https://islamansiklopedisi.org.tr/el-usulul-munife
Müellif eserin ilk sayfasında “el-Uṣûlü’l-münîfe li’l-İmâm Ebî Ḥanîfe” ibaresini özel isim gibi değil imamın görüşlerini bir araya getirmeye yönelik bir ifade olarak kullanmaktadır. Bazı tabakat kitaplarında onun eserleri sayılırken bu isimde bir risâleye yer verilmez. Kütüphanelerdeki yazmaların büyük çoğunluğunda eserin adı el-Uṣûlü’l-münîfe li’l-İmâm Ebî Ḥanîfe diye kaydedilmiş, Süleymaniye Kütüphanesi nüshasının (Şehid Ali Paşa, nr. 1567/1) iç kapağında ise Uṣûlü’d-dîn şeklinde yazılmıştır. Beyâzîzâde, Ebû Hanîfe’ye ait itikadî görüşlerin kendisine babası tarafından, ona da iki kanaldan aktarıldığını kaydetmekte ve bu silsilelerde yer alan kişilerin isim zincirini vermektedir (Süleymaniye Ktp., Kılıç Ali Paşa, nr. 567/1, vr. 16b-17a). Beyâzîzâde, baş tarafta da zikrettiği üzere eserini kaleme alırken büyük oranda Ebû Hanîfe’nin el-Fıḳhü’l-ekber, el-Fıḳhü’l-ebsaṭ, el-ʿÂlim ve’l-müteʿallim, er-Risâle, el-Vaṣiyye adlı risâleleriyle bunlara yazılan şerhlerden yararlanmıştır. Ayrıca çeşitli rivayetlerle imama ulaşan müsnedleri, öğrencilerinin yazdığı eserleri, fıkıh, tarih ve menâkıb kitaplarını kullanmıştır. Müellif, çalışmasını Ebû Hanîfe’nin risâlelerinden aldığı ibareleri kelâm kitaplarındaki sıraya göre tertip ederek oluşturduğunu, eserinde imamların rivayetlerinden gelen yirmi kelâm meselesini ve Ebû Hanîfe’nin müsnedlerinden aldığı kırk hadisi kaynak edindiğini söylemektedir. Beyâzîzâde, risâlenin başlangıç kısmı dışında sürekli Ebû Hanîfe’nin ibarelerine yer verdiği için kendisi müellif yerine “câmi‘” diye de anılmıştır (Süleymaniye Ktp., Kılıç Ali Paşa, vr. 5a hâmişi).
Bir mukaddime, üç bab ve otuz iki fasıldan meydana gelen el-Uṣûlü’l-münîfe’nin mukaddimesinde fıkhın ve özellikle akaid yahut kelâm ilmi diye isimlendirilebilecek İslâmî hükümlerin dinî hayattaki önemi üzerinde durulmakta, ashabın bu konularla meşgul olmayışı, kendilerine savaş açacak düşmanları bulunmayan toplulukların silâhlanmaya gerek görmemesine benzetilmektedir. Bununla birlikte zaruret dışında yeni görüşlere meyledilmemesi öğütlenmektedir. Eserin birinci bölümü Allah’ı bilmenin gereği ve O’nun varlığının ispatına ayrılmış olup bu konuda azgın fırtınalar arasında seyreden geminin kaptansız selâmete eremeyeceği, ana rahmindeki ceninin insan sûretine girişinin tabiatın veya yıldızların düzenlemesiyle mümkün olamayacağı gibi delillere yer verilir. İkinci bölüm Allah’ın zâtî sıfatlarına tahsis edilmiştir ve sekiz fasıldan meydana gelmektedir. Burada el-Fıḳhü’l-ekber başta olmak üzere Ebû Hanîfe’nin risâlelerinden nakiller yapılarak Allah’ın hayat, sem‘, basar, ilim, kudret, irade ve kelâm sıfatları özlü bilgilerle sıralanmaktadır. İrade sıfatı açıklanırken ilâhî irade ile emir ve rıza arasında Hanefî-Mâtürîdî anlayışı çizgisinde ayırım yapılmaktadır. “Sıfât-ı haberiyye” diye anılan “yed, vech, nefs, istivâ” gibi sıfatlara değinildikten sonra bu bölüm rü’yetullah bahsi ile sona ermektedir.
el-Uṣûlü’l-münîfe’nin üçüncü bölümü “Fiilî sıfatlar ve bunlarla ilişkili meseleler” başlığını taşır ve yirmi dört fasıldan meydana gelir. Birinci fasılda fiilî sıfatların ezelî, yaratılmışların ise hâdis (mahlûk) olduğu belirtilmiş, bu sıfatlarla bağlantılı görülen Mu‘tezile’nin aslah telakkisini reddeden metinler verilmiş, ardından kader meselesi dört fasıl halinde işlenmiştir. Müellifin burada Ebû Hanîfe’den naklettiği muhtevada bol miktarda âyetlerle hadis rivayetlerine dayandığı görülmektedir. Daha sonra nübüvvet, kebîre, âhiret bahisleri ve imâmet konuları ele alınmıştır. Nübüvvete kısaca değinilmesinin ardından imanın tarifi, zarûrât-ı dîniyyeyi tasdik etmenin gereği, imanda istisna, iman-amel-münasebeti, imanın artması-eksilmesi ve mürtekib-i kebîre üzerinde ayrıntılı biçimde durulmuş, böylece Hanefî-Mâtürîdî çizgisinde seyreden hoşgörülü din anlayışının örneği verilmiştir. Sem‘iyyât bahislerinden cennetle cehennemin halen mevcut olup ebediyen devam edeceği, kabir hayatı, yeniden dirilme, amellerin tartılması ve şefaat meselelerine kısaca temas edilerek imâmet konusuna geçilmiştir. Dört halifenin ve onlara biat eden ashabın faziletlerine dair faslın ardından emir bi’l-ma‘rûf nehiy ani’l-münker görevinin önemine değinilmiştir. Eser kıyamet alâmetlerine ayrılmış bir kısımla sona erer.
el-Uṣûlü’l-münîfe’nin Süleymaniye Kütüphanesi’nde altı adet yazma nüshası bulunmaktadır (Esad Efendi, nr. 1140/1, 1140/2; Şehid Ali Paşa, nr. 1567/1, 1705/1; Kılıç Ali Paşa, nr. 567/1; Lâleli, nr. 2264/7). İlyas Çelebi, Esad Efendi (nr. 1140/1), Şehid Ali Paşa (nr. 1567/1), Kılıç Ali Paşa ve Lâleli nüshalarından hareketle eseri neşrederek Türkçe’ye çevirmiş (İstanbul 1416/1996), baş kısmına müellifin hayatı ve eserleri hakkında bir araştırma koymuştur. Beyâzîzâde Ahmed Efendi, eserinin ilâhiyyât, kader ve nübüvvet bahislerini içeren kısmını İşârâtü’l-merâm min ʿibârâti’l-İmâm adıyla şerhedip IV. Mehmed’e sunmuştur. Süleymaniye Kütüphanesi’nin değişik bölümlerinde biri müellif nüshası olmak üzere (Şehid Ali Paşa, nr. 1568) ondan fazla yazması bulunan eser Yûsuf Abdürrezzâk tarafından neşredilmiştir (Kahire 1368/1949). Bu neşrin başında Zâhid Kevserî’nin mukaddimesi, sonunda ise Kahire el-Mektebetü’l-Melikiyye (nr. 224, 339, 856) ve el-Mektebetü’l-Âmire (Hayri Paşa) nüshalarında mevcut, keramet ve istidrâc bahislerinin şerhinden ibaret olan iki sayfalık bir ek yer almaktadır. Brockelmann, el-Uṣûlü’l-münîfe’nin Esad Efendi bölümündeki nüshasında (nr. 1141) Muḫtaṣarü’l-Uṣûli’l-münîfe li’l-İmâm Ebî Ḥanîfe adıyla bir eserin daha bulunduğunu kaydetmişse de yapılan incelemede söz konusu numarada İşârâtü’l-merâm’ın yer aldığı görülmüştür.
BİBLİYOGRAFYA
Beyâzîzâde Ahmed Efendi, el-Uṣûlü’l-münîfe li’l-İmâm Ebî Ḥanîfe (nşr. İlyas Çelebi), İstanbul 1416/1996; a.e., Süleymaniye Ktp., Kılıç Ali Paşa, nr. 567/1, vr. 5a (hâmiş), 16b-17a.
a.mlf., İşârâtü’l-merâm min ʿibârâti’l-İmâm (nşr. Yûsuf Abdürrezzâk), Kahire 1368/1949, s. 3-9, 338-339.
Muvaffak b. Ahmed el-Mekkî, Menâḳıbü Ebî Ḥanîfe, Beyrut 1401/1981, s. 76-77, 151.
Kerderî, Menâḳıbü Ebî Ḥanîfe, Beyrut 1401/1981, s. 225, 363-364.
Ebü’l-Müeyyed Muhammed b. Mahmûd el-Hârizmî, Câmiʿu’l-mesânîd, Beyrut, ts. (Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), I, 143, 182.
Brockelmann, GAL, II, 436; Suppl., II, 447, 525, 647.