EBÛ İNÂN el-MERÎNÎ - TDV İslâm Ansiklopedisi

EBÛ İNÂN el-MERÎNÎ

أبو عنان المريني
EBÛ İNÂN el-MERÎNÎ
Müellif: ABDÜLKERİM ÖZAYDIN
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1994
Erişim Tarihi: 21.12.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/ebu-inan-el-merini
ABDÜLKERİM ÖZAYDIN, "EBÛ İNÂN el-MERÎNÎ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/ebu-inan-el-merini (21.12.2024).
Kopyalama metni

12 Rebîülevvel 729’da (14 Ocak 1329) Fâsülcedîde’de (Medînetülbeyzâ) doğdu. Babası Merînî hükümdarlarından Sultan Ebü’l-Hasan Ali b. Osman, annesi hıristiyan asıllı bir câriye olan Şemsüdduhâ’dır. Babası onun tahsiliyle yakından ilgilenerek devrin en meşhur bilginlerinden ders almasını sağladı. Böylece fıkıh, hadis, edebiyat, lugat ve nahiv gibi çeşitli ilim dallarında geniş bilgi sahibi oldu; Kur’ân-ı Kerîm’i ezberledi.

Ebû İnân kabiliyet ve cesareti sayesinde kısa zamanda temayüz edince babası Sultan Ebü’l-Hasan onu veliaht seçerek Tilimsân’a vali tayin etti. 748 Saferinde (Mayıs 1347) ordusuyla İfrîkıye seferine çıkarken yerine Ebû İnân’ı vekil bıraktı. Sultan Ebü’l-Hasan’ın Benî Hilâl ve Süleym’e mensup âsi Arap kabileleriyle yaptığı savaşta mağlûp olarak öldürüldüğüne dair gelen haberler üzerine 30 Rebîülevvel 749’da (28 Haziran 1348) Ebû İnân’a Merînî sultanı olarak biat edildi. Ebû İnân biat merasiminden sonra ordusu ve devlet erkânı ile başşehir Fas’a hareket etti. Ancak Fas’a varmadan önce babasının hayatta olduğunu öğrendi. Bu durum karşısında Merînîler yeni hükümdarı tanımaktan çekindiler ve Sultan Ebü’l-Hasan’a bağlı kalacaklarını bildirdiler. Yeğeni Mansûr, Ebû İnân’a karşı başlatılan muhalefet cephesini organize ederek amcasının üzerine yürüdü. Tâze’de Ebü’l-Ecrâf vadisinde meydana gelen savaşta mağlûp olan Mansûr Fâsülcedîde’ye sığındı. Ebû İnân onu takip ederek bir süre muhasara ettikten sonra ele geçirip öldürttü. Böylece Mağrib-i Aksâ ve Mağrib-i Evsat’ın büyük bir bölümü kendi hâkimiyeti altına girmiş oldu.

Öte yandan Tunus’taki Merînîler Sultan Ebü’l-Hasan Ali’yi desteklemeye devam ettiler. Ebü’l-Hasan Tunus’tan gemilerle yola çıkıp maceralı bir yolculuktan sonra Merakeş’e vardı ve şehri zaptetti. Bunun üzerine Ebû İnân babasına karşı harekete geçti ve Medgūsa’da yapılan savaşta onu mağlûp ederek Merakeş’i ele geçirdi (751/1350). Cebelülhintâte’ye sığınan Ebü’l-Hasan burada bir süre daha mukavemet ettikten sonra bazı şartlar ileri sürerek tahttan feragat etti. Ebû İnân hâcibi Muhammed b. Ebû Ömer’i gönderip babasının isteklerini yerine getirdi ve rızasını aldı. Sultan Ebü’l-Hasan 23 Rebîülâhir 752’de (19 Haziran 1351) vefat edince cenazesi önce Merakeş’te toprağa verildi, daha sonra Fas’a götürülüp atalarının gömülü olduğu Şâle’de (Chella) defnedildi.

Babasının ölümünden sonra bütün Merînî topraklarına hâkim olan Ebû İnân, taht kavgalarını fırsat bilerek Mağrib-i Evsat’ta nüfuz kazanmaya çalışan Abdülvâdîler’e karşı harekete geçti ve onlardan Merînî topraklarını derhal terketmelerini istedi. 753’te (1352) hazırlıklarını tamamlayıp Tilimsân’a hareket etti. Yapılan savaşta mağlûp olan Abdülvâdî Hükümdarı Sultan Ebû Saîd yakalanarak idam edildi (11 Cemâziyelevvel 753 / 25 Haziran 1352). Ebû İnân 757-758 (1356-1357) yıllarında Portekiz sahillerine saldırdı; bunun üzerine Portekiz kralı barış istemek zorunda kaldı. Aragon Krallığı’yla iyi ilişkiler kuran Ebû İnân, Hafsîler’in elinde bulunan Kostantîne’yi de (Konstantine) zaptedip sultan Ahmed b. Muhammed’i esir aldı. Kostantîne’de bulunduğu sırada gelen kabile reisleri itaat arzedip onu Tunus’u ele geçirmeye teşvik ettiler. Ancak Ebû İnân, askerlerin yurtlarından uzun süre ayrı kaldıklarını belirtip şikâyetçi olmaları üzerine başşehir Fas’a döndü. Bu dönemde Nasrîler’le ilişkiler, meşhur vezir Lisânüddin İbnü’l-Hatîb sayesinde çok iyi bir şekilde gelişti.

Ebû İnân 759 (1358) yılı kurban bayramından sonra hastalandı. Yaklaşık iki hafta kadar yattıktan sonra 24 Zilhicce 759’da (27 Kasım 1358) Fas’ta veziri Hasan b. Ömer el-Fûdûdî’nin tertiplediği bir komplo sonucu boğularak öldürüldü ve Medînetülbeyzâ’da defnedildi. 28 Zilhicce (31 Kasım 1358) günü öldürüldüğüne dair rivayetler de vardır. Yerine oğlu Ebû Bekir es-Saîd geçti.

Ebû İnân iffetli, cesur, cömert ve müttaki bir insandı. İlim, edebiyat ve şiire yakın ilgi duyar ve boş zamanlarında şiirle meşgul olurdu. Orduya bizzat kumanda eden Ebû İnân zamanında Merînîler en iyi dönemlerini yaşadılar. Onun Endülüs’te İslâm hâkimiyetini yeniden kurabilecek nitelikte bir hükümdar olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Merînîler’den “Emîrü’l-mü’minîn” ve “Mütevekkil-Alellah” gibi halifelere mahsus lakap ve unvanları kullanan ilk hükümdar olma özelliğine sahiptir. Ebû İnân, babası gibi imar faaliyetleriyle de ilgilenerek onun başlattığı eserleri tamamladığı gibi birçok şehirde mescid, medrese, zâviye, sebil ve hamamlar yaptırmıştır. Kendisinin yaptırdığı Tâliatü Fâs adıyla meşhur Bû İnâniyye Medresesi âbidevî bir eserdir.


BİBLİYOGRAFYA

, II, 17-18, 20-21, 187, 195, 294; III, 13, 105, 117, 498, 530, 533; IV, 54, 66, 324, 330, 471.

a.mlf., el-Lemḥatü’l-bedriyye fi’d-devleti’n-Naṣriyye, Beyrut 1400/1980, s. 6-7, 106-108, 117, 120.

İbnü’l-Ahmer, Aʿlâmü’l-maġrib ve’l-Endelüs (nşr. Muhammed Rıdvân ed-Dâye), Beyrut 1407/1987, s. 69-70.

, VII, 286-300.

el-Ḥulelü’l-mevşiyye fî ẕikri’l-aḫbâri’l-Merrâküşiyye (nşr. Süheyl Zekkâr – Abdülkādir Zimâme), Dârülbeyzâ 1399/1979, s. 179, 187.

, I, 225-226, 239, 282, 350.

İbnü’l-Kādî, Ceẕvetü’l-iḳtibâs, Rabat 1393/1974, II, 508-510.

, VI, 323-324.

, I, 344-346.

Abdülvehhâb b. Mansûr, Aʿlâmü’l-Maġribi’l-ʿArabî, Rabat 1399/1979, II, 97-102.

İbrâhim Harekât, el-Maġrib ʿabre’t-târîḫ, Dârülbeyzâ 1405/1984, II, 44-47.

Ali Hâmid el-Mâhî, el-Maġrib fî ʿaṣri’s-Sulṭân Ebî ʿİnân el-Merînî, Dârülbeyzâ 1986.

R. Brunschvig, Târîḫu İfrîḳıyye fi’l-ʿahdi’l-Ḥafṣî (trc. Hammâdî es-Sâhilî), Beyrut 1988, I, 197, 200-201, 206-209, 211-212.

G. Yver, “Hafsîler”, , 5/1, s. 83.

Alfred Bel, “Tlemsen”, a.e., 12/1, s. 395.

G. Marçais, “ʿAbd al-Wādids”, , I, 93.

a.mlf., “Abū ʿInān Fāris”, a.e., I, 129-130.

H. R. Idris, “Ḥafṣids”, a.e., III, 68.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1994 yılında İstanbul’da basılan 10. cildinde, 169-170 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER