DOYRAN - TDV İslâm Ansiklopedisi

DOYRAN

Müellif:
DOYRAN
Müellif: MACHIEL KIEL
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2020
Erişim Tarihi: 27.04.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/doyran
MACHIEL KIEL, "DOYRAN", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/doyran (27.04.2024).
Kopyalama metni

Makedonya Cumhuriyeti’nin güneydoğu köşesinde Doyran (Dojran/Toyran) gölü kıyısında yer alır. Osmanlı idaresi altında bir kaza merkezi haline gelmiştir. Son dönemde kaza, Kuzeybatıda Bojmija (Boymiya) nahiyesini oluşturan Valandova ovası ile güneydoğuda Doyran gölü etrafındaki toprakları kapsayan nahiyesi olmak üzere iki bölgeyi kapsıyordu. Bu iki nahiye XIV. yüzyılın sonlarından XVI. yüzyıla kadar Köstendil sancağının bir parçası olan büyük Ustrumca (Strumica) kazasına bağlıydı. 1570 sonrasında Boymiya ve Doyran’ın her ikisi birlikte bir kaza teşkil etmiştir. Bu iki bölgeyi alçak dağların 500-700 m. yamacı birbirinden ayırır. Ulaşım nisbeten kolaydır. Kuzeybatıdan (Üsküp’ten) gelen anayol Valondova ve Doyran aracılığıyla Vardar vadisinin içinden Makedonya’nın Metropolis şehrine ulaşır. Doyran ovasının doğu yönünde küçük Demirhisar (Siderokastro) ve daha ötede Serez (Serres) şehriyle bağlantısı kolaylıkla sağlanır. XX. yüzyılın büyük kısmında trafiğe kapalı olan Doyran’dan Selânik’e giden yol son olarak 1980’lerde tekrar trafiğe açıldı.

Çevresindeki verimli toprakları ve ılıman iklimi sebebiyle Doyran en eski zamanlardan itibaren bir yerleşim yeri oldu. I. Dünya Savaşı’nda bütünüyle yıkılan eski Doyran, İmparator Iustinianos zamanından (527-565) beri Tauriana diye bilinen Prasias antik kentinin vârisidir. Bölgenin tamamı VI. yüzyılın sonlarından başlayarak Slavlaştı. Ortaçağ başlarında I. Bulgar Çarlığı’na bağlı olan Doyran ve çevresi, X. asrın ikinci yarısından 1018 yılına kadar Çar Samuel’in kısa ömürlü Bulgar/Makedon Çarlığı’na dahildi. 1018’de “Bulgar katili” lakabıyla anılan İmparator II. Basilios, Doyran’ı Bizans İmparatorluğu topraklarına kattı. Doyran, Bizans-Slav hâkimiyeti ve Osmanlı asırları boyunca hiyerarşik olarak Selânik’e bağlı Poljanin Piskoposluğu’nun merkeziydi. Bölgeye dair günümüze ulaşan en eski (925/1519 tarihli) Osmanlı tahrir kaydında Doyran şu şekilde zikredilmiştir: “Doyran gölü, nâm-ı dîger Peskopiya ve nâm-ı dîger Polaniye.” Bu kayıt vesilesiyle sözü geçen küçük şehrin işlevi yanında ismine de ulaşılmış olur.

Doyran, 1204’te Bizans İmparatorluğu’nun dağılmasından 1371 yılına kadar altı defa el değiştirdi: Selânik İmparatorluğu, Epiros Yunan Despotluğu, II. Bulgar Çarlığı, Nicea İznik Bizans İmparatorluğu, Sırp İmparatorluğu ve Köstendil (Velbujd) Prensliği. Sırp güçleri 1371’de Meriç savaşında Osmanlılar karşısında yenilince Sırp devleti parçalara ayrıldı. O tarihlerde Jovan ve Konstantin Dragas kardeşler Velbujd başşehir olmak üzere İştip, Kratovo, Ustrumca, Doyran ve Boymiya’yı içine alan kendi prensliklerini kurdular. Bu prenslik Osmanlılar’a bağlı bir beylik haline geldi ve hükümdarı Konstantin’in Yıldırım Bayezid’in yanında savaşırken öldüğü 1395 yılına kadar yarı bağımsız olarak sürdü. Topraklarına uygun bir mirasçı bulamayan bölge herhangi bir değişiklik ve kargaşa olmadan Osmanlı idaresine geçti. Başşehir Velbujd, Osmanlı sancak beyinin ikametgâhı haline geldi. Adı da Kostadin ili (sonraları Kyustendil/Köstendil) şeklinde değiştirildi.

Köstendil sancağının bugüne ulaşan en eski tahrir defterine göre Doyran nahiyesinin batı yakası doğu yakasına nisbetle daha az sayıda insanla meskûndu. Nahiyenin batı yakasında toplamda 138 hıristiyan hânesinden müteşekkil Bakinci, Crnichani, Nikolićane ve Toplica köyleriyle 259 hıristiyan ve sadece iki müslüman hâneli Doyran Peskopiya kasabası yer alıyordu. Bunun yanında Bakinci, Crnichani ve Toplica köyleri sınırında altmış altı hâneden meydana gelen altı yörük cemaati ikamet ediyordu. Nahiyenin doğu yakasında ise toplam 728 hıristiyan hânesinden oluşan on üç köy bulunuyordu. Bu köylerin sınırlarında on iki cemaat halinde ikamet eden 112 yörük hânesi yer alıyordu. Böylece, şehirle birlikte düşünüldüğünde doğu ve batı yakasının % 14’ü Türkler’den oluşuyordu. Bazı köylerde yaşayan yörükler daha sonra buralardan ayrılıp Türkçe isimler taşıyan (Çavuşlu, Dervişli, Karalı, Kölemenli vb.) kendi köylerini kurdular.

Yaklaşık 1500 yılından itibaren göçebe ve yarı göçebe Türk toplulukları büyük Doyran gölünün batısında uzanan geniş, boş toprakların yanı sıra gölün doğusundaki toprak parçalarının kuzeyine yerleştiler. Bunların bir kısmı Anadolu’dan yeni gelmiş olabilirdi. Ancak çoğunluğu büyük ihtimalle doğuda Serez’den, batıda Vardar nehrine uzanan topraklarda yerleşen Türk göçmenlerinden meydana geliyordu. İlk dönem Osmanlı kronikleri ve XV. yüzyıl Yunan tarihçisi Chalkokondyles’e göre söz konusu topraklar Çandarlı Kara Halil ve Gazi Evrenos kumandasında fethedildi ve bu yerlere onlar tarafından Türkler yerleştirildi. Vardar’ın batısındaki bölge, 1390’larda Yenice-i Vardar ve Vodina ile beraber yörüklerin yerleştiği topraklara ilhak edildi.

978 (1570) tarihli Köstendil Sancağı Mufassal Tahrir Defteri, nahiyenin müslüman nüfusuyla beraber hıristiyan nüfusunun da güçlü bir şekilde arttığını gösterir. Doyran kasabasında 925’te (1519) 259 olan hıristiyan hâne sayısı 978’de (1570) 339’a, müslümanların sayısı da ikiden (yirmi sekizi yörük cemaatine bağlı kaydedilen) seksen hâneye yükseldi. Köylerde ise 1570 yılı itibariyle hıristiyan nüfusu 1034’ten 1234 hâneye çıktı. 1519’da 113 hâne olan müslüman nüfusu 1570’te 254 hâne oldu (, nr. 167, s. 276). On yedi eski köyün bitişiğinde Türkçe isim taşıyan yedi küçük köy ortaya çıktı. Aynı zamanda yavaş yavaş İslâmlaşma sürecinin başladığı eski köylerde ya da bu köylerin etrafında daha fazla yörük iskân edildi. Anılan yılların ikisinde de (1519, 1570) bölgede gerçekte çok daha fazla sayıda yörük mevcuttu. Bazı yerlerde, sayıları verilmemekle birlikte onların ödemek zorunda oldukları “resm-i duhân” denilen bir nevi geçici iskân dolayısıyla alınan vergiden söz edilmesi bu durumu ortaya koyar.

Yerleşik yörükler tarafından ikamet edilen Türk köylerinin sayısı 1570 yılında yediden otuz yediye yükseldi. İslâm’ın bölgedeki varlığı 1519’da % 8 oranında iken 1570’te % 17’ye, 1900’de ise % 65’e çıktı. Bu artış 1519 ve 1570 tahrirlerinden anlaşıldığına göre kısmen yerli hıristiyanların ihtidâları sebebiyledir. Söz konusu süreç XVII. yüzyılda hızlandı. 1031 (1622), 1045 (1636), 1051 (1641) ve 1099 (1688) tarihli cizye defterleri özellikle on yedi Slav kökenli köyde ve şehrin bizzat kendisinde duraklayan ya da yavaş yavaş azalan bir hıristiyan nüfusa işaret eder. Öte yandan yörükler büyük ölçüde kendi içlerinde kaldı. Bölge sakinleriyle göçebeler arasında gerginlik de yaşandı. 1519 tarihli kayıtlarda Divlas köyünün eski sakinlerinin baskı sonucu (“yürükler teaddisinden”) köyden çıkarılıp Divlas’ın 7 km. doğusundaki Dolna Gobosova köyüne yerleştirildiği belirtilir. Defterde bu bilgilerin ardından beş muhtelif cemaate mensup otuz bir yörük hânesi zikredilir. Sonraları bunlar Çallı, Çavuşlu, Dervişli ve Kölemenli köylerini kurdular.

Evliya Çelebi, 1668’de Doyran’ı ziyaret ettiğinde karşısında Selânik topraklarında bir kaza merkezi olan, bahçeler ve üzüm bağları içerisinde bir ya da iki kat yüksekliğinde, taştan yapılma, çatıları kiremitle kaplı evleriyle son derece müreffeh bir kasaba buldu. O dönemde şehrin sakinleri arasında hıristiyan unsur olarak Rumlar ve Bulgarlar daha baskındı. Evliya Çelebi’ye göre Doyran, Sofyalı Bâlî Efendi’nin halifesi olan meşhur Halvetî dervişi Mehemmed Toyrânî’nin (ö. 961/1554) doğduğu yerdir. Onun doğduğu köy olan Gölbaşı’nda Gazi Maktul İbrâhim Paşa mükemmel ve oldukça görkemli birer cami, mescid, tekke ve imaret inşa ettirmişti. Mehemmed Toyrânî tekkenin bitişiğine defnedilmiş ve külliyesi bir ziyaret mekânı haline gelmiştir. Söz konusu yapılar Osmanlı mimarisinin Doyran bölgesindeki en önemli eserleridir, fakat bunlardan günümüze herhangi bir kalıntı ulaşmamıştır.

Doyran’ın XVIII. yüzyıldaki durumu hakkında bilgi yoktur, XIX. yüzyılda ise kayıtlar çoğalır. Maximilian Thielen’e göre 1820’li yıllarda burası panayır meydanı, camiler, kiliseler ve 400 evle Köstendil sancağında bir panayır şehridir ve ağustos ayında on dört gün devam eden büyük panayırıyla bilinir. 1831 tarihli Osmanlı nüfus sayımından bütün Ortodokslar’ın ve şehrin diğer sakinlerinin yanı sıra 716 müslüman erkek yerleşimcinin olduğu, % 42’si müslüman olan 3430 yerleşimcinin bulunduğu anlaşılır. Georg von Hahn 1865’te şehri ziyaret ettiğinde burada 600 müslüman, 450 hıristiyan-Bulgar, on beş Eflak, yirmi beş yahudi ve yirmi beş Çingene hânesi olmak üzere toplam 1100 hânenin varlığını belirtir. Böylece Doyran XIX. yüzyılda müslümanların çoğunlukta (% 54) olduğu bir şehir haline geldi. Bu sıralarda Tanzimat dönemi düzenlemeleri sebebiyle eski Köstendil sancağı bölündü, sancağın batı yarısı Kosova vilâyetine, doğu kesimi kısmen Tuna vilâyetine, güney ucundaki Doyran, Tikveş ve Ustrumca kazaları Selânik’e bağlandı. Aynı zamanda eski kazanın büyük parçaları Doyran kazasında kalırken batı kesimi yeni oluşturulan Gevgili kazasına nakledildi.

Kāmûsü’l-a‘lâm’da 1894 yılında Doyran’ın büyük kısmı müslüman, diğer kısmı Bulgar olan nüfusu 4949 olarak verilir. Şehirde üç cami, yedi mescid, iki kilise, 270 dükkânla iki müslüman ve iki hıristiyan okulu bulunmaktadır. Doyran kazası yeniden düzenlenen şekli ve toplam 26.376 nüfusuyla seksen beş köyü sınırları içine almaktadır. Nüfusun 18.144’ü müslüman, 7482’si Bulgar ve Yunan (Rum), 154’ü yahudi ve 596’sı Çingene’dir. Yeni yapılan demiryolu sebebiyle şehrin gelişeceği ve hızlı bir şekilde büyüyeceği de belirtilir. 1895’te dilbilimci Gustav Weigand kasabanın 600’ü Türk, 400’ü Bulgar toplam 1000 hâneyi ihtiva ettiğini söyler. 1323 (1905) tarihli Selânik Vilâyeti Salnâmesi’nde Doyran’da altı cuma camii, beş mescid, beş tekke, iki kilise, bir sinagog, müslümanların okulları ile Bulgar, Sırp ve Rum hıristiyan okullarından söz edilir.

Doyran ve çevresi Balkan savaşları (1912-1913) sırasında çok büyük yıkıma uğradı. 1914 tarihli Carnegie raporuna göre Slav ve Türk köyleri olan Angelci, Brest Dimonci, Durbalı, Furka, Hasanlı, Nikolic, Popovo, Potoros, Surlevo, Ratarci, Vladaja ilerleyen Yunan ordusu tarafından tamamen yakılıp yıkıldı. Bu köylerin büyük kısmı savaşlar sonrasında resmen Yunanlılar’a terkedilecek bölgenin doğu kesiminde yer alıyordu. Böylece daha sonra devam edecek olan tarihî isimleri de içine alan bölgenin kökten Helenleştirilmesi faaliyeti Yunan ordusu tarafından çoktan hazır hale getirilmiş oldu.

I. Dünya Savaşı sırasında İttifak ve İtilâf devletleri arasındaki cephe hattı Doyran bölgesinin içinden geçirildi. Bulgar merkez karargâhı Dedeli köyü yanında yer alan, kuzey-güney istikametini kapatan Furka Geçidi’ndeydi. Yunan tarafında olanlar gibi (1918) Yugoslavya tarafındaki bütün köyler de tamamıyla yıkıldı. Sakinleri öldükleri ya da kaçtıkları ve ardından geri dönmedikleri için Dolçeli, Hamzalı, Hasanlı, Karaoğulları, Pazarlı gibi pek çok köy yok oldu. Daha kuzeyde tepelik iç bölgelerde yer alan yörük köyleri ve kuzeye doğru uzaktaki köyler ise ayakta kalabildi. Bu köylere kısmen Makedonyalı hıristiyan göçmenler yerleşti, ancak sakinleri müslümandır ve Türkçe konuşur. Yugoslavya Ansiklopedisi’ndeki 1970 yılından kalma Yugoslav haritası Bahçe obası, Buluntulu, Dar obası ve Cuma obasındaki camileri gösterir. Bunun yanında 1900 yılında 106 hânesiyle tamamen Türk köyü olan Bayram obasında bir kiliseyi de işaret eder. Günümüzde Doyran ve Radoviş bölgelerindeki yörükler hâlâ kendi eski Türk lehçelerini konuşup geleneklerini, renkli elbiselerini ve güçlü bir kimlik şuurunu muhafaza etmektedir. Cuma obasının Dzumaboş’a, Bahçe obasının Basibos’a dönüştürülmesi gibi Makedonlar’ın bölgede iskân edilmesi Türkçe köy isimlerinde tuhaf değişikliklere yol açtı. Yunan tarafındaki durumun aksine bunlar 500 yıl önceki yörük iskânının hâtırasını taşır. Savaştan sonra Doyran’ın eski şehir merkezi tekrar inşa edilmedi. Eski Doyran’ın bulunduğu yerde cami, kilise ve okul binalarının yıkıntıları hâlâ görülebilir. 1920’lerde eski yerleşim yerinin birkaç kilometre kuzeyinde en az 1500 yıllık kadim ismini yaşatan Novi Doyran şehri ortaya çıkmıştır.


BİBLİYOGRAFYA

, VIII, 333-334.

M. F. Thielen, Die europäische Türken. Ein Handwörterbuch für Zeitungsleser, Wien 1828, s. 285.

J. G. von Hahn, Reise durch die gebiete des Drin und Wardar im auftrage der Kaiserlichen Akademie der Wissenschaften unternommen im Jahre 1863, Wien 1869, s. 66-71.

G. Weigand, Die Aromunen, Leipzig 1895, s. 236.

J. Ivanov, Severna Makedonija (ed. D. J. Biserov), Sofia 1906.

a.mlf., Bǎlgarski Starini iz Makedonija, Sofia 1931, s. 550-555.

K. Pauli, Kriegsgreuel, Selbsterlebtes aus dem bulgarisch-griechischen Krieg, Minden 1913.

W. H. Crawfurd Price, The Balkan Cockpit: The Political and Military Story of the Balkan Wars in Macedonia, London 1915, s. 305-315.

J. M. Pavlović, Stari Dojran, Beograd 1930.

Vladimir Karamanov, Dojran i okolijata mu prez vreme na Balkanskite vojni, Kjustendil 1931.

B. Janišliev, Grad Dojran (Poljanin, Pulin) i života ni tam pri turskoto vladičestvo do 1912, Sofia 1936.

D. Nicol, The Despotate of Epirus, Oxford 1957, tür.yer.

H.-J. Kornrumpf, Die Territorialverwaltung im östlichen Teil der europäischen Türkei vom Erlass der Vilayetsordnung (1864) bis zum Berliner Kongress (1878) nach amtlichen osmanischen Veröffentlichungen, Freiburg 1976.

H. Andonov-Poljanski, Dojran vo minaloto, Skopje 1979.

Turski Dokumenti za Istorijata na Makedonskiot Narod: Opširni Popisni Defteri ot XVI vek za Ḱustendilskiot sandcak, Skopje 1983, V/3, s. 286-322.

E. Krüger, Die Siedlungsnamen Griechisch-Makedoniens nach amtlichen Verzeichnissen und Kartenwerken, Berlin 1984.

J. V. A. Fine, The Late Medieval Balkans, Ann Arbor 1987, s. 28-29, 32-33, 86-87, 94-99, 102-106, 113-114, 222, 288.

H. Matanov, Knjažestvoto na Dragaši: Kǎm istorijata na Severoistočna Makedonija v predosmanskata epoha, Sofia 1997.

E. Koneska – R. Jankuloski, Yörüks/Juruci, Turska Etnička Grupa vo Makedonija, Skopje 2004.

J. McCarthy, Ölüm ve Sürgün: Osmanlı Müslümanlarının Etnik Kıyımı: 1821-1922 (trc. Fatma Sarıkaya), Ankara 2012, s. 148-149.

M. Sokoloski, “Za Jurucite i Juručkata organizacija vo Makedonija”, Istorija, IX/1, Skopje 1973, s. 85-99.

, IV, 3028.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2020 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 2. basım) EK-1. cildinde, 340-342 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER