makedonya’daki Türk nüfusu Anadolu’ya göç etti. Pîrî Baba Tekkesi’nin kurulduğu tepe üzerinde 1970’lerde küçük bir Rum-Ortodoks kilisesi vardı ve eski binaların harabeleri arasında bulunuyordu. Tekke’nin bütün kitâbeleri yok olmuştu.
2. Cum‘a-i Atîk. Bugünkü adı Târgoviște olan Kuzeydoğu Bulgaristan’da Osmanlılar döneminde kurulmuş bir kasabadır (bk. ESKİCUMA).
3. Cum‘a-i Bâlâ. Yukarı Cuma adıyla da bilinen, Bulgarlar tarafından önce Türkçe ismine dayalı olarak Gorna Dzaumaja denirken 1950’de adı Blagoevgrad’a çevrilen Güneybatı Bulgaristan’da 39.789 nüfuslu bir kasabadır. Struma vadisinde Sofya’dan Dupniçe güzergâhıyla Selânik’e giden yol üzerinde bulunan kasaba, XVI. yüzyılın ilk yarısında, eski Bulgar-Sırp beyliği ve 1395’ten beri bir Osmanlı sancağı olan Köstendil’in (Velbuzad) bir parçası olarak ortaya çıkmıştır. 922 (1516) tarihli Tahrir Defteri’nde (BA, MAD, nr. 170) ismi zikredilmemektedir. Nitekim o dönemde bütün Dupniçe kazasında henüz çok az müslüman nüfus bulunmakta olup 133 köyden sadece beşinde müslüman nüfusa ve Türkçe yer adlarına rastlanmaktadır. 935 (1529) tarihli Tahrir Defteri’nde (BA, TD, nr. 167) ilk defa on beş müslüman hâne ile “nefs-i Cum‘a Pazarı” zikredilmiştir. Burası başından itibaren büyük Dupniçe kazasının güneyinde pazar yeri olarak kurulmuştur. 957 (1550) tarihli Tahrir Defteri’nde (BA, TD, nr. 267), on biri özel statüye sahip yörük hânesi olmak üzere otuz üç müslüman hâne kaydedilmiştir. Bunlar Ege sahillerinden göç eden Türk aileler olup aralarında ihtidâ sonucu müslüman olanlar görülmemektedir. Bu sahaya ait son tahrir 978 (1570-71) tarihlidir (TK, TD, nr. 90); buna göre Cum‘a-i Bâlâ’da kısmen yörük, kısmen de müslüman çeltikçilerden oluşan yetmiş iki müslüman hâne bulunmaktadır. Bu sırada müslüman nüfus içerisinde sekiz mühtedi aile de yer alıyordu. 978 tahriri, ilk defa dört hânelik hıristiyan ailenin bu küçük kasabada yerleştiğini göstermektedir. Aynı tahrir, Cum‘a-i Bâlâ’da bir de Cuma Camii’nin mevcudiyetini bildirmektedir. 957 (1550) tarihli tahrire göre Cum‘a-i Bâlâ aynı zamanda bir nahiye merkezi durumundaydı. Nahiyeye bağlı kırk beş köyden yirmi üçü Türkçe isim taşıyordu ve çoğu yörük olan müslümanlar tarafından iskân edilmişti. Bu sırada nahiyede % 23’ü müslüman olmak üzere 2236 hâne bulunuyordu. Bunlardan kendi adlarıyla yeni köyler teşkil edenler ve bazı yörük cemaatleri, mevcut hıristiyan köyleri içerisinde veya çevresinde de yerleşmişlerdi. 1550’de Türk köylerinde mühtedi aileler bulunmuyordu. Ancak eski Bulgar köylerindeki müslüman nüfusun dörtte biri mühtedi idi. Dolayısıyla bu gibi köylerin tedrîcî olarak İslâmlaşmaya başladığı söylenebilir. Osmanlı dönemi sonunda bu mahallî ihtidâlarla kazadaki toplam müslüman nüfusu % 46’ya ulaşmıştı.
XVII. yüzyıl süresince kazaya birçok hıristiyan nüfus yerleşti. 1060 (1650) tarihli Cizye Defteri’nde bu şekilde yerleşen otuz iki hâne görülmektedir. Aynı dönemde hemen yakınında yer alan Bulgar Bana köyü ile birlikte benzer şekilde yavaş yavaş büyümeye başladı. Bana’da birkaç maden suyu kaynağı bulunuyordu ve Osmanlılar döneminde bunların üzerine kubbeli kaplıcalar inşa edilmişti. 1570 tahririne göre Bana yirmi iki müslüman, 109 gayri müslim hâneye sahipti.
Kâtib Çelebi ve Evliya Çelebi’nin eserlerinde zikredilmeyen Cum‘a-i Bâlâ’yı XVIII. yüzyıl sonunda gören Felix Beajour, burayı Djoumaia adıyla anarak Osmanlı ordusunda ileri karakol hizmetinde bulunan yörüklerle iskân edilmiş bir kasabacık (bourg) olarak belirtir. 1847’de yöreye gelen Viquesnel ise burada 730 evin bulunduğunu, bunların 250’sinin hıristiyan Bulgar, geri kalanının da Türkler’e ait olduğunu yazar.
1864’te vilâyetlerin yeniden düzenlenmesi sırasında eski Köstendil sancağı lağvedildi; Cum‘a-i Bâlâ Sofya sancağına bağlı bir kaza haline getirildi. 1877-1878’den sonra kaza Osmanlı idaresinde kaldı ve Selânik vilâyetinin Serez sancağına bağlandı. 1290 (1873) tarihli Tuna vilâyeti salnâmesinden şehirde 615 müslüman ve 390 hıristiyan hâne bulunduğu, toplam nüfusun 3800 olduğu anlaşılmaktadır. 1289 (1872) tarihli Tuna vilâyeti salnâmesinde ise şehirde mevcut beş cami, 260 dükkân, bir kilise, beş kaplıca kayıtlıdır. 1878’den sonra şehir Bulgaristan’ın çeşitli yerlerinden müslüman nüfusun göçüne uğradı. Hıristiyan nüfusun sayısı nisbeten azaldı. 1900’de şehrin nüfusu 6440 olup bunun 4500’ü Türk, 1600’ü hıristiyan, 180’i yahudi, 200’ü de Çingene idi. Aynı yılda Vasil Kınçov’un güvenilir istatistiklerine göre Cum‘a-i Bâlâ kazasının nüfusu 31.478 olup bunun 4575’i Türk, 3900’ü Pomak, 21.282’si hıristiyan Bulgar, az bir kısmı ise Çingene, Rum, yahudi ve Eflak idi. Balkan savaşlarında bölgenin Bulgarlar’ın eline geçtiği sıralarda şehrin ve köylerin hemen bütün nüfusu Anadolu’ya kaçtı. Onların terkettiği yerler, Yunanlılar’ın işgal ettiği yerlerden kaçan Bulgarlar tarafından iskân edildi.
1926 Bulgar nüfus sayımına göre şehirde 7485 hıristiyan Bulgar ve sadece 424 Türk bulunuyordu. Bu miktar sonraki sayımlarda giderek daha da azaldı. 1950’de şehrin Gorna Dzaumaja (Yukarı Cuma) olan adı, bu şehirde doğan Bulgar Sosyalist Partisi’nin kurucusu Dimitar Blagoev’e nisbetle Blagoevgrad olarak değiştirildi. Bugün modern tarzda yeniden inşa edilen şehrin nüfusu 40.000’e ulaşmıştır. Osmanlılar tarafından kurulan ve İslâmî karakter taşıyan şehrin bu hüviyetinin burayı tanıtan kitaplarda tamamen inkâr edilmesine karşılık son on beş yıl içinde eski Bulgar mahallesi (varoş) 1844 tarihli kilisesiyle birlikte çok güzel bir şekilde onarılmıştır. Bu da hıristiyanların XIX. yüzyıl Osmanlı Devleti’nde nasıl yaşadıklarını göstermektedir. Şehirdeki müslüman yapılarından ise bugün sadece uzun zaman dükkan ve ev olarak kullanılan ve 1992’de onarılmakta olan XIX. yüzyıla ait bir cami ayakta durmaktadır. Bugünkü şehrin birkaç kilometre kuzeyinde Romalılar’ın Skantopara şehrinin harabeleri bulunmaktadır.
4. Cumapazarı. Rumca adı (Megali) Pazaraki olup günümüzde Aghios Visarion adını taşımaktadır. Tesalya’da, Tırhala ve Karditsa’dan Çatalca (Pharsala) ve Domokos’a giden yol üzerinde ovada küçük bir müslüman Türk şehridir. Muhtemelen XV. yüzyılda Yenişehir (XIV. yüzyılda Osmanlı öncesi dönemde Larissa) ovasında kurulan şehir, Arnavut ve Katalan istilâlarında iç savaş sırasında nüfus kaybına uğramıştır. Osmanlı hâkimiyeti döneminde 927 (1521) ve 977 (1569-70) tarihli tahrir defterlerine (BA, TD, nr. 105; TK, TD, nr. 462) göre Yenişehir kazasında küçük bir müslüman yerleşim birimi durumundaydı. XVII. yüzyılda şehir önemli ölçüde geriledi. Nitekim 1055 (1645) tarihli avârız defterinde (BA, MAD, nr. 6630) altmış sekiz hâneli, yani on yedi avârız hânesine sahip 300-350 nüfuslu bir nahiye merkeziydi. 1668’de ise Evliya Çelebi buranın yedi mahalleli küçük bir kasaba olduğunu ve üzeri kurşun kaplı Ömer Bey (Turahanoğlu) ve Ali Bey Cuma camilerinin, beş mescid, bir hamam, medrese, üç tekke, iki mektep, iki han ve yirmi dükkânın bulunduğunu yazar (Seyahatnâme, VIII, 218). Ayrıca Evliya Çelebi, sıtmaya yol açan sivrisinek sürülerinin bulunduğunu, bunun da bu bataklık yörenin nüfusunun azalmasına sebep olduğunu belirtir. XVIII. yüzyılda Cumapazarı’nda müslüman nüfus yavaş yavaş azaldı. Onların yerlerini hıristiyan Rumlar aldı ve bugün mevcut olan St. Visarion Kilisesi inşa edildi. 1817’de Johannes Oikonomos Larissaios, Pazaraki’yi Türk ve Rumlar’dan oluşan ve cuma günleri pazar kurulan elli hâneli bir köy olarak tasvir eder.
Tesalya Yenişehri 1882’de Yunanistan’a bırakıldığında Cumapazarı’ndaki son müslüman nüfus diğer Osmanlı topraklarına göç etti. Zamanla bütün Osmanlı eserleri yok oldu. I. Dünya Savaşı’ndan sonra kasabanın adı Aghios Visarion olarak değiştirildi.
5. Cum‘a-i Zîr. Aşağı Cuma, Dolna Dzaumaja ve Bayraklı Cuma olarak da bilinen bu kasaba, daha önce Siroz sancağında Demirhisar kazasının küçük bir pazar yeriydi. XIX. yüzyıl sonlarında V. Kınçov buranın 300 Türk, 300 Bulgar, 100 Çerkez ve 30 Çingene nüfusu bulunduğunu, geçmişte çok daha önemli olduğunu ve hemen hemen tamamıyla Türkler tarafından iskân edildiğini belirtir. Bugün Yunan Makedonyası’nda yer alan ve Siroz’un 23 km. kuzeybatısındaki Bukhova (Kerkini) gölü yakınında bulunan kasaba Kato Tsumagia adıyla da bilinirken iki dünya savaşı arasında adı Irakleia’ya çevrilmiştir.
BİBLİYOGRAFYA
BA, TD, nr. 105, 167, 267.
BA, MAD, nr. 170, 6630.
TK, TD, nr. 90, 462.
Evliya Çelebi, Seyahatnâme, VIII, 218.
V. Kančov, Makedonija: Etnografija i statistika, Sofia 1900, 19. bl.
F. W. Hasluck, Christianity and Islam under the Sultans (ed. M. M. Hasluck), Oxford 1929, s. 528-529.
V. Şarov, Grad Gorna Džumaja, Minalo i dnes, Sofia 1930.
Ž. Čankov, Geografski Reçnik na Bǎlgarija, Sofia 1939, s. 106-107.
H.-J. Kornrumpf, Die Territorialverwaltung im östlichen Teil der europäischen Türkei vom Erlass der Vilayetsordnung (1864) bis zum Berliner Kongress (1878) nach amtlichen osmanischen Veröffentlichungen, Freiburg 1976, s. 256-257.