https://islamansiklopedisi.org.tr/el-isaa-li-esratis-saa
Eserin adı bazı kaynaklarda el-İşâʿa fî eşrâṭi’s-sâʿa şeklinde kaydedilmekle beraber (meselâ bk. Murâdî, IV, 65; Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 302; Ziriklî, VII, 75; Na‘sânî, s. d), müellifin kendisi mukaddimede eseri el-İşâʿa li-eşrâṭi’s-sâʿa şeklinde isimlendirdiğini belirtmektedir (s. 25). Eserin sonundaki ferâğ kaydından 11 Zilkade 1076 (15 Mayıs 1666) tarihinde tamamladığı anlaşılmaktadır (s. 391). Berzencî mukaddimede, Süyûtî’nin Şerḥu’ṣ-ṣudûr bi-şerḥi ḥâli’l-mevtâ fi’l-ḳubûr adlı eserinde, bunun ardından “eşrâtü’s-sâa, ahvâlü’l-ba‘s ve’l-kıyâme, sıfatü’l-cenne ve’n-nâr” adlarıyla bazı kitaplar yazmak istediğini dile getirdiğini, ba‘s ve sonrasına dair el-Budûrü’s-sâfire fî umûri’l-âḫire adlı bir eser yazdığını, ancak araştırmasına rağmen eşrâtü’s-sâa konusunda Süyûtî’nin bir kitabına rastlamadığını, bunun üzerine onun arzusunu gerçekleştirmek üzere Şerḥu’ṣ-ṣudûr ile el-Budûrü’s-sâfire arasındaki boşluğu dolduracak veya onlara mukaddime mahiyetinde olacak kapsamlı bir kitap yazmaya karar verdiğini söyleyerek eserini yazma amacını dile getirir (s. 23-24).
Mahiyeti itibariyle fiten ve melâhim türü bir eser olan el-İşâʿa, kıyamet alâmetlerine dair orijinal tasnifiyle göze çarpan bir eserdir. Berzencî eserinde, kıyamet alâmetlerine ilişkin olayları “uzak” (baîde), “orta” (mütevassıta) ve “yakın” (karîbe) gelecekte vuku bulanlar olmak üzere üç kısma ayırmıştır. Ona göre birinciler zuhur edip son bulmuş, ikinciler ortaya çıkıp devam eden ve kıyametin kopmasına kadar da artarak devam edecek olan, üçüncüler ise hemen kıyametin öncesinde meydana gelecek olan olaylardan ve alâmetlerden oluşmaktadır. Müellif, alâmetlerle ilgili bu tasnifin ilk defa kendisi tarafından yapıldığını kaydetmektedir (s. 25-26). Bu çerçevede eser mukaddime, üç bölüm (bab) ve hâtimeden oluşmaktadır. Mukaddimede eserin telif amacı yanında esas aldığı plan, başvurduğu yöntem ve kullandığı kaynaklar hakkında bilgi veren müellif Kur’ân-ı Kerîm’de kıyametle ilgili olarak zikredilen genel esaslara, kıyamet vaktinin yaklaştığını, âniden geleceğini ve bazı alâmetlerinin belirdiğini bildiren âyetlere ve konuyla ilgili hadislere yer vermekte, ayrıca bu temel bilgilere aykırı görünen rivayetleri de kaydedip rivayetler arasındaki çelişki noktalarını birbiriyle uzlaştırma (telif) yöntemini benimsediğini dile getirmektedir. Birinci bölüm Hz. Peygamber’in vefatı, Hz. Ömer ve Hz. Osman ile Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in şehit edilmeleri, Cemel Vak‘ası, Nehrevan ve Harre savaşları, Medine’nin harap edilmesi, Fâtımî fitnesi, Tatar katliamı, Hicaz yangını, Râfizî istibdadı, deccâllerin ortaya çıkması, Beytülmakdis’in fethi, kuyruklu yıldızın görülmesi, ölümlerin çoğalması ve sahâbe arasında fitnelerin zuhuru gibi Emevîler ve Abbâsîler dönemlerinde gerçekleşen siyasî ve sosyal çatışmalar ile dünyanın çeşitli yerlerinde ve bu arada Hicaz bölgesinde meydana gelen bazı kozmolojik olayları konu edinmektedir. Bunlar, kıyametten çok önce ortaya çıkacak olan uzak alâmetler (el-emârâtü’l-baîde) olup günümüz bakımından geçmişte yaşanmış tarihî olaylar niteliğindedir (s. 29-149). İkinci bölümde “Sâlih kişilerin sayısının azalması, yalancıların sözlerinin dinlenip doğru sözlülerin yalanlanması, hainlere güvenilmesi, içki içmenin ve zina etmenin helâl sayılması ve bunları işleyenlerin sayısının çoğalması, rüşvetin yaygınlaşması, işlerin ehli olmayanlara verilmesi, insanların birbirlerinden nefret etmesi, sıla-i rahimin terkedilmesi, mescidlerde namaz kıldıracak nitelikte kişilerin bulunmaması gibi dinî hayatın zayıflamasını ve ahlâkın bozulmasını dile getiren rivayetlere yer verilmekte fakat bu rivayetler hadis tekniği açısından herhangi bir tenkide tâbi tutulmamaktadır. Ahlâkî yozlaşmaya işaret eden bu olaylar orta vadede vuku bulacak alâmetleri (el-emârâtü’l-mütevassıta) teşkil etmektedir (s. 153-187). Üçüncü bölüm mehdî, deccâl ve Ye’cûc ile Me’cûc’ün ortaya çıkışı, Hz. Îsâ’nın nüzûlü, duhân, dâbbetü’l-arz, güneşin battığı yerden doğması, Kâbe’nin yıkılması gibi rivayetleri kapsamakta, yer yer aralarında görülen çelişkiler uzlaştırılmaya çalışılmaktadır. Bunlar, kıyamete yakın gerçekleşecek büyük alâmetlerden (el-emârâtü’l-karîbe) oluşmaktadır (s. 191-385). Hâtimede ise Süyûtî’nin el-Keşf ʿan mücâvezeti hâẕihi’l-ümmeti’l-elf adlı eserinde geçen rivayetlerden hareketle dünyanın ömrünü ve sûra ilk üfleme ile ikinci üfleme arasındaki süreyi konu edinen görüş ve tartışmalar ele alınmaktadır. Bu hususta ileri sürülen tarihlerin ve sayıların, bazısının sahih, bazısının hasen ve bazısının ise zayıf olan ama tamamının zan ifade eden âhâd haberlere dayandığı kaydedilmektedir. Eser, ferâğ kaydından sonra kaydedilen dua cümleleri ile tamamlanmaktadır (s. 386-390).
Berzencî mukaddimede, eserinde zikrettiği rivayetlerin büyük bölümünü İbn Hacer el-Askalânî’nin Fetḥu’l-bârî’si ile Celâleddin es-Süyûtî’nin ed-Dürrü’l-mens̱ûr, el-Ḫaṣâʾiṣü’l-kübrâ, Cemʿu’l-cevâmiʿ, el-ʿUrfü’l-verdî ve el-Keşf’i başta olmak üzere, Sadreddin Muhammed b. İbrâhim es-Sülemî el-Münâvî’nin Taḫrîcü’l-Meṣâbîḥ’i, Şemseddin es-Sehâvî’nin el-Ḳanâʿa’sı, Semhûdî’nin Târîḫu’l-Medîne (Vefâʾü’l-vefâ yahut Ḫulâṣatü’l-Vefâ) ve Cevâhirü’l-ʿiḳdeyn’i ile Müttakī el-Hindî’nin eserlerinden (müellif bunların ismini vermese de biri el-Burhân fî ʿalâmâti mehdiyyi âḫiri’z-zamân’dır) aldığını belirtir (s. 26). Bunun dışında eserde, Mecdüddin İbnü’l-Esîr’in en-Nihâye fî ġarîbi’l-ḥadîs̱’i ile İbnü’l-Arabî’nin el-Fütûḥâtü’l-Mekkiyye’sinden sıkça alıntı yapılmıştır. Müellif, mukaddimede de işaret ettiği üzere eserine aldığı rivayetlerde çelişkili gözüken hususları uzlaştırma yoluna giderek ve rivayetlerle olayları karşılaştırarak çelişki görüntüsü verilmesinin önüne geçmeye çalışmıştır. Bu husustaki başarısında muhaddis ve fakih olmasının yanında tarihle meşgul olmasının da büyük katkısı vardır. Bununla birlikte, 800’den fazla hadis ve rivayet içeren esere, çok sayıda zayıf ve mevzû hadis içerdiği, hadislerin sıklıkla tekrar edildiği, hadislerin lafızlarıyla değil mânalarıyla rivayetine yönelindiği, farklı hadislerin birleştirilerek tek bir hadismiş gibi rivayet edildiği, bazı hadis ve rivayetlere ait şerhlerin metne katıldığı yönünde eleştiriler yöneltilmiş (Osman, s. 77-78), eserin, meselelerin sunumu, bunların tartışılması ve çözümlenmesi gibi hususlarda Kurtubî’nin et-Teẕkire’si ve Sehâvî’nin el-Ḳanâʿa’sıyla benzerlik arzettiği dile getirilmiştir (a.g.e., s. 83).
el-İşâʿa’ya ilgi duyan Hindistanlı hadis âlimi Muhammed Zekeriyyâ Kandehlevî’nin eseri okurken rivayetlere ilişkin olarak tuttuğu notların bir kısmı el-İşâʿa’nın neşrini yapan Hüseyin M. Ali Şükrî tarafından dipnotlarda verilmiştir. Kandehlevî’nin ayrıca el-İşâʿa’nın sonuna ilâve etmek isteyip bitiremediği Mülteḳaṭü ebvâbi’l-fiten min izâleti’l-ḫafâʾ adlı zeyil de (s. 402-408) Hüseyin M. Ali Şükrî tarafından Ẕeylü’l-İşâʿa fi’l-fiteni’l-bâḳıye adıyla tamamlamıştır (s. 392-401).
el-İşâʿa, ilk olarak M. Bedreddin en-Na‘sânî’nin tashihiyle Kahire’de basılmıştır (Matbaatü’s-saâde; 1325/1907). İkinci baskısı yine Kahire’de (1393) yapılmış, daha sonra bunun Beyrut (ts., Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye) ve Medine’de (ts., Mektebetü’s-sekāfe) tıpkıbasımları gerçekleştirilmiştir. Eserin bir diğer neşri Hüseyin M. Ali Şükrî tarafından yapılmış (Cidde 1417/1997; Beyrut 1426/2005), bu neşrin sonuna Kandehlevî’nin ta‘likleri de eklenmiştir. Eseri ayrıca Muvaffak Fevzî el-Cebr (Beyrut 1414/1993; Dımaşk 1416/1995), Mahmûd Ömer ed-Dimyâtî (Beyrut 2002, 2015) ve Ebû Bekir Mahmûd Abdülhâdî (Kahire 2018) neşretmiştir. el-İşâʿa Osmanlılar döneminde ismi bilinmeyen bir mütercim tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 206; İÜ Ktp., TY, nr. 4075). Cumhuriyet döneminde ise Naim Erdoğan tarafından Kıyamet Alametleri başlığı ile Türkçe’ye çevrilmiş ve bu çeviri birçok defa basılmıştır (İstanbul 1973, 1975, 1978, 1979, 1981, 1983, 2002, 2012).
Yûsuf b. İsmâil en-Nebhânî Ḥüccetullāh ʿale’l-ʿâlemîn adlı eserinin kıyamet alâmetlerini konu edinen bölümünü (s. 819-848) “bu hususta telif edilmiş eserlerin en güzeli” diye nitelediği Berzencî’nin el-İşâʿa’sını özetleyerek oluşturmuştur. Öte yandan eser üzerine İbrâhim Abdülmuttalib Osman bir doktora çalışması hazırlamış, bu çalışmanın içerisinde ayrıca el-İşâʿa’nın bir tahkikini gerçekleştirmiştir (bk. bibl.).
BİBLİYOGRAFYA
Berzencî, el-İşâʿa li-eşrâṭi’s-sâʿa (nşr. Hüseyin M. Ali Şükrî), Cidde 1417/1997, tür.yer.
Murâdî, Silkü’d-dürer, IV, 65.
Yûsuf b. İsmâil en-Nebhânî, Ḥüccetullāh ʿale’l-ʿâlemîn, Beyrut 1316, s. 819-848.
M. Bedreddin en-Na‘sânî, “Tercemetü’l-muṣannif”, Berzencî, el-İşâʿa li-eşrâṭi’s-sâʿa içinde, Kahire 1325/1907, s. e-h.
Brockelmann, GAL, II, 511; Suppl., II, 529.
Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 302.
Ziriklî, el-Aʿlâm, VII, 75.
Hüseyin M. Ali Şükrî, “Taṣdîr”, Berzencî, el-İşâʿa li-eşrâṭi’s-sâʿa içinde, Cidde 1417/1997, s. 5-7.
Habîbullah Kurbân Ali, “Taḳdîm”, Berzencî, a.e. içinde, Cidde 1417/1997, s. 9-13.
İbrâhim Abdülmuttalib Osman, el-İşâʿa li-eşrâṭi’s-sâʿa li’l-ʿAllâme Muḥammed b. Resûl el-Berzencî (t. 1103 h.): Dirâse ve taḥḳīḳ (doktora tezi, 1427) Medine el-Câmiatü’l-İslâmiyye Külliyyetü’d-da‘ve ve usûli’d-dîn, tür.yer.
Cengiz Kallek, “Berzencî”, DİA, V, 525-526.