https://islamansiklopedisi.org.tr/esin-emel
İstanbul’da doğdu. Babası, II. Meşrutiyet’ten sonra gelişen Türkçülük akımının önde gelen simalarından Ahmed Ferid Tek, annesi Fecr-i Âtî dönemi yazarlarından Müfîde Ferid’dir. Çocukluğu, babasının siyasî hayatının oldukça hareketli bir dönemine rastlayan Millî Mücadele yılları içinde geçti. Babasının diplomatik görevleri sebebiyle 1924’ten sonra ailece uzun süre yurt dışında yaşadıklarından tahsilini Fransa ve İngiltere’de sürdürdü. Fransızca ve İngilizce’nin yanı sıra Almanca’yı da öğrendi. Bakaloryadan sonra mimari okumak için École des Beaux-Arts’a gittiyse de Ortaçağ usulüne göre eğitim veren bu okuldaki ağır şartlardan dolayı tahsilini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Daha önce babasıyla annesinin de okuduğu École des Sciences Politiques’in tarih bölümünden mezun oldu. Sorbonne’dan da yüksek matematik sertifikası aldı. Ayrıca Paris ve Viyana güzel sanatlar akademilerinde mimari, resim, mozaik, vitray ve gravür dallarında öğrenim gördü. Sonraki yıllarda Necati Lugal’den Arapça ve Farsça, Zeki Velidi Togan’dan Orta Asya tarihi, Herbert Jansky’den Ortaçağ Türkçe metinleri dersleri okudu. Paris Üniversitesi’nde Le Dragon dans l’iconographie turque adlı teziyle sanat tarihi dalında doktor unvanını aldı.
1941 yılında, babasının Tokyo’daki büyükelçiliği sırasında sefâret başkâtibi olan, Plevne gazilerinden İbrâhim Edhem Paşa’nın oğlu Seyfullah Esin ile evlendi. Emel Esin bu defa da eşinin görevleri sebebiyle hayatını yine yurt dışında geçirmek zorunda kaldı. Bir büyükelçilik bünyesinde çalışan âmirle memur aynı aileden olamayacağı için Seyfullah Esin New York başkonsolosluğuna tayin edildi. Ancak yolculuk ettikleri gemi savaş dolayısıyla Tokyo’ya geri dönmek zorunda kalınca tayini Stockholm elçiliğine çıktı. Esin ailesi 1942 yılı baharında kara yoluyla Kore, Mançurya, Moğolistan, Sibirya, Türkistan ve Azerbaycan üzerinden iki ay kadar süren bir yolculuktan sonra Türkiye’ye ulaşabildi. Emel Esin, kendisinde iç Asya’yı tanıma ve inceleme arzusunu uyandıran bu ilk Orta Asya seyahati sırasında Çin ve Orta Asya kültür ve sanat mirasını yakından görme fırsatını buldu. Eşiyle birlikte yine kara yoluyla Balkanlar ve Almanya üzerinden İsveç’e gitti. Seyfullah Esin’in merkezde görev yaptığı 1944-1949 yıllarını Türkiye’de geçirdi. Bu arada eşi 1947’de, annesinin dayısı olan Sâdullah Paşa’ya ait Çengelköy’deki meşhur yalıyı satın aldı. Daha sonra Yunanistan ve İsrail’de maslahatgüzarlık, Avusturya’da ortaelçilik yaptıktan sonra 1954 yılında Moskova, 1955’te de Bonn büyükelçiliğine tayin edildi. Emel Esin Moskova’da bulundukları sırada diplomatik imkânları da kullanmalarına rağmen çeşitli zorluklarla ikinci Orta Asya seyahatini gerçekleştirdi (1955). Sovyet hükümetinden izin alarak eşiyle birlikte bütün Türk cumhuriyetlerini gezdi. Bu seyahat sırasındaki gözlemlerini Türkistan Seyahatnamesi adlı ilk eserinde anlattı. Eşi 1957’de Birleşmiş Milletler nezdinde Türkiye’nin dâimî temsilcisi olunca birkaç yıl New York’ta oturdu. 1960 yılı sonlarında Kahire büyükelçiliğine tayin edilen eşiyle birlikte Mekke ve Medine’yi ziyaret etti. Bu iki şehre karşı duyduğu saygı ve hayranlık onu bu konuda bir kitap yazmaya yöneltti. Daha sonraki yıllarda Suudi yetkililerinin de yardımıyla birçok defa ziyaret ettiği Haremeyn’de araştırmalarda bulunarak eserini kaleme aldı. Seyfullah Esin 1961’de Mısır’ın Türkiye ile diplomatik ilişkilerini kesmesi üzerine merkeze alındı ve bir yıl sonra da Delhi’ye tayin edildi. 1965-1967 yılları arasında Madrid’de büyükelçilik yaptı. Emel Esin, Türk kültür ve tarihine yakın ilgisi olan ve çalışmalarında kendisine büyük destek veren eşini 1982 yılında kaybetti.
Bildiği Batı dillerine Arapça, Farsça ve Rusça’yı ekleyen Emel Esin, 1970’ten sonra yılda ortalama on beş yirmi makale ve tebliğle verimli bir çalışma hayatı içine girdi. 1983 yılı sonunda Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi aslî üyeliğine seçildi. Aynı zamanda Türk-Arap İncelemeleri Vakfı’nın da kurucu üyesiydi. Atatürk Kültür Merkezi için hazırlamakta olduğu Uygur Türk medeniyeti tarihi, Hâkānî Türk medeniyeti tarihi, Oğuz Türkleri’nin kültür ve sanat tarihine dair çalışmalarını tamamlayamadan 26 Şubat 1987’de İstanbul’da vefat etti ve Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.
Ölümünden sonra vasiyeti üzerine, Türk kültürü sahasındaki çalışmaları desteklemek ve yapılan araştırmaları yayımlamak üzere 28 Aralık 1989’da Tek-Esin Türk Kültürünü Araştırma ve Geliştirme Vakfı kuruldu. Emel Esin’in bütün mal varlığını ve çok zengin kütüphanesini de bağışladığı bu vakfın merkezi Üsküdar Salacak’taki kendi oturduğu evidir. Kütüphanesi, özellikle Türk kültür ve sanatına dair eserler başta olmak üzere 7385 cilt kitap, 890 yazma, 4500 makale ve ayrı basım ile 290 ayrı dergi yanında çeşitli çalışmalarıyla ilgili dosyalar ve zengin bir fotoğraf ve dia arşivini ihtiva etmektedir.
Aile çevresinde edindiği Türk ve İslâm kültürü yanında gerek babasının gerekse eşinin görevleri sebebiyle Batı’yı da yakından tanıma imkânını bulan Emel Esin öğrendiği Doğu ve Batı dilleriyle bu iki kültüre de hâkim olmuş, çalışmalarını geniş bir perspektif içinde yürütmüştür. “Bana iki kitap tesir etti. Birincisi Kur’ân-ı Kerîm. Gençliğimden beri okurum. İkincisi Ahmed Yesevî ve onun Dîvân-ı Hikmet’i” (Kaplan – Enginün, sy. 2, s. 59) diyen Esin millî ve mânevî değerlere tutkun bir insandı. Bununla birlikte ilmî objektifliğe son derece bağlı kalması da onun belirgin bir özelliğidir.
Türk kültürü ve sanatının hemen her yönüyle ilgilenen Emel Esin’e göre bu sanatın en önemli iki özelliği hamâsî-destanî oluşu ve ayrıntıya girmeyip gerçeği kalın çizgilerle vermesidir. Emel Esin, Türk kültürünün köklerini ortaya koymaya çalışması yanında İslâmiyet’le kazandığı yeni ruhun özelliklerini de belirtmeye gayret etmiştir. Ayrıca çalışmalarında kültürün bir tezahürü olarak sanatı temel almakla, kültür araştırmaları için daha çok tarih, sosyoloji veya dil ve edebiyatı esas alan diğer Türk ilim adamlarından farklı ve yeni bir yaklaşım tarzı ortaya koymuştur.
Eserleri. Emel Esin ilk eserinin yayımlandığı 1959 yılından ölümüne kadar kitap, makale, tebliğ ve gazete yazısı olarak çeşitli dillerde ve bir kısmı oldukça hacimli 300’e yakın çalışma kaleme almıştır. Yıllarca süren bir hazırlık ve birikimin ürünü olan bu çalışmalar yeni buluş ve görüşlerin dile getirildiği orijinal yazılardır. Kitap halinde yayımlanan çalışmaları şunlardır:
1. Türkistan Seyahatnamesi (Ankara 1959). Moskova’da bulunduğu sırada eşiyle birlikte Orta Asya Türk cumhuriyetlerine yaptığı ziyaretten sonra bu eseri kaleme almıştır. Müellif, Türkistan kültür tarihiyle İslâm öncesi ve sonrası Orta Asya sanat hakkında genel bilgiler verdiği bir girişten sonra 18 Mayıs 1955 tarihinde başladıkları, on beş gün devam eden seyahat sırasında gezdikleri Taşkent, Semerkant, Şehr-i Sebz, Buhara, Hîve ve Türkistan hâtıralarına yer verdiği eserde gördüğü mimari yapılar, coğrafî yerler ve bölge halkıyla ilgili altmış dokuz resmi bizzat kendisi çizmiştir. Bu şekilde, Sovyet makamlarınca resim çekmesine izin verilmediği için gördüklerini çizerek aktardığı gibi resim sahasındaki kabiliyetini de ortaya koymuştur. Gezeceği yerler hakkında sahip olduğu bilgi ve özel hazırlığı dolayısıyla çok kısa sürmesine rağmen seyahati son derece verimli geçmiş ve bölgenin kültür ve sanat tarihi üzerine ilgi çekici bir çalışma ortaya çıkmıştır. A. Gabriel’in sitayişkâr bir önsözüyle yayımlanan eserde gezilen yerlerin tarihi hakkında kısaca bilgi verildikten sonra buralardaki sanat eserleri, halkın hayat tarzı, kıyafetleri, örf ve âdetlerine dair çeşitli gözlemlere yer verilmiştir. Sosyal hayattan yansıtılan manzaralar yanında mimari yapılarla ilgili çok defa hayret verici bir dikkatle en küçük ayrıntıların bile kaçırılmamış olması, bu yapıların o günkü durumlarını tesbit bakımından büyük önem taşımaktadır.
2. Mecca the Blessed Madinah the Radiant (London 1963). Eşinin 1960 yılında Kahire’de büyükelçi olarak bulunduğu sırada Mekke ve Medine’yi ziyaret ettiklerinde bu eseri yazmayı kararlaştırmış, daha sonra yaptığı birçok ziyaretle Hz. Peygamber’in gezdiği bütün yerleri bizzat görerek araştırmalarını sürdürmüş, Kral Faysal’ın 1963’te özel misafiri olarak Suudi Arabistan’da bulunduğu birkaç ay içinde eserini tamamlamıştır. Mekke ve Medine’nin başlangıçtan o güne kadarki tarihi hakkında verdiği bilgiler yanında geleceğe ait bir tasavvur ve bakış da sunan kitap, bir müslümanın bu iki kutsal şehre yapacağı hizmetin güzel bir örneği kabul edilmektedir. “Modern”in ancak Kur’an’ın ebedî değerlerini kirletmediği sürece kabul edilebilir olduğu inancını taşıyan Emel Esin, bu şehirlerin aslî hüviyetlerinin muhafaza edilmesi suretiyle modern kirlenmeden kurtarılmaları gerektiğini söylemektedir. Ayrıca hızlı kentleşme sebebiyle Haremeyn’in tabii çevresi bozulduğu ve mânevî atmosferi zedelendiği için sosyal ve kültürel çevrenin kutsal sayıldığı bir dönemin mimari ve şehir planlamasına dönülmesini istemektedir. Esin’i İslâm dünyasında öteden beri bu tür görüşleri ortaya atanlardan ayıran en önemli husus, bölgeyi birçok defa gezip arkeolojik açıdan inceledikten sonra kutsal yerlerin korunması için gerekli tedbir ve teklifleri sunmuş olmasıdır (Ahmed Nadeem, II/9, s. 64). Fotoğraflarını Halûk Doğanbey’in çektiği eser ilk baskısının hemen ardından Fransızca (Paris 1963), Almanca, İspanyolca ve daha sonra da Farsça’ya (Tahran 1979) çevrilmiştir.
3. İslâmiyetten Önceki Türk Kültür Tarihi ve İslâma Giriş (İstanbul 1978). Türk Kültürü El-Kitabı’ndan (II. cilt, I/b) ayrı basım olup başlangıçtan Karahanlılar devrinin sonlarına kadar (XIII. yüzyıl başları) Türk kültür tarihini içine almaktadır. Eser, müellifi tarafından daha sonra bazı ilâvelerle İngilizce’ye de çevrilmiştir (A History of Pre-Islamic and Early-Islamic Turkish Culture, İstanbul 1980).
4. Antecedents and Development of Buddhist and Manichean Turkish Art in Eastern Turkestan and Kansu (İstanbul 1967). Bu çalışma Türk Kültürü El-Kitabı içinde Türkçe olarak da neşredilmiştir (II. cilt, I/a [İstanbul 1972], s. 311-416).
5. Turkish Miniature Painting (Tokyo 1960 ve W. Lillys’in Fars ve R. Reiff’in Hint minyatürlerine dair eserleriyle birlikte: Oriental Miniatures, ed. Jane Gaston Mahler, London 1965, s. 71-102).
6. Aspects of Turkish Civilisation in Cyprus (İstanbul 1965). Eser Fransızca ve Almanca olarak da yayımlanmıştır.
7. Lebbeyk: Hac Hâtıraları (İstanbul 1968).
8. Turkish Art in Cyprus (Ankara 1969).
9. Sadullah Paşa Yalısı (İstanbul 1977, 1982, 1984).
10. Türk Kosmolojisi (İstanbul 1979).
11. Türk Kültür Tarihi İç-Asya’daki Erken Safhalar (Ankara 1985; İngilizce’si: The Culture of the Turks: The Inital Inner Asian Phase, Ankara 1986).
Emel Esin bunların yanında İslâm Ansiklopedisi’ne “Tirmiz” ve “Turfan”; Türk Ansiklopedisi’ne aralarında “Hac”, “Hacer-i Esved”, “Hızır”, “Hz. İbrâhim”, “Kâbe”, “Medine”, “Mekke”, “Medrese”, “Mescid”, “Mescid-i Aksâ”, “Minare” ile İslâm, İlhanlı, İran, Karahanlı ve Karluk sanatlarının bulunduğu birçok madde, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi’ne de “Ahmed Yesevî Külliyesi”, “Ahsîkes”, “Almalığ”, “Amuderya” ve “Börk” maddelerini yazmıştır (eser ve makalelerinin geniş bir listesi için bk. Sertkaya, s. XI-XXXIII).
BİBLİYOGRAFYA
Emel Esin, “Müfîde Ferid Tek”, TK, IX/103 (1971), s. 640.
a.mlf., “Ahmed Ferid Tek”, a.e., X/110 (1971), s. 137-142.
a.mlf., “Emekli Büyükelçi Seyfullah Esin”, a.e., XXI/233 (1982), s. 708-716.
Mehmet Kaplan – İnci Enginün, “Emel Esin ile Mülakat”, Kaynaklar, sy. 2, Ankara 1984, s. 58-65.
Ahmed Nadeem, “A Historian With a Vision”, Afkār, II/9, London 1985, s. 64-65.
Tuncer Baykara, “Dr. Emel Esin”, TKA, XXIV/1 (1986), s. V-IX.
O. Fikri Sertkaya, “Emel Esin’in Eserleri”, a.e., s. XI-XXXIII.
Müjgân Cunbur, “Dr. Emel Esin’i Kaybettik”, Erdem, III/7, Ankara 1987, s. 297-307.
“Death of Dr. Emel Esin”, Studies on Turkish-Arab Relations, II, İstanbul 1987, s. 193-194.
Orhan F. Köprülü, “Emel Esin’in Arkasından”, TK, XXV/290 (1987), s. 340-341.
Müjgân Üçer, “Dr. Emel Esin’den Hatıralar”, a.e., XXV/288 (1987), s. 219-223.
Ekmeleddin İhsanoğlu, “A Tribute to Dr. Emel Esin”, Art and the Islamic World, IV/4, London 1987-88, s. 81-83.
N. Malkoç Öztürkmen, “Dolu Yaşanmış Bir Hayat”, Zaman, İstanbul 18-23 Eylül 1989.
“Tek-Esin Türk Kültürünü Araştırma ve Geliştirme Vakfı”, STAD, sy. 8 (1990), s. 10.