GĀBE GAZVESİ - TDV İslâm Ansiklopedisi

GĀBE GAZVESİ

غزوة الغابة
Müellif: HÜSEYİN ALGÜL
GĀBE GAZVESİ
Müellif: HÜSEYİN ALGÜL
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1996
Erişim Tarihi: 21.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/gabe-gazvesi
HÜSEYİN ALGÜL, "GĀBE GAZVESİ", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/gabe-gazvesi (21.11.2024).
Kopyalama metni

Hz. Peygamber’e ait sağmal yirmi deve, kuraklık yüzünden Medine yakınında uygun bir otlak olmadığı için Medine-Suriye yolu üzerindeki Gābe mevkiinde otlatılıyordu. Hayvanların muhafazası isteği üzerine Ebû Zer el-Gıfârî’ye tevdi edilmişti.

Gatafân kabilesinin Fezâre kolundan Uyeyne b. Hısn bir gece kırk süvariyle birlikte meraya baskın düzenleyip Ebû Zerr’in develeri gütmekte olan oğlu Zerr’i şehid etti; Ebû Zerr’in hanımı Leylâ’yı ve develeri kaçırdı. Baskının Abdurrahman b. Uyeyne tarafından yapıldığı, Uyeyne b. Hısn’ın baskına sonradan katıldığı veya Ümmü Kırfe adlı kadın tarafından düzenlendiği de rivayet edilmektedir (Ya‘kūbî, II, 71; , II, 189).

Baskına uğrayan müslümanlardan biri hemen yola çıkarak develerin sütlerini Medine’ye götürmekte olan Seleme b. Ekva‘a yetişti ve durumu Resûl-i Ekrem’e bildirmesini söyledi. Seleme de yanında bulunan Rebâh’a atını vererek haberi Hz. Peygamber’e ulaştırmasını istedi. Daha sonra Seniyyetülvedâ tepesine çıkarak müşrikleri gözledi. Ok atmadaki maharetiyle tanınan Seleme onları bir süre yaya olarak kovaladı, bazılarını öldürdü. Müşrikler daha çabuk kaçabilmek için mızrak ve kaftanlarını yollarda terketmişlerdi. Durumu öğrenen Hz. Peygamber Sa‘d b. Zeyd kumandasında sekiz kişilik bir öncü süvari birliği yolladı, arkasından da sefer hazırlığına başladı. Medine’de İbn Ümmü Mektûm’u vekil bıraktı; Sa‘d b. Ubâde’yi de 300 kişilik askerî birlikle Medine’yi korumak üzere görevlendirdi.

Resûl-i Ekrem’in gönderdiği öncü birlikten Ebû Katâde Abdurrahman b. Uyeyne’yi öldürdü. Ancak Muhriz b. Nadle ile Vakkās b. Mücezziz şehid oldu. Müslümanlardan sadece Muhriz’in şehid düştüğü, buna karşılık baskıncılardan dört kişinin öldürüldüğü rivayeti de vardır (Vâkıdî, II, 549). Seleme b. Ekva‘ ve İslâm öncü birliği tarafından sıkı bir takibe alınan baskıncılar yolları üzerindeki Zûkared suyundan faydalanamadan kaçmak mecburiyetinde kaldılar.

Öte yandan 400 (veya 500, 700) kişilik bir kuvvetle yola çıkan Hz. Peygamber karargâhını Zûkared’de bir tepe üzerine kurdu ve bir gün bir gece bekledi. Seleme ve arkadaşları müşrikleri takipten dönünce Resûl-i Ekrem’i Zûkared’deki su başında buldular. Develerden ancak on tanesi kurtarılabilmiş, mızrak, kaftan vb. ganimet alınmıştı. Seleme, 100 atlı ile onları takip etmek için izin istediyse de yağmacıların hızla kaçtıkları, hatta takip edildikleri endişesiyle kestikleri deveyi yüzmeden terkettikleri öğrenildi. Bu sırada baskıncıları takipte gösterdikleri maharetten dolayı Hz. Peygamber, “Bizim en iyi süvarimiz Ebû Katâde, en iyi piyademiz de Seleme b. Ekva‘dır” diyerek onları takdir etti (, II, 191).

Resûl-i Ekrem, Zûkared’de bulunduğu sırada namazları herhangi bir baskın tehlikesine karşı “korku namazı” (salâtü’l-havf) şeklinde kıldırdı (İbn Sa‘d, II, 81). Baskıncıların müslümanların karşısına çıkmaktan çekinip kaçtıkları anlaşılınca Hz. Peygamber beş gün süren bu seferden ordusu ile birlikte Medine’ye döndü.

Müşrikler, kaçırılan develerle birlikte Ebû Zerr’in hanımı Leylâ’yı da evlerinin önüne bağlayıp istirahate çekilmişler, Leylâ da bir yolunu bulup bir deveye binerek kaçıp kurtulmuştu. Kurtuluşuna vesile olan deveyi Allah için kurban etmek üzere adakta bulunduğunu öğrenen Hz. Peygamber, sahip olunmayan bir şey için adakta bulunulamayacağını hatırlatarak kendisini bundan vazgeçirdi (Vâkıdî, II, 548; İbn Hişâm, III, 297 vd.).

Gābe Gazvesi’nin 6. yılın Rebîülâhir ayında (Eylül 627) gerçekleştirildiğine dair rivayetler olduğu gibi aynı yılın Zilhicce’sinde (Nisan 628) veya 7. yılın başında (Mayıs 628) meydana geldiğine dair rivayetler de vardır. Bu gazveye İslâm ordusunun Zûkared’de ordugâh kurmasından dolayı Zûkared Gazvesi de denilmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

, II, 537-549.

, III, 293-302.

, II, 81.

, II, 71.

, II, 596-604.

, IV, 182, 321-322.

İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, Beyrut 1385/1965, II, 188-192.

a.mlf., , II, 386.

, II, 84.

Halebî, İnsânü’l-ʿuyûn, Kahire 1384/1964, II, 679.

L. Caetani, İslâm Tarihi (trc. Hüseyin Cahid), İstanbul 1924-27, IV, 343-346.

Mahmûd Şît Hattâb, er-Resûlü’l-ḳāʾid, Bağdad 1960, s. 166.

, I, 338-345.

a.mlf., , s. 280.

, VI, 20-44.

Abdülvehhâb M. Ali el-Advânî, “el-Ġazevâtü’n-nebeviyye”, el-Mevrid, IX/4, Bağdad 1401/1980, s. 544.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1996 yılında İstanbul’da basılan 13. cildinde, 267-268 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER