https://islamansiklopedisi.org.tr/evailul-makalat
Tam adı Evâʾilü’l-maḳālât fi’l-meẕâhibi’l-muḫtârât’tır. Müellif kitabının başında, muhtemelen Şerîf er-Radî’yi kastederek “eş-Şerîf en-Nakīb” diye andığı âlimin Şîa ile Mu‘tezile arasındaki görüş farklılıklarına dair fikirlerini anlatacağını, ardından da İmâmiyye Şîası ile Mu‘tezile de dahil olmak üzere diğer mezheplerin akaid konularına ilişkin görüşlerini mukayeseli bir şekilde inceleyeceğini, böylece İmâmiyye için güvenilir bir temel eser meydana getireceğini söyler.
Dört bölümden (bab) oluşan eserde ilk üç bölüm Şerîf en-Nakīb’in, asıl muhtevayı teşkil eden dördüncü bölüm ise müellifin görüşlerini ihtiva eder. Birinci bölümde “teşeyyu‘” ile “i‘tizâl” kelimeleri üzerinde durulur. Burada önce teşeyyuun sözlük ve terim anlamları açıklanarak bunun Şiî fırkalar içinde İmâmiyye’ye verilmesi gereken bir isim olduğu, daha sonra da i‘tizâl kökünden türetilen Mu‘tezile kelimesinin Vâsıl b. Atâ tarafından “menzile beyne’l-menzileteyn” görüşünün ileri sürülmesiyle ortaya çıktığı ve bu ilkeyi benimseyenlerin ancak bu adla anılması gerektiği ifade edilir. İkinci bölümde İmâmiyye teriminin, Şîa’nın imâmet telakkisini benimseyen ve onu Hz. Hüseyin nesline hasredip Ali er-Rızâ ile devam ettiğini kabul eden gruba mahsus bir isim olduğu, diğer Şîa gruplarının ise özel görüşleri sebebiyle farklı isimler aldıkları zikredilir. Üçüncü bölümde, başta imâmet konusu olmak üzere İmâmiyye’nin üzerinde ittifak ettiği itikadî esaslar ele alınır. Bu bölümde ayrıca imâmet ilkesi karşısında yer alan grupların tekfiri, akıl-nakil ilişkisi, nebî ve resul kavramları, rec‘at, bedâ, şefaat ve kebîre konuları İmâmiyye anlayışı çerçevesinde işlenir.
Evâʾilü’l-maḳālât’ın dördüncü bölümü Şeyh Müfîd’in itikadî konulara dair kendi görüşlerini ihtiva eder ve bunların on iki imamdan nakledilen ilkelere uygun olduğu vurgulanır. Burada önce tevhid, sıfatlar, kelâm sıfatının hudûsü, ilâhî isim ve sıfatların tevkīfi oluşu, ilim sıfatının ezelîliği, ahval teorisinin reddi, kullara ait fiillerin kendi güçleri (istitâat) ve iradeleriyle gerçekleşmesi, mârifetullahın kesbîliği gibi ulûhiyyet konularına yer verilir. Daha sonra peygamberlerin mâsum oluşu, Kur’an’ın i‘câz yönleri, imamların mâsumiyeti, onların gaybın yanı sıra çeşitli dil ve sanatları bilmeleri, gaybet döneminde on ikinci imamla irtibatı sağlayan sefirlerin (süferâ-i erbaa, nüvvâb-ı erbaa) ve babların mûcize göstermeleri, imamların meleklerin sözlerini işitmeleri ve gördükleri rüyaların sadık olduğu gibi çoğu imâmete dair meseleler ele alınır. Bölümün bundan sonraki kısmında, ölen herkesin Hz. Peygamber’i ve Hz. Ali’yi göreceği rivayetiyle başlanarak kıyamete dair bazı konulara yer verilir; ardından bedâ, büyük günah işleyenin durumu, tövbe, bilgi bahsi, bazı âhiret meseleleri, dârülislâm ve dârülküfür kavramları gibi değişik konulara temas edilir. Eserin Çerendâbî neşrinde üç sayfalık bir hacme sahip bulunan tabiat felsefesi bahisleri (s. 119-121) İbrâhim el-Ensârî neşrinde hayli genişlemiş (s. 96-104, 127-133) ve bu bahisler arasında dağınık bir şekilde âhiretle ilgili bazı konular, irade ve nesih gibi meseleler de ele alınmıştır. Kitabın sonunda yer alan ve Evâʾilü’l-maḳālât’a eklenmek üzere Şeyh Müfîd tarafından Şerîf er-Radî’ye (veya Şerîf er-Radî tarafından Şeyh Müfîd’e) sorulduğu belirtilen altı sayfalık kısımda ise peygamberlerin ve imamların mâsumiyeti, Hz. Peygamber’in nübüvvetten sonra yazı yazmasını bildiği, duyuların algılama şekli ve son olarak da müslümanlar arasında ortaya çıkacak olaylar hakkında kıyas yapmanın mümkün olmadığı, zira zuhur edecek her problem için imamların önceden çözüm getirdikleri gibi hususlar işlenir.
İmâmiyye akaidini savunan Evâʾilü’l-maḳālât’ta hemen hemen bütün itikadî konulara temas edilmiştir. Sistematik bir metot takip edilmediğinden aynı konular yer yer tekrar edilmiş ve genellikle delilsiz bırakılmıştır. İmâmete ilişkin konulara geniş yer verilirken diğer meseleler kısa tutulmuştur.
Evâʾilü’l-maḳālât ilk defa Fazlullah ez-Zencânî’nin bir mukaddimesi ve Abbas Kulı Çerendâbî’nin tahkikiyle Şeyh Müfîd’in Taṣḥîḥu’l-iʿtiḳād adlı kitabı ile birlikte yayımlanmıştır (Tebriz 1363-64). Daha sonra İbrâhim el-Ensârî tarafından gerçekleştirilen neşirle eser hem hacim hem de esas alınan yazma nüshalar bakımından daha mükemmel bir şekil almıştır (baskı yeri yok [Matbaatü Mihr], 1413). Bu neşirde ilk baskının başında yer alan mukaddime ile her sayfadaki dipnotları da ayrı bir bölüm halinde kitabın sonuna eklenmiş (s. 143-269), bunları Ensârî’nin kendi notları takip etmiştir (s. 273-408; kitabın diğer baskıları için bk. Şeyh Müfîd, Evâʾilü’l-maḳālât [nşr. İbrâhim el-Ensârî], nâşirin mukaddimesi, s. 19).
BİBLİYOGRAFYA
Şeyh Müfîd, Evâʾilü’l-maḳālât fi’l-meẕâhibi’l-muḫtârât (nşr. Abbas Kulı Çerendâbî), Tebriz 1363-64, s. 18-20; a.e. (nşr. İbrâhim el-Ensarî), nâşirin mukaddimesi [Kum], 1413 (Matbaatü Mihr), s. 5-19.
a.mlf., el-Ḥikâyât (nşr. Seyyid Muhammed Rızâ el-Hüseynî), [baskı yeri ve tarihi yok], s. 108.
Ali el-Fâzıl el-Kāînî en-Necefî, Muʿcemü müʾellifi’ş-Şîʿa, Kum 1405, s. 399.
Âgā Büzürg-i Tahrânî, eẕ-Ẕerîʿa ilâ teṣânîfi’ş-Şîʿa, Beyrut 1403/1983, II, 237.