https://islamansiklopedisi.org.tr/gencine-i-raz
Yazılış tarihi bakımından şairin hamsesinin ilk mesnevisini teşkil eden eserde, Nizâmî-i Gencevî’nin Maḫzenü’l-esrâr’ına nazîre olan Abdurrahman-ı Câmî’nin Sübḥatü’l-ebrâr’ı örnek alınmıştır. Telif tarihi, sonundaki “hâmûş” kelimesinin ebced hesabıyla gösterdiği 947 (1540-41) yılıdır. Türk edebiyatında Sübḥatü’l-ebrâr’ın ilk nazîresi olan ve “feilâtün feilâtün feilün” kalıbıyla yazılan Gencîne-i Râz, 3050 beyit kadardır. Müellif eserinin sonunda mesneviyi bir ayda tamamladığını bildirir.
Besmele manzumesi, tevhid, na‘t ve mi‘râciyyenin ardından Kanûnî Sultan Süleyman ve onun devrinde uzun zaman Anadolu kazaskerliği yapmış olan Abdülkadir Hamîdî Çelebi için yazılmış methiyeden sonra şair “sebeb-i te’lîf” kısmında eserini Hz. Peygamber’i rüyasında görmesi üzerine yazdığını, İran’ın hamse sahibi şairleri ve Ali Şîr Nevâî gibi kendisinin de bir hamse meydana getirmek istediğini ifade eder. Eser Kanûnî Sultan Süleyman’a ithaf edilmiştir.
Câmî’nin Sübḥatü’l-ebrâr’ı gibi, her birinin sonunda bir hikâyenin yer aldığı “makāle” adı verilmiş kırk bölümden meydana gelen Gencîne-i Râz’da sırasıyla şu konular işlenmiştir: Namaz, zikir, dünya hayatını iyi değerlendirme, riya ve kibirden sakınma, tevazuun önemi, ilmin ve âlimin değeri, bilgi ve hünerle gururlanmama, insanın diğer varlıklara üstünlüğü, tembelliğin kötülüğü, uzletin faydası, rızkın Allah’tan olduğu, kanaatin önemi, sabrın değeri, fakrın üstünlüğü, edep ve hayâ sahibi kişilerin saygınlığı, gönül kırmanın kötülüğü, dünyaya gönül verenlerin hali, mal mülk sahibi olmanın mutluluk vermeyeceği, yiğit kişilerin halleri, kötü kişilerden sakınmak gerektiği, takvâ sahibi olma, adaletin erdemi ve zulmün kötülüğü, zalimin dünyada ve âhirette itibar görmediği, şehidlerin halleri, Peygamber soyundan olmadığı halde öyle geçinenlerin durumu, Râfizîliğin dinsizlik olduğu, doğru kimselerin iki cihanda aziz oldukları, rüşvetin kötülüğü, ihtiyaçtan fazla çok mal biriktirenlerin acınacak halleri, cömertliğin fazileti, sarhoşluğun kötülüğü, mecazi aşkın özellikleri, konuşmanın yeri ve zamanı, gerçek söz ustaları ile kazanç için şiir yazanlar arasındaki fark, Kâbe hakkında ve haccın sevabı, bağışlamanın erdemi, ölümün kaçınılmazlığı, kâfirlerin cehennemlik oldukları, müminlerin cennete girecekleri. Bu konuların her birini birer küçük hikâye takip eder. Bunlar arasında şairin kendi devriyle ilgili parçalar da bulunmaktadır.
Yahyâ Bey, hamsesinin diğer mesnevilerinde olduğu gibi Gencîne-i Râz’ın da hâtimesinde eserinin tercüme değil, ilâhî bir ilhamla kaleme alındığını belirtir. Müstensihlere yanlışlık yapmamaları hususunda öğütler verip kötü niyetle yaklaşacak olanlara bedduada bulunur.
Önemli bir mesnevi olan Gencîne-i Râz, bugüne kadar yayımlanmamış ve üzerinde ciddi bir çalışma yapılmamıştır. Eserin yalnız İstanbul kütüphanelerinde otuz yedi nüshasının bulunması beğenilen ve okunan bir mesnevi olduğunu göstermektedir.
BİBLİYOGRAFYA
Taşlıcalı Yahyâ, Gencîne-i Râz, Türk Dil Kurumu Ktp., nr. A. 20, 38, 233, 285, 368; a.e., İÜ Ktp., TY, nr. 6384; a.e., Millet Ktp., Ali Emîrî, Manzum, nr. 986.
Nizâmî-i Gencevî, Maḫzenü’l-esrâr, Tahran 1351 hş.
Abdurrahman-ı Câmî, Sübḥatü’l-ebrâr, Tahran, ts.
İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Hamseler Kataloğu (haz. Nâil Tuman), İstanbul 1961, s. 44-57.
Karatay, Türkçe Yazmalar, II, 124-125.
Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 356-357.
Banarlı, RTET, I, 600.
Levend, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 77, 84, 108.
Mehmed Çavuşoğlu, “Yahyâ Bey”, İA, XIV, 346.
“Gencine-i Râz”, TDEA, III, 319-320.