https://islamansiklopedisi.org.tr/el-urvetul-vuska
Sözlükte “istemek” anlamındaki arv kökünden gelen urve, “kova ve testi kulpu, düğme iliği, develerin bağlandığı kök salmış ağaç” demektir. Tutunulan nesneye de urâ denir. Ezherî’ye göre zayıf ve yoksulların, nimetleriyle yaşamak için sarıldığı toplum liderlerine de urâ adı verilir (Lisânü’l-ʿArab, “ʿarv” md.; Kāmus Tercümesi, “ʿarv” md.). Arv kökünün aslında “bir şeye tutunmak, bağlanmak” mânasının bulunduğu anlaşılmaktadır (Tabâtabâî, II, 344). Vüskā da “sağlam olmak” anlamındaki vesâkadan ism-i tafdîlin müennesidir (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “vs̱ḳ” md.; Lisânü’l-ʿArab, “vs̱ḳ” md.). Buna göre “el-urvetü’l-vüskā” terkibi “en sağlam kulp, en sağlam tutamak” anlamına gelmektedir.
Bu tabir Kur’ân-ı Kerîm’de şu iki âyette geçmektedir: “Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğru eğriden açıkça ayrılmıştır. O halde kim tâğūtu tanımayıp Allah’a inanırsa kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır” (el-Bakara 2/256); “İyilik yaparak kendini Allah’a teslim eden kimse şüphesiz en sağlam kulpa tutunmuştur” (Lokmân 31/22). el-Urvetü’l-vüskā terkibine hadislerde de rastlanmaktadır. Bazı rivayetlerde Abdullah b. Selâm’ın gördüğü bir rüya ile o rüyada tasvir edilen bir bahçeden, ortasında göklere uzanan bir direkten ve tepesinde bulunan bir kulptan söz edilir. Hz. Peygamber’in o bahçeyi İslâm, direği İslâm direği, kulpu da el-urvetü’l-vüskā (İslâm üzere kalmak) şeklinde yorumladığı rivayet edilmiştir (Müsned, V, 452; Buhârî, “Menâḳıbü’l-enṣâr”, 19; Müslim, “Feżâʾilü’ṣ-ṣaḥâbe”, 148). Bu terkip birçok tefsirde “sağlam kulp” olarak tefsir edilmiştir (Taberî, III, 29; Fahreddin er-Râzî, IV, 18). Âyette bir teşbihin varlığı kabul edilmekle birlikte (Zemahşerî, III, 500) sağlam kulptan maksadın ne olduğu hususunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Mücâhid b. Cebr’e göre bundan maksat iman, Süddî’ye göre İslâm, Dahhâk b. Müzâhim’e göre kelime-i tevhiddir (Taberî, III, 29; Endelüsî, I, 344). İbn Abbas’a göre murat “lâ ilâhe illallah”, Enes b. Mâlik’e göre ise Kur’an’dır (Süyûtî, II, 22). 1884’te Paris’te el-ʿUrvetü’l-vüs̱ḳā adıyla bir derginin yayımlanmasına katkıda bulunan Muhammed Abduh el-urvetü’l-vüskāya yapışmayı “hak yolda istikamet üzere gitmek” şeklinde açıklamıştır (Reşîd Rızâ, III, 32), bu da söz konusu ifadeye dair tefsirlerde yer alan yorumların veciz bir özeti niteliğindedir.
Şîa kaynaklarının bir kısmında el-urvetü’l-vüskānın velâyet (imâmet), kopmayan sağlam ipin de Hz. Ali ve ondan sonraki imamlar olduğu ileri sürülmüşse de (Kummî, I, 84-85) meşhur Şîa tefsirlerinde konuyla ilgili sadece Allah’a imandan söz edilmektedir (Tabersî, I, 631; Tabâtabâî, II, 344-345). Esasen Kur’an’ın bütünü kurtuluş için imanı ve sâlih ameli öngörmektedir. Söz konusu terkibin Bakara sûresinde iman, Lokmân sûresinde ihsan formülüyle birlikte yer alması da bu temel yaklaşımı teyit etmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
Müsned, V, 452.
Ali b. İbrâhim el-Kummî, Tefsîrü’l-Ḳummî (nşr. Tayyib el-Mûsevî el-Cezâirî), Necef 1387, I, 84-85.
Taberî, Câmiʿu’l-beyân (nşr. Sıdkī Cemîl el-Attâr), Beyrut 1415/1995, III, 29.
Zemahşerî, el-Keşşâf, Kahire 1987, III, 500.
İbn Atıyye el-Endelüsî, el-Muḥarrerü’l-vecîz (nşr. Abdüsselâm Abdüşşâfî Muhammed), Beyrut 1413/1993, I, 344.
Tabersî, Mecmaʿu’l-beyân fî tefsîri’l-Ḳurʾân (nşr. Hâşim el-Mahallâtî – Fazlullah et-Tabâtabâî), Beyrut 1406/1986, I, 631.
Fahreddin er-Râzî, Mefâtîḥu’l-ġayb (nşr. Halîl Muhyiddin el-Meys), Beyrut 1995, IV, 18.
Süyûtî, ed-Dürrü’l-mens̱ûr, Beyrut 1403/1983, II, 22.
Reşîd Rızâ, Tefsîrü’l-Menâr, Beyrut 1999, III, 32.
M. Hüseyin et-Tabâtabâî, el-Mîzân, Beyrut 1393/1973, II, 344-345.