FIRAKU’ş-ŞÎA - TDV İslâm Ansiklopedisi

FIRAKU’ş-ŞÎA

فرق الشيعة
Müellif: İLYAS ÜZÜM
FIRAKU’ş-ŞÎA
Müellif: İLYAS ÜZÜM
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1996
Erişim Tarihi: 21.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/firakus-sia
İLYAS ÜZÜM, "FIRAKU’ş-ŞÎA", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/firakus-sia (21.11.2024).
Kopyalama metni

Felsefe, astronomi, kelâm ve mezhepler tarihi alanlarında kırktan fazla eser yazdığı nakledilen Nevbahtî’nin el-Maḳālât ve’l-fıraḳ, Taʿdâdü fıraḳı’ş-Şîʿa, Meẕâhibü’l-fıraḳ gibi adlarla da anılan bu kitabı onun günümüze kadar ulaşan tek eseridir. Eserde, Şîa akımının doğuşundan III. (IX.) yüzyılın ortalarına kadar ortaya çıkan iç anlaşmazlıklar ve bu sebeple oluşan gruplar anlatılmaktadır.

Eserin başlangıcında müslümanların devlet başkanlığı (imâmet) konusunu daima tartıştıklarını ifade eden müellife göre İslâm toplumu Hz. Peygamber’in vefatından sonra üç gruba ayrılmıştır: Hz. Ali’nin imâmetini savunan Şîa, Sa‘d b. Ubâde’nin başkan olmasını isteyen ensar ve Resûl-i Ekrem’in imâmet konusunda hiç kimseyi belirlemediğini, bu işi ümmetin seçimine bıraktığını ileri sürüp Ebû Bekir’e meyleden zümreler. Sakīfetü Benî Sâide’de yapılan tartışmalardan sonra ikinci ve üçüncü grup birleşerek Ebû Bekir’i halife seçmiş, Ali taraftarları ise muhalefette kalmış ve zamanla bütün Şiî fırkaları bu gruptan doğmuştur.

Nevbahtî eserinin devamında, üçüncü halifenin öldürülmesi üzerine Hz. Ali’ye biat edilip “cemaat”in oluştuğunu, fakat çok geçmeden müslümanların Hz. Ali’yi tutanlar, ona muhalefet edip önce Talha, Zübeyr ve Âişe, ardından da Muâviye etrafında toplananlar ve hiçbir tarafa meyletmeyip çekimser davrananlar olmak üzere üç zümreye ayrıldığını kaydeder. Sa‘d b. Ebû Vakkās, Abdullah b. Ömer, Muhammed b. Mesleme ve Üsâme b. Zeyd’in de aralarında bulunduğu bu sonuncu grup Mu‘tezile’nin temel şahsiyetlerini oluşturmuştur. Ayrıca Hz. Ali’nin hilâfeti zamanında kendi ordusundan ayrılanlar Havâric gruplarını teşkil etmişler, ölümünden sonra da eski muhalifleri ve pek azı hariç kendi taraftarları Muâviye etrafında birleşerek büyük müslüman çoğunluğunu oluşturmuş ve Mürcie adını almışlardır. Daha sonra Şîa dışında kalan büyük müslüman çoğunluğunun imâmet konusundaki düşüncelerine temas eden müellif onların konuyla ilgili ittifak ve ihtilâflarına yer vermekte, İslâm fırkalarını Mürcie, Havâric, Mu‘tezile ve Şîa olmak üzere dört ana gruba ayırmaktadır.

Giriş mahiyetindeki bu bilgilerden sonra Nevbahtî, yer yer diğer fırka ve mezheplere de temas etmekle birlikte esas olarak on iki imam Şiîliğine göre Hz. Ali’den başlayarak on birinci imam Hasan el-Askerî’nin vefatına (260/874) kadar geçen süre içinde her imamın ölümünün ardından ortaya çıkan grupları, bu grupların liderlerini ve bazı temel görüşlerini kaydeder. Buna göre Hz. Ali’den sonra Şîa üç gruba ayrılmıştır: Ali’nin ölmeyip bir gün yeniden dünyaya döneceğini iddia eden Sebeiyye, onun Fâtıma’dan doğma olmayan oğlu Muhammed b. Hanefiyye’yi imam olarak tanıyan Keysâniyye ve Hz. Hasan’ın imâmetini benimseyen zümre. Sonuncu grup, Hasan’ın Muâviye lehine imâmetten çekilmesinden sonra az bir kısmı hariç ondan uzaklaşıp çoğunlukla birleşmiş, diğerleri ise kardeşi Hüseyin’in imâmetini kabul ederek onun Kerbelâ’da şehid edilmesine kadar mensubiyetlerini devam ettirmişlerdir. Müellif bunun ardından, Hz. Hüseyin’in vefatından itibaren Zeynelâbidîn’den başlamak üzere on birinci imama kadar umumiyetle imamın ölümüyle ortaya çıkan bölünmelere temas etmesi yanında Şiî gruplara ait mutedil ve aşırı görüşlere de yer vermektedir. Hasan el-Askerî’nin vefatından sonra tâbileri on dört fırkaya ayrılmıştır. İmâmetle ilgili çeşitli görüşler ileri süren bu fırkalardan biri de Hasan el-Askerî’nin Muhammed adında bir çocuğu olduğunu, fakat gizlendiğini, yeryüzü fesadla dolduktan sonra yeniden dünyaya dönerek adaleti hâkim kılacağını iddia etmiştir. İmâmiyye adıyla anılan bu gruba göre söz konusu on ikinci imam beklenen mehdîdir.

Fıraḳu’ş-Şîʿa, on iki imam Şiîliğinin ilk üç asırlık tarihine ışık tutan eski ve temel bir kaynaktır. Bununla birlikte fırkaların doğuş sebeplerine temas edilmemiş, gruplara dair temel görüşler tahlile tâbi tutulmamış, konular kısa ve yüzeysel olarak işlenmiştir. Öte yandan bazı Şiî müelliflerin varlığını kabul etmedikleri (bk. Murtazâ el-Askerî, s. 17 vd.) Abdullah b. Sebe’ ve Sebeiyye’den bahsetmesi dikkat çekicidir. Kitabın bir özelliği de Sa‘d b. Abdullah el-Kummî’nin (ö. 301/913) el-Maḳālât ve’l-fıraḳ adlı eseriyle büyük çapta benzerlik göstermesidir. Bu durum, her iki müellifin günümüze ulaşmayan ortak bir kaynaktan istifade ettiğini veya Kummî’nin eserini neşreden Muhammed Cevâd Meşkûr’ün de kaydettiği gibi (Terceme-i Fıraḳı’ş-Şîʿa-i Nevbaḫtî, I, 27) bu müellifin Nevbahtî’nin eserinden faydalandığını ortaya koymaktadır. W. Madelung’a göre Nevbahtî, eserinin ilk bölümünde Hişâm b. Hakem’in İḫtilâfü’n-nâs fi’l-imâme’sinden istifade etmiştir (, VII, 1044).

Fıraḳu’ş-Şîʿa’nın ilk neşri Die Sekten der Schīʿa von al-Ḥasan ibn Mūsā an-Naubaḫtī adıyla Hellmut Ritter tarafından gerçekleştirilmiş (İstanbul-Leipzig 1931), aynı neşir bazı düzeltmelerle Muhammed Sâdık Âl-i Bahrülulûm tarafından tekrarlanmıştır (Necef 1355/1936). Muhammed Cevâd Meşkûr eseri Les sectes shiites: traduction annotée avec introduction adıyla Fransızca’ya (, CLIII [1958], s. 68-78, 176-214; CLIV [1958], s. 67-95, 146-172; CLV [1959], s. 63-78; müstakil baskısı, Tahran 1958), S. M. Prozorov İngilizce bir özetle birlikte Shiitiskie Sekti adıyla Rusça’ya (Moskova 1973) çevirmiştir. Fıraḳu’ş-Şîʿa yine Muhammed Cevâd Meşkûr tarafından, baş tarafına müellifin hayatı ve eserine dair bilgi veren, ayrıca III. (IX.) yüzyılın sonuna kadar Şiîlik’le birlikte diğer İslâm fırkalarına genel bakış yapan 283 sayfalık iki mukaddime, sonuna da çeşitli indeksler ilâvesiyle Farsça’ya çevrilmiş ve Terceme-i Fıraḳı’ş-Şîʿa-i Nevbaḫtî adıyla yayımlanmıştır (Tahran 1353 hş.).


BİBLİYOGRAFYA

Nevbahtî, Fıraḳu’ş-Şîʿa (nşr. Muhammed Sâdık Âl-i Bahrülulûm), Necef 1355/1936.

Şüşterî, Mecâlisü’l-müʾminîn (nşr. Seyyid Ahmed – Abdümenâfî), Tahran 1365 hş., I, 426.

Tebrîzî, Reyḥânetü’l-edeb, Tebriz, ts., VI, 248-249.

, I, 952.

, I, 359.

Muhammed Cevâd Meşkûr, Terceme-i Fıraḳı’ş-Şîʿa-i Nevbaḫtî, Tahran 1353 hş., I, 27.

Murtazâ el-Askerî, Abdullah b. Sabâ Masalı (trc. Abdülbâki Gölpınarlı), İstanbul 1974, s. 17 vd.

Hasan es-Sadr, Teʾsîsü’ş-Şîʿa, Beyrut 1401/1981, s. 370.

Âgā Büzürg-i Tahrânî, eẕ-Ẕerîʿa ilâ teṣânîfi’ş-Şîʿa, Beyrut 1403/1983, XVI, 179.

, V, 320.

İrfân Abdülhamîd, Dirâsât fi’l-fıraḳ ve’l-ʿaḳāʾidi’l-İslâmiyye, Beyrut 1404/1984, s. 25.

Ethem Ruhi Fığlalı, İmâmiyye Şîası, İstanbul 1984, s. 59, 62.

Hasan el-Emîn, Dâʾiretü’l-maʿârifi’l-İslâmiyyeti’ş-Şîʿiyye, Beyrut 1410/1989, V, 214-222.

Louis Massignon, “Nevbahtî”, , IX, 220.

J. L. Kraemer, “al-Nawbak̲h̲tī”, , VII, 1044.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1996 yılında İstanbul’da basılan 13. cildinde, 30-31 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER