https://islamansiklopedisi.org.tr/dinever
Çoğunlukla yanlış olarak Deynever şeklinde de söylenen Dînever bugün harabe halindedir. Güneydoğusundaki Kengâver ile güneybatısındaki Kirmanşah’tan yaklaşık 45-48 km. uzaklıktadır. Şehrin harabeleri, Çem-i Dînever denilen nehirle sulanan bir ovanın kuzeydoğusunda bulunmaktadır. Çem-i Dînever, sarp Teng-i Dînever Boğazı’nı geçtikten sonra Bîsütûn kayalığı yanında Karasu’yun bir kolu olan Gemes-Âb’la birleşir.
Dînever’in kuruluşu Selefkiler dönemine (m.ö. 305-64), hatta ondan daha önceki tarihlere kadar uzanır. Eski Süryânî kaynaklarında adı Dînehver şeklinde geçen şehir, Nihâvend Savaşı’ndan hemen sonra İslâm hâkimiyeti altına girdi (21/642) ve Muâviye dönemindeki (661-680) idarî teşkilâtlanma sırasında buraya ve Cibâl bölgesinin tamamına Mâhü’l-Kûfe adı verildi. Arap müellifleri mâh kelimesinin Farsça olduğunu ve “kasaba” anlamına geldiğini ifade ederler. Ancak buradaki “Mâh” kelimesi, Cibâl bölgesinin eski adı olan Medya’nın değişik bir şekli olmalıdır. Zira bu kelime ile teşkil edilmiş bütün yer adları Cibâl bölgesi sınırları içinde bulunmaktadır. Mâhü’l-Kûfe batıda Hulvân, doğuda Hemedan, güneyde Mâsebezân ve kuzeyde Azerbaycan ile sınırlıdır.
Dînever, Emevîler ve Abbâsîler döneminde çok gelişmiş bir şehir olarak kaynaklarda zikredilir. Hemedan’ın üçte birinden daha küçük olan şehir, iyi düzenlenmiş çarşılara, verimli meyve bahçeleriyle zengin tahıl ürünlerine sahipti. Abbâsî Halifesi Muktedir-Billâh’ın (908-932) son yıllarında bölgede çıkan karışıklıklar Dînever şehrini de etkiledi. Âsi kumandan Gîlânlı Merdâvic b. Ziyâr, halifenin gönderdiği kuvvetleri yenip Dînever’i ele geçirince (319/931) şehir halkından bir rivayete göre 7000, diğer bir rivayete göre ise 25.000 kişiyi öldürdü. 348’de (959) Hasanveyh b. Hüseyin el-Berzîkānî Dînever, Hemedan ve Nihâvend gibi şehirleri de ele geçirip bağımsız bir devlet kurdu. Dînever’i de devletinin başşehri yaparak elli yıl boyunca burada hüküm sürdü. Hamdullah Müstevfî, VIII. (XIV.) yüzyılda burasını ılıman iklime sahip, suları bol küçük bir şehir olarak tavsif eder. Daha sonra Timur tarafından tamamıyla tahrip edilen Dînever bir daha eski haline kavuşamadı.
Dînever’de yetişen meşhur simalar arasında botanik âlimi Ebû Hanîfe ed-Dîneverî, edip ve tarihçi İbn Kuteybe ed-Dîneverî, el-Ḳādirî fi’t-taʿbîr müellifi Nasr b. Ya‘kūb ed-Dîneverî, kadı ve muhaddis Ahmed b. Mervân ed-Dîneverî ve mutasavvıf Ebü’l-Abbas ed-Dîneverî sayılabilir.
BİBLİYOGRAFYA
Belâzürî, Fütûh (Fayda), s. 432, 439, 440, 442.
İbnü’l-Fakīh, Kitâbü’l-Büldân, s. 259.
İbn Hurdâzbih, el-Mesâlik ve’l-memâlik, s. 119 vd., 226 vd., 243 vd.
İbn Rüste, el-Aʿlâḳu’n-nefîse, s. 271.
Mes‘ûdî, Mürûcü’ẕ-ẕeheb (Meynard), III, 263; IX, 24-25, 31.
Makdisî, Aḥsenü’t-teḳāsîm, s. 395-396.
Yâkūt, Muʿcemü’l-büldân, II, 545-546.
Müstevfî, Nüzhetü’l-ḳulûb (Strange), s. 107.
G. Weil, Geschichte der Chalifen, Mannheim 1846-82, I, 93; II, 620.
G. le Strange, The Lands of the Eastern Caliphate, Oxford 1924, I, 189; II, 250.
Hüseyin Ali Rezmârâ, Ferheng-i Coġrâfyâʾî-yi Îrân, Tahran 1328-32 hş.
Dihhudâ, Luġatnâme, XIV, 585-586.
L. Lockhart, “Dīnawar”, EI2 (İng.), II, 299-300.