https://islamansiklopedisi.org.tr/ebul-hasan-cilve
1238’de (1823) Hindistan’ın Gucerât bölgesinde bulunan Ahmedâbâd’da doğdu. Babası Seyyid Mirza Muhammed, Ahmedâbâd’a gelmeden önce yerleştiği Haydarâbâd’da emîrin kızıyla evlenmiş, ancak kendisini çekemeyenlerin iftirasına uğrayınca Haydarâbâd’dan ayrılmak zorunda kalmıştı. Ahmedâbâd’a giderek orada ticaretle uğraşmaya başlayan Mirza Muhammed daha sonra Bombay’a geçti; 1246’da (1830) akrabalarının isteği üzerine İsfahan’a yerleşti.
Ebü’l-Hasan on dört yaşında iken babasını kaybetti. Nâme-i Dânişverân-ı Nâṣırî adlı eserde yayımlanmak üzere yazdığı biyografisine göre, ataları arasında Mirza Refîuddîn-i Nâînî (ö. 1082/1671) gibi âlim ve fâzıl kişilerin bulunduğunu öğrenmesi, amcası Micmer’in şair oluşu, babasının Mazhar takma adıyla şiirler yazması ilim ve şiire karşı büyük bir ilgi duymasına sebep oldu ve Kâsegerân Medresesi’nde öğrenime başladı. Çeşitli ilimlere karşı doğuştan yeteneğe sahip olması onu aklî ilimler, ilâhiyat, matematik ve metafiziğe yöneltti. Birçok edip, şair ve seçkin ulemânın sohbetlerinde bulundu. Bu sıralarda ilim meclislerinde şiir söylemeye başladı. Şiirlerinde kullandığı Cilve mahlasından dolayı Mirza Cilve lakabıyla tanındı. İsfahan’daki öğrenimini tamamladıktan sonra 1857’de Tahran’a gitti. Ev kiralayacak kadar parası olmadığından kendisine tahsis edilen Dârüşşifâ Medresesi’nin bir odasında eğitim ve öğretimin dışında başka hiçbir şeyle uğraşmayıp münzevi bir hayat yaşadı. Bu arada mason locasına girdi. Cilve’nin ziyaretçi olarak kabul ettiği kişiler arasında Kaçar hânedanından Nasîrüddin Şah ve Edward G. Browne da vardı. Ebü’l-Hasan Cilve vefat edince Şiî muhaddis Şeyh Sadûk İbn Bâbeveyh el-Kummî’nin türbesinin yanında defnedildi.
Ebü’l-Hasan Cilve, orijinal bir eser meydana getirmenin güç olacağı, hatta mümkün olamayacağı düşüncesiyle daha ziyade eski âlimlerin felsefî eserlerine şerh ve hâşiyeler yazmış, bu çalışmalarıyla İslâm felsefesinin, özellikle İşrâkī hikmetin üstatlarından biri olmuştur. Daha çok Molla Sadrâ diye tanınan İranlı filozof Sadreddîn-i Şîrâzî’nin (ö. 1050/1640) el-Ḥikmetü’l-müteʿâliye fi’l-esfâri’l-ʿaḳliyyeti’l-erbaʿa’sına ve diğer eserlerine hâşiyeler yazan, İbn Sînâ’nın kitaplarını da inceleyerek bu iki filozofun eserleri üzerine dersler veren Ebü’l-Hasan’ın yetiştirdiği talebeler arasında Ṭarâʾiḳu’l-ḥaḳāʾiḳ müellifi Ma‘sûm Ali Şah ve Seyyid Hâşim Uşkûrî sayılabilir.
Eserleri. 1. İs̱bâtü’l-ḥarekâti’l-cevheriyye. Molla Sadrâ’nın Şerḥu’l-Hidâyeti’l-es̱îriyye (Tahran 1313 hş.) adlı eserinin hâşiyesi olup adı geçen kitabın kenarında basılmıştır.
2. Dîvân (Tahran, ts.). Ebü’l-Hasan şiir yazmakta fayda görmediğini söylemesine rağmen hiçbir zaman şiirden vazgeçmemiş ve bir divan oluşturacak kadar şiir yazmıştır.
3. Rabṭü’l-ḥadîs̱ bi’l-ḳadîm (Tahran 1313 hş.). Muhsin el-Emîn, bu kitabın Molla Sadrâ’nın adını vermediği bir eserinin şerhi olduğunu belirtmiştir (Aʿyânü’ş-Şîʿa, II, 338).
BİBLİYOGRAFYA
Tebrîzî, Reyḥânetü’l-edeb, I, 419-420.
Ferheng-i Fârsî, V, 431.
Mehdi Bâmdâd, Şerḥ-i Ḥâl-i Ricâl-i Îrân, Tahran 1371 hş.
Aʿyânü’ş-Şîʿa, II, 337-338.
Âgā Büzürg-i Tahrânî, Aʿlâmü’ş-Şîʿa, Meşhed 1404, I, 42-43.
DMF, I, 745.
Dihhudâ, Luġatnâme, X, 84.
H. Algar, “Abu’l-Ḥasan D̲j̲ilwa”, EI2 Suppl. (İng.), s. 23-24.